عربيEnglish

The Noble Qur'an Encyclopedia

Towards providing reliable exegeses and translations of the meanings of the Noble Qur'an in the world languages

The Pilgrimage [Al-Hajj] - Turkish translation - Rowwad Tanslation Center

Surah The Pilgrimage [Al-Hajj] Ayah 78 Location Maccah Number 22

Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.

İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın Şeytan'ın ardına düşer.

Şeytan hakkında şöyle yazılmıştır: "Her kim onu dost edinirse, mutlaka o kimseyi saptırır ve onu Cehennem azabına sürükler."

Ey insanlar! Eğer tekrar dirilmekten şüphede iseniz; şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden (meniden), sonra alakadan (embriyodan), sonra (cesedi) biçimlenen ve biçimlenmeyen bir çiğnem et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim. Dilediğimizi adı konmuş bir süreye kadar rahimlerde tutar ve sizi bebek olarak çıkarırız. Sonra siz yetişip, güçlü çağınıza gelirsiniz. Kiminiz vefat eder, kiminiz de bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin diye ömrünün en düşkün dönemine ulaştırılır. Yeryüzünü kupkuru görürsün de biz ona su indirince harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiyi çift çift bitirir.

Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah, kabirlerdeki kimseleri diriltecektir.

İnsanları Allah’ın yolundan saptırmak için büyüklenerek yüz çevirir. Dünyada onun için rüsvalık vardır, kıyamet günü de biz ona yakıcı ateş azabını tattırırız.

(Ona): “İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah, kesinlikle kullara zulmedici değildir.” (denir.)

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa, gönlü onunla hoş olur. Şâyet başına bir kötülük gelirse, gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.

Nitekim, biz onu (Kur'an'ı) apaçık ayetler olarak indirdik. Şüphesiz Allah, dilediğini doğru yola iletir.

Onlar için bir de demirden topuzlar vardır.

Her ne zaman Cehennem'den, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara: “Yakıcı ateşin azabını tadın!” denilir.

Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir.

Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin; yoksula, fakire de yedirin.

(Hacılar) Sonra da kirlerini gidersinler (saç ve tırnaklarını kessinler), adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik'i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.

Bu böyle. Kim Allah’ın hürmet edilmesini emrettiği şeyleri tazim ederse bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. Şu halde pisliğin ta kendisi olan putlardan uzak durun ve yalan söylemekten de kaçının.

Bu böyle. Her kim de Allah’ın şeairini/nişanelerini yüceltirse, şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)dır.

Biz, kendilerine rızık olarak verdiğimiz kurbanlık hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar diye her ümmete kurban kesmeyi meşru kıldık. İlahınız bir tek ilahtır. O halde ona teslim olun. İtaatkâr ve alçak gönüllü olanları müjdele.

Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.

Kurbanlık develeri, sizin için Allah’ın nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar ayakları üzere iken kendilerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin; istemeyen fakire de, istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.

Kendilerine savaş açılan Müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeye gücü yeter.

Onlar sadece; “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkartılmışlardır. Eğer Allah’ın insanların bir kısmını, bir kısmıyla bertaraf etmesi olmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescitler yıkılıp giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edene elbette yardım eder. Muhakkak Allah güçlüdür, Azizdir.

Ey Muhammed! Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, onlardan önce Nûh, Âd ve Semûd kavimleri de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.

İbrahim’in kavmi ile Lût’un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı).

Medyen halkı da (Şuayb'ı yalanladı). Mûsâ da yalanlandı. Kâfirlere mühlet verdim, sonra da onları yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış?

(Ahalisi) zalim iken kendilerini helâk ettiğimiz bu yüzden çökmüş çatıları üzerine duvarları yıkılmış, kuyuları sahipsiz, yüksek köşkleri (ıssız) kalmış nice şehirler vardır.

Zalim oldukları halde kendilerine mühlet verdiğim nice memleketler vardır. Sonra onları (azap ile) yakaladım, dönüş yalnız banadır.

Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya; işte onlar için bir bağışlama, güzel bir nimet (Cennet) vardır.

Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, o temenni ettiği (Kur'an okuduğu) zaman, Şeytan onun temennisine (okuyuşuna) bir vesvese atmış olmasın. Ama Allah, Şeytan'ın attığını iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırıp pekiştirir. Allah her şeyi bilendir, Hakim'dir.

Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duyup, boyun eğsin diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah, iman edenleri doğru yola iletir.

Elbette onları, hoşnut olacakları bir yere (Cennete) sokacaktır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, Halîm'dir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

İşte böyle; kim kendisine yapılan bir eziyete o ölçüde karşılık verir, sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. Şüphesiz Allah; çok affedicidir, çok mağfiret edicidir.

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Şüphesiz Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, elbette övgüye lâyıktır.

Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: “Allah, yapmakta olduğunuzu daha iyi bilmektedir.”

Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda, kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir.

Onlar; Allah’ı bırakıp, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere ibadet ederler. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.

Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.