عربيEnglish

The Noble Qur'an Encyclopedia

Towards providing reliable exegeses and translations of the meanings of the Noble Qur'an in the world languages

The Standard [Al-Furqan] - Turkish translation - Rowwad Tanslation Center

Surah The Standard [Al-Furqan] Ayah 77 Location Maccah Number 25

(Kâfirler) O’nu (Allah'ı) bırakıp, hiçbir şey yaratamayan, bilâkis kendileri yaratılmış olan, kendilerine bile bir zarar veya yarar sağlayamayan, öldürmeye de, yaşatmaya da, yeniden diriltmeye de güçleri olmayan ilahlar edindiler.

Kâfirler dediler ki: “Bu ancak onun uydurduğu bir yalandır. Ona başka bir topluluk da bunun için yardım etmiştir.” Muhakkak onlar zulmettiler, asılsız bir iddiada bulundular.

Ve dediler ki: “(Bu) öncekilerin masallarıdır. Onu başkalarından alıp yazmıştır. Onlar sabah akşam kendisine okunmaktadır.”

(Rasûlüm!) De ki: 'Onu, göklerde ve yerde gizli olanı bilen (Allah) indirmiştir. Doğrusu O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.'

Onlar zaten (kıyamet) saatini yalanlamışlardı. Kıyameti yalanlayanlar için alevli bir ateş hazırladık.

O ateş onları uzaktan görünce onun büyük bir öfke ile çıkaracağı şiddetli uğultusunu işiteceklerdir.

Onlar elleri boyunlarında bağlanıp, onun dar bir yerine atıldıklarında orada: “Ölüm” diye feryat ederler.

De ki: "Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vadedilen Ebedilik Cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir."

Onlara orada istedikleri vardır ve (orada) ebedi kalırlar. Bu Rabbinin üzerine, (yerine getirilmesi) istenen bir vaaddir.

İşte söylediklerinizde sizi yalanladılar. Artık ne üzerinizdeki azabı def edebilirsiniz, ne de bir yardıma güç yetirirsiniz. Sizden kim zulmederse ona büyük bir azabı tattırırız.

(Rasûlüm!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılarda dolaşırlardı. (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.

Melekleri gördükleri gün, işte o gün günahkârlara müjde yoktur. Melekler onlara: "Sizin için (müjde) yasak edilmiştir, yasak! diyeceklerdir.

O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu; ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!”

Onlar sana her ne misal getirseler (buna karşılık) mutlaka biz de sana hakkı ve daha güzel açıklamayı getiririz.

Bunların her birine misaller getirdik, (öğüt almadıkları için) hepsini kırıp geçirdik.

Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler.

O halde kâfirlere itaat etme ve onlara karşı Kur’an’la büyük bir mücadele ver.

Hâlbuki onlar Allah’tan başka kendilerine fayda da, zarar da veremeyen şeylere ibadet ederler. Kâfir, Rabbine karşı (Şeytan'a) arka çıkandır.

De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum."

Ölümsüz daima diri olan Allah'a dayanıp, tevekkül et ve O'nu hamt ile tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter.

Onlara: "Rahman'a secde edin!" denildiği zaman, “Rahman da neymiş? Biz senin bize emrettiğine mi secde edecekmişiz?" derler ve (bu) onların (haktan) kaçıp uzaklaşmalarını arttırıverir.

Gökte yıldızlar/gezegenler yaratan ve orada bir kandil (Güneş) ve aydınlatıcı bir Ay var eden (Allah) çok yücedir.

Rahman’ın kulları, yeryüzünde vakarlı ve alçak gönüllü olarak yürürler. Cahiller kendilerine hitap ettiklerinde onlar: “Selam!” deyip geçerler.

Orası ne kötü bir karar kılma/durak ve yerleşme yeridir.

Onlar ki, Allah ile birlikte başka bir ilâha dua/ibadet etmezler. Hak ile olması dışında, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı nefsi de öldürmezler. Zina da etmezler. Kim bunları işlerse cezaları ile karşılaşır.

Kim de tevbe eder ve salih amel işlerse; işte o, Allah’a tevbesi kabul edilmiş olarak döner.

Onlar yalancı şahitlik etmezler ve yararsız bir şeye rastladıklarında onurlu bir şekilde (yüz çevirip) geçerler.

Onlar ki, Rablerinin âyetleriyle kendilerine öğüt verildiği zaman buna karşı sağır ve kör kimseler olarak yüzleri üzere yıkılıp yatmazlar.

İşte onlar, sabretmelerine karşılık Cennet'in yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selamla karşılanacaklardır.

Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır!

Ey Muhammed!) De ki: “Duanız (kulluğunuz ve yalvarmanız) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Rasûlün bildirdiklerini) yalanladınız. Öyle ise azap, yakanızı bırakmayacak.”