عربيEnglish

The Noble Qur'an Encyclopedia

Towards providing reliable exegeses and translations of the meanings of the Noble Qur'an in the world languages

The Poets [Ash-Shuara] - Turkish translation - Rowwad Tanslation Center

Surah The Poets [Ash-Shuara] Ayah 227 Location Maccah Number 26

Tâ, Sîn, Mîm.

Onlar (Allah’ın ayetlerini) yalanladılar. Fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek.

Şüphesiz bunlarda (Allah’ın varlığına) bir delil vardır, ancak onların çoğu iman etmezler.

Firavun’un kavmine. Onlar hâlâ sakınmayacaklar mı?

Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.”

“Bir de onların benim aleyhimde bir suç (davaları) var. Dolayısıyla beni öldürmelerinden korkuyorum.”

Allah dedi ki: “Hayır, korkma! İkiniz ayetlerimizle gidin. Muhakkak biz sizinle birlikteyiz, işitenleriz.”

İkiniz Firavun’a gidin ve deyin ki: "Gerçekten biz âlemlerin Rabbinin rasulleriyiz."

Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütüp, yetiştirmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.”

“(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.”

Mûsâ, şöyle dedi: “Ben onu yaptığım zaman ne yaptığını bilmezlerdendim.”

“Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.”

"Benim başıma o nimeti kakmaktasın. (Halbuki) Sen İsariloğullarını kendine köle edindin."

Dedi ki: “Eğer yakin sahibi iseniz, (biliniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.”

(Firavun) Etrafında bulunanlara: “İşitmiyor musunuz” dedi.

Mûsâ: “O; sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir.” dedi.

Mûsâ: “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.

Firavun: “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu!” dedi.

(Mûsâ) bunun üzerine asasını bıraktı. O da hemen apaçık bir yılan oluverdi.

Elini koynundan çıkardı. Bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.

Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır.” dedi.

“Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”

Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.

Firavun: “Evet! Hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız.” dedi.

Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbine iman ettik dediler.

“Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını ummaktayız.”

Biz Mûsâ’ya; “Kullarımı geceleyin yola çıkar. Muhakkak ki takip edileceksiniz.” diye vahyettik.

“Şüphesiz bunlar azınlık olan bir topluluktur (dediler).”

Biz ise şüphesiz uyanık, ihtiyatlı bir topluluğuz."

(Allah Teâlâ buyurdu ki): Böylece onları bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.

İşte böyle yaptık ve onlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.

Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.

Mûsâ: “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.” dedi.

Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.

Hani o, babasına ve kavmine; “Neye ibadet ediyorsunuz?” demişti.

“Putlara ibadet ediyoruz ve onlara ibadet etmeye devam edeceğiz.” demişlerdi.

İbrahim, dedi ki: “Onlara dua ettiğinizde sizi işitiyorlar mı?”

“Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?”

İbrahim, şöyle dedi: “Gördünüz mü şu sizin (ve önceki atalarınızın) neye ibadet ettiklerini?”

"İşte onlar benim düşmanlarımdır. Yalnız alemlerin Rabbi hariç."

“O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.”

“O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.”

“Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.”

“Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.”

“(Kulların yeniden) diriltilecekleri gün beni utandırma!”

Cehennem de azgınlar için ortaya çıkarılıverir.

Allah'ın dışında (edindiğiniz ilahların), size yardımları dokunuyor mu veya kendilerine yardımları oluyor mu?

“Allah’a andolsun, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”

“Çünkü sizi, alemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.”

“Artık bize şefaat edecek bir kimse de yoktur.”

"Ah! Keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da Mü'minlerden olsak!"

Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm.''

“O halde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

Dediler ki: “Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken(biz) sana îmân eder miyiz?”

Nûh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?”

“Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!”

Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”

Biz de onu ve onunla birlikte olanları dopdolu o gemi içerisinde kurtardık.

“Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm.”

"Öyle ise Allah'tan sakının ve bana itaat edin."

"Siz her yüksek yerde eğlenmek için koca bir bina mı inşa edip durursunuz?"

"Ve ebedi kalırsınız ümidi ile sapasağlam kaleler mi yapar durursunuz?"

"Yakaladığınız zaman da zorbaca mı davranırsınız?"

"Bilmekte olduğunuz şeylerle size yardım edenden korkup sakının."

"Size hayvanlar ve çocuklar (vererek) yardım etti."

Hem de bahçeler ve pınarlar da (vermiştir).

"Bu öncekilerin adetlerinden başka bir şey değildir."

"Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Muhakkak bunda bir ayet vardır. Onların çoğu da iman etmiş değildi."

“Ben size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm.”

"O halde Allah’tan korkun ve bana itaat edin."

"Siz burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?"

Bahçelerde ve akarsular arasında,

Ekinler ve meyveleri olgunlaşmış güzel hurma ağaçları arasında,

"Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarır ve (hiçbir şeyi) ıslah etmezler."

Dediler ki: “Sen muhakkak aşırı bir şekilde büyülenmişlerdensin.

Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.”

“Sakın ona bir kötülükle dokunmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”

Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: "Sakınmaz mısınız?”

“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm.”

“Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

Dediler ki: "Ey Lut! Eğer sen (bu işe) son vermezsen muhakkak ki (buradan) çıkarılanlardan olacaksın."

(Lût) dedi ki: "Doğrusu ben sizin yaptığınıza çok kızanlardanım. "

“Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.”

Ancak o yaşlı kadın müstesna. O, geride kalanlardan oldu.

Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi!

Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

Hani Şu’ayb, onlara şöyle demişti: "Siz sakınmıyor musunuz?

"Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm."

"Artık, Allah'tan sakının ve bana itaat edin."

“İnsanların mal ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”

Dediler ki: "Sen ancak aşırı bir şekilde büyülenmişlerdensin."

Şu’ayb: “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir.” dedi.

Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.

Şüphesiz bu (Kur’an) öncekilerin kitaplarında da vardı.

O da onlara (Kur'an'ı Arapça) okusaydı, yine de ona iman edecek değillerdi.

İşte (bu azap) onlara ansızın gelecek ve farkında bile olmayacaklar.

Ardından: “Acaba bize mühlet verilir mi” derler.

Onlar yine de azabımızın çarçabuk gelmesini mi istiyorlar?

(Ey Muhammed!) Ne dersin? Biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak...

Sonra kendilerine vaadedilen başlarına gelse, (halleri nice olurdu?)

(Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamayacaktır.

"Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalimler değiliz."

Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.

Çünkü onlar (vahyedileni) duymaktan kesinlikle uzak tutulmuşlardır.

Eğer sana karşı gelirlerse, de ki; “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım.”

O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.

Secde edenler ile (secdeye) yatıp kalktığın zaman da görür.

Şüphesiz O; hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.

Onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşmakta olduklarını görmedin mi?