عربيEnglish

The Noble Qur'an Encyclopedia

Towards providing reliable exegeses and translations of the meanings of the Noble Qur'an in the world languages

The Troops [Az-Zumar] - Turkish translation - Rowwad Tanslation Center

Surah The Troops [Az-Zumar] Ayah 75 Location Maccah Number 39

Eğer küfrederseniz, şüphesiz ki Allah size muhtaç değildir. Ama kulları için küfre razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, kalplerde olan her şeyi hakkıyla bilendir.

De ki: "Eğer Rabbime isyan edersem, elbette ben büyük bir günün azabından korkarım!"

De ki: “Ben dinimi yalnızca Allah'a halis kılarak O'na ibadet ederim.”

Üzerine azap kelimesi hak olmuş kimseye (hidayet edemezsin), ateşte olanı da sen mi kurtaracaksın?

Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden kitabı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların bu kitaptan tüyleri ürperir, sonra hem derileri ve hem de kalpleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu kitap Allah'ın hidayetidir. Onunla istediğini doğru yola hidayet eder. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz.

Sakınıp takvalı olsunlar diye hiçbir eğriliği bulunmayan Arapça bir Kur'an. (indirdik)

Allah, birbiriyle çekişen bir çok ortağa bağlı olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı bir adamı örnek olarak vermiştir. Bu ikisinin durumu eşit midir? Hamt, Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.

(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da ölecekler.

Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu ihsan edenlerin mükâfatıdır.

Allah, kuluna yetmez mi? Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur.

Andolsun eğer onlara; “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette “Allah”, derler. De ki: “Peki söyleyin bakalım? Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya; eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.”

De ki: "Ey milletim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın; doğrusu ben de yapacağım. Elbette yakında bileceksiniz."

Kime rezil edici bir azabın geleceğini, kalıcı azabın kimin üzerine ineceğini ileride bileceksiniz.

Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık hiç hesap etmedikleri şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkmıştır.

(Dünyada) kazandıkları şeylerin kötülükleri karşılarına çıkmış, alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır.

Sonunda da kazandıkları o amellerin kötülükleri kendilerine gelip çattı. Bunlardan zulmedenleri de kazandıklarının kötülükleri yakında gelip bulacaktır ve onlar (Allah'ı) aciz bırakacak değildir.

Yahut: "Allah bana hidâyet verseydi, ben de Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan olurdum." demesinden önce

Yahut azabı gördüğünde; “Keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsa da iyilik yapanlardan olsam.” demesinden önce

(Allah Teâlâ da, şöyle diyecek:) “Hayır, sana ayetlerim gerçekten gelmiş idi. Sen ise onları yalanlamış, büyüklenmiş ve kâfirlerden olmuş idin.”

Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.

“Haydi! İçinde ebedî kalacağınız Cehennem'in kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!” denilir.

Melekleri de, Rablerini hamt ile tesbih edip yücelterek Arş’ın etrafını kuşatmış halde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve; “Hamt âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” denilmiştir.