عربيEnglish

The Noble Qur'an Encyclopedia

Towards providing reliable exegeses and translations of the meanings of the Noble Qur'an in the world languages

The Women [An-Nisa] - Turkish translation - Shaaban Britsh

Surah The Women [An-Nisa] Ayah 176 Location Madanah Number 4

(Miras paylaşımında kendilerine bir hisse belirlenmemiş olan) Akrabalar, yetimler ve yoksullar, taksim sırasında yanınızda olursa onlara da ondan bir şeyler verin ve onlara güzel söz söyleyin.

Geriye (küçük) zayıf çocuklar bırakıp, (onlar adına) endişe duyanlar,(himayeleri altındaki yetîmler hakkında da aynı endişeyi taşıyıp) Allah'tan sakınsınlar. Dosdoğru söz söylesinler.

Allah, çocuklarınız hakkında, bir erkeğe iki kadının payı kadar (vermenizi) emreder. Eğer kadınlar ikiden çok olursa, onlara mirasın üçte ikisi, şayet bir tek kız ise, o zaman yarısı kızın (payı)dır. Ana babaya gelince; ölenin çocuğu varsa her birine altıda bir; çocuğu yok da onun mirasçısı ana ve babası ise üçte biri anasınındır. Kardeşleri de varsa, altıda biri anasınındır. (Bütün bu hükümler) ölünün vasiyetinin yerine getirilmesinden ve borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınızın ve oğullarınızın hangisinin size (dünya ve ahirette) fayda bakımından daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Bunlar, Allah tarafından (belirlenmiş) birer farzdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hakimdir, hikmetle yapandır.

Eğer çocukları yoksa, hanımlarınızın bıraktığı(mirası)nın yarısı sizindir. Eğer (hanımlarınızın) çocukları varsa miraslarının dörtte biri size aittir. Bu da yaptıkları vasiyetlerinin yerine getirilmesinden ve borçları ödendikten sonradır. Sizin miras olarak bıraktıklarınız, çocuğunuz yoksa dörtte biri hanımlarınızındır. Çocuklarınız varsa sekizde biri hanımlarınızındır. Bunlar da yaptığınız vasiyetinizin yerine getirilmesi ve borcunuzun ödenmesinden sonradır. Eğer miras bırakan bir erkek veya bir kadının; ana babası da çoluk çocuğu da yok da, (anneleri bir) bir erkek veya bir kız kardeşi varsa her birine altıda bir (hisse düşer). Eğer kardeşleri birden fazla ise; ölenin vasiyetinden ve borçlarının ödenmesinden sonra üçte bir hisseye ortaktırlar. (Malın üçte birinden fazlası vasiyet edilerek) Mirasçılar zarara uğratılmamalıdır. Allah tarafından bir uyarı/emirdir. Allah her şeyi bilir ve Halim'dir. (Kullarına azabı göndermede acele etmez)

Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse, (Allah, o kimseyi) içinde ebedi kalacağı alt kısmından ırmakların aktığı Cennetlere girdirir. Bu da en büyük kurtuluştur.

Kim de Allah’a ve Rasûlüne isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu içinde ebedi kalacağı ateşe atar. Orada alçaltıcı bir azap vardır.

Ey iman edenler! (ölen babalarınızın) kadınlarını miras yoluyla zorla almanız size helal değildir. Apaçık bir fuhuş işlemedikçe (mehir olarak) verdiklerinizin bir kısmını elde etmek için onları (başkalarıyla evlenmelerine) engel olmak için nikahınızda tutmayın. Onlarla güzel güzel geçinin; onlardan hoşlanmasanız bile, umulur ki sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah bir çok hayır takdir eder.

Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz karılarınızdan olup evlerinizde büyüttüğünüz üvey kızlarınız, eğer analarıyla zifafa girmemiş iseniz (annelerini boşayıp, onlarla nikah kıymanızda) bir sakınca yoktur kendi öz oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi birden almanız size haram kılınmıştır. Ancak geçmişte olanlar geçmiştir. (Bu sebeple üzerinize bir günah yoktur). Allah, şüphesiz çok bağışlayıcı, çok merhamet edendir.

(Savaşta alınan) Cariyeler dışında evli kadınlarla da evlenmeniz haramdır. Bu, (emirleri) Allah sizler üzerine yazmıştır. Bunların dışındaki kadınları zinadan kaçınıp, iffetli olarak, mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helal kılındı. Kendilerinden faydalandığınız kadınlara bir farz olan mehirlerini veriniz. Mehir belirlendikten sonra, (bu hususta artış ve indirim ile) ilgili uzlaşmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz Allah bilendir, hikmet ve hüküm sahibidir.

İçinizden hür mümin hanımlarla evlenmeye gücü yetmeyenler, ellerinizin altında bulunan genç mümin cariyeleriniz ile evlensin. Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Sizler (din bakımından) denksiniz. Öyle ise, onları velilerinin izni ile nikahlayın ve fuhuş işlemeyen, gizli dost tutmamış olan iffetli hanımlara mehirlerini güzel bir şekilde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısını uygulayın. Bu (gücü yetmeyen kimselerin cariyelerle evlenmesi), sizden günaha (zinaya) düşmekten korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlayan, merhamet edendir.

Size yasaklananların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı (küçük günahlarınız) örteriz ve sizi onurlu bir makama (Cennet'e) girdiririz.

Allah’ın, kendisi ile kiminizi kiminize üstün kıldığı lütufları arzu edip durmayın. Erkekler için kazandıklarının bir sevabı olduğu gibi, Kadınlar için de kazandıklarının bir sevabı vardır. Allah’ın kendi fazlından (bağışından) isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir.

Allah'ın birilerini diğerlerine üstün kılmasından ve erkeklerin, mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden (Allah’a) boyun eğen, Allah’ın koruduğu gizlilikleri kocaları olmadıkları zaman (namus ve diğer korunması gerekenleri) koruyanlardır. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin. Daha sonra yataklarında yalnız bırakın ve (sonunda) onlara vurun. Eğer size itaat ederlerse, onlara (vurmaya başka) yol aramayın. Elbette Allah yüksektedir, yücedir ve büyüktür.

Karı koca arasında bir ayrılıktan korkarsanız, o zaman, kocanın ailesinden bir hakem, kadının ailesinden de bir hakem gönderiniz. Eğer aralarını düzeltmek isterlerse Allah da onların arasında başarı sağlar. Muhakkak Allah, her şeyi bilendir, haberdar olandır.

Yahudilerin bir kısmı, kelimelerin oldukları anlamlarını tahrif ederek; dillerini eğip, büker, "İşittik, (emirlerine) isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve râinâ (bizi gözet diyerek kendi dilleriyle söverler)" ve dine dil uzatırlar. Eğer, “işittik ve itaat ettik, sen de işit ve (râinâ yerine) bize de bak” deselerdi elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat, Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Onların çok azından başkası iman etmezler.

Eğer, öyle olsaydı insanlara, bir hurma çekirdeğinin üzerindeki oyuk miktarı bir pay bile vermezlerdi.

Öyleyse, nasıl olur da, kendi elleriyle yaptıkları yüzünden onlar bir musibete uğrayınca sana gelip Allah’a yemin ederek “Biz, iyilikten ve uzlaşma sağlamaktan başka bir şey istemedik.” diyorlar!

İşte bunlar, Allah’ın kalplerinde ne olduğunu bildiği kimselerdir. Öyleyse, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara içlerinde olanla kendileri hakkında açık ve etkileyici söz söyle.

Biz, her peygamberi ancak, Allah’ın izni ile kendilerine itaat olunması için gönderdik. Eğer onlar, nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah’tan bağışlanma dileselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden ve çokça merhametli olarak bulurlardı.

Eğer size Allah’tan bir zafer gelirse, o zaman da, sanki onunla sizin aranızda hiçbir dostluk ve tanışıklık yokmuş gibi şöyle der. Keşke, onlarla birlikte olsaydım da bu büyük zafere erişseydim.

Kim, Peygamber’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse biz seni onların başına gözetici olarak göndermedik.

Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah, onları yaptıkları işlerden dolayı baş aşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah’ın saptırdığını siz mi doğru yola çıkarmak istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık sen onun için asla bir yol bulamazsın.

Bir müminin bir mümini hata dışında öldürmesi olmaz. Eğer bir kimse bir mümini yanlışlıkla öldürürse, onun cezası mümin bir köle azat etmek ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ailesine teslim edilen bir diyettir. Eğer ölen, mümin olduğu halde size düşman bir toplumdan ise, bu takdirde ceza bir mümin köle azat etmektir. Eğer sizinle aranızda anlaşma bulunan bir toplumdan ise, öldürülenin ailesine teslim olunan bir diyet ve mümin bir köle azad etmektir. Fakat kim bunu bulamazsa, Allah tarafından tevbesinin kabul edilmesi için iki ay peş peşe oruç tutmaktır. Allah her şeyi bilendir, hikmet ve hüküm sahibidir.

Mücahitler için Allah katından dereceler, mağfiret ve rahmet vardır. Allah, bağışlayandır, merhamet edendir.

Melekler nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken: Ne haldeydiniz (dininiz için ne yapıyordunuz)? derler. Onlar da derler ki: Biz yeryüzünde aciz bırakılmış, zayıf kimseler idik. Melekler: Allah’ın arzı geniş değil miydi? Siz de orada hicret etseydiniz ya! derler. Onların yeri Cehennem'dir. O, ne kötü bir dönüş yeridir.

Sen (savaş meydanında) onların aralarında olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar; secdeyi yaptıktan sonra onlar arkanıza geçsinler;kılmayan öbür kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar, tedbirli olsunlar, silahlarını alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer yağmur dolayısıyla size bir eziyet/zorluk olursa veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir günah yoktur. Yine de tedbirli olun. Allah, Kâfirlere aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.

(Düşmanınız olan) topluluğu aramada/takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Siz (yaralanıp) acı duyuyorsanız onlar da sizin hissettiğiniz gibi acı duyuyor. Onların ümit etmediği şeyi (sevap ve zaferi) siz Allah Teâlâ'dan ümit edersiniz. Allah bilendir, Hakim'dir.

Kim bir kötülük işler veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı bağışlayıcı ve merhametli olarak bulur.

Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz, bunun dışındaki (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa o uzak bir sapıklığa düşmüştür.

Allah’ı bırakıp yalnızca putlara dua/ibadet ediyorlar. Oysa Onlar azgın şeytandan başkasına dua/ibadet etmiyorlar .

O şeytan ki Allah onu lanetledi. O da şöyle dedi: Elbette kullarından belirli bir nasip edineceğim.

Şeytan onlara vaat eder, kuruntularla oyalar, onları boş kuruntu ve uzun emellerle oyalar. Şeytanın onlara vaat ettiği sadece oyalamadır.

İşte onların barınacakları yer Cehennem'dir ve ondan kurtulmak için hiçbir yer bulamayacaklardır.

Bu (mükâfat) ne sizin kuruntularınızla ve ne de ehli kitabın kuruntuları ile (elde edilir) değildir. Kim bir kötülük işlerse onun cezasını görür. O, kendisi için Allah’tan başka bir veli ve yardımcı bulamaz.

Mümin olarak kim bir salih amel işlerse erkek olsun, kadın olsun işte bunlar Cennet'e girecekler ve bir hurma çekirdeğinin üzerindeki oyuk miktarı kadar bile haksızlık görmeyeceklerdir.

Ne kadar isteseniz de kadınlarınız arasında (sevgide) eşit davranamazsınız. O halde büsbütün birine meyledip de diğerlerini askıda (kocasızmış gibi) gibi bırakmayın. Eğer (amellerinizi) düzeltir ve (haksızlıktan) sakınırsanız bilin ki Allah, affedici ve merhametlidir.

Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, lütfuyla her birini zenginleştirir, Allah’ın ihsanı geniştir, Hakim'dir.

Münafıklar Cehennem'in en aşağı tabakasındadırlar. Asla onlara (azabını kaldırmak için) bir yardımcı bulamazsın.

Senden fetva isterler. De ki: "Allah size kelale/babasız ve çocuksuz miras bırakan kimse hakkında hükmü açıklıyor. Eğer çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşinindir. Eğer kız kardeş ölür de çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş malının tümüne varis olur. Eğer iki kız kardeşi varsa bu ikisine (erkek kardeşin bıraktığı) mirasın üçte ikisi düşer. Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşler ise, erkeğe iki kadının hissesi kadar düşer. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah her şeyi bilendir.