عربيEnglish

The Noble Qur'an Encyclopedia

Towards providing reliable exegeses and translations of the meanings of the Noble Qur'an in the world languages

Explained in detail [Fussilat] - Turkish translation - Shaaban Britsh

Surah Explained in detail [Fussilat] Ayah 54 Location Maccah Number 41

Hâ, Mîm.

Bu Kur’an, Rahmân ve Rahîm olan Allah’tan indirilmiştir.

Bilen bir toplum için Kur’an, Arapça okunarak ayetleri apaçık olarak açıklanmış bir kitaptır.

De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Öyleyse ona (giden doğru yola) yönelin, ondan bağışlanma dileyin. Şirk koşanların vay haline!

Eğer yüz çevirirlerse, onlara de ki: Sizi, Ad ve Semûd’un yıldırımına benzer bir yıldırımla/azapla uyardım.

Onlara peygamberleri “Allah’tan başkasına ibadet etmeyin” diye önlerinden ve arkalarından geldiği zaman: Rabbimiz isteseydi melekleri gönderirdi. Rabbimiz dileseydi elbette melekler indirirdi. Onun için biz sizinle gönderilen şeylere küfrediyoruz, demişlerdi.

Semûd’a gelince, onlara doğru yolu göstermiştik. Onlar ise körlüğü/küfrü hidayete tercih ettiler. Böylece yapmakta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları tutmuştu.

İman edenleri ise, Allah’tan sakınmaları/takvaları sebebiyle kurtarmıştık.

Şimdi eğer dayanabilirlerse, ateş onların kalacak yeridir. Eğer (mazeret sunup, tekrardan dünyaya gönderilip, azabın kaldırılmasına izin isterlerse) bu onlardan kabul olunmayacak/(Rablerini) râzı edenlerden olamayacaklar.

Onlara yakın arkadaşlar musallat etmiştik de, onlara önlerindekini ve arkalarındakini süslü göstermişlerdi. Kendilerinden önce geçmiş cin ve insan toplumlarına gerçekleşen azap sözü, bunlar üzerine de gerçekleşmişti de onlar, hüsrana uğrayanlar olmuşlardı.

Allah’ın düşmanlarının cezası işte bu ateştir. onlar için ebedi kalınacak bir yurttur. Orası, ayetlerimizi bile bile inkar etmiş olmaları sebebiyle ceza olarak (onlar içindir).

Çokça bağışlayan, merhamet eden Allah’tan bir ikram olarak..

Sana söylenenler, senden önceki elçilere söylenenlerden başka bir şey değildir. Süphesiz Rabbin, hem mağfiret sahibidir, hem de acı bir azap sahibidir.

Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? bir Arap (peygambere), yabancı dilde (bir Kur'an) mi? derlerdi. De ki: İman edenlere hidayet ve şifadır. İman etmeyenlerin kulaklarında ağırlık vardır. O, onlara karşı bir körlük vardır (hidayet bulamaz). (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor.

Musa’ya da kitap vermiştik. Onda da ayrılığa düşüldü. Önceden Rabbinden bir söz verilmiş olmasaydı hemen aralarında hüküm verilirdi. Onlar, ondan yine de şüphe ve tereddüt içindedirler.

Daha önce dua/ibadet ettikleri şeyler onlardan kaybolup gitmiştir. Bir kaçış yolu olmadığını anlamışlardır.

Eğer bu (Kur’an) Allah katından gelmiş; sonra da siz onu inkar etmişseniz, gördünüz mü uzak/derin bir ayrılık içinde olandan daha sapık kim vardır?