عربيEnglish

The Noble Qur'an Encyclopedia

Towards providing reliable exegeses and translations of the meanings of the Noble Qur'an in the world languages

Those who set the ranks [As-Saaffat] - Turkish Translation - Ali Ozek

Surah Those who set the ranks [As-Saaffat] Ayah 182 Location Maccah Number 37

(Gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan korumak için.

Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır.

Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.

Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.

Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.

Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar.

«İlk atalarımız da mı (diriltilecek)?»

De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz).

O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.

(Durumu gören kâfirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.

Ve Allah'tan başka tapmış oldukları putlarını onlara cehennemin yolunu gösterin.

Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler! 

Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?

(İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar.

(Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan (hayır yönünden) gelirdiniz (de bizi ondan alıkordunuz.)

(Ötekiler de:) «Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz.

«Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız.»

«Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık.»

Çünkü onlara: Allah’tan başka hakkıyla ibadete layık bir ilah yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi.

Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir.

Ancak amellerinde ihlâs sahibi olan Allah'ın (O'nu birleyen) kulları bunun dışındadır.

türlü meyveler vardır. Kendilerine ikram edilir.

karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde,

onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.

Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır.

Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır.

İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar.

Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?

(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.

İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.

«Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin.

Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum» dedi.

Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?

Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.

Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.

Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır.

Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu sapıklığa düştü.

Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!

Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık

Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk.

«Allah'tan başka birtakım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?»

«O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?»

Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.

Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? dedi.

Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.)

İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz!

Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.

Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.

(Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek.

Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi.

İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.

Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.

Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık:

Sâlihlerden bir peygamber olarak O'na (İbrahim’e) İshak'ı müjdeledik.

Kendisini ve İshak’ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.

Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat'ı) verdik.

(İlyas) milletine: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

Yaratanların en iyisi olan, Rabbi olan Allah'ı bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız? demişti.

Bunun üzerine İlyas'ı yalanladılar. Onun için (cehenneme) götürüleceklerdir.

Allah'ın ihlâslı kulları müstesna; onların hepsi

sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık,

Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız.

Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında,

Gemide olanlarla karşılıklı kur'a çektiler de kaybedenlerden oldu.

Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.

Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.

Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.

«Allah doğurdu» diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.

Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir.

Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnadır (onlar azap görmeyeceklerdir).

Hiçbiriniz, Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız.

(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır.

İşte şimdi onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir!

Onun için sen bir süreye kadar onlara aldırma.

Azap yurtlarına indiğinde, uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) sabahı ne kötü olur!

Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.

Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.

Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!