عربيEnglish

The Noble Qur'an Encyclopedia

Towards providing reliable exegeses and translations of the meanings of the Noble Qur'an in the world languages

The Pen [Al-Qalam] - Turkish Translation - Ali Ozek

Surah The Pen [Al-Qalam] Ayah 52 Location Maccah Number 68

Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına

andolsun ki (Rasûlüm), sen Rabbinin nimeti sayesinde mecnun değilsin.

Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır.

Yakında sen de göreceksin, onlar da.

O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!

Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

(Rasûlüm!) Alabildiğine yemin eden, kimselerden hiçbirine, sakın boyun eğme.

Aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren,

iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış,

kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış

Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz)

Biz, vaktiyle bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Onlar istisna da etmiyorlardı.

Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de,

(Beri tarafta ise) onlar, sabah olurken, birbirlerine seslendiler.

Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsûlünüzün başına gidin! diye

(Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.

Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.

Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!

İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size «Rabbinizi tesbih etsenize» dememiş miydim?

Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.

(Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz.

Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Râbbimizi (O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz.

Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır.

Öyle ya, (Allah'a) teslimiyet gösterenleri , (o) günahkârlar gibi tutar mıyız hiç?

Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?

Yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtıl inanışları) onda mı okuyorsunuz?

Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)?

Yoksa, «ne hükmederseniz mutlaka sizindir» diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?

Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak?

Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı (fakat yine secde etmiyorlardı).

(Rasûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştıyoruz.

Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım çok sağlamdır!

Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

Yahut gaybın bilgisi onların nezdinde de, onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar?

Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etmişti.

Fakat ardından, Rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu sâlihlerden kıldı.

İnkâr edenler Zikr'i (Kur'an ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâlâ da (kin ve hasetlerinden:) «Hiç şüphe yok o bir delidir» derler.