عربيEnglish

The Noble Qur'an Encyclopedia

Towards providing reliable exegeses and translations of the meanings of the Noble Qur'an in the world languages

The cloaked one [Al-Muddathir] - Turkish Translation - Ali Ozek

Surah The cloaked one [Al-Muddathir] Ayah 56 Location Maccah Number 74

Kalk ve (insanları) uyar.

Sadece Rabbini büyük tanı.

Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.

Rabbinin rızasına ermek için sabret.

ve gözü önünde duran oğullar verdiğim,

kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim

üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor.

Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır.

Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım!

Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti. 

Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti!

Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl ölçtü biçtiyse!

Sonra kaşlarını çattı, suratını astı.

En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi.

De: «Bu (Kur'an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir.

Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım.

Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o.

Üzerinde on dokuz (muhafız melek) vardır.

Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtinan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını arttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: «Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?» desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.

Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun ki,

O (cehennem), büyük musibetlerden biridir.

Onlar cennetler içindedir. Uzaktan uzağa sorarlar.

Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye

Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik,

Âdeta yaban eşekleri gibi (hâlâ) öğütten,

Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (İlâhî vahiy) verilmesini istiyor.

Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!

Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.

Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O'dur, mağfiret sahibi de O’dur.