Main pages

Surah The Calamity [Al-Qaria] in Turkish

Surah The Calamity [Al-Qaria] Ayah 11 Location Maccah Number 101

ٱلْقَارِعَةُ ﴿١﴾

O şiddetli bir gürültüyle gelip çatacak, yürekleri koparacak felaket.

Alİ Bulaç

Kaari’a...

Çeviriyazı

elḳâri`ah.

Diyanet İşleri

Gürültü koparacak olan

Diyanet Vakfı

Kapı çalan!

Edip Yüksel

Şok.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

Öztürk

O Kaaria, o şiddetli ses çıkararak çarpan.

Süleyman Ateş

Çarpan olay!

مَا ٱلْقَارِعَةُ ﴿٢﴾

Nedir o şiddetli bir gürültüyle gelip çatacak, yürekleri kopacak felaket?

Alİ Bulaç

Nedir kaari’a?

Çeviriyazı

me-lḳâri`ah.

Diyanet İşleri

Nedir o gürültü koparacak olan?

Diyanet Vakfı

Nedir o kapı çalan?

Edip Yüksel

Hem de ne şok!

Elmalılı Hamdi Yazır

Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

Öztürk

Nedir Kaaria?

Suat Yıldırım

Nedir o kari'a?

Süleyman Ateş

Nedir o çarpan olay?

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْقَارِعَةُ ﴿٣﴾

Ve ne bildirdi sana, nedir o şiddetli bir gürültüyle gelip çatacak, yürekleri koparacak felaket?

Alİ Bulaç

Sana o kaaria’yı bildiren nedir?

Çeviriyazı

vemâ edrâke me-lḳâri`ah.

Diyanet İşleri

O gürültü koparacak olanın ne olduğunu sen bilir misin?

Diyanet Vakfı

O kapı çalanın ne olduğunu bilir misin?

Edip Yüksel

Şoke edenin niteliği sana bildirildi mi?

Elmalılı Hamdi Yazır

Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

Öztürk

Kaaria'nın ne olduğunu sana bildiren nedir?

Suat Yıldırım

Kari'ayı, o kapıları döven ve dehşetiyle kalplere çarpan o kıyamet felaketini sen nereden bileceksin ki!

Süleyman Ateş

O çarpan olayın ne olduğunu sen nereden bileceksin?

يَوْمَ يَكُونُ ٱلنَّاسُ كَٱلْفَرَاشِ ٱلْمَبْثُوثِ ﴿٤﴾

O gün, insanlar, kendilerini ateşlere atan, dağılıp uçuşan pervanelere benzerler.

Alİ Bulaç

İnsanların, 'her yana dağılmış' pervaneler gibi olacakları gün,

Çeviriyazı

yevme yekûnü-nnâsü kelferâşi-lmebŝûŝ.

Diyanet İşleri

O gün insanlar, ateş etrafında çırpınıp dökülen pervaneye dönecekler.

Diyanet Vakfı

İnsanların, ateşin etrafını sarmış pervaneler gibi olur,

Edip Yüksel

O gün halk, yayılmış kelebekler gibi olur.

Elmalılı Hamdi Yazır

O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar.

Öztürk

O gün insanlar, çırpınarak yayılmış pervaneler gibi olurlar.

Suat Yıldırım

O gün insanlar uçuşan kelebekler gibi şuraya buraya fırlatılır.

Süleyman Ateş

O gün insanlar, yayılmış pervaneler gibi olur(lar).

وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ ٱلْمَنفُوشِ ﴿٥﴾

Ve dağlar, atılmış renkli pamuklara döner.

Alİ Bulaç

Ve dağların 'etrafa saçılmış' renkli yünler gibi olacakları (gün),

Çeviriyazı

vetekûnü-lcibâlü kel`ihni-lmenfûş.

Diyanet İşleri

Dağlar, atılmış renkli yüne benzeyecekler.

Diyanet Vakfı

Dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gündür (o Karia!)

Edip Yüksel

Dağlar da atılmış yün gibi olur.

Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.

Öztürk

Dağlar, didilmiş renkli yün gibi olur.

Suat Yıldırım

Dağlar atılmış yüne döner,

Süleyman Ateş

Dağlar atılmış renkli yün gibi olur.

فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَٰزِينُهُۥ ﴿٦﴾

Artık kimin ki terazilerindeki tartısı ağır gelir.

Alİ Bulaç

İşte, kimin tartıları ağır basarsa,

Çeviriyazı

feemmâ men ŝeḳulet mevâzînüh.

Diyanet İşleri

Ama tartıları ağır gelen kimse hoş bir hayat içinde olacaktır.

Diyanet Vakfı

O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse.

Edip Yüksel

Kimin tartıları ağır gelirse,

Elmalılı Hamdi Yazır

O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.

Öztürk

İşte o gün, tartıları ağır basan kişi,

Suat Yıldırım

Artık kimin tartıları ağır basarsa,

Süleyman Ateş

Kimin tartıları ağır gelirse,

فَهُوَ فِى عِيشَةٍۢ رَّاضِيَةٍۢ ﴿٧﴾

O, hoşnut, razı bir geçimdedir.

Alİ Bulaç

Artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir.

Çeviriyazı

fehüve fî `îşetir râḍiyeh.

Diyanet İşleri

Ama tartıları ağır gelen kimse hoş bir hayat içinde olacaktır.

Diyanet Vakfı

İşte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur.

Edip Yüksel

O, mutlu bir hayat içinde olacaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.

Öztürk

Evet o kişi, hoşnutluk verici bir yaşayış içindedir.

Suat Yıldırım

Memnun kalacağı bir hayata girer.

Süleyman Ateş

O, memmun edici bir hayat içindedir.

وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَٰزِينُهُۥ ﴿٨﴾

Ve fakat kimin ki terazilerdeki tartısı hafif gelir.

Alİ Bulaç

Kimin tartıları hafif kalırsa,

Çeviriyazı

veemmâ men ḫaffet mevâzînüh.

Diyanet İşleri

Tartıları hafif gelenler ise,

Diyanet Vakfı

Ameli yeğni olana gelince.

Edip Yüksel

Kimin de tartıları hafif gelirse,

Elmalılı Hamdi Yazır

Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.

Öztürk

Tartıları hafif çekeninse,

Suat Yıldırım

Kimin tartıları da hafif gelirse,

Süleyman Ateş

Kimin tartıları hafif gelirse,

فَأُمُّهُۥ هَاوِيَةٌۭ ﴿٩﴾

Onun, ana kucağı gibi sığınacak yeri, ana yurdu, cehennem uçurumudur.

Alİ Bulaç

Artık onun da anası (son durağı) \"haviye\"dir (uçurum).

Çeviriyazı

feümmühû hâviyeh.

Diyanet İşleri

Onların yeri bir çukurdur.

Diyanet Vakfı

İşte onun anası (yeri, yurdu) Haviye'dir.

Edip Yüksel

Onun da anası uçurumdur.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.

Öztürk

Anası, Hâviye'dir.

Suat Yıldırım

Onun barınağı da Haviye olur.

Süleyman Ateş

Onun anası (bağrına atılacağı) haviye(uçurum)dur.

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا هِيَهْ ﴿١٠﴾

Ve ne bildirdi sana, nedir cehennem uçurumu?

Alİ Bulaç

Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir?

Çeviriyazı

vemâ edrâke mâ hiyeh.

Diyanet İşleri

O çukurun ne olduğunu sen bilir misin?

Diyanet Vakfı

Nedir o (Haviye) bilir misin?

Edip Yüksel

O uçurumun ne olduğunu bilir misin?

Elmalılı Hamdi Yazır

O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

Öztürk

Onun ne olduğunu sana bildiren nedir?

Suat Yıldırım

Onun ne olduğunu bilir misin?

Süleyman Ateş

Onun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

نَارٌ حَامِيَةٌۢ ﴿١١﴾

O, pek kızgın bir ateştir.

Alİ Bulaç

O, kızgın bir ateştir.

Çeviriyazı

nârun ḥâmiyeh.

Diyanet İşleri

O, kızgın bir ateştir.

Diyanet Vakfı

Kızgın ateş!

Edip Yüksel

O, kızgın bir ateştir!

Elmalılı Hamdi Yazır

O, kızgın bir ateştir.

Öztürk

Kızışmış bir ateştir o!

Suat Yıldırım

Haviye bir ateştir: kızgın mı kızgın!

Süleyman Ateş

Kızgın bir ateştir!