Main pages

Surah The Spider [Al-Ankaboot] in Turkish

Surah The Spider [Al-Ankaboot] Ayah 69 Location Maccah Number 29

الٓمٓ ﴿١﴾

Elif lam mim.

Alİ Bulaç

Elif, Lam, Mim.

Çeviriyazı

elif-lâm-mîm.

Diyanet İşleri

Elif, Lam, Mim.

Diyanet Vakfı

Elif. Lam. Mim.

Edip Yüksel

A. L. M.

Elmalılı Hamdi Yazır

Elif, Lâm, Mîm.

Öztürk

Elif, Lâm, Mîm.

Suat Yıldırım

Elif, Lâm, Mîm

Süleyman Ateş

Elif lam mim.

أَحَسِبَ ٱلنَّاسُ أَن يُتْرَكُوٓا۟ أَن يَقُولُوٓا۟ ءَامَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ ﴿٢﴾

İnsanlar, sanırlar mı ki inandık derler de öylece bırakılıverirler ve sınanmaz onlar?

Alİ Bulaç

İnsanlar, (sadece) \"İman ettik\" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?

Çeviriyazı

eḥasibe-nnâsü ey yütrakû ey yeḳûlû âmennâ vehüm lâ yüftenûn.

Diyanet İşleri

And olsun, biz kendilerinden öncekileri de denemişken, insanlar, \"İnandık\" deyince, denenmeden bırakılacaklarını mı sanırlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır.

Diyanet Vakfı

İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece \"İman ettik\" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

Edip Yüksel

İnsanlar, sadece \"İnandık\" demeleriyle, hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sanıyor?

Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece \"İman ettik\" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

Öztürk

İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar!

Suat Yıldırım

Müminler sadece “İman ettik” demeleri sebebiyle kendi hallerine bırakılıvereceklerini, imtihana tâbi tutulmayacaklarını mı zannettiler? [9,16; 2,214]

Süleyman Ateş

İnsanlar yalnız \"inandık\" demekle, hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?

وَلَقَدْ فَتَنَّا ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۖ فَلَيَعْلَمَنَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ صَدَقُوا۟ وَلَيَعْلَمَنَّ ٱلْكَٰذِبِينَ ﴿٣﴾

Ve andolsun ki biz onlardan öncekileri de sınadık; artık Allah, doğru olanları da mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.

Alİ Bulaç

Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.

Çeviriyazı

veleḳad fetenne-lleẕîne min ḳablihim feleya`lemenne-llâhü-lleẕîne ṣadeḳû veleya`lemenne-lkâẕibîn.

Diyanet İşleri

And olsun, biz kendilerinden öncekileri de denemişken, insanlar, \"İnandık\" deyince, denenmeden bırakılacaklarını mı sanırlar? Allah elbette doğruları ortaya koyacak ve elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır.

Diyanet Vakfı

Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.

Edip Yüksel

Kendilerinden öncekileri sınadık. Elbette ALLAH doğrucuları ile yalancıları birbirinden ayıracaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.

Öztürk

Yemin olsun ki biz, onlardan öncekileri de fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir.

Suat Yıldırım

Biz elbette kendilerinden önce yaşamış olanları denedik.Allah elbette şimdiki müminleri de imtihan edip iman iddiasında sadık olanlarla, samimiyetsiz olanları elbette bilecektir.

Süleyman Ateş

Andolsun biz, onlardan öncekilerini sınadık. Elbette Allah (sınayıp) doğruları bilecek, yalancıları bilecektir.

أَمْ حَسِبَ ٱلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن يَسْبِقُونَا ۚ سَآءَ مَا يَحْكُمُونَ ﴿٤﴾

Yoksa kötülük edenler, sanırlar mı ki bizden kurtulacaklar, ne de kötü hükmediyorlar.

Alİ Bulaç

Yoksa kötülükleri yapanlar, Bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar?

Çeviriyazı

em ḥasibe-lleẕîne ya`melûne-sseyyiâti ey yesbiḳûnâ. sâe mâ yaḥkümûn.

Diyanet İşleri

Yoksa, kötülük yapanlar Bizden kaçabileceklerini mi sanarlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

Diyanet Vakfı

Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar!

Edip Yüksel

Kötülükleri işleyenler, bizi atlatacaklarını mı sanıyorlar? Ne kötü bir yargıda bulunuyorlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ve yanlış) hüküm veriyorlar!

Öztürk

Yoksa o kötülükleri sergileyenler bizi geçeceklerini mi sandılar! Ne kötü hüküm veriyorlar!

Suat Yıldırım

Kötülükleri işleyenler hükmümüzden kaçıp kurtulacaklarını mı zannettiler? Ne fena hükmediyorlar!

Süleyman Ateş

Yoksa kötülükleri yapanlar, bizi geçeceklerini (bizim, kendilerine yetişip onları cezalandıramayacağımızı) mı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar.

مَن كَانَ يَرْجُوا۟ لِقَآءَ ٱللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ ٱللَّهِ لَءَاتٍۢ ۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٥﴾

Kim, Tanrı'ya kavuşmayı umarsa artık şüphe yok ki Allah'ın takdir ettiği zaman elbette gelecek ve odur duyan, bilen.

Alİ Bulaç

Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Allah'ın (tespit ettiği) süresi yaklaşarak-gelmektedir. O, işitendir, bilendir.

Çeviriyazı

men kâne yercû liḳâe-llâhi feinne ecele-llâhi leâtin. vehüve-ssemî`u-l`alîm.

Diyanet İşleri

Allah'la karşılaşmayı uman bilsin ki, Allah'ın bunun için belirttiği vakit gelecektir. O, işitir ve bilir.

Diyanet Vakfı

Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah'ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O, her şeyi işiten ve bilendir.

Edip Yüksel

Kim ALLAH ile karşılaşmayı umuyorsa, (şunu bilsin ki) ALLAH'la randevu mutlaka gerçekleşecektir. O, İşitendir, Bilendir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Her kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa bilsin ki, Allah'ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O her şeyi işiten ve bilendir.

Öztürk

Allah'a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah'ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî'dir, Alîm'dir.

Suat Yıldırım

Kim Allah'a kavuşmayı ümid ediyorsa bilsin ki Allah’ın tayin ettiği vâde mutlaka gelecektir.O her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

Süleyman Ateş

Kim Allah ile buluşmayı umarsa; Allah'ın (buluşma) süresi gelmektedir. O, işitendir, bilendir.

وَمَن جَٰهَدَ فَإِنَّمَا يُجَٰهِدُ لِنَفْسِهِۦٓ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَغَنِىٌّ عَنِ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٦﴾

Ve kim savaşırsa ancak kendisi için savaşır; şüphe yok ki Allah, alemlerden müstağnidir.

Alİ Bulaç

Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir.

Çeviriyazı

vemen câhede feinnemâ yücâhidü linefsih. inne-llâhe leganiyyün `ani-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Hak uğrunda cihat eden, ancak kendisi için cihat etmiş olur. Doğrusu Allah, alemlerden müstağnidir.

Diyanet Vakfı

Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir. (O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).

Edip Yüksel

Kim bizim için çaba gösterirse, kendisi için çaba göstermiş olur. ALLAH hiç kimseye muhtaç değildir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Cihad eden ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnidir.

Öztürk

Ve kim didinir, gayret sarfederse hiç kuşkusuz, kendi benliği lehine gayret sarfetmiş olur. Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî'dir.

Suat Yıldırım

Kim de cihad ederse sırf kendi nefsi hesabına cihad eder.Muhakkak ki Allah, âlemlerden ve özellikle insanlardan müstağnidir, kimseye ihtiyacı yoktur. [45,15]

Süleyman Ateş

Kim cihad ederse ancak kendi yararına cihad eder. Allah, alemlerden zengindir. (Kimsenin cihadına muhtaç değildir. İnsanların cihad ve ibadetleri kendi menfaatleri içindir).

وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَحْسَنَ ٱلَّذِى كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ ﴿٧﴾

İnananların ve iyi işlerde bulunanların kötülüklerini elbette örteriz ve onları, yaptıklarından daha güzeliyle mükafatlandırırız.

Alİ Bulaç

İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.

Çeviriyazı

velleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lenükeffiranne `anhüm seyyiâtihim velenecziyennehüm aḥsene-lleẕî kânû ya`melûn.

Diyanet İşleri

İnanıp yararlı iş işleyenlerin kötülüklerini, and olsun ki, örteriz; onları, yaptıklarından daha güzeli ile mükafatlandırırız.

Diyanet Vakfı

İman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.

Edip Yüksel

İnanıp erdemli davrananların kötülüklerini elbette örteceğiz ve yapmış olduklarının daha iyisiyle onları ödüllendireceğiz.

Elmalılı Hamdi Yazır

İman edip iyi işler yapanların kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.

Öztürk

İman edip hayra/barışa yönelik hareketler sergileyenlere gelince, biz onların çirkinliklerini elbette ki örteceğiz! Ve biz onları, yapmakta oldukları işlerin en güzeliyle elbette ödüllendireceğiz!

Suat Yıldırım

İman edip güzel ve makbul işler yapanların elbette günahlarını örteceğiz ve onların yaptıkları çalışmaları en güzel şekilde mükâfatlandıracağız. [4,40]

Süleyman Ateş

İnanıp iyi işler yapanların, mutlaka kötülüklerini örteceğiz ve onları, yaptıklarının en güzeliyle mükafatlandıracağız.

وَوَصَّيْنَا ٱلْإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيْهِ حُسْنًۭا ۖ وَإِن جَٰهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِى مَا لَيْسَ لَكَ بِهِۦ عِلْمٌۭ فَلَا تُطِعْهُمَآ ۚ إِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٨﴾

Ve insana, anasına babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik ve senin bir bilgin olmayan birşeyi bana eş tutman için seninle çekişirlerse artık itaat etme onlara; dönüp geleceğiniz yer, benim tapımdır, neler yaptıysanız size ben haber vereceğim.

Alİ Bulaç

Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.

Çeviriyazı

veveṣṣayne-l'insâne bivâlideyhi ḥusnâ. vein câhedâke litüşrike bî mâ leyse leke bihî `ilmün felâ tüṭi`hümâ. ileyye merci`uküm feünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn.

Diyanet İşleri

Biz, insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer ana baba, seni bir şeyi körü körüne Bana ortak koşman için zorlarlarsa, o zaman onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Yaptıklarınızı size bildiririm.

Diyanet Vakfı

Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.

Edip Yüksel

Biz insana, anne ve babasına iyi davranmasını öğütlemişizdir. Ancak onlar, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seninle mücadele ederlerse ikisine de uyma. Hepinizin dönüşü banadır ve yaptıklarınız şeyler hakkında size bilgi vereceğim.

Elmalılı Hamdi Yazır

Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman, size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.

Öztürk

Biz insana, anne-babasına en güzel bir biçimde davranmasını, şunu söyleyerek önerdik: \"Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyle bana ortak koşman için seninle çekişirlerse, o takdirde onlara itaat etme. Yalnız banadır dönüşünüz. Nihayet, ben size yapıp-ettiğiniz şeylerin haberini bildireceğim.\"

Suat Yıldırım

Biz insana, yapacağı en hayırlı iş olarak, annesine ve babasına iyi davranmasını bildirdik. Ama bununla beraber, onlar senden, hakkında bilgin olmayan bir şeyi, Bana şirk koşmanı isterlerse, itaat etme!Hepinizin dönüşü Bana'dır ve Ben de yapageldiğiniz şeyleri bir bir bildirip karşılığını vereceğim. [17,23-24; 31,14-15] {KM, Matta 10,34-37}

Süleyman Ateş

Biz insana ana babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Eğer onlar seni, (gerçekliği) hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa (bu hususta) onlara ita'at etme. Dönüşünüz banadır. O zaman size yaptıklarınızı haber veririm.

وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَنُدْخِلَنَّهُمْ فِى ٱلصَّٰلِحِينَ ﴿٩﴾

İnananları ve iyi işlerde bulunanları elbette temiz kişilere katacağım.

Alİ Bulaç

İman edip salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız.

Çeviriyazı

velleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lenüdḫilennehüm fi-ṣṣâliḥîn.

Diyanet İşleri

İnanıp, yararlı iş işleyenleri, and olsun, iyilerin arasına koyarız.

Diyanet Vakfı

İman edip iyi işler yapanları, muhakkak salihler (zümresi) içine katarız.

Edip Yüksel

İnanıp erdemli davrananları erdemliler arasına sokacağız.

Elmalılı Hamdi Yazır

İman edip iyi işler yapanları, muhakkak salihler (zümresi) içine katarız.

Öztürk

İman edip hayra/barışa yönelik eylemler sergileyenlere gelince, biz onları elbette ki iyilik/barış severler arasına koyacağız.

Suat Yıldırım

– İman edip güzel ve makbul iş yapanları elbet hayırlı insanlar arasına dahil edeceğiz.Kimi insanlar vardır ki “Allah'a iman ettim” der, fakat Allah yolunda olduğu için işkence edilince halkın bu baskısını, Allah’ın azabı gibi sayar.Şayet senin Rabbinden zafer ve galebe gelirse “Biz sizinle beraberdik” diyeceklerdir.Oysa Allah, insanların kalplerinin neleri sakladığını pek iyi bilmektedir. [22,11; 5,22; 4,141]

Süleyman Ateş

İnanıp iyi işler yapanları, salihler arasına sokarız.

وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَقُولُ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ فَإِذَآ أُوذِىَ فِى ٱللَّهِ جَعَلَ فِتْنَةَ ٱلنَّاسِ كَعَذَابِ ٱللَّهِ وَلَئِن جَآءَ نَصْرٌۭ مِّن رَّبِّكَ لَيَقُولُنَّ إِنَّا كُنَّا مَعَكُمْ ۚ أَوَلَيْسَ ٱللَّهُ بِأَعْلَمَ بِمَا فِى صُدُورِ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٠﴾

Ve insanlardan Allah'a inandık diyen var ki Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca insanların, kendisini sınamasını Allah'ın azabıymış gibi sayar ve Rabbinden bir yardım ve zafer de gelirse bu çeşit kişiler, biz sizinleyiz derler mutlaka; Allah, alemlerin gönüllerinde ne var, daha iyi bilmez mi?

Alİ Bulaç

İnsanlardan öylesi vardır ki, \"Allah'a iman ettik\" der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah'ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden 'bir yardım ve zafer' gelirse, andolsun: \"Biz gerçekten sizlerle birlikteydik” demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?

Çeviriyazı

vemine-nnâsi mey yeḳûlü âmennâ billâhi feiẕâ ûẕiye fi-llâhi ce`ale fitnete-nnâsi ke`aẕâbi-llâh. velein câe naṣrum mir rabbike leyeḳûlünne innâ künnâ me`aküm. eveleyse-llâhü bia`leme bimâ fî ṣudûri-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

İnsanlardan: \"Allah'a inandık\" diyenler vardır; ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanların ezasını Allah'ın azabı gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardım gelecek olursa, and olsun ki, \"Doğrusu biz sizinle beraberdik\" derler. Allah, herkesin kalbinde olanları en iyi bilen değil midir?

Diyanet Vakfı

İnsanlardan kimi vardır ki: \"Allah'a inandık\" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, \"Doğrusu biz de sizinle beraberdik\" derler. İyi de, Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?

Edip Yüksel

İnsanlardan, \"ALLAH'a inandık,\"diyenlerden bazıları var ki, ALLAH yolunda sıkıntı çekince halkın zulüm ve işkencesini ALLAH'ın cezası gibi sayar. Ama Rabbinden sana bir zafer gelse, \"Biz sizinle birlikte idik,\"derler. ALLAH herkesin en gizli düşüncelerini bilmez mi?

Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanlardan kimi vardır ki, \"Allah'a inandık\" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, \"Doğrusu biz de sizinle beraberdik\" derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?

Öztürk

İnsanlar içinden öylesi vardır ki, \"Allah'a inandık\" der fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca, insanlardan gelen fitneyi Allah'ın azabı gibi tutar. Ve eğer Rabbinden bir yardım gelirse kesinlikle şöyle diyeceklerdir: \"Biz sizinle beraberdik.\" Allah, âlemlerin göğüslerindekini en iyi şekilde bilmiyor mu?

Suat Yıldırım

– İman edip güzel ve makbul iş yapanları elbet hayırlı insanlar arasına dahil edeceğiz.Kimi insanlar vardır ki “Allah'a iman ettim” der, fakat Allah yolunda olduğu için işkence edilince halkın bu baskısını, Allah’ın azabı gibi sayar.Şayet senin Rabbinden zafer ve galebe gelirse “Biz sizinle beraberdik” diyeceklerdir.Oysa Allah, insanların kalplerinin neleri sakladığını pek iyi bilmektedir. [22,11; 5,22; 4,141]

Süleyman Ateş

İnsanlardan kimi vardır ki \"Allah'a inandık.\" der, fakat Allah uğrunda kendisine eziyet edilince insanların işkencesini, Allah'ın azabı gibi sayar. Ama Rabbinden (sana) bir yardım gelse, andolsun: \"Biz de sizinle beraberdik,\" derler. Allah, alemlerin göğüslerinde bulunan (düşünceler)i daha iyi bilmez mi?

وَلَيَعْلَمَنَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَلَيَعْلَمَنَّ ٱلْمُنَٰفِقِينَ ﴿١١﴾

Ve Allah elbette inananları da bilir, münafıkları da bilir.

Alİ Bulaç

Allah muhakkak iman edenleri de bilmekte ve muhakkak münafıkları da bilmektedir.

Çeviriyazı

veleya`lemenne-llâhü-lleẕîne âmenû veleya`lemenne-lmünâfiḳîn.

Diyanet İşleri

Allah elbette inananları bilir ve elbette ikiyüzlüleri de bilir.

Diyanet Vakfı

Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çıkaracaktır).

Edip Yüksel

ALLAH elbette inananlarla ikiyüzlüleri açığa çıkaracaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de, iki yüzlüleri de bilir.

Öztürk

Allah iman edenleri elbette bilecektir. Ve münafık olanları da elbette bilecektir.

Suat Yıldırım

Elbet, Allah iman edenleri bilip ortaya çıkaracak, elbette, münafıkları da bilip ortaya çıkaracaktır.

Süleyman Ateş

Allah, elbette inananları da bilir, ve elbette iki yüzlüleri de bilir.

وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّبِعُوا۟ سَبِيلَنَا وَلْنَحْمِلْ خَطَٰيَٰكُمْ وَمَا هُم بِحَٰمِلِينَ مِنْ خَطَٰيَٰهُم مِّن شَىْءٍ ۖ إِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ ﴿١٢﴾

Kafir olanlar, iman edenlere bizim yolumuza uyun dediler, hatalarınızı biz yükleniriz; halbuki onlar, bunların hatalarından hiç mi hiç, bir şey yüklenemezler, şüphe yok onlar, yalancılardır.

Alİ Bulaç

İnkar edenler, iman edenlere dedi ki: \"Siz bizim yolumuzu izleyin, hatalarınızı biz yüklenelim.” Oysa kendileri, onların hatalarından hiçbir şeyi yüklenecek değildir. Gerçekten onlar, elbette yalancıdırlar.

Çeviriyazı

veḳâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenü-ttebi`û sebîlenâ velnaḥmil ḫaṭâyâküm. vemâ hüm biḥâmilîne min ḫaṭâyâhüm min şey'. innehüm lekâẕibûn.

Diyanet İşleri

İnkar edenler inananlara: \"Bizim yolumuza uyun da sizin günahlarınızı biz taşıyalım\" derler. Oysa onların günahlarından hiçbirini yüklenecek değillerdir. Doğrusu onlar yalancıdırlar.

Diyanet Vakfı

Kafirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim, derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.

Edip Yüksel

İnkarcılar inananlara, \"Yolumuza uyun; günahlarınızı biz yükleniriz,\"dediler. Oysa onların günahlarından hiç bir şeyi yüklenecek değillerdir; yalancıdırlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kâfirler, iman edenlere, \"Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim\" derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.

Öztürk

İnkâr edenler, iman edenlere dediler ki: \"Bizim yolumuzu izleyin, sizin günahlarınızı biz taşırız.\" Oysa onlar, iman edenlerin günahlarından hiçbir şeyin taşıyıcısı değillerdir. Gerçek şu ki, onlar tamamen yalancıdırlar.

Suat Yıldırım

Kâfirler müminlere:“Bizim yolumuza tâbi olun, günahlarınız bizim boynumuza, yükünüzü biz taşırız” derler.Oysa bunlar, ötekilerin hiçbir günahını yüklenmezler.Onlar açıkça yalancıdırlar. [35,18; 70,10 - 11]

Süleyman Ateş

İnkar edenler, inananlara: \"Siz bizim yolumuza uyun. Sizin hatalarınızı biz taşırız\" dediler. Oysa kendileri, onların hatalarından hiçbir şey taşıyacak değillerdir. Onlar tamamen yalancıdırlar.

وَلَيَحْمِلُنَّ أَثْقَالَهُمْ وَأَثْقَالًۭا مَّعَ أَثْقَالِهِمْ ۖ وَلَيُسْـَٔلُنَّ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ عَمَّا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ ﴿١٣﴾

Onlar, elbette kendi yüklerini de yüklenecekler, o yüklerle beraber başka yükleri de ve kıyamet gününde de iftira ettikleri şeyler, elbette sorulacak onlardan.

Alİ Bulaç

Şüphesiz onlar, hem kendi yüklerini, hem kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de yüklenecekler ve kıyamet günü, düzüp uydurduklarına karşı sorguya çekileceklerdir.

Çeviriyazı

veleyaḥmilünne eŝḳâlehüm eŝḳâlem me`a eŝḳâleküm. veleyüs'elünne yevme-lḳiyâmeti `ammâ kânû yefterûn.

Diyanet İşleri

Onlar kendi ağırlıklarını, kendi ağırlıkları yanında daha nice ağırlıkları yüklenecekler ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü sorguya çekileceklerdir.

Diyanet Vakfı

(Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.

Edip Yüksel

Gerçekte, kendi yüklerine ek olarak (sorumlu oldukları) başka yükleri de yüklenecekler ve uydurdukları şeylerden diriliş günü sorulacaklardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

(Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini, kendi yükleriyle birlikte nice yükleri (başkalarını saptırmanın vebalini) taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.

Öztürk

Onlar hem kendi yüklerini hem de kendi yükleriyle beraber başkalarının yüklerini taşıyacaklar. Bunda kuşku yok. Kıyamet günü de iftira edip durdukları şeylerden zorlu bir sorguya mutlaka çekileceklerdir.

Suat Yıldırım

Ama onlar mutlaka kendi yükleri ile beraber başka yükleri de yani başkalarını saptırmanın vebalini de taşımak zorunda kalacak ve kıyamet günü uydurdukları iftiralardan sorguya çekileceklerdir. [16,25]

Süleyman Ateş

Onlar, hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle beraber başka yükleri (başkalarını kandırıp saptırmalarının vebalini) taşıyacaklar ve elbette uydurdukları şeylerden kıyamet gününde sorguya çekileceklerdir.

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِۦ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمْسِينَ عَامًۭا فَأَخَذَهُمُ ٱلطُّوفَانُ وَهُمْ ظَٰلِمُونَ ﴿١٤﴾

Ve andolsun ki biz Nuh'u, kavmine gönderdik de aralarında tam bin yıldan elli yıl eksik bir müddet kaldı; derken onları tufan helak etti ve onlar zalimlerdi.

Alİ Bulaç

Andolsun, Biz Nuh'u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik, içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.

Çeviriyazı

veleḳad erselnâ nûḥan ilâ ḳavmihî felebiŝe fîhim elfe senetin illâ ḫamsîne `âmâ. feeḫaẕehümu-ṭṭûfânü vehüm żâlimûn.

Diyanet İşleri

And olsun ki, Nuh'u milletine gönderdik; aralarında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Sonunda onlar haksızlık yaparken, tufan onları yakalayıverdi.

Diyanet Vakfı

Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.

Edip Yüksel

Nuh'u, halkına göndermiştik ve onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Ancak zulmettikleri için onları tufan yakaladı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki Nuh'u kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.

Öztürk

Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar.

Suat Yıldırım

Çok önce Biz Nûh'u halkına resul olarak gönderdik.O da aralarında bin yıldan elli yıl eksik kaldı.Netice de onlar zulümlerine devam ederken tufan onları boğdu. {KM, Tekvin 9,29}

Süleyman Ateş

Andolsun biz, Nuh'u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı (öğüt verdi, dinlemediler), sonunda haksızlık etmekte olan insanları Tufan yakaladı.

فَأَنجَيْنَٰهُ وَأَصْحَٰبَ ٱلسَّفِينَةِ وَجَعَلْنَٰهَآ ءَايَةًۭ لِّلْعَٰلَمِينَ ﴿١٥﴾

Onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu, alemlere ibret olarak yaptık.

Alİ Bulaç

Böylece Biz onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu alemlere bir ayet (kendisinden ders çıkarılacak bir olay) kılmış olduk.

Çeviriyazı

feenceynâhü veaṣḥâbe-ssefîneti vece`alnâhâ âyetel lil`âlemîn.

Diyanet İşleri

Ama Biz, Nuh'u ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu dünyalara bir ibret kıldık.

Diyanet Vakfı

Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu alemlere bir ibret yaptık.

Edip Yüksel

Onu ve gemi halkını kurtarıp herkese ibret yaptık.

Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.

Öztürk

Biz, Nûh'u ve gemi halkını kurtardık ve o gemiyi âlemlere ibret yaptık.

Suat Yıldırım

Onu ve gemide bulunanları kurtarıp o gemiyi ve o hadiseyi bütün insanlara ibret vesilesi yaptık. [54,15; 69,11-12; 36,41-44]

Süleyman Ateş

Onu ve gemi halkını kurtardık ve o gemiyi alemlere bir ibret yaptık.

وَإِبْرَٰهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ وَٱتَّقُوهُ ۖ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌۭ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿١٦﴾

Ve İbrahim de hani kavmine demişti ki: Allah'a kulluk edin ve çekinin ondan; bilseniz bu, size daha hayırlıdır.

Alİ Bulaç

İbrahim de; hani kavmine demişti ki: \"Allah'a kulluk edin ve O'ndan sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.\"

Çeviriyazı

veibrâhime iẕ ḳâle liḳavmihi-`büdü-llâhe vetteḳûh. ẕâliküm ḫayrul leküm in küntüm ta`lemûn.

Diyanet İşleri

İbrahim'i de gönderdik. Milletine: \"Allah'a kulluk edin, O'ndan sakının; bilirseniz bu sizin için daha iyidir\" dedi.

Diyanet Vakfı

İbrahim'i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: Allah'a kulluk edin. O'na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.

Edip Yüksel

İbrahimi de... Halkına demişti ki, \"ALLAH'a kulluk edin ve O'nu saygıyla dinleyin. Bilirseniz, bu sizin için daha iyidir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

İbrahim'i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: \"Allah'a kulluk edin, O'na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.\"

Öztürk

İbrahim'i de gönderdik. Toplumuna şöyle demişti: \"Allah'a kulluk/ibadet edin, O'ndan sakının. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.\"

Suat Yıldırım

İbrâhim'i de resul olarak gönderdik.“Ey benim halkım, dedi, yalnız Allah’a ibadet edin ve O’na karşı gelmekten sakının.Eğer bilirseniz, böyle yapmanız sizin için daha hayırlıdır.”

Süleyman Ateş

İbrahim'i de (gönderdik). Kavmine dedi ki: \"Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun, bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.\"

إِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوْثَٰنًۭا وَتَخْلُقُونَ إِفْكًا ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقًۭا فَٱبْتَغُوا۟ عِندَ ٱللَّهِ ٱلرِّزْقَ وَٱعْبُدُوهُ وَٱشْكُرُوا۟ لَهُۥٓ ۖ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿١٧﴾

Gerçekten de Allah'ı bırakıp da putlara tapıyor, yalanlar uyduruyorsunuz; Allah'ı bırakıp taptığınız şeylerin, size bir rızık vermeye güçleri yetmez; rızkı, Allah katında arayın ve kulluk edin ona ve şükredin ona; dönüp onun tapısına varacaksınız.

Alİ Bulaç

\"Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz.\"

Çeviriyazı

innemâ ta`büdûne min dûni-llâhi evŝânev vetaḫluḳûne ifkâ. inne-lleẕîne ta`büdûne min dûni-llâhi lâ yemlikûne leküm rizḳan febtegû `inde-llâhi-rrizḳa va`büdûhü veşkürû leh. ileyhi türce`ûn.

Diyanet İşleri

Siz Allah'ı bırakıp sadece bir takım putlara tapıyor, aslı olmayan sözler uyduruyorsunuz. Doğrusu, Allah'tan başka taptıklarınızın size rızık vermeye güçleri yetmez. Artık rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin. O'na şükredin. Siz O'na döneceksiniz.

Diyanet Vakfı

Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.

Edip Yüksel

\"Yalan uydurup ALLAH'tan başka putlara tapıyorsunuz. ALLAH'ın dışında taptıklarınız size hiç bir rızık veremez. Öyleyse rızkınızı sadece ALLAH'ın yanında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin; dönüşünüz O'nadır.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Siz Allah'ı bırakıp sadece birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.\"

Öztürk

\"Allah'ın berisinden; bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan/iftira üretiyorsunuz. Sizin Allah dışında kulluk/kölelik ettikleriniz size hiçbir rızık veremezler. Rızkı Allah katında arayın; O'na kulluk edin, O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz.\"

Suat Yıldırım

Siz Allah'tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz.Bunları Allah’a şerik yapmakla, açıkça yalan uyduruyorsunuz.Oysa Allah’tan başka ibadet ettiğiniz putlar, sizin rızıklarınızı yaratıp sizi rızıklandırmaya güç yetiremezler. O halde rızkınızı Allah nezdinde arayın, yalnız O’na ibadet edin ve O’na şükredin, sonunda yine O’nun huzuruna götürüleceksiniz.”

Süleyman Ateş

Siz Allah'tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan şeyler uyduruyorsunuz. Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermezler. Siz rızkı Allah'ın yanında arayın, O'na tapın ve O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz.

وَإِن تُكَذِّبُوا۟ فَقَدْ كَذَّبَ أُمَمٌۭ مِّن قَبْلِكُمْ ۖ وَمَا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلْبَلَٰغُ ٱلْمُبِينُ ﴿١٨﴾

Ve yalanlarsanız sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı ve Peygambere düşen iş, ancak apaçık tebliğden ibaret.

Alİ Bulaç

\"Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de (elçilerin çağrısını) yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise, yalnızca açık bir tebliğdir.\"

Çeviriyazı

vein tükeẕẕibû feḳad keẕẕebe ümemüm min ḳabliküm. vemâ `ale-rrasûli ille-lbelâgu-lmübîn.

Diyanet İşleri

Eğer siz Peygamberi yalanlıyorsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen, sadece apaçık tebliğdir.

Diyanet Vakfı

Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.

Edip Yüksel

Yalanlarsanız, sizden önceki toplumlar da yalanlamışlardı. Elçinin görevi ancak açıkça bildirmektir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı. Peygambere düşen yalnız açık bir tebliğdir.

Öztürk

\"Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.\"

Suat Yıldırım

“Şayet siz beni yalancı sayarsanız, sizden önceki birtakım ümmetler de resullerini yalancı saymıştı.Elçinin görevi imana zorlamak değil, sadece açıkça tebliğ etmektir.”

Süleyman Ateş

Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Elçiye düşen, yalnız açıkça duyurmaktıır.

أَوَلَمْ يَرَوْا۟ كَيْفَ يُبْدِئُ ٱللَّهُ ٱلْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥٓ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌۭ ﴿١٩﴾

Görmezler mi ki Allah, nasıl yaratmaya başlıyor, sonra yaratışı, nasıl yeniliyor? Şüphe yok ki bu, Allah'a pek kolay.

Alİ Bulaç

Onlar görmediler mi ki, Allah yaratmaya nasıl başlıyor, sonra onu iade ediyor? Şüphesiz, bu Allah'a göre kolaydır.

Çeviriyazı

evelem yerav keyfe yübdiü-llâhü-lḫalḳa ŝümme yü`îdüh. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.

Diyanet İşleri

Allah'ın yaratmaya nasıl başlayıp, sonra onu nasıl tekrar edeceğini anlamazlar mı? Doğrusu bu Allah'a kolaydır.

Diyanet Vakfı

Allah'ın, yaratılanı ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu(nasıl) tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.

Edip Yüksel

ALLAH'ın yaratılışı nasıl başlatıp, nasıl tekrarladığını görmediler mi? Bu, elbette ALLAH için kolaydır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ın mahlukunu ilk baştan nasıl yarattığını, sonra bunu tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.

Öztürk

Hiç görmediler mi, Allah, yaratmayı nasıl başlatıyor, sonra onu tekrarlıyor/yeni baştan yapıyor. Kuşkusuz bu, Allah için çok kolaydır.

Suat Yıldırım

Peki o inkâr edenler dünyada gezerekAllah'ın, mahlukatı yoktan nasıl yarattığını,sonra da bu yaratmayı tekrar tekrar yaptığını görmüyorlar mı?Şüphesiz ki bu işler, Allah’a göre kolaydır. [30,27; 52,35-36]

Süleyman Ateş

Görmediler mi Allah nasıl yaratmayı başlatıyor, sonra onu iade ediyor (dönüp yeniden yaratıyor). Bu, Allah'a göre kolaydır.

قُلْ سِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُوا۟ كَيْفَ بَدَأَ ٱلْخَلْقَ ۚ ثُمَّ ٱللَّهُ يُنشِئُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْءَاخِرَةَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ ﴿٢٠﴾

De ki: Yeryüzünü gezin de bakıp görün, nasıl yaratmaya başlamıştır; sonra Allah ahiret yaşayışını da meydana getirecektir; şüphe yok ki Allah'ın her şeye gücü yeter.

Alİ Bulaç

De ki: \"Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

Çeviriyazı

ḳul sîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe bedee-lḫalḳa ŝümme-llâhü yünşiü-nneş'ete-l'âḫirah. inne-llâhe `alâ külli şey'in ḳadîr.

Diyanet İşleri

De ki: \"Yeryüzünde dolaşın; Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün. İşte Allah aynı şekilde ahiret yaratmasını da yapacaktır. Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir. Dilediğine azabeder, dilediğine merhamet eder. O'na çevrileceksiniz.

Diyanet Vakfı

De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.

Edip Yüksel

De ki, \"Yeryüzünü dolaşın ve yaratılışın nasıl başladığını görün.\" Sonra, yine ALLAH (ahiretteki) son yaratılışı başlatacaktır. ALLAH'ın her şeye gücü yeter.

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: \"Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır.\" Gerçekten Allah her şeye kadirdir.

Öztürk

De ki: \"Yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl başladığına bir bakın. İleride Allah öteki oluşmaya da vücut verecektir. Allah, her şeye Kadîr'dir.

Suat Yıldırım

De ki: “Dünyayı gezin dolaşın da,Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını anlamaya çalışın. Sonra, Allah tekrar yaratmayı da ölümden sonra diriltmeyi de gerçekleştirecektir.Allah elbette her şeye kadirdir.”

Süleyman Ateş

De ki: \"Yeryüzünde gezin, bakın yaratmağa nasıl başladı, sonra Allah, son yaratmayı da yapacaktır. Çünkü Allah, her şeyi yapabilendir.

يُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ وَيَرْحَمُ مَن يَشَآءُ ۖ وَإِلَيْهِ تُقْلَبُونَ ﴿٢١﴾

Dilediğini azaplandırır ve dilediğine acır ve siz, döndürülüp onun tapısına götürüleceksiniz.

Alİ Bulaç

Dilediğini azaplandırır, dilediğine merhamet eder. O'na çevrilip-götürüleceksiniz.

Çeviriyazı

yü`aẕẕibü mey yeşâü veyerḥamü mey yeşâ'. veileyhi tuḳlebûn.

Diyanet İşleri

De ki: \"Yeryüzünde dolaşın; Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün. İşte Allah aynı şekilde ahiret yaratmasını da yapacaktır. Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir. Dilediğine azabeder, dilediğine merhamet eder. O'na çevrileceksiniz.

Diyanet Vakfı

O, dilediğine azabeder, dilediğini esirger. Ancak O'na döndürüleceksiniz.

Edip Yüksel

Dilediğini cezalandırır ve dilediğine acır; O'na çevrileceksiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır

O, dilediğine azab eder, dilediğine rahmet eder. Ancak O'na döndürüleceksiniz.

Öztürk

Dilediğine/dileyene azap eder, dilediğine/dileyene rahmet eder. O'na döndürüleceksiniz.

Suat Yıldırım

O, dilediğini cezalandırır, dilediğine merhamet eder.Hepiniz O'nun huzuruna götürüleceksiniz.

Süleyman Ateş

Dilediğine azabeder, dilediğine acır ve hepiniz O'na çevrilirsiniz.

وَمَآ أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا فِى ٱلسَّمَآءِ ۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِىٍّۢ وَلَا نَصِيرٍۢ ﴿٢٢﴾

Siz onu, ne yeryüzünde aciz bırakabilirsiniz, ne gökyüzünde ve size, Allah'tan başka da ne bir dost var, ne bir yardımcı.

Alİ Bulaç

Siz yerde ve gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'ın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur.

Çeviriyazı

vemâ entüm bimü`cizîne fi-l'arḍi velâ fi-ssemâ'. vemâ leküm min dûni-llâhi miv veliyyiv velâ neṣîr.

Diyanet İşleri

Siz ne yeryüzünde ve ne de gökte Allah'ı aciz bırakabilirsiniz. Allah'tan başka bir dost ve yardımcınız da bulunmaz.\"

Diyanet Vakfı

Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.

Edip Yüksel

Siz ne yeryüzünde ne de gökte bunu engelleyemezsiniz. Sizin ALLAH'tan başka Sahibiniz ve Yardımcınız yoktur.

Elmalılı Hamdi Yazır

Siz ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.

Öztürk

Siz ne yerde ne de gökte kimseyi âciz bırakamazsınız. Ve sizin, Allah'tan başka ne bir dostunuz vardır ne de bir yardımcınız.

Suat Yıldırım

Sizler ne yerde, ne gökte Allah'ın hâkimiyetinin dışına kaçarak kurtulamazsınız.Sizin Allah’tan başka ne koruyanınız, ne de yardımcınız yoktur.

Süleyman Ateş

Siz, ne yerde, ne de gökte Allah'(ın yapacağı iş)i engelleyemezsiniz. Sizin Allah'tan başka ne bir koruyucunuz, ne de bir yardımcınız vardır.

وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَلِقَآئِهِۦٓ أُو۟لَٰٓئِكَ يَئِسُوا۟ مِن رَّحْمَتِى وَأُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ ﴿٢٣﴾

Allah'ın delillerine kafir olanlar ve onunla buluşacaklarını inkar edenlerse onlardır rahmetimden tamamıyla ümitlerini kesenler ve onlaradır elemli bir azap.

Alİ Bulaç

Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı 'yok sayıp inkar edenler'; işte onlar, Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azap onlarındır.

Çeviriyazı

velleẕîne keferû biâyâti-llâhi veliḳâihî ülâike yeisû mir raḥmetî veülâike lehüm `aẕâbün elîm.

Diyanet İşleri

Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler, işte onlar Benim rahmetimden ümitlerini kesmiş olanlardır. İşte can yakıcı azap onlar içindir.

Diyanet Vakfı

Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.

Edip Yüksel

ALLAH'ın ayet ve mucizelerini ve O'nunla karşılaşmayı inkar edenler, Rahmetimden ümit kesenlerdir. Onlar acı bir cezayı haketmişlerdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenler var ya, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azab vardır.

Öztürk

Allah'ın ayetlerini ve Allah'a varmayı inkâr edenler, işte onlar, rahmetimden ümidi kesmişlerdir. Ve bunlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.

Suat Yıldırım

Allah'ın âyetlerini ve âhirette O’na kavuşmayı inkâr edenler, işte onlar, Ben’im merhametimden ümitlerini kesenlerdir.Onlara gayet acı bir azap vardır.

Süleyman Ateş

Allah'ın ayetlerini ve O'nunla buluşmayı inkar edenler, işte onlar benim rahmetimden ümidi kesmişlerdir ve onlar için acı bir azab vardır.

فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ ٱقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنجَىٰهُ ٱللَّهُ مِنَ ٱلنَّارِ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ ﴿٢٤﴾

Kavminin cevabı, ancak onu öldürün, yahut yakın sözü olmuştu da Allah, onu ateşten kurtarmıştı; şüphe yok ki bunda elbette deliller var inananlara.

Alİ Bulaç

Bunun üzerine kavminin (İbrahim'e) cevabı yalnızca: \"Onu öldürün ya da yakın\" demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için ayetler vardır.

Çeviriyazı

femâ kâne cevâbe ḳavmihî illâ en ḳâlu-ḳtülûhü ev ḥarriḳûhü feencâhü-llâhü mine-nnâr. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy yü'minûn.

Diyanet İşleri

İbrahim'in sözlerine milletinin cevabı sadece: \"Onu öldürün yahut yakın\" demek oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, inanan kimseler için dersler vardır.

Diyanet Vakfı

Kavminin (İbrahim'e) cevabı ise: \"Onu öldürün yahut yakın!\" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.

Edip Yüksel

Halkının karşılığı, \"Onu öldürün, yahut yakın,\"demelerinden başka bir şey olmadı. Ancak ALLAH onu ateşten kurtardı. İnanan bir toplum için bunda dersler vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kavminin (İbrahim'e) cevabı ise, \"Onu öldürün, yahut yakın!\" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.

Öztürk

Toplumunun İbrahim'e cevabı sadece şunu söylemeleri oldu: \"Bunu öldürün, yahut yakın!\" Ama Allah onu ateşten kurtardı. İnanan bir toplum için bunda elbette ibretler vardır.

Suat Yıldırım

Halkının ona verdikleri cevap:“Öldürün onu!” veya “Ateşe atın!” demekten başka bir şey olmadı.Ateşe attılar ama Allah onu ateşten kurtardı.Elbette bunda iman edecek kimseler için ibretler vardır. [37,97 - 98].

Süleyman Ateş

Kavminin (İbrahim'e) cevabı, sadece: \"Onu öldürün, yahut yakın!\" demeleri oldu. Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.

وَقَالَ إِنَّمَا ٱتَّخَذْتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ أَوْثَٰنًۭا مَّوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ ثُمَّ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُم بِبَعْضٍۢ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُم بَعْضًۭا وَمَأْوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّٰصِرِينَ ﴿٢٥﴾

Ve siz dedi, dünya yaşayışında birbirinize dost olduğunuzdan bu dostluk yüzünden Allah'ı bırakıp da putları mabud edindiniz, sonra da kıyamet günü, bir kısmınız, bir kısmınızı inkar edecek, bir kısmınız, bir kısmınıza lanet okuyacak ve yurdunuz ateştir ve size hiçbir yardımcı yoktur.

Alİ Bulaç

(İbrahim) Dedi ki: \"Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur.\"

Çeviriyazı

veḳâle inneme-tteḫaẕtüm min dûni-llâhi evŝânem meveddete beyniküm fi-lḥayâti-ddünyâ. ŝümme yevme-lḳiyâmeti yekfüru ba`ḍuküm biba`ḍiv veyel`anü ba`ḍuküm ba`ḍâ. veme'vâküm-nnâru vemâ leküm min nâṣirîn.

Diyanet İşleri

İbrahim şöyle demişti: \"Dünya hayatında, Allah'ı bırakıp aranızda putları muhabbet vesilesi kıldınız. Sonra kıyamet günü, birbirinize küfreder ve karşılıklı lanet okursunuz. Varacağınız yer ateştir; yardımcılarınız da yoktur.\"

Diyanet Vakfı

(İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lanet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Sizin ALLAH'ın yanında putlara tapmanız, sadece dünya hayatında aranızdaki dostluğu korumak amacıyladır. Fakat sonra, diriliş gününde birbirinizi inkar edersiniz, birbirinizi lanetlersiniz. Varacağınız yer ateştir ve orada yardımcı bulamazsınız.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

(İbrahim onlara) dedi ki: \"Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (geldiğinde) ise, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Ve hiç yardımcınız da yoktur.\"

Öztürk

İbrahim dedi: \"Şu bir gerçek ki, siz dünya hayatında aranızda sevgi oluşturmak için Allah'ın berisinden putlar edindiniz. Sonra, kıyamet gününde birbirinizi tanımaz olacaksınız, bazınız bazınıza lanet edecek. Hepinizin varacağı yer cehennemdir; hiçbir yardımcınız da olmayacaktır.\"

Suat Yıldırım

İbrâhim onlara şöyle dedi:“Siz dünya hayatında Allah'tan başka birtakım sevgili putlar edindiniz.Ama sonra kıyamet günü gelince birbirinizi red ve inkâr edecek, birbirinize lânet edeceksiniz. Barınacağınız yer ateş olacak ve kendinize hiçbir yardımcı bulamayacaksınız. [7,38; 43,67]

Süleyman Ateş

(İbrahim kavmine) dedi ki: \"Siz dünya hayatında birbirinizi sevmek için Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. (O putlara tapmanız, dünyada aranızda bir sevgi meydana gelmesine sebep olsa bile) daha sonra kıyamet gününde birbirinizi inkar eder ve birbirinizi la'netlersiniz. Varacağınız yer de ateştir ve hiçbir yardımcınız da yoktur.

۞ فَـَٔامَنَ لَهُۥ لُوطٌۭ ۘ وَقَالَ إِنِّى مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّىٓ ۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿٢٦﴾

Lut, ona inandı ve İbrahim, ben dedi, bunlardan göçecek, Rabbime sığınacağım, şüphe yok ki o üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.

Alİ Bulaç

Bunun üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki: \"Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.\"

Çeviriyazı

feâmene lehû lûṭ. veḳâle innî mühâcirun ilâ rabbî. innehû hüve-l`azîzü-lḥakîm.

Diyanet İşleri

Bunun üzerine Lut ona inandı ve İbrahim \"Doğrusu ben Rabbimin dilediği yere hicret ediyorum, O şüphesiz güçlüdür, Hakim'dir\" dedi.

Diyanet Vakfı

Bunun üzerine Lut ona iman etti ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabbim'e(emrettiği yere) hicret ediyorum. Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.

Edip Yüksel

Bunun üzerine ona Lut inandı ve, \"Ben Rabbime göç ediyorum. Kuşkusuz O Üstündür, Bilgedir,\"dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine ona sadece Lut iman etti. (İbrahim) de dedi ki: \"Ben Rabbime hicret edeceğim. Şüphe yok ki O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.\"

Öztürk

O'na Lût iman etti. Ve dedi: \"Ben Rabbime hicret edeceğim. Kuşkusuz, O, mutlak Azîz, mutlak Hakîm'dir.\"

Suat Yıldırım

İbrâhim'in söylediklerine Lût iman etti.İbrâhim: “Ben” dedi, “Rabbimin emrettiği yere hicret edeceğim.O, azîz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).”

Süleyman Ateş

Bunun üzerine Lut ona inandı ve (İbrahim, kavmine) dedi ki: \"Rabbim(e ibadet edeceğim yer)e göç edeceğim. Kuşkusuz O, galibdir, hüküm ve hikmet sahibidir.\"

وَوَهَبْنَا لَهُۥٓ إِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِى ذُرِّيَّتِهِ ٱلنُّبُوَّةَ وَٱلْكِتَٰبَ وَءَاتَيْنَٰهُ أَجْرَهُۥ فِى ٱلدُّنْيَا ۖ وَإِنَّهُۥ فِى ٱلْءَاخِرَةِ لَمِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ﴿٢٧﴾

Ve ona İshak ve Yakup'u verdik ve soyuna, peygamberlik ve kitap ihsan ettik ve dünyada, mükafatını verdik onun ve şüphe yok ki o, ahirette de elbette temiz kişilerdendir.

Alİ Bulaç

Biz ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık, ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o, ahirette salih olanlardandır.

Çeviriyazı

vevehebnâ lehû isḥâḳa veya`ḳûbe vece`alnâ fî ẕürriyyetehü-nnübüvvete velkitâbe veâteynâhü ecrahû fi-ddünyâ. veinnehû fi-l'âḫirati lemine-ṣṣâliḥîn.

Diyanet İşleri

İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Soyundan gelenlere Kitap ve peygamberlik verdik. Onu dünyada mükafatlandırdık; doğrusu o ahirette de iyilerdendir.

Diyanet Vakfı

Ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Ona dünyada mükafatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin) dendir.

Edip Yüksel

O'na (İbrahim'e) İshak ve Yakub'u bağışladık. Soyuna peygamberlik ve kitap verdik. Ödülünü bu dünyada verdik ve ahirette de erdemlilerle birlikte olacaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

O'na İshak ve Yakub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Onu dünyada mükafatlandırdık. Şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin)dendir.

Öztürk

Biz, İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik. Onun soyu içine peygamberliği ve Kitap'ı yerleştirdik ve onun ödülünü dünyada verdik. Âhirette de o, elbetteki iyilik ve barış sevenler arasında olacaktır.

Suat Yıldırım

Biz İbrâhim'e (evlat ve torun olarak) İshak ile Yâkub’u ihsan ettik.Onun neslinden gelenlerde, peygamberliği ve vahyi devam ettirdik. Ona dünyada mükâfatını verdik. O âhirette de elbette salihlerden olacaktır. [2,130; 21,7; 19,49]

Süleyman Ateş

Biz ona İshak'ı ve (torunu) Ya'kub'u armağan ettik. Onun nesli içine peygamberlik ve Kitap koyduk. Ona dünyada (yaptığı güzel işin) karşılığını verdik. Şüphesiz o, ahirette de iyilerdendir.

وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ ٱلْفَٰحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍۢ مِّنَ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٨﴾

Ve Lut'u da göndermiştik de hani kavmine demişti ki: Siz, sizden önce, alemlerde hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin bir işi yapmadasınız.

Alİ Bulaç

Lut da; hani kavmine demişti: \"Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı 'çirkin bir utanmazlığı' yapıyorsunuz.\"

Çeviriyazı

velûṭan iẕ ḳâle liḳavmihî inneküm lete'tûne-lfâḥişeh. mâ sebeḳaküm bihâ min eḥadim mine-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Lut da, milletine şöyle demişti: \"Doğrusu siz dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz.\"

Diyanet Vakfı

Lut'u da (gönderdik). O, kavmine demişti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz!

Edip Yüksel

Lutu da gönderdik. Halkına dedi ki: \"Sizden önce hiç kimsenin işlemediği boyutta bir günahı işliyorsunuz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Lut'u da gönderdik. O kavmine demişti ki: \"Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz!\"

Öztürk

Lût'u da gönderdik. Toplumuna şöyle demişti o: \"Öyle bir iğrençliğe bulaşıyorsunuz ki, sizden önce âlemlerden bir tek kişi bunu yapmamıştır.\"

Suat Yıldırım

Lût'u da halkına resul olarak gönderdik. Onlara dedi ki: “Nedir bu haliniz?Siz dünyada sizden önce hiç kimsenin yapmadığı pek iğrenç bir şey yapıyorsunuz.

Süleyman Ateş

Lut'u da (gönderdik). Kavmine dedi ki: \"Siz, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşa gidiyorsunuz.\"

أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ ٱلرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ ٱلسَّبِيلَ وَتَأْتُونَ فِى نَادِيكُمُ ٱلْمُنكَرَ ۖ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ ٱئْتِنَا بِعَذَابِ ٱللَّهِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿٢٩﴾

Siz, boyuna erkeklerle mi temas edecek, meşru yolu mu kesecek, meclislerinizde hep kötü işlerde mi bulunacaksınız? Kavminin cevabı, ancak eğer doğru söyleyenlerdensen Allah azabını getir bize sözü olmuştu.

Alİ Bulaç

\"Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve biraraya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?\" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: \"Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir\" demek oldu.

Çeviriyazı

einneküm lete'tûne-rricâle vetaḳṭa`ûne-ssebîle vete'tûne fî nâdîkümü-lmünker. femâ kâne cevâbe ḳavmihî illâ en ḳâlü-'tinâ bi`aẕâbi-llâhi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

Diyanet İşleri

\"Erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda fena şeyler yapmıyor musunuz?\" Milletinin cevabı: \"Doğru sözlü isen bize Allah'ın azabını getir\" demek oldu.

Diyanet Vakfı

(Bu ilahi ikazdan sonra hala) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (Yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru söyleyenlerden isen, Allah'ın azabını getir bize!

Edip Yüksel

\"Siz erkeklerle cinsel ilişki kuruyor, yolları kesiyor ve toplantılarınızda her kötülüğü işliyorsunuz.\" Halkının biricik karşılığı, \"Doğrulardan isen ALLAH'ın azabını getir bakalım,\"demeleri oldu.

Elmalılı Hamdi Yazır

\"(Bu ilâhî ikazdan sonra) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?\" Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: \"Doğru söyleyenlerden isen Allah'ın azabını getir bize!\"

Öztürk

\"Erkeklere gidiyorsunuz, yol kesiyorsunuz, toplantılarınızda çirkinlikler sergiliyorsunuz, öyle mi?\" Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: \"Eğer doğru sözlülerdensen, hadi getir bize Allah'ın azabını!\"

Suat Yıldırım

Allah'ın bu uyarmasından sonrasiz hâlâ şehvetle erkeklere varacak,yolu kesecekve toplantılarınızda edepsizlik yapmaya devam edecek misiniz?”Halkının ona cevabı şundan ibaret oldu:“Doğru söylüyorsan bizi tehdit ettiğin, Allah’ın o azabını getir de görelim!”

Süleyman Ateş

Siz (kadınları bırakıp) erkeklere gidiyorsunuz, yol kesiyorsunuz ve toplantılarınızda edepsizce şeyler yapıyorsunuz ha?.. Kavmi'nin cevabı, sadece: \"Eğer doğrulardan isen, haydi Allah'ın azabını getir!\" demeleri oldu.

قَالَ رَبِّ ٱنصُرْنِى عَلَى ٱلْقَوْمِ ٱلْمُفْسِدِينَ ﴿٣٠﴾

O da, Rabbim demişti, bozgunculukta bulunan kavme karşı sen yardım et bana.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et.\"

Çeviriyazı

ḳâle rabbi-nṣurnî `ale-lḳavmi-lmüfsidîn.

Diyanet İşleri

Lut: \"Rabbim! Bozgunculara karşı bana yardım et\" dedi.

Diyanet Vakfı

(Lut:) Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle Rabbim! dedi.

Edip Yüksel

\"Rabbim, şu bozguncu topluluğa karşı bana zafer ver,\"dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır

(Lut:) \"Ey Rabbim! Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle\" dedi.

Öztürk

Lût dedi: \"Rabbim, şu bozguncular topluluğuna karşı bana yardım et.\"

Suat Yıldırım

“Ya Rabbi!” dedi, “bu müfsitler, bu bozguncular gürûhuna karşı bana Sen yardım eyle!”

Süleyman Ateş

(Lut): \"Rabbim, şu bozguncu kavme karşı bana yardım et,\" dedi.

وَلَمَّا جَآءَتْ رُسُلُنَآ إِبْرَٰهِيمَ بِٱلْبُشْرَىٰ قَالُوٓا۟ إِنَّا مُهْلِكُوٓا۟ أَهْلِ هَٰذِهِ ٱلْقَرْيَةِ ۖ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا۟ ظَٰلِمِينَ ﴿٣١﴾

Elçilerimiz, İbrahim'e müjdeyle gelince, şüphe yok ki demişlerdi, biz şu şehrin halkını helak edeceğiz; şüphe yok ki o şehrin halkı zalim oldu.

Alİ Bulaç

Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: \"Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular.”

Çeviriyazı

velemmâ câet rusülünâ ibrâhîme bilbüşrâ ḳâlû innâ mühlikû ehli hâẕihi-lḳaryeh. inne ehlehâ kânû żâlimîn.

Diyanet İşleri

Elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldiklerinde: \"Biz şu kent halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir\" dediler.

Diyanet Vakfı

Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.

Edip Yüksel

Elçilerimiz İbrahim'e müjdeyle vardıklarında, \"Bu kentin (Sodom) halkını yok etmek üzereyiz. Çünkü oranın halkı zalim oldular,\"dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: \"Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.\"

Öztürk

Elçilerimiz, İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: \"Biz şu kentin halkını helâk edeceğiz. Çünkü ora halkı zalim oldular.\"

Suat Yıldırım

Melaikeden olan elçilerimiz İbrâhim'e, (İshak’ın doğumuna) dair müjde getirdiklerinde:“Haberin olsun, dediler, biz bu şehrin halkını imha edeceğiz, çünkü oranın halkı büsbütün zalim kimselerdir.”

Süleyman Ateş

Elçilerimiz İbrahim'e (oğlu olacağına dair) müjdeyi getirdikleri zaman dediler ki: \"Biz şu (Sodom) kenti(ni)n halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim oldular.\"

قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًۭا ۚ قَالُوا۟ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَن فِيهَا ۖ لَنُنَجِّيَنَّهُۥ وَأَهْلَهُۥٓ إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ كَانَتْ مِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ ﴿٣٢﴾

İbrahim, orada Lut da var demişti de onlar, biz daha iyi biliriz demişlerdi, orada kim var; onu ve ailesini kurtaracağız, ancak karısı kurtulmayacak, o, şüphe yok ki orada kalanlardan olacak.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Onun içinde Lut da vardır.\" Dediler ki: \"Onun içinde kimin olduğunu Biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır.\"

Çeviriyazı

ḳâle inne fîhâ lûṭâ. ḳâlû naḥnü a`lemü bimen fîhâ. lenünecciyennehû veehlehû ille-mraeteh. kânet mine-lgâbirîn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Ama Lut oradadır\" dedi, elçiler: \"Biz orada olanları daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karısı dışında ailesini kurtaracağız\" dediler.

Diyanet Vakfı

(İbrahim) dedi ki: Ama orada Lut var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Ama orada Lut var.\" Onlar da, \"Orada kimlerin bulunduğunu iyi biliyoruz. Onu ve ailesini kurtaracağız, fakat karısı hariç; o geride kalacaklardandır,\"dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır

(İbrahim) dedi ki: \"Ama orada Lut var!\" Şöyle cevap verdiler: \"Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. \"

Öztürk

İbrahim dedi: \"Ama orada Lût var.\" Dediler: \"Orada kim olduğunu biz daha iyi biliyoruz. Elbette ki onu ve ailesini kurtaracağız. Karısı hariç. O, geride kalanlardan olacak.\"

Suat Yıldırım

İbrâhim: “Ama Lût da orada!” deyince onlar şöyle cevap verdiler: “Orada bulunanları biz pek iyi biliyoruz.Onu ve yakınlarını kurtaracağız,yalnız eşi geride kalıp helâk edilenler arasında olacak.”

Süleyman Ateş

(İbrahim) dedi: \"Ama orada Lut var?\" dediler: \"Biz orada kimin bulunduğunu daha iyi biliriz. Onu ve ailesini kurtaracağız. Yalnız karısı (azabda) kalacaklardandır.\"

وَلَمَّآ أَن جَآءَتْ رُسُلُنَا لُوطًۭا سِىٓءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًۭا وَقَالُوا۟ لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ ۖ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا ٱمْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ ﴿٣٣﴾

Elçilerimiz Lut'a gelince Lut, onların yüzünden kederlenmişti, gönlü daralmıştı. Onlar, korkma ve tasalanma demişlerdi; şüphe yok ki biz, seni de, aileni de kurtaracağız, ancak karın müstesna ve şüphe yok o, orada kalanlardan olacak.

Alİ Bulaç

Elçilerimiz Lut'a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: \"Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır.\"

Çeviriyazı

velemmâ en câet rusülünâ lûṭan sîe bihim veḍâḳa bihim ẕer`av veḳâlû lâ teḫaf velâ taḥzen. innâ müneccûke veehleke ille-mraeteke kânet mine-lgâbirîn.

Diyanet İşleri

Elçilerimiz Lut'a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı. Ona, \"Korkma ve üzülme, doğrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karının dışında, aileni kurtaracağız. Bu kent halkına yaptıkları yolsuzluklardan ötürü gökten, elbette bir azap indireceğiz\" dediler.

Diyanet Vakfı

Elçilerimiz Lut'a gelince, Lut onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler.

Edip Yüksel

Elçilerimiz Lut'a vardıklarında elçilerimize yapılan muameleden dolayı fenalaştı, zor durumda kaldı. Kendisine dediler ki, \"Korkma, üzülme. Biz seni ve aileni kurtaracağız. Karın hariç; o geride kalanlardan olmuştur.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O'na: \"Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna\" dediler.

Öztürk

Elçilerimiz Lût'a gelince, onlar yüzünden fenalaştı, eli-kolu birbirine dolandı. \"Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın, azaba terk edilenlerden olacaktır.\"

Suat Yıldırım

Elçilerimiz Lût'a gelince, onları, halkının tecavüzlerinden koruyamayacağı düşüncesiyle üzüldü, eli kolu bağlanıp göğsü daraldı.Onlar dediler ki: “Bizden yana endişe etme, üzülme!Biz seni ve yakınlarını kurtaracağız, yalnız eşin geride kalanlar arasında yer alacaktır.”

Süleyman Ateş

Elçilerimiz Lut'a gelince (Lut) onlar yüzünden fenalaştı ve onlar hakkında arşını daraldı. (Melekler): \"Korkma üzülme, dediler, biz seni ve aileni kurtaracağız, yalnız karın, kalacaklardan olmuştur.\"

إِنَّا مُنزِلُونَ عَلَىٰٓ أَهْلِ هَٰذِهِ ٱلْقَرْيَةِ رِجْزًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ بِمَا كَانُوا۟ يَفْسُقُونَ ﴿٣٤﴾

Şüphe yok ki bu şehir halkının üstüne, buyruktan çıkarak yapageldikleri işler yüzünden, gökten bir azap indireceğiz.

Alİ Bulaç

\"Şüphesiz Biz, fasıklık yapmalarından dolayı, bu ülke halkının üstüne gökten iğrenç bir azap indireceğiz.\"

Çeviriyazı

innâ münzilûne `alâ ehli hâẕihi-lḳaryeti riczem mine-ssemâi bimâ kânû yefsüḳûn.

Diyanet İşleri

Elçilerimiz Lut'a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı. Ona, \"Korkma ve üzülme, doğrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karının dışında, aileni kurtaracağız. Bu kent halkına yaptıkları yolsuzluklardan ötürü gökten, elbette bir azap indireceğiz\" dediler.

Diyanet Vakfı

\"Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz.\"

Edip Yüksel

\"Yoldan çıktıkları için, biz bu kentin üzerine gökten bir felaket indireceğiz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Biz şüphesiz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (feci) bir azab indireceğiz.\"(dediler).

Öztürk

\"Şu kent halkı üstüne, yaptıkları fenalıklardan ötürü gökten bir felaket indireceğiz.\"

Suat Yıldırım

“Büsbütün yoldan çıkmaları sebebiyle, biz bu şehir halkının üzerine gökten bir azap indireceğiz.”

Süleyman Ateş

Biz yoldan çıkan şu ülke halkının üstüne gökten bir azab indireceğiz.

وَلَقَد تَّرَكْنَا مِنْهَآ ءَايَةًۢ بَيِّنَةًۭ لِّقَوْمٍۢ يَعْقِلُونَ ﴿٣٥﴾

Ve andolsun ki biz, akıl eden topluluk için, onlara ait apaçık bir delil bıraktık.

Alİ Bulaç

Andolsun, Biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır.

Çeviriyazı

veleḳat teraknâ minhâ âyetem beyyinetel liḳavmiy ya`ḳilûn.

Diyanet İşleri

And olsun ki, Biz, düşünen kimseler için oradan apaçık bir belgeyi geride bırakmışızdır.

Diyanet Vakfı

Andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.

Edip Yüksel

Aklını kullanan bir toplum için apaçık bir ders olarak oradan bazı kalıntılar bıraktık.

Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.

Öztürk

Yemin olsun, biz o kentten, aklını işleten bir topluluk için geriye apaçık bir işaret bıraktık.

Suat Yıldırım

Biz aklını kullanıp düşünen kimseler için, o memleketten âşikâr bir ibret vesilesi (harabe) bıraktık. [37,137 - 138]

Süleyman Ateş

Andolsun biz, aklını kullanan bir toplum için ondan, (harab ettiğimiz o ülkeden) açık bir işaret bırakmışızdır.

وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًۭا فَقَالَ يَٰقَوْمِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ وَٱرْجُوا۟ ٱلْيَوْمَ ٱلْءَاخِرَ وَلَا تَعْثَوْا۟ فِى ٱلْأَرْضِ مُفْسِدِينَ ﴿٣٦﴾

Ve Medyen'e de kardeşleri Şuayb'i göndermiştik de ey kavmim demişti, kulluk edin Allah'a ve umun ahiret gününü ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışmayın.

Alİ Bulaç

Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik) Böylece dedi ki: \"Ey kavmim, Allah'a kulluk edin ve ahiret gününü umud edin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.\"

Çeviriyazı

veilâ medyene eḫâhüm şu`ayben feḳâle yâ ḳavmi-`büdü-llâhe veercü-lyevme-l'âhira velâ ta`ŝev fi-l'arḍi müfsidîn.

Diyanet İşleri

Medyen halkına kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. O, \"Ey milletim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut besleyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın\" dedi.

Diyanet Vakfı

Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın! dedi.

Edip Yüksel

Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı... \"Halkım, ALLAH'a kulluk edin, ahiret gününü arayın ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın,\"demişti.

Elmalılı Hamdi Yazır

Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb, \"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe ümit bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!\" dedi.

Öztürk

Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şöyle dedi: \"Ey toplumum, Allah'a ibadet edin. Âhiret gününe umut bağlayın. Bozgunculuk yaparak ülkenin huzurunu kaçırmayın.\"

Suat Yıldırım

Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik, onlara dedi ki: “Ey benim halkım! Yalnız Allah’a ibadet edin, âhiret gününü bekleyin ve ülkede fesatçılık yaparak düzeni bozmayın!”

Süleyman Ateş

Medyen'e de kardeşleri Şuayb'i (gönderdik): \"Ey kavmim, dedi, Allah'a kuluk edin, ahiret gününü umun, yeryüzünde karışıklık çıkarıp bozgunculuk yapmayın!\"

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَتْهُمُ ٱلرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا۟ فِى دَارِهِمْ جَٰثِمِينَ ﴿٣٧﴾

Derken yalanlamışlardı onu da onları bir sarsıntı, helak edivermişti, derken evlerinde diz çökmüş bir halde yerlere yığılıp helak oluvermişlerdi.

Alİ Bulaç

Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.

Çeviriyazı

fekeẕẕebûhü feeḫaẕethümü-rracfetü feaṣbeḥû fî dârihim câŝimîn.

Diyanet İşleri

Ama onu yalanladılar. Bu yüzden onları bir titreme aldı ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.

Diyanet Vakfı

Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

Edip Yüksel

Onu yalanladılar, nihayet kendilerini bir deprem yakaladı ve evlerinde diz üstü çöküp kaldılar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

Öztürk

Onu hemen yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini o korkunç sarsıntı/korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında diz üstü çömelenler haline geldiler.

Suat Yıldırım

Fakat onlar kendisini yalancı saydılar.Bunun üzerine müthiş bir zelzele, kendilerini kıskıvrak yakalayıverdi, oldukları yerde çökekaldılar.

Süleyman Ateş

Onu yalanladılar, bu yüzden onları (o müthiş) deprem yakaladı, yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.

وَعَادًۭا وَثَمُودَا۟ وَقَد تَّبَيَّنَ لَكُم مِّن مَّسَٰكِنِهِمْ ۖ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ أَعْمَٰلَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَكَانُوا۟ مُسْتَبْصِرِينَ ﴿٣٨﴾

Ve Âd'le Semud'u da helak etmiştik ve gerçekten de yerlerinden apaçık anlamaktasınız ve Şeytan, onların yaptıklarını, bezemişti kendilerine ve gerçeği gördükleri halde yoldan çelmişti onları.

Alİ Bulaç

Ad'ı ve Semud'u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip-çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.

Çeviriyazı

ve`âdev veŝemûde veḳat tebeyyene leküm mim mesâkinihim. vezeyyene lehümü-şşeyṭânü a`mâlehüm feṣaddehüm `ani-ssebîli vekânû müstebṣirîn.

Diyanet İşleri

Ad ve Semud milletlerini de yok ettik. Bunu, oturdukları yerler göstermektedir. Şeytan kendilerine, işlediklerini güzel gösterdi; onları doğru yoldan alıkoydu. Oysa kendileri bunu anlayacak durumda idiler.

Diyanet Vakfı

Âd ve Semud'u da (helak ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.

Edip Yüksel

Aynı şekilde, Ad ve Semud'u da... Akibetleri, oturmuş oldukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytan işlerini onlara süslü göstererek onları yoldan saptırdı. Halbuki görüp anlayacak yeteneğe sahiptiler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ad ve Semud'u da (helak ediverdik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.

Öztürk

Âd'ı, Semûd'u da böyle yaptık. Bu, onların yurtlarından/meskenlerinden açıkça belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süsleyip püslemişti de kendilerini yoldan çıkarmıştı. Oysaki, bakıp görebilen insanlardı.

Suat Yıldırım

Âd ve Semûd halklarını da imha ettik.Siz ey (Mekkeliler) bunu, kalan ev harabelerinden anlıyorsunuzdur.Şeytan onlara yaptıkları kötü işleri süsledi ve onları yoldan çıkardı.Halbuki onlar aklı fikri yerinde, açıkgöz kimselerdi.

Süleyman Ateş

Ad ve Semud'u da (helak ettik). Bu, oturdukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri süsleyip onları yoldan çıkardı. Oysa bakıp ibret alabilirlerdi (ama almadılar).

وَقَٰرُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَٰمَٰنَ ۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مُّوسَىٰ بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَٱسْتَكْبَرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا كَانُوا۟ سَٰبِقِينَ ﴿٣٩﴾

Ve Karun'u ve Firavun'u ve Haman'ı da helak etmiştik ve andolsun ki Musa, onlara apaçık delillerle gelmişken tuttular da, yeryüzünde ululanmaya kalkıştılar ve azabı da savuşturamadılar.

Alİ Bulaç

Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azaptan kurtulup) geçecek değillerdi.

Çeviriyazı

veḳârûne vefir`avne vehâmâne veleḳad câehüm mûsâ bilbeyyinâti festekberû fi-l'arḍi vemâ kânû sâbiḳîn.

Diyanet İşleri

Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da yok ettik. And olsun ki Musa kendilerine belgelerle gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa azabımızdan kurtulamazlardı.

Diyanet Vakfı

Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.

Edip Yüksel

Karun, Firavun ve Haman'ı da... Musa, onlara apaçık delillerle gitmişti; ancak onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar. Atlatıp kaçamadılar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi.

Öztürk

Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da öyle yaptık. Yemin olsun, Mûsa onlara açık-seçik kanıtlarla geldiği halde, yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ama öne geçemezlerdi.

Suat Yıldırım

Karun'u, Firavun’u ve Haman’ı da helâk ettik. Mûsa kendilerine belgelerle, mûcizelerle geldi, ama onlar o ülkede kibirlendiler, büyüklük tasladılar, fakat hükmümüzden kurtulamadılar. [28,76-81] {KM, Sayılar 16. bölüm}

Süleyman Ateş

Kaarun'u, Fir'avn'ı, Haman'ı da (helak ettik). Andolsun, Musa onlara açık kanıtlar getirdi, fakat onlar o yerde büyüklük tasla(yıp ayetlerimizi kabule tenezzül etme)diler. Ama geçip gidecek, (elimizden kurtulacak) değillerdi.

فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنۢبِهِۦ ۖ فَمِنْهُم مَّنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًۭا وَمِنْهُم مَّنْ أَخَذَتْهُ ٱلصَّيْحَةُ وَمِنْهُم مَّنْ خَسَفْنَا بِهِ ٱلْأَرْضَ وَمِنْهُم مَّنْ أَغْرَقْنَا ۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِن كَانُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿٤٠﴾

Hepsini de suçları yüzünden helak ettik. Onlardan, üstlerine kasırgayla taş yağdırdıklarımız var ve onlardan, bir bağırışla helak olanlar var ve onlardan yere geçirdiğimiz var ve onlardan sulara garkettiğimiz var ve Allah zulmetmemişti onlara ve fakat onlar, kendi kendilerine zulmetmişlerdi.

Alİ Bulaç

İşte Biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

Çeviriyazı

feküllen eḫaẕnâ biẕembih. feminhüm men erselnâ `aleyhi ḥâṣibâ. veminhüm men eḫaẕethu-ṣṣayḥah. veminhüm men ḫasefnâ bihi-l'arḍ. veminhüm men agraḳnâ. vemâ kâne-llâhü liyażlimehüm velâkin kânû enfüsehüm yażlimûn.

Diyanet İşleri

Her birini günahı sebebiyle yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Onlara, Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine yazık ediyorlardı.

Diyanet Vakfı

Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.

Edip Yüksel

Hepsini günahlarıyla yakaladık. Onlardan kimine çılgın bir fırtına gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de boğduk. Onlara zulmeden ALLAH değildi; onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Nitekim onlardan herbirini günahları sebebiyle suç üstü yakaladık: Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine yazık ediyorlardı.

Öztürk

Her birini kendi günahı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bir kısmını, o korkunç titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.

Suat Yıldırım

Onlardan her birini kendi suçu sebebiyle cezaya çarptırdık:Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik,kimini korkunç bir gürültü bastırıverdi,kimini yerin dibine geçirdik,kimini de suda boğduk.Allah onlara zulmetmedi, onlar asıl kendi kendilerine zulmettiler.

Süleyman Ateş

Nitekim hepsini günahiyle yakaladık. Onlardan kiminin üstüne taş yağdıran bir fırtına gönderdik, kimini korkunç ses yakaladı, kimini yere batırdık, kimini de boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.

مَثَلُ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوْلِيَآءَ كَمَثَلِ ٱلْعَنكَبُوتِ ٱتَّخَذَتْ بَيْتًۭا ۖ وَإِنَّ أَوْهَنَ ٱلْبُيُوتِ لَبَيْتُ ٱلْعَنكَبُوتِ ۖ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ ﴿٤١﴾

Allah'tan başka dost ve yardımcı edinenler, ağ kuran örümceğe benzerler ve evlerin en çürüğü, elbette örümcek ağıdır bir bilseler.

Alİ Bulaç

Allah'ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.

Çeviriyazı

meŝelü-lleẕîne-tteḫaẕû min dûni-llâhi evliyâe kemeŝeli-l`nkebût. itteḫaẕet beytâ. veinne evhene-lbüyûti lebeytü-l`nkebût. lev kânû ya`lemûn.

Diyanet İşleri

Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendine yuva yapan dişi örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümceğin yuvasıdır. Keşke bilseler.

Diyanet Vakfı

Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!

Edip Yüksel

ALLAH'ın dışında edindikleri velilerin örneği, bir ev edinen dişi örümceğin örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en çürüğü (en az güvenilir olanı) dişi örümceğin evidir, keşke bilselerdi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tan başka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi.

Öztürk

Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki, dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!

Suat Yıldırım

Allah'tan başka hâmi, sığınacak tanrı edinenlerin durumu,tıpkı kendine yuva yapan örümceğin haline benzer.Halbuki en çürük yuva, örümcek ağıdır.Keşke bu gerçeği bir bilselerdi!

Süleyman Ateş

Allah'tan başka veliler edinenler, bir ev edinen örümceğe benzerler. Evlerin en gevşeği örümcek evidir, keşke bilselerdi.

إِنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ مِن شَىْءٍۢ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿٤٢﴾

Şüphe yok ki Allah, kendisinden başka neye tapıyorlarsa hepsini bilir ve odur üstün, hüküm ve hikmet sahibi.

Alİ Bulaç

Allah, Kendi dışında hangi şeye taptıklarını şüphesiz bilir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Çeviriyazı

inne-llâhe ya`lemü mâ yed`ûne min dûnihî min şey'. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.

Diyanet İşleri

Doğrusu Allah, Kendini bırakıp da yalvardıkları şeyi bilir. O güçlüdür, Hakim'dir.

Diyanet Vakfı

Allah, onlar'ın kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

Edip Yüksel

ALLAH onların kendisinden başka taptıklarının aslında hiç bir şey olmadığını iyi bilir. O Üstündür, Bilgedir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, onların kendisini bırakıpta hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz ki bilir. O mutlak güç ve hikmet sahibidir.

Öztürk

Allah, onların, kendisinden başka ne gibi bir şeye yalvardıklarını/nasıl bir şey için çağrı yaptıklarını bilir. O'dur Azîz, O'dur, Hakîm.

Suat Yıldırım

Allah, onların Kendisinden başka hangi varlıkları tanrılaştırıp yalvardıklarını elbette bilir.O, aziz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).

Süleyman Ateş

Allah, onların kendisinden başka ne gibi şeylere yalvardıklarını bilir, O üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.

وَتِلْكَ ٱلْأَمْثَٰلُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ ۖ وَمَا يَعْقِلُهَآ إِلَّا ٱلْعَٰلِمُونَ ﴿٤٣﴾

Ve işte örnekler, onları insanlara gösterip durmadayız ve bilgi sahiplerinden başkaları anlamaz onları.

Alİ Bulaç

İşte bu örnekler; Biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez.

Çeviriyazı

vetilke-l'emŝâlü naḍribühâ linnâs. vemâ ya`ḳilühâ ille-l`âlimûn.

Diyanet İşleri

Biz bu misalleri insanlara veriyoruz, onları ancak bilenler anlayabilir.

Diyanet Vakfı

İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.

Edip Yüksel

Bu örnekleri halk için veririz ve onları bilen kimselerden başkası düşünüp anlamaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

İşte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.

Öztürk

Bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz örneklerdir ki ilim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez.

Suat Yıldırım

İşte bazı gerçekleri anlatmak için,Biz bu kabil temsiller getiriyoruz, ama bunları, ancak ibret almasını bilenler anlar.

Süleyman Ateş

Biz bu misalleri insanlara anlatıyoruz ama onları, bilenlerden başkası düşünüp anlamaz.

خَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ لِّلْمُؤْمِنِينَ ﴿٤٤﴾

Allah, gökleri ve yeryüzünü gerçek olarak yarattı; şüphe yok ki bunda, inananlara deliller var elbet.

Alİ Bulaç

Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz, bunda iman edenler için bir ayet vardır.

Çeviriyazı

ḫaleḳa-llâhü-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳ. inne fî ẕâlike leâyetel lilmü'minîn.

Diyanet İşleri

Allah gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratmıştır. Doğrusu bunda inananlara bir ders vardır.

Diyanet Vakfı

Allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için (Allah'ın varlık ve kudretine) bir nişane bulunmaktadır.

Edip Yüksel

ALLAH gökleri ve yeri belli bir amaç için yarattı. Bunda inananlar için bir kanıt vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için bir nişane bulunmaktadır.

Öztürk

Allah gökleri de yeri de hak olarak yaratmıştır. Kuşkusuz, bunda, iman sahipleri için mutlak bir mucize vardır.

Suat Yıldırım

Allah gökleri ve yeri, gayesiz değil, hak ve hikmetle, gerçek bir gaye ile yarattı.Elbette bunda iman edecek kimseler için alınacak dersler vardır. [53,31]

Süleyman Ateş

Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Şüphesiz bunda inananlar için bir ibret vardır.

ٱتْلُ مَآ أُوحِىَ إِلَيْكَ مِنَ ٱلْكِتَٰبِ وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ ۖ إِنَّ ٱلصَّلَوٰةَ تَنْهَىٰ عَنِ ٱلْفَحْشَآءِ وَٱلْمُنكَرِ ۗ وَلَذِكْرُ ٱللَّهِ أَكْبَرُ ۗ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ ﴿٤٥﴾

Oku kitaptan ne vahyedildiyse sana ve namaz kıl; şüphe yok ki namaz, çirkin ve kötü şeylerden alıkoyar insanı ve elbette Allah'ı anmak, pek büyük birşeydir ve Allah, ne işlerseniz hepsini bilir.

Alİ Bulaç

Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir.

Çeviriyazı

ütlü mâ ûḥiye ileyke mine-lkitâbi veeḳimi-ṣṣalâh. inne-ṣṣalâte tenhâ `ani-lfaḥşâi velmünker. veleẕikru-llâhi ekber. vellâhü ya`lemü mâ taṣne`ûn.

Diyanet İşleri

Kitap'tan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan alıkor; Allah'ı anmak en büyük şeydir! Allah Yaptıklarınızı bilir.

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.

Edip Yüksel

Sana vahyetmiş olduğumuz kitaptan oku ve namazı gözet. Çünkü namaz, iğrenç ve kötü şeylerden vazgeçirir. ALLAH'ı (namaz yoluyla) anmak en önemlidir. ALLAH ne yaptığınızı bilir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.

Öztürk

Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazı/duayı yerine getir! Çünkü namaz/dua, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki, Allah'ın zikri/Kur'an'ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor.

Suat Yıldırım

Sana vahyedilen kitabı okuyup tebliğ et, namazı hakkıyla ifa et.Muhakkak ki namaz, insanı, ahlâk dışı davranışlardan, meşrû olmayan işlerden uzak tutar. Allah'ı namazla anmak, elbette en büyük fazilettir. Allah bütün işlediklerinizi bilir.

Süleyman Ateş

Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı da kıl. Çünkü namaz kötü ve iğrenç şeylerden men'eder. Elbette Allah'ı anmak, en büyük(ibadet)tir. Allah, ne yaptığınızı bilir.

۞ وَلَا تُجَٰدِلُوٓا۟ أَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ إِلَّا بِٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ إِلَّا ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنْهُمْ ۖ وَقُولُوٓا۟ ءَامَنَّا بِٱلَّذِىٓ أُنزِلَ إِلَيْنَا وَأُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَإِلَٰهُنَا وَإِلَٰهُكُمْ وَٰحِدٌۭ وَنَحْنُ لَهُۥ مُسْلِمُونَ ﴿٤٦﴾

Ve kitap ehliyle, ancak en güzel bir tarzda mücadele edin; yalnız içlerinden zulmedenler müstesna ve deyin ki: İnandık bize indirilene de, size indirilene de ve mabudumuz ve mabudunuz birdir ve biz, ona teslim olmuşuz.

Alİ Bulaç

İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: \"Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz.\"

Çeviriyazı

velâ tücâdilû ehle-lkitâbi illâ billetî hiye aḥsen. ille-lleẕîne żalemû minhüm veḳûlû âmennâ billeẕî ünzile ileynâ veünzile ileyküm veileyhâ veilâhüküm vâḥidüv venaḥnü lehû müslimûn.

Diyanet İşleri

Kitap ehlinden zulmedenler bir yana, onlarla en güzel şekilde mücadele edin, şöyle deyin: \"Bize indirilene de, size indirilene de inandık; bizim Tanrımız da, sizin Tanrınız da birdir, biz O'na teslim olmuşuzdur.\"

Diyanet Vakfı

İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur.

Edip Yüksel

Kitap halkıyla, zalim olanları hariç en güzel bir biçimde tartışın ve \"Bize indirilene inandık ve size de indirilene inandık. Bizim Tanrımız, sizin de Tanrınız birdir. Biz sadece O'na teslim olduk,\"deyin.

Elmalılı Hamdi Yazır

İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehli kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: \"Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur.\"

Öztürk

Ehlikitap'la, en güzel olan yöntem dışında bir yolla mücadele etmeyin! Onların zulme sapanları müstesna. Şöyle deyin: \"Bize indirilene de size indirilene de iman ettik; tanrımız ve tanrınız bir. Ve biz O'na teslim olanlarız.\"

Suat Yıldırım

Zulmedenleri hariç, Ehl-i kitab ile en güzel olan şeklin dışında bir tarzda mücadele etmeyin ve onlara şöyle deyin:“Biz, hem bize indirilen kitaba, hem size indirilen kitaba iman ettik. Bizim İlahımız da sizin İlahınız da bir ve aynı İlahtır ve Biz O'na gönülden teslim olduk.” [16,125; 20,44; 57,25]

Süleyman Ateş

Kitap ehliyle, Ğhaksızlık edenleri dışındaĞ en güzel tarzda tartışın ve deyin ki: \"Bize indirilene de size indirilene de inandık. Tanrımız ve tanrınız birdir, biz de O'na teslim olanlarız.

وَكَذَٰلِكَ أَنزَلْنَآ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ ۚ فَٱلَّذِينَ ءَاتَيْنَٰهُمُ ٱلْكِتَٰبَ يُؤْمِنُونَ بِهِۦ ۖ وَمِنْ هَٰٓؤُلَآءِ مَن يُؤْمِنُ بِهِۦ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا ٱلْكَٰفِرُونَ ﴿٤٧﴾

Ve işte sana böyle bir kitap indirdik biz ve bu yüzden kendilerine kitap verilenler, inanıyorlar ona ve şunlardan da inanan var ona ve delillerimizi, kafirlerden başkası da bilerek inkar etmez.

Alİ Bulaç

İşte Biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman etmektedirler. Bunlar (putatapıcılar)dan da ona iman edecek olanlar vardır. İnkarcılardan başkası Bizim ayetlerimizi inkar etmez.

Çeviriyazı

vekeẕâlike enzelnâ ileyke-lkitâb. felleẕîne âteynâhümü-lkitâbe yü'minûne bih. vemin hâülâi mey yü'minü bih. vemâ yecḥadü biâyâtinâ ille-lkâfirûn.

Diyanet İşleri

Sana Kitap'ı böylece indirdik; işte, kendilerine Kitap verdiklerimiz ona inanırlar; bunlardan da ona inanan bulunur. Ayetlerimizi ancak inkarcılar bile bile tanımazlar.

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab'ı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi, ancak kafirler (inatları yüzünden) bile bile inkar eder.

Edip Yüksel

İşte sana bu kitabı indirdik. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız ona inanacaklardır. Şunlardan (ümmilerden) da bazıları inanacaktır. Kafirlerden başkası ayetlerimizi reddetmez.

Elmalılı Hamdi Yazır

(Resulüm!) İşte sana (önceki kitapları tasdik eden) bu kitabı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan da ona iman eden nice kimseler vardır. Ayetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr eder.

Öztürk

Kitap'ı sana işte böyle indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar içinden de ona inananlar vardır. Bizim ayetlerimize, gerçeği örtenlerden başkası kafa tutmaz.

Suat Yıldırım

Biz, işte sana da bu Kitabı indirdik. Daha önce kitap verdiğimiz kimseler buna da iman ederlerdi. Şunlardan da ona iman edenler vardır.Bizim âyetlerimizi kâfirlerden başkası inkâr etmez.

Süleyman Ateş

İşte böylece Kitabı sana da indirdik. Kendilerine Kitabı verdiklerimiz, ona inanırlar: Şunlardan (şu Araplardan) da ona inananlar vardır. Ayetlerimizi, kafirlerden başkası inkar etmez.

وَمَا كُنتَ تَتْلُوا۟ مِن قَبْلِهِۦ مِن كِتَٰبٍۢ وَلَا تَخُطُّهُۥ بِيَمِينِكَ ۖ إِذًۭا لَّٱرْتَابَ ٱلْمُبْطِلُونَ ﴿٤٨﴾

Ve sen, bundan önce hiçbir kitap okumazdın ve sağ elinle de bir şey yazmamıştın, öyle olsaydı, batıl, şeylere kapılanlar mutlaka şüpheye düşerlerdi.

Alİ Bulaç

Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

Çeviriyazı

vemâ künte tetlû min ḳablihî min kitâbiv velâ teḫuṭṭuhû biyemînike iẕel lertâbe-lmübṭilûn.

Diyanet İşleri

Sen daha önce bir kitabtan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.

Diyanet Vakfı

Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.

Edip Yüksel

Sen daha önceki kitaplardan hiç birini okumuyordun ve onları elinle de yazmıyordun. Bu durumda, yanlışı savunanların kuşkulanması için bir bahane oluşacaktı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.

Öztürk

Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.

Suat Yıldırım

Ey Resulüm! Sen vahyimizden önce kitap okuyan veya yazı yazan bir insan değildin; eğer böyle olsaydı, batıl iddia peşinde olanlar şüphe edebilirlerdi. [7,157; 25; 5,6]

Süleyman Ateş

(Ey Muhammed) Sen bundan önce bir Kitap okumuyordun, elinle de onu yazmıyorsun. Öyle olsaydı o zaman (Allah'ın sözlerini boşa çıkarmaya çalışan) iptalciler, kuşkulanırlardı.

بَلْ هُوَ ءَايَٰتٌۢ بَيِّنَٰتٌۭ فِى صُدُورِ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا ٱلظَّٰلِمُونَ ﴿٤٩﴾

Hayır, o, kendilerine bilgi verilenlerin gönüllerinde kökleşip yerleşmiş olan apaçık delillerdir ve delillerimizi, zalimlerden başkası da bilerek inkar etmez.

Alİ Bulaç

Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüslerinde apaçık olan ayetlerdir. Zulmedenlerden başkası, Bizim ayetlerimizi inkar etmez.

Çeviriyazı

bel hüve âyâtüm beyyinâtün fî ṣudûri-lleẕîne ûtü-l`ilm. vemâ yecḥadü biâyâtinâ ille-żżâlimûn.

Diyanet İşleri

Hayır; Kuran, kendilerine ilim verilenlerin gönüllerinde yerleşen apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse, bile bile inkar etmez.

Diyanet Vakfı

Hayır, o (Kur'an), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık ayetlerdir. Âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkar eder.

Edip Yüksel

Gerçekte o, kendilerine bilgi verilmiş olanların göğsünde apaçık ayetlerdir. Zalimlerden başkası ayetlerimizi reddetmez.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, o (Kur'ân), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak ve ancak zalimler bile bile inkâr eder.

Öztürk

Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüsleri içinde ayan-beyan ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse inkâr etmez.

Suat Yıldırım

(Şüpheye en ufak yer yok) O, kendilerine ilim nasib edilenlerin kalplerini aydınlatan parlak âyetlerdir. Evet, Bizim âyetlerimizi zalimlerden başkası inkâr etmez. [10,96 - 97]

Süleyman Ateş

Hayır, o (sana vahyedilenler) kendilerine bilgi verilmiş olanların göğüslerinde bulunan açık açık ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başkası inkar etmez.

وَقَالُوا۟ لَوْلَآ أُنزِلَ عَلَيْهِ ءَايَٰتٌۭ مِّن رَّبِّهِۦ ۖ قُلْ إِنَّمَا ٱلْءَايَٰتُ عِندَ ٱللَّهِ وَإِنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌ ﴿٥٠﴾

Ve derler ki ona Rabbinden deliller indirilseydi. De ki: Deliller, ancak Allah katında ve ben, ancak apaçık bir korkutucuyum.

Alİ Bulaç

Dediler ki: \"Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?\" De ki: \"Ayetler yalnızca Allah'ın Katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım.\"

Çeviriyazı

veḳâlû levlâ ünzile `aleyhi âyâtüm mir rabbih. ḳul inneme-l'âyâtü `inde-llâh. veinnemâ ene neẕîrum mübîn.

Diyanet İşleri

\"Ona Rabbinden mucizeler indirilmesi gerekmez miydi?\" derler. De ki: \"Mucizeler ancak Rabbimin katındadır. Doğrusu ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım.\"

Diyanet Vakfı

\"Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?\" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

Edip Yüksel

\"Ona Rabbinden bir mucize inmeli değil miydi?\" dediler. De ki, \"Mucizeler ALLAH'ın katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ona Rabbinden (başkaca) mucize indirilmeli değil miydi?\" derler. Cevaben de ki: \"Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.\"

Öztürk

Dediler ki: \"Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!\" De ki: \"Mucizeler Allah katındadır. Bana gelince, ben açıkça uyaran biriyim. Hepsi bu.\"

Suat Yıldırım

Onlar diyorlar ki: “Ona Rabbinden âyetler (mûcizeler) indirilseydi ya! De ki: “Âyetler sadece Allah'ın nezdindedir.Sizin keyfinize göre değil, kendi hikmeti gerektirdiğinde Peygamberine verir.Ben ancak gerçek durumu bildiren, uyaran bir elçiyim.” [17,59]

Süleyman Ateş

Dediler ki: \"Ona Rabbinden ayetler indirilmeli değil miydi?\" De ki: \"Ayetler (mu'cizeler) Allah'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.\"

أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَرَحْمَةًۭ وَذِكْرَىٰ لِقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ ﴿٥١﴾

Onlara yetmez mi ki şüphe yok, sana kitap indirdik, onlara okunup durmada; şüphe yok ki bu kitapta elbette inanan topluluğa hem rahmet var, hem öğüt.

Alİ Bulaç

Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.

Çeviriyazı

evelem yekfihim ennâ enzelnâ `aleyke-lkitâbe yütlâ `aleyhim. inne fî ẕâlike leraḥmetev veẕikrâ liḳavmiy yü'minûn.

Diyanet İşleri

Kendilerine okunan bir Kitap'ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan topluluk için rahmet ve ibret vardır.

Diyanet Vakfı

Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.

Edip Yüksel

Bu kitabı sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda inanan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap, kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır.

Öztürk

Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.

Suat Yıldırım

Hem kendilerine okunan bu kitabı indirmemiz onlara kâfi gelmiyor mu?Elbette bunda iman edecek kimseler için bir rahmet ve yeterli bir ders vardır. [26,197; 17,92]

Süleyman Ateş

Kendilerine okunan Kitabı sana indirmemiz, onlara yetmedi mi? Şüphesiz inanan bir toplum için bunda bir rahmet ve öğüt vardır.

قُلْ كَفَىٰ بِٱللَّهِ بَيْنِى وَبَيْنَكُمْ شَهِيدًۭا ۖ يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۗ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِٱلْبَٰطِلِ وَكَفَرُوا۟ بِٱللَّهِ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ ﴿٥٢﴾

De ki: Aramda ve aranızda tanık olarak Allah yeter; bilir ne varsa göklerde ve yeryüzünde ve batıla inanıp Allah'a kafir olanlara gelince: Onlardır ziyan edenlerin ta kendileri.

Alİ Bulaç

De ki: \"Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkar edenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.\"

Çeviriyazı

ḳul kefâ billâhi beynî vebeyneküm şehîdâ. ya`lemü mâ fi-ssemâvâti vel'arḍ. velleẕîne âmenû bilbâṭili vekeferû billâhi ülâike hümü-lḫâsirûn.

Diyanet İşleri

De ki: \"Allah benimle sizin aranızda şahit olarak yeter. O, göklerde ve yerde olanı, batıla inananları ve Allah'ı inkar edenleri bilir.\" İşte kaybedenler bunlardır.

Diyanet Vakfı

De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp Allah'ı inkar edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır.

Edip Yüksel

De ki, \"Benimle sizin aranızda tanık olarak ALLAH yeter. Göklerde ve yerde ne varsa bilir. Yanlışa inanıp, ALLAH'a inanmıyanlar, asıl zarara uğrayanlardır.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp inkâr edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.

Öztürk

De ki: \"Sizinle benim aramda tanık olarak Allah yeter. Göklerde ne var, yerde ne var biliyor O. Bâtıla iman edip Allah'ı inkâr edenlere gelince, işte onlar hüsrana uğramışların ta kendileridir.\"

Suat Yıldırım

De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter.O, göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Gerçek ortada iken, batıla iman edip Allah'ı inkâr edenler, işte asıl ziyana ve hüsrana uğrayanlar onlar olacaktır.” [69,44 - 47]

Süleyman Ateş

De ki: \"Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Batıla inanıp Allah'a karşı nankörlük edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.\"

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِٱلْعَذَابِ ۚ وَلَوْلَآ أَجَلٌۭ مُّسَمًّۭى لَّجَآءَهُمُ ٱلْعَذَابُ وَلَيَأْتِيَنَّهُم بَغْتَةًۭ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿٥٣﴾

Ve senden, azabın çarçabuk gelmesini isterler ve muayyen bir zamanı olmasaydı azap, gelip çatardı onlara ve azap, onlara apansız gelecek ve onların haberleri bile olmayacak.

Alİ Bulaç

Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.

Çeviriyazı

veyesta`cilûneke bil`aẕâb. velevlâ ecelüm müsemmel lecâehüm-l`aẕâb. veleye'tiyennehüm bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.

Diyanet İşleri

Senden azabı acele bekliyorlar. Eğer süre belirtilmiş olmasaydı azap onlara hemen gelirdi. Ama yine de onlar farkına varmadan başlarına ansızın gelecektir.

Diyanet Vakfı

Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.

Edip Yüksel

Azabı getirmen için sana meydan okuyorlar! Belirlemiş olduğumuz bir zaman olmasaydı, o azap onlara gelecekti. Onlara ansızın, haberleri olmadan gelecektir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azab elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat yine de, hiç farkına varmadıkları bir sırada o kendilerine mutlaka gelecektir.

Öztürk

Azabı senden çarçabuk istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara elbette gelmiş olacaktı. Fakat o, hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine ansızın geliverecektir. Bunda kuşku yok.

Suat Yıldırım

Senden çarçabuk başlarına azabı getirmeni istiyorlar.Eğer belirlenmiş bir vâdesi olmasaydı azap onlara muhakkak gelmişti bile!Fakat hiç farkına varmadıkları bir sırada o kendilerine ansızın gelecektir. [8,32]

Süleyman Ateş

Senden azabı çabuk istiyorlar. Eğer (azab için) belirtilmiş bir süre olmasaydı, onlara hemen azab gelirdi. Fakat hiç farkına varmadıkları bir sırada o, kendilerine ansızın gelecektir.

يَسْتَعْجِلُونَكَ بِٱلْعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌۢ بِٱلْكَٰفِرِينَ ﴿٥٤﴾

Senden, azabın, çabucak gelmesini isterler ve şüphe yok cehennem elbette kafirleri kuşatmıştır zaten.

Alİ Bulaç

Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-durmaktadır.

Çeviriyazı

yesta`cilûneke bil`aẕâb. veinne cehenneme lemüḥîṭatüm bilkâfirîn.

Diyanet İşleri

Senden azabı acele bekliyorlar. Doğrusu azap tepelerinden, ayaklarının altından kendilerini içine aldığı gün, cehennem inkarcıları kuşatacaktır. O gün Allah: \"Yaptıklarınızın karşılığını tadın\" der.

Diyanet Vakfı

(Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kafirleri çepeçevre kuşatacaktır.

Edip Yüksel

Sana azabı getirmen için meydan okuyorlar. Halbuki cehennem kafirleri kuşatmış bile.

Elmalılı Hamdi Yazır

(Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Halbuki cehennem, hiç şüpheleri olmasın, kâfirleri kuşatacaktır.

Öztürk

Azabı senden acele istiyorlar. Oysa cehennem, o küfre sapanları çepeçevre kuşatmış bulunuyor.

Suat Yıldırım

Senden çarçabuk başlarına azabı getirmeni istiyorlar.Ama ne diye böyle sabırsızlanıyorlar ki?Zaten cehennem kâfirleri kuşatmış bulunuyor.

Süleyman Ateş

Cehennem o nankörleri kuşatmış iken, onlar hala senden azabı çabuk istiyorlar.

يَوْمَ يَغْشَىٰهُمُ ٱلْعَذَابُ مِن فَوْقِهِمْ وَمِن تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ وَيَقُولُ ذُوقُوا۟ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٥٥﴾

O gün azap, üstlerinden, ayaklarının altından saracak onları ve tadın diyecek, yaptıklarınızın cezasını.

Alİ Bulaç

Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah): \"Yaptıklarınızı tadın\" der.

Çeviriyazı

yevme yagşâhümü-l`aẕâbü min fevḳihim vemin taḥti ercülihim veyeḳûlü ẕûḳû mâ küntüm ta`melûn.

Diyanet İşleri

Senden azabı acele bekliyorlar. Doğrusu azap tepelerinden, ayaklarının altından kendilerini içine aldığı gün, cehennem inkarcıları kuşatacaktır. O gün Allah: \"Yaptıklarınızın karşılığını tadın\" der.

Diyanet Vakfı

O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara): \"Yaptıklarınızı (cezasını) tadın!\" diyecektir.

Edip Yüksel

Gün gelecek azap üstlerinden ve ayaklarının altından onları sarıp örtecek ve (Tanrı onlara), \"Yaptıklarınızı tadın,\"diyecektir.

Elmalılı Hamdi Yazır

O günde azap, onları hem üstlerinden, hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara), \"Yaptıklarınızın cezasını tadın!\" diyecektir.

Öztürk

Gün olur, azap onları tepelerinden, ayaklarının altından sarıverir ve der: \"Tadın bakalım, yapıp ettiklerinizi.\"

Suat Yıldırım

O gün azap onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından kaplayacak da,Allah onlara: “Yaptıklarınızı tadın bakalım!” buyuracak. [7,41; 39,16; 21,39; 54,48 - 49; 52, 13 - 16]

Süleyman Ateş

O gün azab, onları üstlerinden, ayaklarının altından örter ve (Allah onlara): \"Yaptığınız işleri tadın!\" der.

يَٰعِبَادِىَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِنَّ أَرْضِى وَٰسِعَةٌۭ فَإِيَّٰىَ فَٱعْبُدُونِ ﴿٥٦﴾

Ey inanan kullarım, şüphe yok ki benim yeryüzüm geniştir, artık siz de yalnız bana kulluk edin.

Alİ Bulaç

Ey iman eden kullarım, şüphesiz Benim arzım geniştir; artık yalnızca Bana ibadet edin.

Çeviriyazı

yâ `ibâdîye-lleẕîne âmenû inne arḍî vâsi`aten feiyyâye fa`büdûn.

Diyanet İşleri

Ey inanmış kullarım! Benim yarattığım yeryüzü geniştir. O halde güven içinde olacağınız yere gidip yalnız Bana kulluk ediniz.

Diyanet Vakfı

Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin.

Edip Yüksel

Ey inanan kullarım, toprağım geniştir, sadece bana kulluk edin.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim yarattığım yeryüzü geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin.

Öztürk

Ey benim iman eden kullarım! Hiç kuşkusuz, benim yerkürem geniştir. O halde, yalnız bana kuluk/ibadet edin.

Suat Yıldırım

Ey iman eden kullarım! Benim sizi yerleştirdiğim dünyam geniştir.(Bir yerde dininizi uygulayamazsanız başka yere hicret edebilirsiniz.)Onun için yalnız Bana ibadet ediniz.

Süleyman Ateş

Ey inanan kullarım, benim arzım geniştir, bana kulluk edin.

كُلُّ نَفْسٍۢ ذَآئِقَةُ ٱلْمَوْتِ ۖ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ ﴿٥٧﴾

Herkes tadacak ölümü, sonra da dönüp tapımıza geleceksiniz.

Alİ Bulaç

Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra Bize döndürüleceksiniz.

Çeviriyazı

küllü nefsin ẕâiḳatü-lmevti ŝümme ileynâ türce`ûn.

Diyanet İşleri

Her can ölümü tadacaktır. Sonunda Bize döneceksiniz.

Diyanet Vakfı

Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.

Edip Yüksel

Her nefis ölümü tadacak ve sonra bize döndürüleceksiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.

Öztürk

Her can, ölümü tadacaktır; sonra bize döndürüleceksiniz.

Suat Yıldırım

Her can ölümü tadacaktır.Sonunda Bizim huzurumuza getirileceksiniz.

Süleyman Ateş

Her can, ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَنُبَوِّئَنَّهُم مِّنَ ٱلْجَنَّةِ غُرَفًۭا تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ نِعْمَ أَجْرُ ٱلْعَٰمِلِينَ ﴿٥٨﴾

İnananları ve iyi işlerde bulunanları, kıyılarından ırmaklar akan cennetin en yüce yerlerinde yerleştireceğiz, orada ebedi olarak kalacaklar; iyi işlerde bulunanlara verilen mükafat, ne de güzeldir.

Alİ Bulaç

İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.

Çeviriyazı

velleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lenübevviennehüm mine-lcenneti gurafen tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. ni`me ecru-l`âmilîn.

Diyanet İşleri

İnanıp yararlı iş işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetteki köşklere yerleştiririz. Sabredip, Rablerine güvenerek iş görenlerin ecri ne güzeldir!

Diyanet Vakfı

İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedi kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükafatı ne güzeldir!

Edip Yüksel

İnanan ve erdemli davrananları içinden ırmaklar akan cennetin köşklerine yerleştireceğiz; orada ebedi kalırlar. Çalışanların karşılığı ne güzeldir.

Elmalılı Hamdi Yazır

İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükafatı ne güzeldir!

Öztürk

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetin görkemli odalarına yerleştireceğiz. Sürekli kalacaklardır orada. Ne güzeldir iş yapıp değer üretenlerin ödülü!

Suat Yıldırım

İman edip güzel ve makbul işler yapanları, cennetin yüksek köşklerine yerleştireceğiz.İçinden ırmaklar akan o cennetlere, onlar devamlı kalmak üzere gireceklerdir.İyi iş yapanların mükâfatları ne güzel!

Süleyman Ateş

İnanıp iyi işler yapanları, cennette, altlarından ırmaklar akan yüksek odalara yerleştiririz. Orada ebedi kalırlar. Çalışanların ücreti ne güzeldir!

ٱلَّذِينَ صَبَرُوا۟ وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿٥٩﴾

Öyle kişilerdir onlar ki sabrederler ve Rablerine dayanırlar.

Alİ Bulaç

Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.

Çeviriyazı

elleẕîne ṣaberû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.

Diyanet İşleri

İnanıp yararlı iş işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetteki köşklere yerleştiririz. Sabredip, Rablerine güvenerek iş görenlerin ecri ne güzeldir!

Diyanet Vakfı

Onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.

Edip Yüksel

Onlar ki direndiler ve Rab'lerine güvendiler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ki onlar, sabretmiş olup yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.

Öztürk

Onlar ki sabrettiler ve yalnız Rablerine dayanıp güvenmektedirler.

Suat Yıldırım

Onlar, sabreden ve yalnız Rab'lerine dayanıp güvenen müminlerdir.

Süleyman Ateş

Onlar ki sabrettiler ve Rabblerine dayanmaktadırlar

وَكَأَيِّن مِّن دَآبَّةٍۢ لَّا تَحْمِلُ رِزْقَهَا ٱللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ ۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٦٠﴾

Ve nice mahluk vardır ki rızıklarını kendileri bulup götürmezler; onları da Allah rızıklandırır; sizi de ve odur duyan, bilen.

Alİ Bulaç

Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir.

Çeviriyazı

vekeeyyim min dâbbetil lâ taḥmilü rizḳahâ. allâhü yerzüḳuhâ veiyyâküm. vehüve-ssemî`u-l`alîm.

Diyanet İşleri

Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Sizin de onların da rızkını Allah verir. O, işitir ve bilir.

Diyanet Vakfı

Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.

Edip Yüksel

Besinlerini taşıyamıyan nice yaratıklar vardır ki onları da sizi de ALLAH besler

Elmalılı Hamdi Yazır

Nice hayvanlar var ki, rızkını (biriktirip yanında) taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de rızkınızı Allah veriyor. O, her şeyi işitir ve bilir.

Öztürk

Nice hayvanlar var, kendi rızkını taşıyamaz. Allah onları da rızıklandırıyor, sizi de. Semî'dir O, Alîm'dir.

Suat Yıldırım

Nice canlı mahlûk var ki rızıklarını kendileri taşıyamazlar.Ama sizi de, bütün onları da rızıklandıran Allah'tır.O her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

Süleyman Ateş

Nice canlı var ki rızkını taşıyamaz, onları da sizi de Allah besler. O, işitendir, bilendir.

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ ﴿٦١﴾

Andolsun ki onlara, kim yarattı gökleri ve yeryüzünü ve kim ram etti güneşi ve ayı diye sorsan Allah derler mutlaka, o halde ne diye ona kulluktan dönüp uydurma şeylere kapılıyorlar?

Alİ Bulaç

Andolsun, onlara: \"Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?\" diye soracak olursan, şüphesiz: \"Allah\" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?

Çeviriyazı

velein seeltehüm men ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa veseḫḫara-şşemse velḳamera leyeḳûlünne-llâh. feennâ yü'fekûn.

Diyanet İşleri

And olsun ki onlara: \"Gökleri ve yeri yaratan, güneşi, ayı buyruğu altında tutan kimdir?\" diye sorarsan, şüphesiz \"Allah'tır\" derler. Öyleyse niçin döndürülüyorlar?

Diyanet Vakfı

Andolsun ki onlara: \"Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?\" diye sorsan, mutlaka, \"Allah\" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?

Edip Yüksel

Onlara, \"Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneşi ve ay'ı kim emrinize verdi?\" diye sorsan, \"ALLAH,\"diye karşılık verecekler. Öyleyse neden sapıyorlar?

Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki onlara, \"Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?\" diye sorsan \"Allah\" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?

Öztürk

Onlara \"Gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş'i ve Ay'ı kim boyun eğdirdi?\" diye sorarsan, mutlaka şöyle diyecekler: \"Allah!\" Peki nasıl döndürülüyorlar?

Suat Yıldırım

Eğer onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneş'i ve Ay’ı kim hizmetinize âmade kıldı?” diye sorarsanız elbette “Allah!” diyeceklerdir.Öyleyse nasıl oluyor da bu gerçekten uzaklaştırılıyorlar?

Süleyman Ateş

Andolsun, onlara: \"Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim (sizin yararınıza) boyun eğdirdi?\" desen; \"Allah\", derler. O halde nasıl Allah'ın (birliğinden) döndürülüyorsunuz?

ٱللَّهُ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ وَيَقْدِرُ لَهُۥٓ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌۭ ﴿٦٢﴾

Allah, kullarından dilediğinin rızkını bollaştırır, dilediğinin daraltır; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir.

Alİ Bulaç

Allah, kullarından dilediğine rızkı yayıp-genişletir, (ve) kısar da. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir.

Çeviriyazı

allâhü yebsüṭu-rrizḳa limey yeşâü min `ibâdihî veyaḳdiru leh. inne-llâhe bikülli şey'in `alîm.

Diyanet İşleri

Allah, kullarından dilediğine rızkı bol ve ölçüye göre verir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir.

Diyanet Vakfı

Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Edip Yüksel

ALLAH kullarından dilediğine rızkı arttırır ve kısar. ALLAH her şeyi Bilendir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, kullarından dilediğine rızkı bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Öztürk

Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayar da ölçülü verip kısar da. Allah herşeyi çok iyi bilir.

Suat Yıldırım

Allah kullarından dilediğine bol rızık verir, dilediğinin nasibini de kısar.Muhakkak ki Allah her şeyi bilir.

Süleyman Ateş

Allah kullarından dilediğine rızkı açar da, kısar da. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir.

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّن نَّزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ مِنۢ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۚ قُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ ﴿٦٣﴾

Andolsun ki onlara, kim yağdırır gökten yağmuru da onunla, ölümünden sonra diriltir yeryüzünü diye sorsan Allah derler mutlaka; de ki: Hamd Allah'a, fakat çoğu akıl etmez.

Alİ Bulaç

Andolsun onlara: \"Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?\" diye soracak olursan, şüphesiz: \"Allah\" diyecekler. De ki: \"Hamd Allah'ındır.\" Hayır, onların çoğu akletmiyorlar.

Çeviriyazı

velein seeltehüm men nezzele mine-ssemâi mâen feaḥyâ bihi-l'arḍa mim ba`di mevtihâ leyeḳûlünne-llâh. ḳuli-lḥamdü lillâh. bel ekŝeruhüm lâ ya`ḳilûn.

Diyanet İşleri

And olsun ki onlara: \"Gökten su indirip onunla, ölümünden sonra yeri dirilten kimdir?\" diye sorarsan, şüphesiz, \"Allah'tır\" derler. De ki: \"Övülmek Allah içindir\", fakat çoğu bunu akletmezler.

Diyanet Vakfı

Andolsun ki onlara: \"Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?\" diye sorsan, mutlaka, \"Allah\" derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.

Edip Yüksel

Onlara, \"Gökten suyu kim indirip ölümünden sonra toprağı canlandırıyor?\" diye sorsan, \"ALLAH,\"diyecekler. De ki, \"Övgü ALLAH'a aittir.\" Ancak çokları anlamaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki onlara, \"Gökten su indirip, onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?\" diye sorsan, mutlaka, \"Allah \" derler. De ki: (Öyleyse) hamd de Allah'a mahsustur. Fakat çokları akıllarını kullanmazlar.

Öztürk

Onlara, \"Gökten suyu kim indirdi de onunla toprağı ölümünden sonra canlandırdı?\" diye sorsan, mutlaka \"Allah!\" derler. De ki: \"Hamt Allah'adır. Fakat onların çokları akletmiyorlar.\"

Suat Yıldırım

Eğer onlara: “Gökten su indirip ölümünden sonra yeri canlandıran kimdir?” diye sorsan elbette: “Allah'tır!” diyeceklerdir.De ki: “Hamd olsun Allah’a ki, (kâfirler bile onun bu vasıflarını inkâr edemiyorlar.)Bütün hamdler, güzel övgüler aslında Allah’a mahsustur, fakat onların ekserisi bunu düşünüp anlamıyorlar.”

Süleyman Ateş

Onlara: \"Kim gökten suyu indirip de ölmüş olan yeri onunla diriltti?\" diye sorsan; \"Allah\", derler. De ki: \"Hamd (övgü), Allah'a layıktır.\" Doğrusu çokları düşünmezler.

وَمَا هَٰذِهِ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَآ إِلَّا لَهْوٌۭ وَلَعِبٌۭ ۚ وَإِنَّ ٱلدَّارَ ٱلْءَاخِرَةَ لَهِىَ ٱلْحَيَوَانُ ۚ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ ﴿٦٤﴾

Ve bu dünya yaşayışı, ancak aslı olmayan bir eğlenceden, bir oyundan başka bir şey değil ve şüphe yok ki ahiret yurdunda gerçek yaşayış, bunu bir bilselerdi.

Alİ Bulaç

Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.

Çeviriyazı

vemâ hâẕihi-lḥayâtü-ddünyâ illâ lehvüv vele`ib. veinne-ddâra-l'âḫirate lehiye-lḥayevân. lev kânû ya`lemûn.

Diyanet İşleri

Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler!

Diyanet Vakfı

Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!

Edip Yüksel

Bu dünya hayatı bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise gerçek hayattır; bir bilselerdi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.

Öztürk

Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!

Suat Yıldırım

Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir.Keşke bunu bir bilselerdi!

Süleyman Ateş

Bu dünya hayatı eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, işte asıl hayat odur (asıl yaşanacak yer orasıdır), keşke bilselerdi!

فَإِذَا رَكِبُوا۟ فِى ٱلْفُلْكِ دَعَوُا۟ ٱللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ فَلَمَّا نَجَّىٰهُمْ إِلَى ٱلْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ ﴿٦٥﴾

Gemiye bindiler mi din hususunda yalnız onu tanıyarak ihlasla Allah'ı çağırırlar, fakat onları karaya çıkarıp da kurtardık mı o zaman derhal şirk koşarlar.

Alİ Bulaç

Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak, Allah'a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca, hemen şirk koşarlar.

Çeviriyazı

feiẕâ rakibû fi-lfülki de`avu-llâhe muḫliṣîne lehü-ddîn. felemmâ neccâhüm ile-lberri iẕâ hüm yüşrikûn.

Diyanet İşleri

Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; ama Allah onları karaya çıkararak kurtarınca, kendilerine verdiği nimete nankörlük ederek O'na hemen eş koşarlar. Zevklensinler bakalım, yakında bileceklerdir.

Diyanet Vakfı

Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na has kılarak (ihlasla) Allah'a yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak koşmaktadırlar.

Edip Yüksel

Gemiye bindikleri zaman, dini sadece ALLAH'a ait kılarak O'nu çağırırlar. Ne zaman ki onları denizden kurtarırız ortak koşmaya tekrar başlarlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Baksana, gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na has kılarak (ihlasla) Allah'a yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak koşmaktadırlar.

Öztürk

Gemiye bindiklerinde, dini Allah'a özgüleyerek yalvarıp yakarırlar. Fakat Allah onları kurtarıp karaya çıkardığında, bir bakmışsın ortak koşuyorlar;

Suat Yıldırım

Gemide yolculuk yaparken boğulma tehlikesine düşünce bütün kalpleriyle yalnız Allah'a yalvarırlar.O da onları kurtarıp karaya çıkarınca bir de bakarsanız ki yine müşrik oluvermişler! [17,67; 31,32]

Süleyman Ateş

Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a halis kılarak O'na yalvarırlar. Fakat (Allah) onları salimen karaya çıkarınca hemen (O'na) ortak koşarlar.

لِيَكْفُرُوا۟ بِمَآ ءَاتَيْنَٰهُمْ وَلِيَتَمَتَّعُوا۟ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٦٦﴾

Bu da onlara verdiğimiz nimetlere nankörlük edip dünyada geçinip gitmeleri içindir, fakat yakında bilecek onlar.

Alİ Bulaç

Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e nankörlük etsinler ve yararlanıp-metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.

Çeviriyazı

liyekfürû bimâ âteynâhüm veliyetemette`û. fesevfe ya`lemûn.

Diyanet İşleri

Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; ama Allah onları karaya çıkararak kurtarınca, kendilerine verdiği nimete nankörlük ederek O'na hemen eş koşarlar. Zevklensinler bakalım, yakında bileceklerdir.

Diyanet Vakfı

Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!

Edip Yüksel

Bırak, kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler, zevklensinler. İleride bilecekler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler ve safâ sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler.

Öztürk

Verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve birazcık zevklensinler diye... Yakında bilecekler.

Suat Yıldırım

Neticede kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük edip, güya geçici bir zevk alırlar.Alsınlar bakalım, yakında öğrenirler!

Süleyman Ateş

Ki kendilerine verdiğimiz(ni'metler)e nankörlük etsinler ve (şu geçici hayatta) zevk içinde yaşasınlar. Ama yakında (gerçeği) bileceklerdir.

أَوَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّا جَعَلْنَا حَرَمًا ءَامِنًۭا وَيُتَخَطَّفُ ٱلنَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْ ۚ أَفَبِٱلْبَٰطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ ٱللَّهِ يَكْفُرُونَ ﴿٦٧﴾

Görmezler mi ki etraflarındaki insanlar, birbirlerini öldürüp dururken biz Harem'i, emin ettik; hala mı batıla inanırlar da Allah'ın nimetine nankörlük ederler?

Alİ Bulaç

Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp-yağma edilirken, Biz Harem (Mekke)yi güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar, batıla inanıp Allah'ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?

Çeviriyazı

evelem yerav ennâ ce`alnâ ḥaramen âminev veyüteḫaṭṭafü-nnâsü min ḥavlehüm. efebilbâṭili yü'minûne vebini`meti-llâhi yekfürûn.

Diyanet İşleri

Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken Bizim Mekke'yi güven içinde ve kutsal bir yer kıldığımızı görmediler mi? Batıla inanıp Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?

Diyanet Vakfı

Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsi bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hala batıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

Edip Yüksel

Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, kutsal bölgeyi güvenli kıldık. Batıla inanıp ALLAH'ın nimetini mi reddediyorlar?

Elmalılı Hamdi Yazır

Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken (öldürülürken, ya da esir edilirken), bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ batıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

Öztürk

Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar çarpılıp götürülürken Harem'i güven içinde tuttuk. Hâlâ bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

Suat Yıldırım

Görmüyorlar mı ki etraflarında bulunan insanlara saldırılırken, can güvenlikleri yokken,Biz Mekke'yi güvenli, emin bir belde yaptık.Hâlâ mı batıla inanıp Allah’ın nimetlerini inkâr edecekler? [106,1-4; 28,57; 14,35; 90,1; 14,28]

Süleyman Ateş

Görmediler mi çevrelerinde insanlar kaçırılırken biz (kendi şehirleri Mekke'yi), güvenli, dokunulmaz bir bölge yaptık? Hala batıla inanıp Allah'ın ni'metine nankörlük mü ediyorlar?

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِٱلْحَقِّ لَمَّا جَآءَهُۥٓ ۚ أَلَيْسَ فِى جَهَنَّمَ مَثْوًۭى لِّلْكَٰفِرِينَ ﴿٦٨﴾

Ve kimdir Allah'a yalan yere iftira edenden, yahut Kur'an, kendisine geldikten sonra onu yalanlayandan daha zalim? Kafirlere, cehennemde konaklayacak yer mi yok?

Alİ Bulaç

Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?

Çeviriyazı

vemen ażlemü mimmeni-fterâ `ale-llâhi keẕiben ev keẕẕebe bilḥaḳḳi lemmâ câeh. eleyse fî cehenneme meŝvel lilkâfirîn.

Diyanet İşleri

Allah'a karşı yalan uydurandan veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zalim kimdir? Cehennemde inkarcılar için durak yok mudur?

Diyanet Vakfı

Allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kafirlere yer mi yok!

Edip Yüksel

Yalan uydurup ALLAH'a yakıştırandan ve kendisine gelen gerçeği yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kafirler için cehennemde bir yer yok mu?

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'a karşı yalan uyduran, yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok?

Öztürk

Yalan düzüp Allah'a iftira eden, yahut kendisine geldiği zaman hakkı yalanlayan kişiden daha zalim kim vardır? Cehennemde değil midir kâfirlerin barınağı?

Suat Yıldırım

Uydurduğu yalanı Allah'a isnad edenden veya kendisine gelen hakikati yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde yer mi yok!

Süleyman Ateş

Uydurduğu yalanı Allah'ın üzerine atan veya kendisine gelen gerçeği yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirlerin durağı cehennemde değil midir?

وَٱلَّذِينَ جَٰهَدُوا۟ فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا ۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَمَعَ ٱلْمُحْسِنِينَ ﴿٦٩﴾

Bizim için savaşanları yollarımıza sevk ederiz biz ve şüphe yok ki Allah, elbette beraberdir iyilik edenlerle.

Alİ Bulaç

Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle beraberdir.

Çeviriyazı

velleẕîne câhedû fînâ lenehdiyennehüm sübülenâ. veinne-llâhe leme`a-lmuḥsinîn.

Diyanet İşleri

Ama Bizim uğrumuzda cihat edenleri elbette yollarımıza eriştireceğiz. Allah şüphesiz, iyi davrananlarla beraberdir.

Diyanet Vakfı

Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.

Edip Yüksel

Uğrumuzda çaba gösterenleri yollarımıza ileteceğiz. ALLAH hiç kuşkusuz iyilik edenlerle beraberdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ama bizim yolumuzda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.

Öztürk

Bizim uğrumuzda didinenleri biz, yollarımıza elbette ulaştıracağız. Allah, güzel düşünüp güzel davrananlarla mutlaka beraberdir.

Suat Yıldırım

Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.

Süleyman Ateş

Ama biz(im uğrumuz)da cihad edenleri biz, elbette yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allah, iyilik edenlerle beraberdir.