Main pages

Surah The Troops [Az-Zumar] in Turkish

Surah The Troops [Az-Zumar] Ayah 75 Location Maccah Number 39

تَنزِيلُ ٱلْكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ ﴿١﴾

Kitabın indirilişi, üstün, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.

Alİ Bulaç

(Bu) Kitab'ın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah (katın)dandır.

Çeviriyazı

tenzîlü-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lḥakîm.

Diyanet İşleri

Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve Hakim olan Allah katındandır.

Diyanet Vakfı

Bu Kitap izzet ve hikmet sahibi Allah katından indirilmiştir.

Edip Yüksel

Kitabın indirilmesi, Üstün ve Bilge olan ALLAH'tandır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafındandır.

Öztürk

Bu Kitap'ın indirilişi Azîz ve Hakîm olan Allah'tandır.

Suat Yıldırım

Bu kitabın vahyolunup parça parça indirilmesi, azîz ve hakîm (mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibi) Allah tarafındandır. [26,192-195; 41,42]

Süleyman Ateş

Kitabını indirilmesi, aziz hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.

إِنَّآ أَنزَلْنَآ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ فَٱعْبُدِ ٱللَّهَ مُخْلِصًۭا لَّهُ ٱلدِّينَ ﴿٢﴾

Şüphe yok ki biz, o kitabı gerçek olarak indirdik sana, artık sen de, onun dininde bütün özünü ona bağla da ona kulluk et yalnız.

Alİ Bulaç

Şüphesiz, sana bu Kitab'ı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet et.

Çeviriyazı

innâ enzelnâ ileyke-lkitâbe bilḥaḳḳi fa`büdi-llâhe muḫliṣal lehü-ddîn.

Diyanet İşleri

Biz sana Kitap'ı gerçekle indirdik. Öyle ise dini Allah için halis kılarak O'na kulluk et.

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Şüphesiz ki Kitab'ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a has kılarak (ihlas ile) kulluk et.

Edip Yüksel

Biz bu kitabı sana gerçekle indirdik, öyleyse ALLAH'a kulluk et; dinini sadece O'na has kılarak...

Elmalılı Hamdi Yazır

Emin ol, biz sana kitabı hakkıyla indirdik. Onun için dini yalnız kendisine halis kılarak Allah'a ibadet ve kulluk et.

Öztürk

Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız ona özgüleyerek Allah'a ibadet et/O'nun için iş yapıp değer üret!

Suat Yıldırım

Biz sana kitabı gerçeğin ta kendisi olarak indirdik. O halde sen de yalnız Allah'a ibadet et!

Süleyman Ateş

Biz bu Kitabı sana hak ile indirdik; sen dini yalnız Allah'a halis kılarak O'na kulluk et.

أَلَا لِلَّهِ ٱلدِّينُ ٱلْخَالِصُ ۚ وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَآ إِلَى ٱللَّهِ زُلْفَىٰٓ إِنَّ ٱللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِى مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى مَنْ هُوَ كَٰذِبٌۭ كَفَّارٌۭ ﴿٣﴾

Bilin ki özden kulluk, yalnız Allah'a olur, ondan başka mabutlar kabul edenler, biz derler, onlara, ancak bizi Allah'a yakınlaştırıp manevi bir yakınlık derecesine ulaştırırsınlar diye tapıyoruz; şüphe yok ki Allah, ihtilafa düştükleri şeyler hakkında aralarında hükmeder; şüphe yok ki Allah, yalan söyleyen ve kafirlikte ileri giden hiçbir kimseyi doğru yola sevketmez.

Alİ Bulaç

Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) \"Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.\" Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.

Çeviriyazı

elâ lillâhi-ddînü-lḫâliṣ. velleẕîne-tteḫaẕû min dûnihî evliyâ'. mâ na`büdühüm illâ liyüḳarribûnâ ile-llâhi zülfâ. inne-llâhe yaḥkümü beynehüm fî mâ hüm fîhi yaḫtelifûn. inne-llâhe lâ yehdî men hüve kâẕibün keffâr.

Diyanet İşleri

Dikkat edin, halis din Allah'ındır; O'nu bırakıp da putlardan dostlar edinenler: \"Onlara, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz\" derler. Doğrusu Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola eriştirmez.

Diyanet Vakfı

Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez.

Edip Yüksel

Kesinlikle, din sadece ALLAH'a aittir. O'nun dışındakileri evliya (dostlar) olarak edinenler, \"Onlar bizi ALLAH'a daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara tapıyoruz.\" (derler). Ayrılığa düştükleri bu konuda onların arasında ALLAH karar verecektir. ALLAH kuşkusuz, yalancıları ve nankörleri doğru yola iletmez.

Elmalılı Hamdi Yazır

İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: \"Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.\" Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.

Öztürk

Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'nun yanında birilerini daha veliler edinerek, \"Biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.\" diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

Suat Yıldırım

İyi bilin ki halis din, yani bütün gönlüyle candan itaat, yalnız Allah'a yapılır. Allah’tan başka birtakım hâmiler edinerek: “Biz onlara sırf bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” diyenlere gelince, elbette Allah, onların hakkında ihtilaf ettikleri hususlarda aralarında hükmünü verecektir. Allah yalancılığı, nankörlük ve kâfirliği huy edinenleri hidâyet etmez, emellerine kavuşturmaz. [16,36; 21,25; 18,110; 34,40-41]

Süleyman Ateş

İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinerek: \"Biz bunlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırmaları için tapıyoruz,\" diyenler(e gelince): Şüphesiz ki Allah, onlar arasında, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allah, yalancı, nankör insanı doğru yola iletmez.

لَّوْ أَرَادَ ٱللَّهُ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًۭا لَّٱصْطَفَىٰ مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَآءُ ۚ سُبْحَٰنَهُۥ ۖ هُوَ ٱللَّهُ ٱلْوَٰحِدُ ٱلْقَهَّارُ ﴿٤﴾

Allah, birisini oğul edinmek dileseydi elbette yarattıklarından birini seçerdi, yücedir, münezzehtir o bundan, odur bir ve her şeye üstün Allah.

Alİ Bulaç

Eğer Allah, çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini elbette seçerdi. O, Yücedir; O, bir olan, kahredici olan Allah'tır.

Çeviriyazı

lev erâde-llâhü ey yetteḫiẕe veledel laṣṭafâ mimmâ yaḫlüḳu mâ yeşâü sübḥâneh. hüve-llâhü-lvâḥidü-lḳahhâr.

Diyanet İşleri

Allah çocuk edinmek isteseydi, yaratıklarından dilediğini seçerdi. O münezzehtir, O; gücü her şeye yeten tek Allah'tır.

Diyanet Vakfı

Eğer Allah bir evlat edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O, tek ve kahhar olan Allah'tır.

Edip Yüksel

ALLAH bir çocuk dileseydi, yarattıklarının arasından dilediğini seçerdi. O çok yücedir. O, Tek ve Egemen olan ALLAH'tır

Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, elbette yaratacağından, dileyeceğini seçecekti. Ama o bundan münezzehtir. O, tek ve kahredici olan Allah'tır.

Öztürk

Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yaratmakta olduklarından dilediğini seçerdi. Böyle bir şeyden arınmıştır O. Allah'tır, Vahîd'dir, Kahhâr'dır O.

Suat Yıldırım

Eğer Allah evlat edinmek isteseydi yarattıklarından dilediğini seçerdi. Ama o bunu dilememiş, evlat edinmemiştir. O bundan münezzehtir, yücedir. Tek hâkimdir. [21,17; 43,81; 19,90]

Süleyman Ateş

Eğer Allah çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O (bundan münezzehtir) yücedir. O tek ve kahredici Allah'tır.

خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ ۖ يُكَوِّرُ ٱلَّيْلَ عَلَى ٱلنَّهَارِ وَيُكَوِّرُ ٱلنَّهَارَ عَلَى ٱلَّيْلِ ۖ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ ۖ كُلٌّۭ يَجْرِى لِأَجَلٍۢ مُّسَمًّى ۗ أَلَا هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفَّٰرُ ﴿٥﴾

Gökleri ve yeryüzünü gerçek olarak yaratmıştır; geceyi kısaltır, gündüze katar ve gündüzü kısaltır, geceye katar ve ram etmiştir güneşi ve ayı; hepsi de muayyen ve mukadder bir zamana dek akardurur; bilin ki odur üstün olan ve suçları, ceza vermeden önce ve tamamıyla örten.

Alİ Bulaç

Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O'dur.

Çeviriyazı

ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳ. yükevviru-lleyle `ale-nnehâri veyükevviru-nnehâra `ale-lleyli veseḫḫara-şşemse velḳamer. küllüy yecrî liecelim müsemmâ. elâ hüve-l`azîzü-lgaffâr.

Diyanet İşleri

Gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. Geceyi gündüze dolar, gündüzü geceye dolar. Her biri belirli bir süreye kadar yörüngelerinde yürüyen güneş ve ayı buyruk altında tutar. Dikkat edin, güçlü olan, çok bağışlayan O'dur.

Diyanet Vakfı

Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Dikkat et! O, azizdir, ve çok bağışlayandır.

Edip Yüksel

Gökleri ve yeri gerçek ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine yuvarlar ve gündüzü de gecenin üzerine yuvarlar. Güneşi ve ayı da emri altına sokmuş ve onların her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. Kesinlikle, O Üstündür, Bağışlayandır.

Elmalılı Hamdi Yazır

O, gökleri ve yeri hak ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor. Güneşi ve ay'ı emrine âmade kılmış, her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki, çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan ancak O'dur.

Öztürk

Gökleri ve yeri hak olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne çekip örtüyor; gündüzü de gecenin üstüne sarıp dürüyor. Güneş'i ve Ay'ı bir buyruğa boyun eğdirmiştir. Hepsi, belirlenmiş bir süreye kadar akar gider. Gözünüzü açın; Azîz'dir O, Gaffâr'dır.

Suat Yıldırım

O, gökleri ve yeri hikmetle ve ciddî bir maksatla yarattı. Devamlı sûrette geceyi gündüze dolar, gündüzü geceye dolar. Güneş ve ay'ı da sizin hizmetinize veren O’dur. Onlardan her biri belirli bir süreye kadar akarcasına hareket eder. İyi bilin ki O, azîz ve gafurdur (üstün kudret sahibi olup, aynı zamanda çok affedicidir). [7,54; 3,190]

Süleyman Ateş

Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki O, aziz ve çok bağışlayandır.

خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍۢ وَٰحِدَةٍۢ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلْأَنْعَٰمِ ثَمَٰنِيَةَ أَزْوَٰجٍۢ ۚ يَخْلُقُكُمْ فِى بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمْ خَلْقًۭا مِّنۢ بَعْدِ خَلْقٍۢ فِى ظُلُمَٰتٍۢ ثَلَٰثٍۢ ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ ٱلْمُلْكُ ۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُصْرَفُونَ ﴿٦﴾

Sizi bir tek kişiden yarattı, sonra ondan da eşini halketti ve sizin için davarlardan erkeklidişili, sekiz tane çift mahluk meydana getirdi; sizi, analarınızın karınlarında ve üç karanlık içinde yaratıştan yaratışa düşürür; işte budur Rabbiniz ki onundur saltanat ve tedbir; yoktur ondan başka tapacak, ondan nereye dönmedesiniz?

Alİ Bulaç

Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?

Çeviriyazı

ḫaleḳaküm min nefsiv vâḥidetin ŝümme ce`ale minhâ zevcehâ veenzele leküm mine-l'en`âmi ŝemâniyete ezvâc. yaḫlüḳuküm fî büṭûni ümmehâtiküm ḫalḳam mim ba`di ḫalḳin fî żulümâtin ŝelâŝ. ẕâlikümü-llâhü rabbüküm lehü-lmülk. lâ ilâhe illâ hû. feennâ tuṣrafûn.

Diyanet İşleri

Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?

Diyanet Vakfı

Allah sizi bir tek nefisten (Âdem'den) yarattı, sonra ondan da eşini yarattı. Sizin için hayvanlardan sekiz eş meydana getirdi. Sizi de annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu yaratıcı, Rabbiniz Allah'tır. Mülk O'nundur. O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl oluyor da (O'na kulluktan) çevriliyorsunuz?

Edip Yüksel

Sizi bir tek kişiden yarattı, sonra ondan da eşini var etti. Size sekiz tür çiftlik hayvanı indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmaktadır. Rabbiniz olan ALLAH işte budur. Egemenlik O'na aittir. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl da çevriliyorsunuz?

Elmalılı Hamdi Yazır

O, sizi bir nefisten yarattı. Hem sonra onun eşini de ondan var etti. Sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa yaratıp duruyor. İşte Rabbiniz Allah O'dur. Mülk O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl haktan çevrilirsiniz?

Öztürk

Sizi bir tek canlıdan yarattı; sonra o canlıdan onun eşini vücuda getirdi. Ve sizin için davarlardan sekiz çift indirmiştir. Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde, bir yaratıştan öbürüne geçirerek oluşturuyor. İşte Allah! Budur sizin Rabbiniz! Yalnız O'nundur mülk ve saltanat! İlah yoktur O'ndan başka! Hal böyle iken nasıl oluyor da gerçeğin tersine döndürülüyorsunuz?!

Suat Yıldırım

O, sizi bir tek candan yarattı. Ayrıca ondan da eşini meydana getirdi. Size etlerini yemeniz için deve, sığır, koyun ve keçiden erkekli ve dişili olmak üzere sekiz çift hayvanın helâl olduğunu vahiyle bildirdi. O sizi analarınızın karnında üç karanlık içinde, peş peşe yaratır. İşte gerçek İlah olan Allah, bunları yapan Rabbinizdir. Bütün mülk ve hakimiyet O'nundur. O’ndan başka tanrı yoktur. Hâlâ nasıl oluyor da hak yoldan vazgeçiriliyorsunuz? [41,6,143-144]

Süleyman Ateş

Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşini meydana getirdi ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi: (Deve, öküz, koyun, keçi.) Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde yaratmadan yaratmaya (aşamadan aşamaya) geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz Allah budur. Mülk O'nundur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl (O'na kulluktan şirke) çevriliyorsunuz?

إِن تَكْفُرُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِىٌّ عَنكُمْ ۖ وَلَا يَرْضَىٰ لِعِبَادِهِ ٱلْكُفْرَ ۖ وَإِن تَشْكُرُوا۟ يَرْضَهُ لَكُمْ ۗ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌۭ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۗ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ ﴿٧﴾

Kafir olursanız bilin ki Allah, sizden müstağnidir ve fakat kullarının kafir oluşuna da razı olmaz ve şükrederseniz sizden razı olur ve hiçbir kimse, bir başkasının yükünü yüklenemez; sonra da dönüp varacağınız yer, Rabbinizin tapısıdır da o, neler yaptığınızı haber verir size; şüphe yok ki.o, gönüllerde ne varsa hepsini bilir.

Alİ Bulaç

Eğer inkar edecek olursanız, artık şüphesiz Allah size karşı hiçbir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için inkara rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olur. Hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecektir. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilendir.

Çeviriyazı

in tekfürû feinne-llâhe ganiyyün `anküm velâ yerḍâ li`ibâdihi-lküfr. vein teşkürû yerḍahü leküm. velâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ. ŝümme ilâ rabbiküm merci`uküm feyünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn. innehû `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr.

Diyanet İşleri

Eğer inkar ederseniz bilin ki Allah sizden müstağnidir. Kullarının inkarından hoşnut olmaz. Eğer şükrederseniz sizden hoşnut olur. Hiçbir günahkar diğerinin günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir; yaptıklarınızı o zaman size haber verir; çünkü O, kalblerde olanı bilir.

Diyanet Vakfı

Eğer inkar ederseniz, şüphesiz Allah, size muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizden bunu kabul eder. Hiçbir günahkar diğerinin günahını çekmez. Nihayet hepinizin dönüp gidişi, Rabbinizedir. Yaptıklarınızı O size haber verir. Çünkü O, kalplerde olan herşeyi hakkıyla bilendir.

Edip Yüksel

İnkar ederseniz, ALLAH'ın size ihtiyacı yoktur. Fakat O, kullarının inkarcı olmasından hoşlanmaz. Şükrederseniz sizden hoşnut olur. Kimse kimsenin günah yükünü çekmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir ve yapmış olduklarınızı size haber verecektir. O, göğüslerin özünü bilir

Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer inkâr ederseniz, şüphe yok ki Allah'ın size ihtiyacı yoktur. Bununla beraber kulları hesabına küfre razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin hesabınıza ona razı olur. Hiçbir günahkar da diğerinin günahını çekecek değildir. Sonra dönüşünüz, Rabbinizedir. O vakit, O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir. Çünkü O, bütün kalplerin özünü bilir.

Öztürk

Eğer nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, Allah size muhtaç olmayacak bir Ganî'dir. O, kulları için inkâr ve nankörlüğe razı olmaz. Eğer şükrederseniz bunu sizin için rızasına uygun bulur. Hiçbir günahkâr bir başkasının günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, işlemiş olduklarınızı haber verecektir. O, göğüslerin saklamakta olduklarını çok iyi bilir.

Suat Yıldırım

Eğer inkâr edecek olursanız bilin ki Allah sizden müstağnidir, hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, ama kullarının inkâra sapmalarına razı olmaz. Eğer şükrederseniz, bundan hoşnut olur. Hiçbir kimse başkasının günah yükünü taşımaz. Sonunda hepinizin dönüşü Rabbinize olacak ve O da yaptıklarınızı size tek tek bildirecek ve dilerse bunların karşılığını verecektir. Gerçekten O, kalplerin en derin yerinde olan şeyleri dahi bilir.

Süleyman Ateş

Eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Allah, siz(in imanınız)a muhtaç değildir. Fakat kulları için küfre razı olmaz. Ve eğer şükrederseniz sizin için ona razı olur. Hiçbir günahkar, diğerinin günahını çekmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir, (O), size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü bilir.

۞ وَإِذَا مَسَّ ٱلْإِنسَٰنَ ضُرٌّۭ دَعَا رَبَّهُۥ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُۥ نِعْمَةًۭ مِّنْهُ نَسِىَ مَا كَانَ يَدْعُوٓا۟ إِلَيْهِ مِن قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادًۭا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِۦ ۚ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا ۖ إِنَّكَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلنَّارِ ﴿٨﴾

İnsan bir zarara uğrarsa tamamıyla Rabbine dönerek dua eder, sonra, ona bir nimet verdi mi önceden ona dua ettiğini unutur insan ve halkı, onun yolundan çıkarmak için Allah'a da eşler kabul eder; de ki: Kafirliğinle bir müddet geçin bakalım; hiç şüphe yok ki sen, cehennem ehlindensin.

Alİ Bulaç

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: \"İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın.\"

Çeviriyazı

veiẕâ messe-l'insâne ḍurrun de`â rabbehû münîben ileyhi ŝümme iẕâ ḫavvelehû ni`metem minhü nesiye mâ kâne yed`û ileyhi min ḳablü vece`ale lillâhi endâdel liyüḍille `an sebîlih. ḳul temetta` biküfrike ḳalîlen. inneke min aṣḥâbi-nnâr.

Diyanet İşleri

İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah, katından bir nimet verince önceden kime yalvarmış olduğunu unutuverir; Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki: \"İnkarınla az bir müddet zevklen, şüphesiz sen cehennemliksin.\"

Diyanet Vakfı

İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. (Ey Muhammed!) De ki: Küfrünle biraz eğlenedur; çünkü sen, muhakkak cehennem ehlindensin!

Edip Yüksel

İnsana bir kötülük dokundu mu Rabbine yönelerek O'nu çağırır. Ona kendisinden bir iyilik verdi mi, daha önce kime yalvarmış olduğunu unutur ve O'nun yolundan saptırmak için ALLAH 'a eşler koşmağa başlar. De ki, \"İnkarınla biraz yaşa, sen ateş halkındansın.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün gönlünü vererek Rabbine dua eder. Sonra kendisine tarafından bir nimet lütfettiği zaman da önceden O'na dua ettiği hali unutur da, yolundan sapıtmak için Allah'a ortaklar koşmaya başlar. Ey Muhammed! De ki: \"Küfrünle biraz zevk et, çünkü sen, o ateşliklerdensin.\"

Öztürk

İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O'na dua eder. Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O'na yalvarmakta olduğunu unutur, O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler, ortaklar isnat eder. De ki: \"Birazcık nimetlen küfrünle! Hiç kuşkusuz, sen, ateş halkındansın.\"

Suat Yıldırım

İnsanın başı derde girince, gönülden O'na yönelerek Rabbine yalvarır. Ama sonra Allah kendi tarafından ona nimet ve imkan verince, daha önce bütün acziyle gönülden O’na yalvardığını unutur ve Allah yolundan kendisini saptırması için O’na birtakım şerikler uydurur. De ki: “İnkârınla biraz oyalan, biraz zevk al bakalım! Nasılsa sen kesin olarak cehennemliklerdensin!” [17,67,10,12; 14,30; 31,24]

Süleyman Ateş

İnsana bir zarar dokundu mu, hemen içtenlikle Rabbine yönelerek O'na du'a eder. Sonra (Rabbi) ona kendisinden bir ni'met verdi mi; önceden O'na yalvarmakta olduğunu unutur da, O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koşmağa başlar. De ki: \"Küfrünle azıcık yaşa, sen ateş halkındansın!\"

أَمَّنْ هُوَ قَٰنِتٌ ءَانَآءَ ٱلَّيْلِ سَاجِدًۭا وَقَآئِمًۭا يَحْذَرُ ٱلْءَاخِرَةَ وَيَرْجُوا۟ رَحْمَةَ رَبِّهِۦ ۗ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى ٱلَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَٱلَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ ۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ ﴿٩﴾

Hiç o, ahiretten sakınarak ve Rabbinin rahmetini umarak geceleri secde eden, kıyamda bulunan ve böylece itaat ve ibadet eden kişiye benzer mi? De ki: Eşit olur mu bilenlerle bilmeyenler? Bunu ancak aklı başında olanlar düşünür, bundan ancak onlar öğüt alır.

Alİ Bulaç

Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: \"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler.\"

Çeviriyazı

emmen hüve ḳânitün ânâe-lleyli sâcidev veḳâimey yaḥẕeru-l'âḫirate veyercû raḥmete rabbih. ḳul hel yestevi-lleẕîne ya`lemûne velleẕîne lâ ya`lemûn. innemâ yeteẕekkeru ülü-l'elbâb.

Diyanet İşleri

Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse inkar eden kimse gibi olur mu? De ki: \"Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.\"

Diyanet Vakfı

Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resulüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.

Edip Yüksel

Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak meditasyonda bulunan, ahiretin bilincinde olan ve Rabbinin rahmetini uman birine ne dersiniz? De ki, \"Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?\" Ancak akıl sahipleri öğüt alır

Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, kıyama durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: \"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?\" Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar.

Öztürk

Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, âhiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: \"Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır.\"

Suat Yıldırım

Şimdi iyi düşünün: Böyle olanın durumu mu iyi, yoksa gece saatlerinde, âhiretten endişe edip Rabbinin rahmetini umarak gâh secdede, gâh kıyamda ibadet edenin durumu mu iyi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akl-ı selim sahipleri, sağ duyulu olanlar düşünüp ibret alır. [3,113]

Süleyman Ateş

Yoksa o, gece sa'atlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: \"Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?\" Doğrusu ancak sağduyu sahipleri öğüt alır.

قُلْ يَٰعِبَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ رَبَّكُمْ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ فِى هَٰذِهِ ٱلدُّنْيَا حَسَنَةٌۭ ۗ وَأَرْضُ ٱللَّهِ وَٰسِعَةٌ ۗ إِنَّمَا يُوَفَّى ٱلصَّٰبِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍۢ ﴿١٠﴾

De ki: Ey inanan kullarım, çekinin Rabbinizden; bu dünyada iyilik eden kişileredir iyilik ve Allah'ın yeryüzü, geniştir; sabredenlerin mükafatları, sayısız bir surette ödenir.

Alİ Bulaç

De ki: \"Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.\"

Çeviriyazı

ḳul yâ `ibâdi-lleẕîne âmenü-tteḳû rabbeküm. lilleẕîne aḥsenû fî hâẕihi-ddünyâ ḥaseneh. vearḍu-llâhi vâsi`ah. innemâ yüveffe-ṣṣâbirûne ecrahüm bigayri ḥisâb.

Diyanet İşleri

Şöyle de: \"Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir.\"

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir.

Edip Yüksel

De ki, \"Ey inanan kullar, Rabbinizi sayın. Bu dünya hayatında güzel davrananlara güzellik vardır. ALLAH'ın yeri geniştir. Gerçek uğrunda direnenlerin ücreti hesapsız olarak verilecektir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Muhammed! Tarafımdan söyle: \"Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir.\"

Öztürk

Tarafımdan söyle: \"Ey iman eden kullarım, Rabbinizden korkun! Bu dünya hayatında güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Allah'ın toprağı/yeryüzü geniştir. Sadece sabredenlere, ücretleri hesapsız ödenecektir.\"

Suat Yıldırım

Benden naklen onlara de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyi işler yapanlar, mutlaka iyilik bulurlar. Allah'ın dünyası geniştir. Hak yolunda sabredenlere ücretleri sınırsız bir tarzda ödenir.”

Süleyman Ateş

(Tarafımdan) De ki: \"Ey inanan kullarım, Rabbinizden korkun. Bu dünya hayatında güzel davrananlara güzellik vardır. Allah'ın yeri geniştir. Ancak sabredenlere, ödülleri hesapsız ödenecektir.

قُلْ إِنِّىٓ أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ ٱللَّهَ مُخْلِصًۭا لَّهُ ٱلدِّينَ ﴿١١﴾

De ki: Şüphe yok, onun dininde, özümü yalnız ona bağlayarak Allah'a kulluk etmem emredildi bana.

Alİ Bulaç

De ki: \"Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum.\"

Çeviriyazı

ḳul innî ümirtü en a`büde-llâhe muḫliṣal lehü-ddîn.

Diyanet İşleri

De ki: \"Dini Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmekle emrolundum.\"

Diyanet Vakfı

De ki: Bana, dini Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmem emrolundu.

Edip Yüksel

De ki, \"Dini yalnız ALLAH'a has kılarak O'na tapmakla emredildim.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: \"Bana, dini sadece kendisine halis kılarak Allah'a ibadet etmem emredildi.\"

Öztürk

De ki: \"Bana, dini yalnız Allah'a özgüleyerek, O'na ibadet etmem/O'nun için iş yapıp değer üretmem emredildi.\"

Suat Yıldırım

“Bana, din ve ibadetimi yalnız Allah'a has kılarak gönülden O’na kulluk etmem emredildi.

Süleyman Ateş

De ki: \"Bana dini yalnız Allah'a halis kılarak, O'na kulluk etmem emredildi.\"

وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ ٱلْمُسْلِمِينَ ﴿١٢﴾

Ve ona teslim olanların ilki olmam, emredildi bana.

Alİ Bulaç

\"Ve ben, Müslümanların ilki olmakla da emrolundum.\"

Çeviriyazı

veümirtü lien ekûne evvele-lmüslimîn.

Diyanet İşleri

\"Ve Müslümanların ilki olmakla emrolundum.\"

Diyanet Vakfı

Bana müslümanların ilki olmam emrolundu.

Edip Yüksel

\"Ve en ileri derecede müslüman olmam emredildi.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Hem O'nun birliğine teslim olan müslümanların ilki olmam da bana emredildi.\"

Öztürk

\"Ve bana, müslümanların ilki olmam emredildi.\"

Suat Yıldırım

Ve yine bana Allah'a teslim olan Müslümanların ilki olmam emredildi.”

Süleyman Ateş

Ve bana müslümanların ilki olmam emredildi.

قُلْ إِنِّىٓ أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّى عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ ﴿١٣﴾

Ve de ki: Şüphe yok ki isyan edersem Rabbime, pek büyük günün azabından korkarım ben.

Alİ Bulaç

De ki: \"Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük bir günün azabından korkarım.\"

Çeviriyazı

ḳul innî eḫâfü in `aṣaytü rabbî `aẕâbe yevmin `ażîm.

Diyanet İşleri

De ki: \"Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım.\"

Diyanet Vakfı

De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım.

Edip Yüksel

De ki, \"Rabbime karşı gelirsem Büyük Günün azabından korkarım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: \"Eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım.\"

Öztürk

De ki: \"Eğer Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım.\"

Suat Yıldırım

De ki: “Rabbime isyan ettiğim takdirde müthiş bir günün azabından endişe ederim.”

Süleyman Ateş

De ki: \"Ben, Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım.\"

قُلِ ٱللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًۭا لَّهُۥ دِينِى ﴿١٤﴾

De ki: dinimde, özüm ona bağlı, yalnız Allah'a kulluk ederim ben.

Alİ Bulaç

De ki: \"Ben dinimi yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet ederim.\"

Çeviriyazı

ḳuli-llâhe a`büdü muḫliṣal lehû dînî.

Diyanet İşleri

De ki: \"Ben, dinimi Allah'a halis kılarak O'na kulluk ederim;

Diyanet Vakfı

De ki: Ben dinimde ihlas ile ancak Allah'a ibadet ederim.

Edip Yüksel

De ki, \"Dinimi yalnız ALLAH'a has kılarak O'na tapıyorum.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: \"Ben dinimi kendisine halis kılarak yalnız Allah'a kulluk ederim.\"

Öztürk

De ki: \"Ben, dinimi yalnız kendisine özgüleyerek, Allah'a ibadet ediyorum/O'nun için iş yapıp değer üretiyorum.\"

Suat Yıldırım

De ki: “Ben ibadetimi yalnız O'na has kılarak yalnız Allah’a kulluk ederim.”

Süleyman Ateş

De ki: \"Ben, dinimi yalnız Allah'a halis kılarak O'na kulluk ediyorum.\"

فَٱعْبُدُوا۟ مَا شِئْتُم مِّن دُونِهِۦ ۗ قُلْ إِنَّ ٱلْخَٰسِرِينَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۗ أَلَا ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْخُسْرَانُ ٱلْمُبِينُ ﴿١٥﴾

Artık siz, onu bırakıp dilediğinize kulluk edin. De ki: şüphe yok, ziyana düşenler, o kişilerdir ki kıyamet günü, kendilerini ve kendileriyle ilgisi olanları ziyana sokarlar; bilin ki budur apaçık ziyan.

Alİ Bulaç

\"Siz, O'nun dışında dilediklerinize ibadet edin.\" De ki: \"Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir.\"

Çeviriyazı

fa`büdû mâ şi'tüm min dûnih. ḳul inne-lḫâsirîne-lleẕîne ḫasirû enfüsehüm veehlîhim yevme-lḳiyâmeh. elâ ẕâlike hüve-lḫusrânü-lmübîn.

Diyanet İşleri

Ey Allah'a eş koşanlar! Siz de O'ndan başka dilediğinize kulluk edin.\" De ki: Hüsrana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. Dikkat edin, işte apaçık hüsran budur.

Diyanet Vakfı

(Ey Allah'a eş koşanlar!): Siz de O'ndan başka dilediğinize tapın! De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır.

Edip Yüksel

\"Siz de O'nun dışında dilediğinize tapınız.\"De ki, \"Asıl kaybedenler, ahiret gününde kendilerine ve ailelerine kaybettirenlerdir.\" Apaçık kayıp budur

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Siz de O'ndan başka dilediğinize kul olun.\" De ki: \"Asıl hüsrana düşenler, kıyamet günü kendilerine ve mensuplarına ziyan edenlerdir. Evet, işte asıl açık hüsran budur.\"

Öztürk

\"Siz O'nun dışında dilediğinize kulluk/ibadet edin.\" De ki: \"Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini hüsrana atanlardır. Dikkat edin! Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur.\"

Suat Yıldırım

Siz O'ndan başka dilediğinize kulluk edin! Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar, büyük duruşma günü olan kıyamette hem kendilerini hem de ailelerini hüsrana uğratanlardır. Unutmayın ki besbelli hüsran budur!

Süleyman Ateş

Siz de O'ndan başka dilediğinize kulluk edin. De ki: \"Ziyana uğrayanlar kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyan edenlerdir. Dikkat edin, işte bu, apaçık bir ziyandır!\"

لَهُم مِّن فَوْقِهِمْ ظُلَلٌۭ مِّنَ ٱلنَّارِ وَمِن تَحْتِهِمْ ظُلَلٌۭ ۚ ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ ٱللَّهُ بِهِۦ عِبَادَهُۥ ۚ يَٰعِبَادِ فَٱتَّقُونِ ﴿١٦﴾

Onların üstlerinde de ateşten tabakalar var, altlarında da tabakalar. İşte Allah, kullarını korkutmada bundan; ey kullarım, çekinin benden.

Alİ Bulaç

Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah, Kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım öyleyse Benden sakının.

Çeviriyazı

lehüm min fevḳihim żulelüm mine-nnâri vemin taḥtihim żulelün. ẕâlike yüḫavvifü-llâhü bihî `ibâdeh. yâ `ibâdi fetteḳûn.

Diyanet İşleri

Onlara üstlerinden kat kat ateş vardır. Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, Benden sakının.

Diyanet Vakfı

Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (öyle) tabakalar var. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım! Yalnızca benden korkun.

Edip Yüksel

Onların üstünde de altlarında da kat kat ateş vardır. ALLAH kullarını böylece uyarır. Kullarım, beni sayın

Elmalılı Hamdi Yazır

Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında yine ateşten tabakalar vardır. İşte Allah, kullarını bundan korkutuyor, \"Ey kullarım! benden korkun.\" (diyor).

Öztürk

Onların üstlerinde ateşten gölgeler, altlarından da gölgeler vardır. İşte Allah, kullarını bundan korkmaya çağırıyor. \"Ey kullarım, benden sakının!\"

Suat Yıldırım

Onların hem üstlerinde, hem altlarında ateşten kat kat örtüler vardır. İşte Allah böyle bir azabın varlığını bildirerek, kullarını korkutur. Ey kullarım! Bana karşı çıkmanızdan ötürü azabıma uğramaktan sakının. [7,41; 29,55]

Süleyman Ateş

Onların üstlerinden ateşten gölgeler, altlarından da (ateşten) gölgeler var. İşte Allah kullarını bu durumdan korkutur. Ey kullarım, benden korkun!

وَٱلَّذِينَ ٱجْتَنَبُوا۟ ٱلطَّٰغُوتَ أَن يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ لَهُمُ ٱلْبُشْرَىٰ ۚ فَبَشِّرْ عِبَادِ ﴿١٧﴾

Şeytan'dan, ona kulluk etme hususunda sakınanlara ve Allah'a dönenlere gelince: onlara müjde olsun, müjdele kullarımı artık.

Alİ Bulaç

Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver.

Çeviriyazı

velleẕîne-ctenebu-ṭṭâgûte ey ya`büdûhâ veenâbû ile-llâhi lehümü-lbüşrâ. febeşşir `ibâd.

Diyanet İşleri

Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere, onlara, müjde vardır. Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir.

Diyanet Vakfı

Tağut'a kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele:

Edip Yüksel

Kim Tağut'a (Azgın'a) kulluk etmekten kaçınır ve ALLAH'a yönelirse onlar için müjde vardır. Kullarımı müjdele.

Elmalılı Hamdi Yazır

Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah'a yönelenlere gelince, müjde onlaradır. Haydi müjdele kullarımı.

Öztürk

Tâğuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp Allah'a yönelenlere müjde var! Muştula kullarıma!

Suat Yıldırım

Tağuta ibadet etmekten kaçınıp gönülden Allah'a yönelenlere müjdeler var!O halde sözü dinleyip sonra da en güzelini tatbik eden kullarımı müjdele! İşte onlardır Allah’ın hidâyetine mazhar olanlar ve işte onlardır akl-ı selim sahibi olanlar. [2,256;7,145]

Süleyman Ateş

Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var. Müjdele kullarımı:

ٱلَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ ٱلْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُۥٓ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ هَدَىٰهُمُ ٱللَّهُ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمْ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ ﴿١٨﴾

O kullarım ki sözü dinlerler de en güzeline uyarlar, onlar, öyle kişilerdir ki Allah, doğru yola sevk etmiştir onları ve onlardır aklı başında bulunanların ta kendileri.

Alİ Bulaç

Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.

Çeviriyazı

elleẕîne yestemi`ûne-lḳavle feyettebi`ûne aḥseneh. ülâike-lleẕîne hedâhümü-llâhü veülâike hüm ülü-l'elbâb.

Diyanet İşleri

Şeytana ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere, onlara, müjde vardır. Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir.

Diyanet Vakfı

O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.

Edip Yüksel

Onlar ki sözü (kavl) dinlerler ve en güzeline uyarlar. Onlar, ALLAH'ın yol gösterdiği kimselerdir. Onlar akıl sahipleridir

Elmalılı Hamdi Yazır

O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir. İşte temiz akıllılar da onlardır.

Öztürk

Onlar ki, sözü dinler de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlardar, Allah'ın kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri.

Suat Yıldırım

Tağuta ibadet etmekten kaçınıp gönülden Allah'a yönelenlere müjdeler var!O halde sözü dinleyip sonra da en güzelini tatbik eden kullarımı müjdele! İşte onlardır Allah’ın hidâyetine mazhar olanlar ve işte onlardır akl-ı selim sahibi olanlar. [2,256;7,145]

Süleyman Ateş

Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar sağduyu sahipleridir.

أَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ ٱلْعَذَابِ أَفَأَنتَ تُنقِذُ مَن فِى ٱلنَّارِ ﴿١٩﴾

Ya azap hükmünü hak edene ne dersin? Sen mi cehennemde bulunanı kurtaracaksın?

Alİ Bulaç

Azap sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur)? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın?

Çeviriyazı

efemen ḥaḳḳa `aleyhi kelimetü-l`aẕâb. efeente tünḳiẕü men fi-nnâr.

Diyanet İşleri

Hakkında azap sözü gerçekleşmiş kimseyi, ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Hakkında azap hükmü gerçekleşmiş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın!

Edip Yüksel

Azap sözünü hakedenlere gelince, sen ateştekini kurtarabilir misin?

Elmalılı Hamdi Yazır

Ya üzerine azab kelimesi hak olmuş kimse de mi (böyledir)? Artık o ateşteki kimseyi sen mi çıkaracaksın?

Öztürk

Üzerine azap sözü hak olanı, ateşe dalmış olanı sen mi kurtaracaksın?

Suat Yıldırım

Hakkında azap hükmü kesinleşmiş kimseyi, ateşte olan kimseyi sen mi kurtaracaksın?

Süleyman Ateş

Üzerine azab kararı hak olanı mı, sen ateşte bulunanı mı kurtaracaksın?

لَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌۭ مِّن فَوْقِهَا غُرَفٌۭ مَّبْنِيَّةٌۭ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ۖ وَعْدَ ٱللَّهِ ۖ لَا يُخْلِفُ ٱللَّهُ ٱلْمِيعَادَ ﴿٢٠﴾

Fakat Rablerinden çekinenlerse, onlarındır köşkler, gene köşkler üstüne kurulmuş köşkler, altlarından ırmaklar akar, Allah'ın vaadidir; Allah vaadinden hiç caymaz.

Alİ Bulaç

Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah'ın va'didir. Allah, va'dinden dönmez.

Çeviriyazı

lâkini-lleẕîne-tteḳav rabbehüm lehüm gurafüm min fevḳihâ gurafüm mebniyyetün tecrî min taḥtihe-l'enhâr. va`de-llâh. lâ yuḫlifü-llâhü-lmî`âd.

Diyanet İşleri

Fakat, Rablerinden sakınanlara, üst üste bina edilmiş köşkler vardır; altlarından ırmaklar akar. Bu, Allah'ın verdiği sözdür, Allah verdiği sözden caymaz.

Diyanet Vakfı

Fakat Rablerinden sakınanlara, üstüste yapılmış, altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Bu, Allah'ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden caymaz.

Edip Yüksel

Ancak Rab'lerini sayanlar için üstüste kurulmuş köşkler vardır; altlarından ırmaklar akar. ALLAH'ın sözüdür. Kuşkusuz ALLAH sözünden caymaz

Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat o Rablerine sığınarak korunanlar için altlarından ırmaklar akan, üzerlerinden şehnişinler yapılmış, şehnişinli (balkonlu) köşkler vardır. Bu, Allah'ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz.

Öztürk

Hayır, kurtaramazsınız! Rablerinden sakınanlara gelince, onlar için üst üste bina edilmiş odalar var; altlarından ırmaklar akar. Allah'ın vaadidir bu, Allah vaadine ters düşmez.

Suat Yıldırım

Lâkin Rab'lerini sayıp kötülüklerden sakınanlar için, içinden ırmaklar akan, üst üste odalar ihtiva eden yüksek köşkler vardır. Bu Allah’ın bir vâdidir. Allah ise vâdinden asla caymaz.

Süleyman Ateş

Fakat Rablerinden korkanlar için üstüste yapılmış odalar var. Odaların altından da ırmaklar akmaktadır. Bu, Allah'ın va'didir. Allah va'dinden caymaz.

أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَسَلَكَهُۥ يَنَٰبِيعَ فِى ٱلْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِۦ زَرْعًۭا مُّخْتَلِفًا أَلْوَٰنُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَىٰهُ مُصْفَرًّۭا ثُمَّ يَجْعَلُهُۥ حُطَٰمًا ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ ﴿٢١﴾

Görmedin mi ki Allah, gökten yağmur yağdırmada, derken yağmur suyunu yeryüzündeki kaynaklara sızdırmada, sonra da o suyla çeşitli renklerde nebatlar bitirmede, sonra da onları kurutmada da sen onları görürsün ki sararmış, sonra da onları unufak etmede; şüphe yok ki bunda, aklı başında olanlara öğüt ve ibret var elbet.

Alİ Bulaç

Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır.

Çeviriyazı

elem tera enne-llâhe enzele mine-ssemâi mâen feselekehû yenâbî`a fi-l'arḍi ŝümme yuḫricü bihî zer`am muḫtelifen elvânühû ŝümme yehîcü feterâhü muṣferran ŝümme yec`alühû ḥuṭâmâ. inne fî ẕâlike leẕikrâ liüli-l'elbâb.

Diyanet İşleri

Allah'ın gökten bir su indirip, onu yerdeki kaynaklara yerleştiren, sonra onunla çeşitli renklerde ekinler yetiştiren olduğunu görmez misin? Sonra onları kurutur ki sen de onları sapsarı görürsün, sonra da çer çöpe çevirir. Şüphesiz bunlarda, akıl sahipleri için öğüt vardır.

Diyanet Vakfı

Görmedin mi? Allah gökten bir su indirdi, onu yerdeki kaynaklara yerleştirdi, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiriyor. Sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra da onu kuru bir kırıntı yapar. Şüphesiz bunlarda akıl sahipleri için bir öğüt vardır.

Edip Yüksel

Görmez misin ki ALLAH gökten bir su indirir ve onu yeryüzündeki kaynaklara geçirir ve sonra onunla çeşitli renklerde bitkiler çıkarır. Sonra o kurur ve onu sararmış görürsün. Sonra da onu çerçöpe çevirir. Bunda akıl sahipleri için öğüt vardır

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ın gökten bir su indirip de onu bir yoluyla yeryüzündeki menbalara koyduğunu görmedin mi? Sonra onunla türlü renklerde bir ekin çıkarır, sonra onun olgunlaşıp sarardığını görürsün. Sonra da onu bir çöpe çevirir. Elbette bunda temiz akıllılar için bir ihtar vardır.

Öztürk

Görmedin mi, Allah gökten bir su indirdi de onu toprak içindeki kaynaklara ulaştırdı. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra ekin kurur da sen onu sararmış görürsün. Sonra da onu kuru ufantı haline getirir. İşte bunda, akıl ve gönül sahipleri için mutlak bir ibret var.

Suat Yıldırım

Görmüyor musun ki Allah gökten bir su indirir de onu yerdeki birtakım kaynaklara sevk edip depolar.Sonra da onunla rengârenk çeşit çeşit ekinler çıkarır. Daha sonra onlar kurur, sen onu sararmış vaziyette görürsün. Sonra da onu kuru bir kırıntı yapar. Elbette bunda akl-ı selim sahibi olanların alacağı ibretler vardır. [25,48; 18,45]

Süleyman Ateş

Görmedin mi Allah gökten bir su indirdi, onu yerin içindeki kaynaklara geçirdi, Sonra onunla çeşitli renklerde ekin çıkarıyor. Sonra (ekin) kurur, onu sararmış görürsün. Sonra Allah onu bir çöp yapar. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için bir ibret vardır.

أَفَمَن شَرَحَ ٱللَّهُ صَدْرَهُۥ لِلْإِسْلَٰمِ فَهُوَ عَلَىٰ نُورٍۢ مِّن رَّبِّهِۦ ۚ فَوَيْلٌۭ لِّلْقَٰسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ ٱللَّهِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ فِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍ ﴿٢٢﴾

Allah'ın, İslam için gönlünü açtığı kişiye kim benzer ki o, gerçekten de Rabbinden bir ışığa, bir aydınlığa nail olmuştur; yazıklar olsun Allah'ı anmıya karşı yürekleri kaskatı olanlara, onlardır apaçık bir sapıklık içinde olanlar.

Alİ Bulaç

Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.

Çeviriyazı

efemen şeraḥa-llâhü ṣadrahû lil'islâmi fehüve `alâ nûrum mir rabbih. feveylül lilḳâsiyeti ḳulûbühüm min ẕikri-llâh. ülâike fî ḍalâlim mübîn.

Diyanet İşleri

Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa, o, Rabbi katından bir nur üzere olmaz mı? Kalbleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun; işte bunlar apaçık sapıklıktadırlar.

Diyanet Vakfı

Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa o, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Allah'ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

Edip Yüksel

ALLAH kimin göğsünü İslama açarsa o Rabbinden bir ışık üzerindedir. ALLAH'ın mesajına karşı kalpleri katılaşanların vay haline. Onlar açık bir sapıklıktadır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, kimin bağrını İslâm'a açmış ise işte o, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Artık Allah'ın zikri hususunda kalpleri katılaşmış olanların vay haline! İşte bunlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.

Öztürk

Allah'ın, göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabbinden bir ışık üzerinde olmaz mı? Allah'ın zikrine/Kur'an'a karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte onlardır, açık bir sapıklık içindekiler.

Suat Yıldırım

Hiç Allah'ın, göğsünü İslâm’a açması sebebiyle, Rabbi tarafından nûra kavuşan kimse, kötü tercihinden ötürü fıtratını değiştiren, kalbi katılaşan, göğsü daralan kimse gibi olur mu? Yazıklar olsun, kalpleri Allah’ı anmak hususunda katılaşmış olanlara! İşte onlar besbelli bir sapıklık içindedirler. [6,122-125]

Süleyman Ateş

Allah'ın, göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Allah'ı anmağa karşı yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

ٱللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ ٱلْحَدِيثِ كِتَٰبًۭا مُّتَشَٰبِهًۭا مَّثَانِىَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَىٰ ذِكْرِ ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ هُدَى ٱللَّهِ يَهْدِى بِهِۦ مَن يَشَآءُ ۚ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنْ هَادٍ ﴿٢٣﴾

Bir Allah'tır ki sözün en güzelini indirmiştir bir kitap halinde, bir kısmı, bir kısmına benzer, bir kısmı, bir kısmını gerçekleştirir, her şeyi tekrartekrar bildirir; Rablerinden korkanların tüyleri dikendiken olur onu dinlerken, sonra da bedenleri ve gönülleri, Allah'ı anmak için yumuşar; işte bu, Allah'ın bir hidayetidir ki dilediğini, onunla doğru yola sevk eder ve Allah, kimi doğru yoldan saptırırsa ona yol gösterecek yoktur.

Alİ Bulaç

Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur.

Çeviriyazı

allâhü nezzele aḥsene-lḥadîŝi kitâbem müteşâbihem meŝânî. taḳşe`irru minhü cülûdü-lleẕîne yaḫşevne rabbehüm. ŝümme telînü cülûdühüm veḳulûbühüm ilâ ẕikri-llâh. ẕâlike hüde-llâhi yehdî bihî mey yeşâ'. vemey yuḍlili-llâhü femâ lehû min hâd.

Diyanet İşleri

Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitap'ı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların, bu Kitap'tan tüyleri ürperir, sonra hem derileri ve hem de kalbleri Allah'ın zikrine yumuşar ve yatışır. İşte bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir, onunla istediğini doğru yola eriştirir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz.

Diyanet Vakfı

Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.

Edip Yüksel

ALLAH en güzel hadisi, tutarlı ve ikişerli bir kitap halinde indirdi. Rab'lerini sayanların derileri ondan dolayı ürperir. Sonra derileri ve kalpleri ALLAH'ın mesajına karşı yumuşar. Bu, ALLAH'ın yol göstermesidir; dilediğini ve/veya dileyeni ona ulaştırır. ALLAH'ın saptırdığı bir kimseye rehber bulunmaz

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, kelamın en güzelini ikizli, ahenkli bir kitap olarak indirdi. () Ondan Rablerine saygısı olanların derileri ürperir. Sonra derileri de, kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Allah'ın rehberidir. Allah, onunla dilediğini doğru yola çıkarır. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.

Öztürk

Allah, sözün/hadisin en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili mânalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın zikri/Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.

Suat Yıldırım

Allah sözlerin en güzelini indirmiştir. Allah'ın vahiy yolu ile gönderdiği bu söz, her tarafı birbirini tutan, gerçekleri, farklı üsluplarla tekrar tekrar beyan eden bir kitaptır. Rab’lerini tazim edenlerin derileri onu okuyup dinlerken ürperti duyar. Sonra derileri ve kalpleri Allah’ı anmakla ısınıp yumuşar, sükûnet bulur. İşte bu, Allah’ın hidâyetidir ki onunla dilediğine yol gösterir. Ama Allah’ın şaşırttığı kimseyi ise hiç kimse doğru yola koyamaz. [8,2-4; 25,73]

Süleyman Ateş

Allah, sözün en güzelini, (Kur'an'ın ayetlerini güzellikte) birbirine benzer, ikişerli bir Kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların, ondan derileri ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allah'ın zikrine yumuşar. İşte bu (Kitap) Allah'ın rehberidir. Dilediğini bununla doğru yola iletir. Ama Allah kimi sapıklığında bırakırsa artık ona yol gösteren olmaz.

أَفَمَن يَتَّقِى بِوَجْهِهِۦ سُوٓءَ ٱلْعَذَابِ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ وَقِيلَ لِلظَّٰلِمِينَ ذُوقُوا۟ مَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ ﴿٢٤﴾

Kıyamet gününde, yüzünü o kötü azaptan kurtarmaya çalışana kim benzer ki? Ve zalimlere, kazandığımız şeylerin karşılığı olan azabı tadın denir.

Alİ Bulaç

Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere \"Kazandığınızı tadın\" denmiştir.

Çeviriyazı

efemey yetteḳî bivechihî sûe-l`aẕâbi yevme-lḳiyâmeh. veḳîle liżżâlimîne ẕûḳû mâ küntüm teksibûn.

Diyanet İşleri

Kıyamet günü kötü azaptan yüzünü korumaya çalışan kimse, güven içinde olan kimse gibi midir? Zalimlere: \"Kazandıklarınızın karşılığını tadın\" denir.

Diyanet Vakfı

Kıyamet gününde yüzünü azabın şiddetinden korumaya çalışan kimse (kendini ondan emin kılan gibi) midir? Zalimlere \"Kazandığınızı tadın!\" denilir.

Edip Yüksel

Diriliş Gününün azabından yüzünü koruyan kimse gibisi var mıdır? Zalimlere, \"Kazandığınızın sonucunu tadın,\" denir

Elmalılı Hamdi Yazır

O halde kıyamet günü zalimlere: \"Tadın bakalım kazanıp durduklarınızı!\" denilirken, o kötü azabdan yüzü ile korunacak kimse ne olur? ()

Öztürk

Zalimlere, \"Kazanmış olduğunuzu tadın!\" denildiğinde, kıyamet günü o kötü azaptan yüzünü kim koruyabilir?

Suat Yıldırım

Büyük duruşmanın olacağı kıyamet gününde elleri kelepçeli olduğundan, kendisini en şerefli uzvu olan yüzü ile azaptan korumak için çabalayan kimsenin hali ile güven içinde olan müminin durumu hiç bir olur mu? Zalimlere: “Kazandığınız şeylerin meyvesini tadın bakalım!” denilir. [67,22; 54;48; 41,40]

Süleyman Ateş

Kıyamet günü, (elleri bağlı olduğu için) yüzüyle o en kötü azabdan korunmağa çalışan (ile güven içinde bulunan bir olur) mu? (O gün) Zalimlere: \"Kazandığınız(ın tadın)ı tadın!\" denmiştir.

كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَىٰهُمُ ٱلْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ ﴿٢٥﴾

Onlardan öncekiler de yalanladılar da azap, hiç anlamadıkları, ummadıkları yerden gelip çatıverdi onlara.

Alİ Bulaç

Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azap onlara hiç şuurunda olmadıkları bir yerden gelip-çattı.

Çeviriyazı

keẕẕebe-lleẕîne min ḳablihim feetâhümü-l`aẕâbü min ḥayŝü lâ yeş`urûn.

Diyanet İşleri

Onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı da farkına varmadıkları yerden onlara bir azap çatmıştı.

Diyanet Vakfı

Onlardan öncekiler (peygamberleri) yalanladılar da farkına varmadıkları bir yerden onlara azap çattı.

Edip Yüksel

Onlardan öncekiler de yalanladılar ve ceza, onların beklemedikleri bir yerden gelmişti.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlardan öncekiler de yalanladılar da kendilerine, hatırlarına gelmez yönden azab geliverdi.

Öztürk

Onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Fakat azap kendilerine, hiç farkında olmadıkları bir yerden geldi.

Suat Yıldırım

Kendilerinden önce geçmiş bazı halklar da peygamberleri yalancı saydılar da hak ettikleri azap onlara hiç farkına varmadıkları, hiç ummadıkları bir yerden geliverdi.

Süleyman Ateş

Onlardan öncekiler de yalanladılar, bundan dolayı hiç farkına varmadıkları bir yönden onlara azab geldi.

فَأَذَاقَهُمُ ٱللَّهُ ٱلْخِزْىَ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا۟ يَعْلَمُونَ ﴿٢٦﴾

Derken Allah, onlara dünya yaşayışındayken aşağılığı tattırdı ve ahiret azabıyse elbette daha da büyük eğer bilselerdi.

Alİ Bulaç

Artık Allah, onlara dünya hayatında 'horluğu ve aşağılanmayı' taddırdı. Eğer bilmiş olsalardı, ahiretin azabı gerçekten daha büyüktür.

Çeviriyazı

feeẕâḳahümü-llâhü-lḫizye fi-lḥayâti-ddünyâ. vele`aẕâbü-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.

Diyanet İşleri

Allah onlara, dünya hayatında rezilliği tattırdı; ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bilseler!

Diyanet Vakfı

Bu suretle Allah, dünya hayatında onlara rezilliği tattırdı. Ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bunu bilselerdi!

Edip Yüksel

ALLAH onlara dünya hayatında rezilliği tattırdı. Ahiret cezası ise daha büyüktür. Bir bilselerdi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, onlara dünya hayatında zilleti tattırdı. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!

Öztürk

Allah; onlara dünyada rezilliği tattırdı. Âhiretin azabı ise elbette daha büyüktür. Bir bilselerdi!...

Suat Yıldırım

Allah onlara dünya zilletini tattırdı. âhiret azabı elbette daha müthiştir. Bunu bir bilselerdi!

Süleyman Ateş

Allah, dünya hayatında onlara rezillik taddırdı. Ahiret azabı ise daha büyüktür, keşke bilselerdi!

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِى هَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ مِن كُلِّ مَثَلٍۢ لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ ﴿٢٧﴾

Öğüt ve ibret alsınlar diye biz, andolsun ki, bu Kur'an'da her çeşit örnek getirmedeyiz insanlara.

Alİ Bulaç

Andolsun, Biz bu Kur'an'da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.

Çeviriyazı

veleḳad ḍarabnâ linnâsi fî hâẕe-lḳur'âni min külli meŝelil le`allehüm yeteẕekkerûn.

Diyanet İşleri

Biz bu Kuran'da insanlara her türlü misali, belki öğüt alırlar diye, and olsun ki verdik.

Diyanet Vakfı

Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur'an'da insanlara. her türlü misali verdik.

Edip Yüksel

Biz bu Kuran'da, insanlara, her türlü örneği verdik ki öğüt alsınlar

Elmalılı Hamdi Yazır

Yemin ederim ki, bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden temsil getirdik. Gerek ki iyi düşünsünler.

Öztürk

Yemin olsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.

Suat Yıldırım

Gerçekten Biz, insanlar düşünüp akıllarını başlarına alsınlar diye bu Kur'ân’da, her türlüsünden temsiller getirdik. [30,28; 29,43; 18,54]

Süleyman Ateş

Andolsun biz, bu Kur'an'da insanlara, öğüt almaları için her temsili anlattık.

قُرْءَانًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِى عِوَجٍۢ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ ﴿٢٨﴾

Çekinsinler diye Arapça, eğrisibüğrüsü olmayan, dosdoğru Kur'an bu.

Alİ Bulaç

Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kur'an'dır (bu). Umulur ki sakınırlar.

Çeviriyazı

ḳur'ânen `arabiyyen gayra ẕî `ivecil le`allehüm yetteḳûn.

Diyanet İşleri

O, eğriliği olmayan, Arapça bir Kuran'dır. Belki sakınırlar.

Diyanet Vakfı

Korunsunlar diye, pürüzsüz Arapça bir Kur'an indirdik.

Edip Yüksel

Arapça, pürüzsüz bir Kuran, belki erdemli olurlar

Elmalılı Hamdi Yazır

Pürüzsüz Arapça bir Kur'ân (indirdik ki, Allah'ın azabından) korunsunlar.

Öztürk

Bunu, eğri-büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler.

Suat Yıldırım

Fenalıkların bütün nevilerinden sakınmaları ümidiyle her türlü tenakuz ve çelişkiden uzak, dosdoğru ve Arapça bir Kur'ân olarak indirdik.

Süleyman Ateş

Korunanlar için bunu, pürüzsüz Arapça bir Kur'an olarak (indirdik).

ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًۭا رَّجُلًۭا فِيهِ شُرَكَآءُ مُتَشَٰكِسُونَ وَرَجُلًۭا سَلَمًۭا لِّرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا ۚ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٢٩﴾

Allah, bir örnek getirmede: Bir adamın ortakları var, ahlakları kötü, geçimsiz ve birbirleriyle çekişip durmadalar ve bir adam da varki bir kişiye teslim olmuş, yalnız onun hizmetinde, bunlar hiç bir olur mu? Hamd Allah'a, hayır, fakat çoğu bilmez.

Alİ Bulaç

Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.

Çeviriyazı

ḍarabe-llâhü meŝeler racülen fîhi şürakâü müteşâkisûne veracülen selemel liracül. hel yesteviyâni meŝelâ. elḥamdü lillâh. bel ekŝeruhüm lâ ya`lemûn.

Diyanet İşleri

Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler.

Diyanet Vakfı

Allah, çekişip duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam (köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.

Edip Yüksel

ALLAH, çelişen ortaklara sahip bir adam ile bir tek kişiye bağlı olan adamın örneğini verir. Bu ikisinin durumu hiç eşit olur mu? Övgü ALLAH'adır. Ancak çokları bilmez.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, şöyle bir misal vermiştir: Bir adam ve birtakım ortakları var, hırçın hırçın çekişip duruyorlar. Bir de yalnız bir kişiye bağlı selamet içinde olan bir adam var. Bu ikisinin hali hiç bir olur mu? Hamd Allah'ındır, fakat pek çokları bilmezler.

Öztürk

Allah; hakkında birbiriyle didişen ortakların bulunduğu bir adamla, bir tek ere teslim olan bir adamı örnek verdi. Örnek olarak bu ikisi eşit olur mu? Hamt, yalnız Allah'adır! Ama onların çokları bilmiyorlar.

Suat Yıldırım

İşte şimdi Allah bir temsil daha getiriyor: İki adam var, bunlardan birincisi, birbirine rakip, birbiriyle hep çekişen ortakların emrinde, diğeri ise sadece bir kişinin emrinde çalışıyor. Bu ikisinin durumu hiç bir olur mu? Olmaz elhamdülillah! Fakat çokları bu gerçeği bilmezler.

Süleyman Ateş

Allah, (ortak koşanla tek Allah'a inananın durumunu anlatmak için) şöyle bir misal verdi: Birbiriyle çekişen ortaklara bağlı olan bir adam (yani köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adam. Şimdi bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd yalnız Allah'a mahsustur, fakat çokları (yalnız Allah'a tapılacağını) bilmiyorlar.

إِنَّكَ مَيِّتٌۭ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ ﴿٣٠﴾

Şüphe yok ki sen de öleceksin ve onlar da ölecekler.

Alİ Bulaç

Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir.

Çeviriyazı

inneke meyyitüv veinnehüm meyyitûn.

Diyanet İşleri

Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.

Diyanet Vakfı

Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.

Edip Yüksel

Sen öleceksin, onlar da ölecekler

Elmalılı Hamdi Yazır

Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir.

Öztürk

Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler!

Suat Yıldırım

Hiç şüphe yok ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra da büyük duruşmanın olacağı kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizle dâvalaşacaksınız.

Süleyman Ateş

Sen de öleceksin, onlar da ölecekler.

ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ عِندَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ ﴿٣١﴾

Sonra da şüphesiz ki sizin, kıyamet gününde Rabbinizin katında davanız görülür.

Alİ Bulaç

Sonra şüphesiz sizler, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.

Çeviriyazı

ŝümme inneküm yevme-lḳiyâmeti `inde rabbiküm taḫteṣimûn.

Diyanet İşleri

Ey insanlar! Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız.

Diyanet Vakfı

Sonra şüphesiz, siz de kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.

Edip Yüksel

Sonra Diriliş Günü, Rabbinizin huzurunda duruşmaya çıkacaksınız

Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra siz muhakkak kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizden davacı olacaksınız.

Öztürk

Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.

Suat Yıldırım

Hiç şüphe yok ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra da büyük duruşmanın olacağı kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizle dâvalaşacaksınız.

Süleyman Ateş

Sonra siz, kıyamet günü, Rabbinizin divanında davalaşacaksınız.

۞ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى ٱللَّهِ وَكَذَّبَ بِٱلصِّدْقِ إِذْ جَآءَهُۥٓ ۚ أَلَيْسَ فِى جَهَنَّمَ مَثْوًۭى لِّلْكَٰفِرِينَ ﴿٣٢﴾

Kimdir Allah'a karşı yalan söyleyenden ve doğru, kendisine gelip anlatıldıktan sonra onu yalanlayandan daha zalim? Kafirlere, cehennemde yer yurt mu yok?

Alİ Bulaç

Allah'a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur'an'ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?

Çeviriyazı

femen ażlemü mimmen keẕebe `ale-llâhi vekeẕẕebe biṣṣidḳi iẕ câeh. eleyse fî cehenneme meŝvel lilkâfirîn.

Diyanet İşleri

Allah'a karşı yalan uydurandan, kendisine gelmiş gerçeği yalan sayandan daha zalim olan kimdir? İnkarcılar için cehennemde dur durak olmaz olur mu?

Diyanet Vakfı

Allah'a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kur'an'ı) yalan sayandan daha zalim kimdir? Kafirlerin yeri cehennemde değil mi?

Edip Yüksel

ALLAH'a karşı yalan uydurandan ve kendisine gerçek geldiğinde onu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kafirler için cehennemde bir yer yok mu?

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'a karşı yalan söyleyen ve doğru kendisine geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim (daha haksız) kim olabilir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil midir?

Öztürk

Allah hakkında yalan düzenden ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde kâfirler için bir barınak yok mu?

Suat Yıldırım

Uydurduğu yalanı Allah'a mâl eden, yahut yanına kadar gelen gerçeği yalan sayan kimseden daha zalim biri olabilir mi?Kâfirler için cehennemde yer mi yok?

Süleyman Ateş

Allah hakkında yalan uydurandan ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Cehennemde kafirler için bir yer yok mudur?

وَٱلَّذِى جَآءَ بِٱلصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهِۦٓ ۙ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُتَّقُونَ ﴿٣٣﴾

Doğrulukla gelen kişiye ve onun doğru olduğunu tasdik edenlere gelince: Onlardır çekinenlerin ta kendileri.

Alİ Bulaç

Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır.

Çeviriyazı

velleẕî câe biṣṣidḳi veṣaddeḳa bihî ülâike hümü-lmütteḳûn.

Diyanet İşleri

Gerçeği getiren ve onu doğrulayanlar, işte onlar, Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.

Diyanet Vakfı

Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır.

Edip Yüksel

Gerçeği getiren ve onu doğrulayana gelince, işte onlar erdemlilerdir

Elmalılı Hamdi Yazır

Doğruyu getiren ve onu tasdik edene gelince, işte onlar kötülükten korunan müttakilerdir.

Öztürk

Doğruyu getirene ve onu tasdikleyene gelince, işte böyleleri, korunanların ta kendileridir.

Suat Yıldırım

Ama, hak ve gerçeği getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte her türlü fenalıktan korunanlar onlardır.

Süleyman Ateş

Doğruyu getirene ve onu doğrulayanlara gelince: İşte korunanlar onlardır.

لَهُم مَّا يَشَآءُونَ عِندَ رَبِّهِمْ ۚ ذَٰلِكَ جَزَآءُ ٱلْمُحْسِنِينَ ﴿٣٤﴾

Onlarındır Rableri katında diledikleri; budur iyilik edenlerin mükafatı.

Alİ Bulaç

Rableri Katında dileyecekleri herşey onlarındır. İşte bu, ihsanda bulunanların ödülüdür.

Çeviriyazı

lehüm mâ yeşâûne `inde rabbihim. ẕâlike cezâü-lmuḥsinîn.

Diyanet İşleri

Onlara, Rablerinin katında diledikleri şeyler vardır, bu, iyilerin mükafatıdır.

Diyanet Vakfı

Onlar için Rableri yanında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik edenlerin mükafatıdır.

Edip Yüksel

Onlar için Rab'leri katında diledikleri herşey vardır. İyi davrananların ödülü böyledir

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara, Rablerinin yanında ne dilerlerse vardır. İşte bu, iyilik yapanların mükafatıdır.

Öztürk

Rableri katında onlar için diledikleri her şey vardır. İşte güzel düşünüp güzel davrananların ödülü budur.

Suat Yıldırım

Âhirette Rab'leri nezdinde onlara istedikleri her şey vardır. İşte iyiliği huy edinenlerin mükâfatı budur.

Süleyman Ateş

Rablerinin yanında onlara, diledikleri her şey var. İşte güzel davrananların mükafatı budur.

لِيُكَفِّرَ ٱللَّهُ عَنْهُمْ أَسْوَأَ ٱلَّذِى عَمِلُوا۟ وَيَجْزِيَهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ ٱلَّذِى كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ ﴿٣٥﴾

Allah, onların önce işledikleri en kötü suçları bile örtecek ve ettikleri iyiliklerin mükafatını daha da güzel bir surette verecek.

Alİ Bulaç

Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip-giderecek ve yaptıklarının en güzeliyle ecirlerini verecektir.

Çeviriyazı

liyükeffira-llâhü `anhüm esvee-lleẕî `amilû veyecziyehüm ecrahüm biaḥseni-lleẕî kânû ya`melûn.

Diyanet İşleri

Zira Allah, onların yaptıkları kötülükleri örter, onlara, işledikleri şeylerin en güzel karşılıklarını verir.

Diyanet Vakfı

Böylece Allah, onların geçmişte yaptıkları en kötü hareketleri bile örtecek ve yaptıklarının en güzeline denk olarak mükafatlarını verecektir.

Edip Yüksel

Böylece ALLAH onların en kötü işlerini bağışlar ve yapmış olduklarının karşılığını da en güzel bir biçimde verir

Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü Allah, onların önceden yaptıkları amelin en kötüsünü bile keffaretle örtüp, işlemekte bulundukları güzel amellerin en güzeline göre mükafatlarını kendilerine verecektir.

Öztürk

Böylece, Allah onların yaptıklarının en kötülerini örtecek, ödüllerini, yaptıklarının en güzeliyle verecek.

Suat Yıldırım

Böylece Allah onların yaptıkları en kötü işi bile affeder ve yaptıkları makbul işlerin karşılığını en güzel şekilde verir. [46,16]

Süleyman Ateş

(Böyle olur) Ki Allah onların yaptıklarının en kötülerini onlardan örtsün ve onları, yaptıklarının en güzeliyle mükafatlandırsın.

أَلَيْسَ ٱللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۥ ۖ وَيُخَوِّفُونَكَ بِٱلَّذِينَ مِن دُونِهِۦ ۚ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنْ هَادٍۢ ﴿٣٦﴾

Allah, yetmez mi kuluna? Ve seni, ondan başka mabut saydıklarıyla mı korkutuyorlar? Ve Allah kimi doğru yoldan saptırırsa ona yol gösterecek yoktur.

Alİ Bulaç

Allah, kuluna yeterli değil mi? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur.

Çeviriyazı

eleyse-llâhü bikâfin `abdeh. veyüḫavvifûneke billeẕîne min dûnih. vemey yuḍlili-llâhü femâ lehû min hâd.

Diyanet İşleri

Allah, kuluna yetmez mi? Seni O'ndan başka şeylerle korkutuyorlar. Allah'ın, saptırdığını doğru yola koyacak yoktur.

Diyanet Vakfı

Allah kuluna kafi değil midir? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun yolunu doğrultacak biri yoktur.

Edip Yüksel

ALLAH kuluna yetmez mi? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. ALLAH kimi saptırırsa ona bir yol gösteren bulunmaz

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, kuluna kâfi değil midir? Durmuşlar da seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Her kimi ki Allah şaşırtırsa, artık ona hidayet edecek yoktur.

Öztürk

Allah, kuluna Kâfi değil mi, yetmiyor mu? Seni, O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık ona kılavuzluk edecek yoktur.

Suat Yıldırım

Allah kuluna kafi değil midir?Kalkmışlar da seni O'nun dışında birtakım başka şeylerle korkutmaya çalışıyorlar.Allah kimi şaşırtırsa artık onu yola getiren olamaz.

Süleyman Ateş

Allah kuluna kafi değil mi? Seni O'ndan başkalarıyle korkutuyorlar. Allah kimi şaşırtırsa artık onu yola getiren olmaz.

وَمَن يَهْدِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن مُّضِلٍّ ۗ أَلَيْسَ ٱللَّهُ بِعَزِيزٍۢ ذِى ٱنتِقَامٍۢ ﴿٣٧﴾

Ve Allah, kimi doğru yola sevk ederse onu saptıracak hiçbir kimse yok; Allah, öç alan üstün bir kudrete sahip mi değildir?

Alİ Bulaç

Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir saptırıcı yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?

Çeviriyazı

vemey yehdi-llâhü femâ lehû mim müḍill. eleyse-llâhü bi`azîzin ẕi-ntiḳâm.

Diyanet İşleri

Allah'ın doğru yola eriştirdiğini de saptıracak yoktur. Allah, güçlü olan, öç alabilen değil midir?

Diyanet Vakfı

Allah kime de hidayet ederse, artık onu saptıracak yoktur. Allah, mutlak güç sahibi ve intikam alıcı değil midir?

Edip Yüksel

ALLAH'ın yol gösterdiğini de hiç kimse saptıramaz. ALLAH Üstün ve Öc Alan değil midir?

Elmalılı Hamdi Yazır

Her kime de Allah hidayet verirse artık onu da şaşırtacak yoktur. Allah aziz (çok güçlü) ve intikam sahibi değil midir?

Öztürk

Allah'ın kılavuzluk ettiğini ise saptıran olamaz. Allah Azîz ve intikam alıcı değil mi?

Suat Yıldırım

Ama kime de Allah yol göstermişse onu saptıran olamaz.Allah, (mutlak galip ve istediği anda hakkını alan, dilediğinin hakkından gelen) “Azizün Zü'ntikam” değil midir?

Süleyman Ateş

Allah kime de yol gösterirse; artık onu şaşırtan olmaz. Allah galib ve öc alan değil midir?

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۚ قُلْ أَفَرَءَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ إِنْ أَرَادَنِىَ ٱللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَٰشِفَٰتُ ضُرِّهِۦٓ أَوْ أَرَادَنِى بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَٰتُ رَحْمَتِهِۦ ۚ قُلْ حَسْبِىَ ٱللَّهُ ۖ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ ٱلْمُتَوَكِّلُونَ ﴿٣٨﴾

Ve andolsun ki onlara, gökleri ve yeryüzünü kim yarattı diye sorsan elbette Allah derler. De ki: Gördünüz mü şu halde, onu bırakıp kimlere kulluk etmedesiniz? Allah, bana bir zarar vermek istese onun zararını giderebilir mi onlar, yahut bana rahmet etmek dilese rahmetini menedebilirler mi? De ki: Yeter bana Allah, ona dayansın dayananlar.

Alİ Bulaç

Andolsun, onlara: \"Gökleri ve yeri kim yarattı?\" diye soracak olsan, elbette \"Allah\" diyecekler. De ki: \"Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi\" De ki: \"Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler.\"

Çeviriyazı

velein seeltehüm men ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa leyeḳûlünne-llâh. ḳul eferaeytüm mâ ted`ûne min dûni-llâhi in erâdeniye-llâhü biḍurrin hel hünne kâşifâtü ḍurrihî ev erâdenî biraḥmetin hel hünne mümsikâtü raḥmetih. ḳul ḥasbiye-llâh. `aleyhi yetevekkelü-lmütevekkilûn.

Diyanet İşleri

And olsun ki, onlara, \"Gökleri ve yeri yaratan kimdir?\" diye sorsan: \"Allah'tır\" derler. De ki: \"Öyleyse bana bildirin, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut bana bir rahmetdilerse, O'nun rahmetini önleyebilir mi?\" De ki: \"Allah bana yeter; güvenenler O'na güvenir.\"

Diyanet Vakfı

Andolsun ki onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, elbette \"Allah'tır\" derler. De ki: Öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun bu rahmetini önleyebilirler mi? De ki: Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak O'na güvenip dayanırlar.

Edip Yüksel

Onlara, \"Gökleri ve yeri kim yarattı?\" diye sorsan, \"ALLAH,\" diyecekler. De ki, \"ALLAH'ın dışında taptıklarınıza ne dersiniz? ALLAH benim için bir zarar dilese onlar O'nun zararını giderebilir mi? Yahut O benim için bir rahmet dilese onlar O'nun rahmetini tutabilir mi? De ki, \"ALLAH bana yeter.\" Güvenenler O'na güvensinler

Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki onlara: \"O gökleri ve yeri kim yarattı?\" diye soracak olsan: \"Elbette Allah!\" diyeceklerdir. O halde gördünüz ya Allah'tan başka çağırdıklarınızı! Eğer Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar O'nun zararını giderebilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun rahmetini tutabilirler mi? De ki: \"Allah, bana yeter.\" Tevekkül edenler, hep O'na dayanırlar.

Öztürk

Onlara, \"Gökleri ve yeri kim yarattı?\" diye sorsan, yemin olsun \"Allah!\" diyecekler. De onlara: \"Peki, Allah dışındaki yakardıklarınız hakkında ne diyorsunuz? Allah bana bir zarar vermek istese, O'nun vereceği zararı uzaklaştırabilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilese, O'nun rahmetini tutabilirler mi?\" De ki: \"Bana Allah yeter! Tevekkül edenler O'na dayanıp güvenirler.\"

Suat Yıldırım

Eğer onlara: “gökleri ve yeri yaratan kimdir?” diye sorarsan “Allah!” derler.De ki: “Peki öyleyse, şimdi baksanıza Allahtan başka ibadet ettiğiniz şu nesnelere: Şayet Allah bana bir musîbet verirse bunlar o musîbeti giderebilirler mi?Yahut bana rahmet ve nimet vermek isterse o rahmeti engelleyebilirler mi?Şu halde sen şöyle de: “Allah bana kâfidir. Güvenecek yer arayanlar da, yalnız O'na dayanıp güvensinler. [11,54-56; 67,29; 65,3]

Süleyman Ateş

Andolsun onlara: \"Gökleri ve yeri kim yarattı?\" diye sorsan, elbette \"Allah\" derler. De ki: \"O halde Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü, şimdi Allah, bana bir zarar vermek istese, onlar O'nun vereceği zararı kaldırabilirler mi? Yahut (Allah) bana bir rahmet (fayda) vermek dilese onlar O'nun rahmetini durdurabilirler mi?\" De ki: \"Allah bana yeter. Tevekkül edenler O'na dayanırlar.\"

قُلْ يَٰقَوْمِ ٱعْمَلُوا۟ عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّى عَٰمِلٌۭ ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٣٩﴾

De ki: Ey kavmim, gücünüz neye yetiyorsa yapadurun, şüphe yok ki ben de yapmadayım, yakında bilir, anlarsınız.

Alİ Bulaç

De ki: \"Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz duruma göre yapın-edin; elbette ben de yapıp-ederim. Artık yakında öğreneceksiniz.\"

Çeviriyazı

ḳul yâ ḳavmi-`melû `alâ mekânetiküm innî `âmil. fesevfe ta`lemûn.

Diyanet İşleri

De ki: \"Ey milletim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın; doğrusu ben de yapacağım. Kendisini rezil edecek azap kime gelecek, kime sürekli azap inecek bileceksiniz.\"

Diyanet Vakfı

De ki: \"Ey kavmim! Elinizden geleni yapın; doğrusu ben de yapacağım! Artık yakında bileceksiniz!\".

Edip Yüksel

De ki, \"Ey halkım, bildiğinizi yapın, ben de yapacağım. İleride bileceksiniz:\"

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: \"Ey kavmim! Haliniz üzere çalışın. Ben de kendi halime göre çalışıyorum. Artık ileride bileceksiniz.\"

Öztürk

De ki: \"Ey toplumum! Yapabildiğinizi yapın; ben de kendi işimi yapacağım. Yakında bileceksiniz.

Suat Yıldırım

Hem de ki: “Ey halkım! Siz elinizden gelen fenalığı yapın, ama ben de işime devam edeceğim.Zelil ve rezil eden azabın dünyada kime geleceğini, âhirette ise devamlı azabın kimin başına ineceğini yakında öğrenirsiniz.

Süleyman Ateş

De ki: \"Ey kavmim, durumunuza göre bildiğinizi yapın, ben de (bildiğimi) yapıyorum; yakında bileceksiniz;\"

مَن يَأْتِيهِ عَذَابٌۭ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌۭ مُّقِيمٌ ﴿٤٠﴾

Aşağılatıcı azap kime gelecek ve daimi azabı kim hakedecek?

Alİ Bulaç

Kendisini aşağılık kılan azap kime geliyor ve kesintisiz azap kimin üzerine çöküp-kaçınılmaz oluyor?

Çeviriyazı

mey ye'tîhi `aẕâbüy yuḫzîhi veyeḥillü `aleyhi `aẕâbüm müḳîm.

Diyanet İşleri

De ki: \"Ey milletim! Durumunuzun gerektirdiğini yapın; doğrusu ben de yapacağım. Kendisini rezil edecek azap kime gelecek, kime sürekli azap inecek bileceksiniz.\"

Diyanet Vakfı

\"Kendisini rezil edecek azap kime geleceğini, ve sürekli bir azabın kimin üzerine konacaını.\"

Edip Yüksel

\"Alçaltıcı azap kime geliyormuş ve sürekli azabı kim hakediyormuş!\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin üzerine konacağını.\"

Öztürk

Kime geliyor rezil edici azap, kime iniyor bitip tükenmeyen azap?\"

Suat Yıldırım

Hem de ki: “Ey halkım! Siz elinizden gelen fenalığı yapın, ama ben de işime devam edeceğim.Zelil ve rezil eden azabın dünyada kime geleceğini, âhirette ise devamlı azabın kimin başına ineceğini yakında öğrenirsiniz.

Süleyman Ateş

Kendisini rezil edecek azab kime geliyor ve sürekli azab kimin üzerine konuyor?

إِنَّآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ لِلنَّاسِ بِٱلْحَقِّ ۖ فَمَنِ ٱهْتَدَىٰ فَلِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا ۖ وَمَآ أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ ﴿٤١﴾

Şüphe yok ki biz, o kitabı, insanlara bildirmen için gerçek olarak indirdik sana, artık doğru yolu bulanın faydası kendine ve kim yolunu azıtır da azarsa zararı, gene kendine ve sen, onlara bir koruyucu değilsin.

Alİ Bulaç

Şüphesiz, sana Biz Kitab'ı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir; kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

Çeviriyazı

innâ enzelnâ `aleyke-lkitâbe linnâsi bilḥaḳḳ. femeni-htedâ felinefsih. vemen ḍalle feinnemâ yeḍillü `aleyhâ. vemâ ente `aleyhim bivekîl.

Diyanet İşleri

Doğrusu Biz, insanlar için Kitap'ı gerçekle sana indirdik; kim doğru yolda ise bu kendi lehinedir; sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Sen onlara vekil değilsin.

Diyanet Vakfı

(Resulüm)! Şüphesiz biz bu Kitab'ı sana, insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

Edip Yüksel

Biz bu kitabı sana halk için gerçekle indirdik. Kim doğruyu bulursa kendisi içindir. Kim saparsa da kendisi aleyhine sapmış olur. Sen onların avukatı değilsin.

Elmalılı Hamdi Yazır

Biz bu kitabı sana, insanlar için hak ile indirdik. O halde kim doğru yola gelirse kendi lehinedir. Kim de saparsa, sırf kendi aleyhine olarak sapar. Sen onların üzerine vekil değilsin.

Öztürk

Kuşkusuz, bu Kitap'ı biz sana insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.

Suat Yıldırım

Biz bu kitabı, insanların faydası için sana hak ve gerçek olarak indirdik.Artık kim doğru yola girerse kendi yararına olarak girer, kim de yoldan saparsa kendi aleyhine olarak sapar. Sen onlar üzerinde bekçi değilsin. [11,12; 13,40]

Süleyman Ateş

Biz Kitabı, insanlar için, sana hak ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

ٱللَّهُ يَتَوَفَّى ٱلْأَنفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَٱلَّتِى لَمْ تَمُتْ فِى مَنَامِهَا ۖ فَيُمْسِكُ ٱلَّتِى قَضَىٰ عَلَيْهَا ٱلْمَوْتَ وَيُرْسِلُ ٱلْأُخْرَىٰٓ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّى ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يَتَفَكَّرُونَ ﴿٤٢﴾

Allah, ölüm zamanında, ölenin ruhunu alır, ölmeyecek kişinin de uyuduğu zaman; ölümün mukadder olanın ruhunu, gerçekten de geri vermez, öbürünün ruhunuysa yollar muayyen ve mukadder bir zamanadek; şüphe yok ki bunda, düşünen topluluğa bir delil var.

Alİ Bulaç

Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

Çeviriyazı

allâhü yeteveffe-l'enfüse ḥîne mevtihâ velletî lem temüt fî menâmihâ. feyümsikü-lletî ḳaḍâ `aleyhe-lmevte veyürsilü-l'uḫrâ ilâ ecelim müsemmâ. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy yetefekkerûn.

Diyanet İşleri

Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Doğrusu bunda düşünen kimseler için dersler vardır.

Diyanet Vakfı

Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır.

Edip Yüksel

ALLAH ölümü anında nefsi (bilinci) alır; ölmeyenleri de uyku anında... Hakkında ölüm kararı verdiklerini tutar ve diğerlerini de belli bir süreye kadar salıp gönderir. Düşünen bir topluluk için bunda dersler ve işaretler vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkor, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.

Öztürk

Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.

Suat Yıldırım

Ama (gerçek koruyucu) Allah, insanların ruhlarını ölümleri sırasında, ölmeyenlerin ruhlarını ise uykuları sırasında alır.Hakkında ölüm hükmü verdiği rûhu tutar, vermediği rûhu ise belirli bir süreye kadar salıverir.Muhakkak ki bunda, düşünen kimseler için alacak ibretler vardır. [6,60-61]

Süleyman Ateş

Allah, ölmekte olan canları alır, ölmeyenleri de uykularında (bedenlerinden alıp kendilerinden geçirir); sonra ölümüne hükmettiğini yanında tutar, ötekilerini de belli bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.

أَمِ ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ شُفَعَآءَ ۚ قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا۟ لَا يَمْلِكُونَ شَيْـًۭٔا وَلَا يَعْقِلُونَ ﴿٤٣﴾

Yoksa, Allah'ı bırakıp da şefaatçiler mi kabul ettiler? De ki: Onların hiçbir şeye güçleri yetmez ve hiçbir şey akıl etmezler, değil mi?

Alİ Bulaç

Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: \"Ya onlar, hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?\"

Çeviriyazı

emi-tteḫaẕû min dûni-llâhi şüfe`â'. ḳul evelev kânû lâ yemlikûne şey'ev velâ ya`ḳilûn.

Diyanet İşleri

Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: \"Onlar bir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?\"

Diyanet Vakfı

Yoksa onlar Allah'tan başkasını şefaatçılar mı edindiler? De ki: Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (Şefaatçı edineceksiniz)?

Edip Yüksel

ALLAH'ın dışında şefaatçılar mı edindiler? De ki, \"Onlar hiç bir şeye sahip değilseler ve düşünemiyorlarsa da mı?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: \"Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (böyle yapacaksınız)?\"

Öztürk

Yoksa Allah'ın berisinden şefaatçılar mı edindiler? De ki: \"Onlar hiçbir şeye sahip olmayan/hiçbir şeye gücü yetmeyen, aklını da işletmeyen varlıklar olsalar da mı?\"

Suat Yıldırım

Bilakis onlar kalkmış, Allah'tan başka birtakım sözüm ona şefaatçiler bulmuşlar!De ki: “Onların hiçbir yetkileri olmasa, akıl ve şuurdan mahrum olsalar da mı onlara ibadet edeceksiniz?” [2,255]

Süleyman Ateş

Yoksa Allah'tan başka şefa'atçiler mi edindiler? De ki: \"Onlar, hiçbir şeye malik olmayan, düşünmeyen şeyler olsalar da mı (onları şefa'atçi edineceksiniz?)\"

قُل لِّلَّهِ ٱلشَّفَٰعَةُ جَمِيعًۭا ۖ لَّهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٤٤﴾

De ki: Bütün şefaat, Allah'ın; onundur göklerin ve yeryüzünün saltanatı ve tedbiri, sonra da dönüp onun tapısına gideceksiniz.

Alİ Bulaç

De ki: \"Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.\"

Çeviriyazı

ḳul lillâhi-şşefâ`atü cemî`â. lehû mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. ŝümme ileyhi türce`ûn.

Diyanet İşleri

De ki: \"Bütün şefaat Allah'ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döneceksiniz.\"

Diyanet Vakfı

De ki: Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.

Edip Yüksel

De ki, \"Tüm şefaat ALLAH'a aittir.\" Göklerin ve yerin yönetimi O'na aittir. Sonra O'na döndürüleceksiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: \"Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.\"

Öztürk

De ki: \"Şefaat, tümden ve sadece Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi O'nundur. Sonunda O'na döndürüleceksiniz.\"

Suat Yıldırım

De ki: “Şefaatin tamamı Allah'a aittir. Çünkü göklerin ve yerin mülk ve hâkimiyeti de O’nundur. Sonunda da O’nun huzuruna götürülecek, O’na hesap vereceksiniz.”

Süleyman Ateş

De ki: \"Şefa'at tamamen Allah'ındır (yardım ve destek yalnız O'ndandır). Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.\"

وَإِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَحْدَهُ ٱشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ ۖ وَإِذَا ذُكِرَ ٱلَّذِينَ مِن دُونِهِۦٓ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٤٥﴾

Allah bir olarak övülüp anıldı mı ahirete inanmayanların yüreklerinden bir nefrettir kopar, fakat ondan başka, onların mabut sandıkları anılınca ferahlanıp sevinirler.

Alİ Bulaç

Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O'ndan başkaları anıldığında hemen sevince kapılırlar.

Çeviriyazı

veiẕâ ẕükira-llâhü vaḥdehü-şmeezzet ḳulûbü-lleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati. veiẕâ ẕükira-lleẕîne min dûnihî iẕâ hüm yestebşirûn.

Diyanet İşleri

Allah tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbleri nefretle çarpar, ama Allah'tan başka putlar anıldığı zaman hemen yüzleri güler.

Diyanet Vakfı

Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içlerine sıkıntı basar. Ama Allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.

Edip Yüksel

ALLAH tek başına anıldığı an ahirete inanmıyanların kalpleri huzursuz olarak ürker. Fakat O'nun dışındakiler anıldığı zaman hemen yüzleri güler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Böyle iken, Allah bir olarak anıldığı zaman ahirete inanmayanların yürekleri burkulur da, O'ndan başkaları anıldığı zaman derhal yüzleri güler.

Öztürk

Allah yalnız başına anıldığında, âhirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; O'nun berisindeki, ilahlaştırılmış kişilerle birlikte anıldığında ise hemen müjdelenmiş gibi sevinirler.

Suat Yıldırım

Böyle iken Allah bir olarak anılınca âhirete iman etmeyenlerin yürekleri burkulur da,O'ndan başkalarından bahsedilince derhal yüzleri güler. [37,35]

Süleyman Ateş

Allah, tek olarak anıldığı zaman; ahirete inanmayanların kalbleri ürker. Ama O'ndan başka(tanrı)ları da anıldığı zaman, hemen sevinirler.

قُلِ ٱللَّهُمَّ فَاطِرَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ عَٰلِمَ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِى مَا كَانُوا۟ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٤٦﴾

De ki: Gökleri ve yeryüzünü yaratan, gizliyi de, açıkta olanı da bilen Allah'ım, ihtilafa düştükleri şeyler hakkında, kullarının arasında sen hüküm vereceksin.

Alİ Bulaç

De ki: \"Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede edilebileni bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin.\"

Çeviriyazı

ḳuli-llâhümme fâṭira-ssemâvâti vel'arḍi `âlime-lgaybi veşşehâdeti ente taḥkümü beyne `ibâdike fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.

Diyanet İşleri

De ki: \"Ey göklerin, yerin yaratanı, görülmeyeni ve görüleni bilen Allah'ım! Kullarının ayrılığa düştükleri şeyler hakkında aralarında Sen hükmedeceksin.\"

Diyanet Vakfı

De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikarı da bilen Allah! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.

Edip Yüksel

De ki, \"Gökleri ve yeri yoktan var eden, gizliyi ve açığı Bilen Tanrım, ayrılığa düştükleri konularda kulların arasında hükmü yalnız sen verirsin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: \"Ey gökleri ve yeri yaratan, görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'ım! Kulların arasında, o ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında sen hüküm vereceksin.\"

Öztürk

De ki: \"Ey Allahım! Ey gökleri ve yeri yaratan, ey görülmeyeni ve görüleni bilen! Sen hüküm vereceksin kulların arasında, ihtilaf ettikleri şeyleri hakkında.\"

Suat Yıldırım

Sen şöyle dua et:“Allah'ım! Ey gökleri ve yeri yaratan!Ey görünen görünmeyen ne varsa bilen. Hakkında ihtilaf ettikleri her meselede kulların arasında Sen elbette hükmedeceksin. Ben bu güven içinde bekliyor ve sabrediyorum.”

Süleyman Ateş

De ki: \"Allah'ım, ey gökleri ve yeri yoktan var eden, görülmeyeni ve görüleni bilen! Ancak Sen, ayrılığa düştükleri şeylerde kullarının arasında hükmedersin.\"

وَلَوْ أَنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مَا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًۭا وَمِثْلَهُۥ مَعَهُۥ لَٱفْتَدَوْا۟ بِهِۦ مِن سُوٓءِ ٱلْعَذَابِ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ وَبَدَا لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مَا لَمْ يَكُونُوا۟ يَحْتَسِبُونَ ﴿٤٧﴾

Yeryüzünde ne varsa hepsi ve onlarla beraber de daha bir misli, zulmedenlerin olsa kıyamet günü, azabın kötülüğünü giderip kurtulmak için elbette bağışlarlardı; ve o gün, onların hiç hesaplamakdıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılıverecek.

Alİ Bulaç

Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah'tan kendileri için açığa çıkmıştır.

Çeviriyazı

velev enne lilleẕîne żalemû mâ fi-l'arḍi cemî`av vemiŝlehû me`ahû leftedev bihî min sûi-l`aẕâbi yevme-lḳiyâmeh. vebedâ lehüm mine-llâhi mâ lem yekûnû yaḥtesibûn.

Diyanet İşleri

Yeryüzünde olanların hepsi ve bir misli daha zalimlerin olmuş olsa, kıyamet günündeki kötü azap için fidye verseler kabul edilmez. Allah katından onlara, hiç hesaplamadıkları şeyler beliriverir.

Diyanet Vakfı

Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın fenalığından (kurtulmak için) elbette bunları feda ederlerdi. Halbuki (o gün) onlar için, Âllah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır.

Edip Yüksel

Zalimler, yerdekilerin tümüne ve hatta onun bir katına daha sahip olsaydı bile, Diriliş Gününün o müthiş azabından kurtulmak için onu fidye olarak vereceklerdi. Kendilerine, ALLAH tarafından hiç beklemedikleri bir şey gösterilecektir

Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı da beraber o zulmedenlerin olsaydı, kıyamet günü azabın kötülüğünden kurtulmak için onu mutlaka feda ederlerdi. Ancak ne var ki, hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılır.

Öztürk

Eğer yerdekilerin tamamı ve beraberinde bir o kadarı, zulmedenlerin olsa, kıyamet günü azabın kötülüğünden kurtulmak için tümünü mutlaka fidye verirlerdi. Çünkü hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılmıştır.

Suat Yıldırım

O zalim kâfirler, dünyanın bütün malları ve imkânları kendilerinin olsa, hatta onların bir misli daha bulunsaydı, kıyamet gününde azabın kötülüğünden kurtulmak için, derhal fidye olarak verirlerdi. O gün onların hiç hesaba katmadıkları öyle şeyler Allah tarafından ortaya dökülür ki saymaya gelmez!

Süleyman Ateş

Eğer yeryüzünde bulunanların tümü, ve onun bir misli daha zulmedenlerin olsaydı, kıyamet günü o kötü azabdan (kurtulmak için) onu mutlaka fidye verirlerdi. (Çünkü) hiç hesabetmedikleri şeyler, Allah'tan karşılarına çıkmıştır.

وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا۟ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ ﴿٤٨﴾

Kazandıkları kötülükler, ortaya çıkmıştır ve alay ettikleri şey, başlarına gelmiştir.

Alİ Bulaç

Kazandıkları kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.

Çeviriyazı

vebedâ lehüm seyyietü mâ kesebû veḥâḳa bihim mâ kânû bihî yestehziûn.

Diyanet İşleri

Onlara, işledikleri kötü şeyler belli olur; alaya aldıkları şeyler de kendilerini çepeçevre sarar.

Diyanet Vakfı

Onların kazandıkları kötülükler (o gün) açığa çıkmış, alaya aldıkları şey, kendilerini sarmıştır.

Edip Yüksel

İşledikleri kötülükler onlara gösterilir ve alay etmekte oldukları şeyler ise onları çepeçevre sarar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Öyle ki, yaptıkları amellerin kötülükleri karşılarına çıkmış ve alay edip durdukları şeyler, kendilerini sarmıştır.

Öztürk

Kazanmış olduklarının çirkinlikleri, önlerinde belirlenmiş; alay edegeldikleri şey kendilerini sarıvermiştir.

Suat Yıldırım

İşledikleri pis işler ortaya çıkar ve Allah'ın dini ve Peygamberleriyle yaptıkları alayların cezası kendilerini her taraftan sarıverir.

Süleyman Ateş

Yaptıkları işlerin kötülükleri kendilerine görünmüş ve alay edegeldikleri şey onları kuşatmıştır.

فَإِذَا مَسَّ ٱلْإِنسَٰنَ ضُرٌّۭ دَعَانَا ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَٰهُ نِعْمَةًۭ مِّنَّا قَالَ إِنَّمَآ أُوتِيتُهُۥ عَلَىٰ عِلْمٍۭ ۚ بَلْ هِىَ فِتْنَةٌۭ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٤٩﴾

İnsana bir zarar geldi mi bizi çağırır, sonra katımızdan bir nimet verdik mi ona, der ki: Bana bu nimet, bilgim yüzünden verilmiştir; hayır, o bir sınamadır ve fakat çoğu bilmez.

Alİ Bulaç

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: \"Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.\" Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.

Çeviriyazı

feiẕâ messe-l'insâne ḍurrun de`ânâ. ŝümme iẕâ ḫavvelnâhü ni`metem minnâ ḳâle innemâ ûtîtühû `alâ `ilm. bel hiye fitnetüv velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.

Diyanet İşleri

İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: \"Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir\" der. Hayır; o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

Diyanet Vakfı

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, \"Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir\" der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

Edip Yüksel

İnsana bir kötülük dokunduğu zaman bizi çağırır; ancak ona bir nimet verdiğimiz zaman ise: \"Bu, bana bilgimden dolayı verilmiştir,\" der. Aslında o bir testtir, ne var ki çokları bilmez

Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimiz zaman da: \"O bana bir bilgi üzerine verildi.\" der. Belki bu bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.

Öztürk

İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır-yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: \"Bu bir ilim sayesinde verildi bana!\" Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar.

Suat Yıldırım

İnsanın başı derde girdi mi Biz'e yalvarır, ama sonra ona tarafımızdan nimet verince: “Ben bilgi ve becerim sayesinde bu serveti elde ettim” der.Hayır! Bu bir imtihandır, ama çokları bunu anlamazlar. [28,76-78; 34,35]

Süleyman Ateş

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize du'a eder. Sonra, ona bizden bir ni'met verdiğimiz vakit; \"Bu, (benim) bilgi(m) sayesinde bana verildi\" der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmiyorlar.

قَدْ قَالَهَا ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَمَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ ﴿٥٠﴾

Gerçekten, onlardan öncekiler de bu sözü söylemişlerdi de kazandıkları şeylerin, onlara hiçbir faydası dokunmamıştı.

Alİ Bulaç

Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamadı.

Çeviriyazı

ḳad ḳâlehe-lleẕîne min ḳablihim femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn.

Diyanet İşleri

Bunu onlardan öncekiler de söylemişti, ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.

Diyanet Vakfı

Bunu onlardan öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.

Edip Yüksel

Kendilerinden öncekiler aynı şeyi söylediler, ancak kazandıkları şeylerin kendilerine hiç bir yararı dokunmadı

Elmalılı Hamdi Yazır

Onu, bunlardan öncekiler de söyledi. Fakat o kazandıkları, kendilerini kurtarmadı.

Öztürk

Onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi ama kazandıkları şeyler kendilerine hiçbir yarar sağlamamıştı.

Suat Yıldırım

Kendilerinden önce gelip geçenler de böyle dediler, ama kazandıkları servet, mukadder âkıbetlerini önlemede kendilerine hiç fayda etmedi.

Süleyman Ateş

Onlardan öncekiler de bunu demişlerdi. Ama kazandıkları şeyler, kendilerine hiçbir yarar sağlamadı.

فَأَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا۟ ۚ وَٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنْ هَٰٓؤُلَآءِ سَيُصِيبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا۟ وَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ ﴿٥١﴾

Derken kazandıkları, elde ettikleri şeylerin kötülüklerine uğramışlardı. Bunlardan zulmedenler de kazançlarının kötülüklerine uğrayacaklar, suçlarının mücazatını görecekler ve onlar, bizim vereceğimiz cezaya mani olamazlar.

Alİ Bulaç

Böylece, kazandıkları kötülükler(in acı sonucu) onlara isabet etti. Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazandıkları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (bunu kendilerine uygulamaktan Allah'ı) aciz bırakabilecekler değildirler.

Çeviriyazı

feeṣâbehüm seyyietü mâ kesebû. velleẕîne żalemû min hâülâi seyüṣîbühüm seyyietü mâ kesebû vemâ hüm bimü`cizîn.

Diyanet İşleri

Bunun için, işledikleri kötülükler başlarına geldi. Bunlar içinde zulmedenlerin de kazandıkları kötülükler başlarına gelecektir. Bu hususta Allah'ı aciz bırakamazlar.

Diyanet Vakfı

Bunun için yaptıkları kötülüklerin vebali onları yakaladı. Bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler, başlarına gelecektir. Bu hususta Allah'ı aciz bırakamazlar.

Edip Yüksel

Kazandıkları kötülükler, sonunda başlarına geldi. Aynı biçimde şu zulmedenlere de kazandıkları kötülükler çatacaktır; engelleyemezler

Elmalılı Hamdi Yazır

Neticede kazandıklarının kötülükleri, başlarına geçti. Şunlardan o zulmedenlerin de kazandıkları kötülükleri başlarına geçecektir. Onlar da bunu atlatacak değillerdir.

Öztürk

Sonunda, kazanmış olduklarının çirkinlikleri yakalarına yapışmıştı. Şunların zulmedenlerine de kazandıklarının kötülükleri gelip çatacaktır. Ve onlar kimseyi âciz de bırakamayacaklar/onlar bunu etkisiz de bırakamazlar.

Suat Yıldırım

İşledikleri fenalıkların cezası başlarına geçti. Aynen onun gibi, senin çağdaşlarından olan zalimler de yaptıkları fenalıkların cezasına çarptırılacaklar ve elimizden kaçıp kurtulamayacaklardır.

Süleyman Ateş

Kazandıklarının kötülükleri, sonunda başlarına geldi. Bunlardan zulmedenlere de yaptıklarının kötülükleri erişecektir. Onlar, buna engel olacak değillerdir.

أَوَلَمْ يَعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۢ لِّقَوْمٍۢ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٢﴾

Bilmezler mi ki Allah, şüphe yok ki dilediğinin rızkını bollaştırır ve dilediğinin daraltır. Şüphe yok ki bunda, inananlara deliller var elbet.

Alİ Bulaç

Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah, dilediğine rızkı genişletip-yayar ve (dilediğine) kısar da. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

Çeviriyazı

evelem ya`lemû enne-llâhe yebsüṭu-rrizḳa limey yeşâü veyaḳdir. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy yü'minûn.

Diyanet İşleri

Allah'ın rızkı dilediğine yaydığını ve kısıp bir ölçüye göre verdiğini bilmezler mi? Doğrusu bunda, inanan kimseler için dersler vardır.

Diyanet Vakfı

Bilmiyorlar mı ki Allah, rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğinden de kısar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ibretler vardır.

Edip Yüksel

ALLAH'ın dilediğine rızkı genişletip daralttığını bilmezler mi? İnanan bir toplum için bunda dersler vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hâlâ bilmediler mi ki; Allah, rızkı dilediğine açar ve kısar. Şüphesiz ki bunda iman edecek bir kavim için nice ibretler vardır.

Öztürk

Bilmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine açıp yayar da kısıp daraltır da. İman eden bir toplum için bunda elbette ibretler vardır.

Suat Yıldırım

Hâlâ şunu anlamadılar mı ki Allah dilediği kulunun nasibini bollaştırır, dilediğinin nasibini ise daraltır. Elbette bunda inanacak kimseler için alacak ibretler vardır.

Süleyman Ateş

Bilmediler mi ki Allah dilediğine rızkı açar ve kısar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.

۞ قُلْ يَٰعِبَادِىَ ٱلَّذِينَ أَسْرَفُوا۟ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا۟ مِن رَّحْمَةِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَغْفِرُ ٱلذُّنُوبَ جَمِيعًا ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ ﴿٥٣﴾

De ki: Ey nefislerine uyup hadden aşırı hareket eden kullarım, Allah rahmetinden ümit kesmeyin; şüphe yok ki Allah, bütün suçları örter, şüphe yok ki o, suçları örter, rahimdir.

Alİ Bulaç

(Benden onlara) De ki: \"Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.\"

Çeviriyazı

ḳul yâ `ibâdîye-lleẕîne esrafû `alâ enfüsihim lâ taḳneṭû mir raḥmeti-llâh. inne-llâhe yagfiru-ẕẕünûbe cemî`â. innehû hüve-lgafûru-rraḥîm.

Diyanet İşleri

De ki: \"Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir.\"

Diyanet Vakfı

De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

Edip Yüksel

Onlara bildir: \"Kendilerine karşı sınırı aşan kullarım, ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmeyin. ALLAH tüm günahları affedicidir. O Bağışlayandır, Rahimdir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: \"Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümid kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.\"

Öztürk

De ki: \"Ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan/aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Allah, günahları tümden affeder. Çünkü O, mutlak Gafûr, mutlak Rahîm'dir.

Suat Yıldırım

De ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, gafur ve rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır).” [5,73-74; 85,10; 19,60; 9,104; 4,110; 145-146]

Süleyman Ateş

(Tarafımdan onlara) De ki: \"Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.\"

وَأَنِيبُوٓا۟ إِلَىٰ رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا۟ لَهُۥ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ ٱلْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ ﴿٥٤﴾

Ve dönün Rabbinize ve teslim olun ona, size azap gelip çatmadan, sonra yardım edilmez size.

Alİ Bulaç

Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.

Çeviriyazı

veenîbû ilâ rabbiküm veeslimû lehû min ḳabli ey ye'tiyekümü-l`aẕâbü ŝümme lâ tünṣarûn.

Diyanet İşleri

\"Rabbinize yönelin. Azap size gelmeden önce O'na teslim olun; sonra yardım görmezsiniz.\"

Diyanet Vakfı

Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O'na teslim olun, sonra size yardım edilmez.

Edip Yüksel

Rabbinize yönelin ve cezaya çarpılmadan önce O'na teslim olun, zira o zaman yardım görmezsiniz

Elmalılı Hamdi Yazır

Onun için ümidi kesmeyin de başınıza azab gelmeden önce tevbe ile Rabbinize yönelin ve O'na teslim olun. Sonra kurtulamazsınız.

Öztürk

Azap yakanıza yapışmadan Rabbinize dönüp O'na teslim olun! Sonra size yardım edilmez.

Suat Yıldırım

Size azap gelip çatmadan önce, Rabbinize dönün ve O'na teslim olun, O’na itaat edin. Yoksa yardım göremezsiniz.

Süleyman Ateş

Size azab gelip çatmadan Rabbinize dönün, O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.

وَٱتَّبِعُوٓا۟ أَحْسَنَ مَآ أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ ٱلْعَذَابُ بَغْتَةًۭ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ ﴿٥٥﴾

Ve uyun Rabbinizden size indirilen en güzel kitaba, Kur'an'a, ansızın ve siz hiç anlamadan size azap gelip çatmadan önce.

Alİ Bulaç

Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azap apansız size gelip çatmadan evvel.

Çeviriyazı

vettebi`û aḥsene mâ ünzile ileyküm mir rabbiküm min ḳabli ey ye'tiyekümü-l`aẕâbü bagtetev veentüm lâ teş`urûn.

Diyanet İşleri

\"Size ansızın, farkına varmadan azap gelmeden önce Rabbinizden size indirilen en güzel söze, Kuran'a uyun.\"

Diyanet Vakfı

Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur'an'a) tabi olun.

Edip Yüksel

O azap beklemediğiniz anda sizi ansızın yakalamadan önce, Rabbiniz tarafından size indirilen en güzel öğretiye uyun.

Elmalılı Hamdi Yazır

Haberiniz olmayarak ansızın başınıza azab gelmeden önce (halis müslüman olun da) Rabbinizden size indirilenin en güzelini takib ve tatbik edin.

Öztürk

Farkında olmadığınız bir sırada, azap ansızın karşınıza çıkmadan önce size Rabbinizden indirilenin en güzeline uyun!

Suat Yıldırım

Size azap farkına varmadığınız yerden ansızın gelip çatmadan önce,Rabbiniz tarafından size gönderilen hükümlerin en güzeline tâbi olun.

Süleyman Ateş

Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada, size azab gelmezden önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun.

أَن تَقُولَ نَفْسٌۭ يَٰحَسْرَتَىٰ عَلَىٰ مَا فَرَّطتُ فِى جَنۢبِ ٱللَّهِ وَإِن كُنتُ لَمِنَ ٱلسَّٰخِرِينَ ﴿٥٦﴾

Herkesin, Allah katından bir sevap kazanamadım, hey gidi hey ve gerçekten de alay edenlerdendim dediği.

Alİ Bulaç

Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): \"Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim.\"

Çeviriyazı

en teḳûle nefsüy yâ ḥasratâ `alâ mâ ferraṭtü fî cembi-llâhi vein küntü lemine-ssâḫirîn.

Diyanet İşleri

Kişinin: \"Allah'a karşı aşırı gitmemden ötürü bana yazıklar olsun. Gerçekten ben alaya alanlardandım\" diyeceği günden sakının.

Diyanet Vakfı

Kişinin: Allah'a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim (diyeceği günden sakının)!

Edip Yüksel

Ki kişi, \"ALLAH'ın öğretisine aldırmamaktan ötürü vay halime; doğrusu ben alay edenlerdendim,\" demesin

Elmalılı Hamdi Yazır

(O günden sakının ki günahkar) nefis şöyle diyecektir: \"Allah'ın yanında yaptığım kusurlardan dolayı yazık bana! Doğrusu ben alay edenlerdendim.\"

Öztürk

Benlik şöyle diyecektir o zaman: \"Allah'a karşı aşırı gitmem yüzünden başıma gelenlere bak! Alay edip duranlardan biriydim doğrusu!...\"

Suat Yıldırım

Ta ki kişi şöyle demeye mecbur kalmasın: “Rabbime karşı yaptığım bunca kusurdan dolayı yazıklar olsun bana!Yazıklar olsun bana ki ben O'nun diniyle, kitabıyla alay edenler arasında yer aldım!”

Süleyman Ateş

(O gün günahkar) nefsin şöyle demesinden sakının: \"Allah'ın yanında (O'na kullukta) kusur edişimden dolayı vah (bana). Gerçekten ben alay edenlerdendim.\"

أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ ٱللَّهَ هَدَىٰنِى لَكُنتُ مِنَ ٱلْمُتَّقِينَ ﴿٥٧﴾

Yahut Allah beni doğru yola sevketseydi elbette çekinenlerden olurdum dediği.

Alİ Bulaç

Veya: \"Gerçekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum\" diyeceği,

Çeviriyazı

ev teḳûle lev enne-llâhe hedânî leküntü mine-lmütteḳîn.

Diyanet İşleri

Veya, \"Allah beni doğru yola eriştirseydi sakınanlardan olurdum\" diyeceği, yahut, azabı gördüğünde: \"Keşke benim için dönüş imkanı bulunsa da iyilerden olsam\" diyeceği günden sakının.

Diyanet Vakfı

Yahut şöyle diyecektir:\" Allah bana hidayet verseydi, elbette sakınanlardan olurdum\".

Edip Yüksel

Veya, \"ALLAH beni doğruya iletseydi kesinlikle erdemlilerden biri olacaktım,\" demesin

Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut şöyle diyecektir: \"Allah bana doğru yolu gösterseydi, her halde ben müttakilerden olurdum.\"

Öztürk

Yahut şöyle diyecektir: \"Allah bana kılavuzluk etseydi elbette ben de korunanlardan olurdum.\"

Suat Yıldırım

Yahut: “Allah bana hidâyet verseydi, ben de Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan olurdum.”

Süleyman Ateş

Yahut şöyle demesinden: \"Allah bana hidayet etseydi, elbet ben de (Allah'ın azabından) korunanlardan olurdum.\"

أَوْ تَقُولَ حِينَ تَرَى ٱلْعَذَابَ لَوْ أَنَّ لِى كَرَّةًۭ فَأَكُونَ مِنَ ٱلْمُحْسِنِينَ ﴿٥٨﴾

Yahut da azabı görünce, bir kere daha dünyaya dönmeme imkan olsaydı mutlaka iyilik edenlerden olurdum dediği günden önce.

Alİ Bulaç

Ya da azabı gördüğü zaman: \"Benim için bir kere daha (dünyaya dönme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım\" (diyeceği günden sakının).

Çeviriyazı

ev teḳûle ḥîne tera-l`aẕâbe lev enne lî kerraten feekûne mine-lmuḥsinîn.

Diyanet İşleri

Veya, \"Allah beni doğru yola eriştirseydi sakınanlardan olurdum\" diyeceği, yahut, azabı gördüğünde: \"Keşke benim için dönüş imkanı bulunsa da iyilerden olsam\" diyeceği günden sakının.

Diyanet Vakfı

Veya azabı gördüğünde: Keşke benim için bir kez (dönmeye) imkan bulunsa da iyilerden olsam!\" demesinden.

Edip Yüksel

Yahut azabı gördüğü an, \"Keşke ikinci bir şansım daha olsaydı da güzel davrananlardan olsaydım,\" demesin

Elmalılı Hamdi Yazır

Veya azabı gördüğü zaman şöyle diyecektir: \"Bana bir geri dönüş olsaydı da ben de o iyilik yapanlardan olsaydım.\"

Öztürk

Azabı gördüğünde şöyle de konuşacaktır: \"Bana bir kez daha imkân verilseydi de güzel düşünüp güzel davrananlardan olsaydım!\"

Suat Yıldırım

Yahut azabı göreceği sıra: “Ah! Elime bir fırsat geçse de iyilerden olsam!”

Süleyman Ateş

Yahut azabı gördüğü zaman: \"Keşke benim için bir kez daha (dünyaya dönüş) olsaydı da güzel hareket edenlerden olsaydım!\" demesinden.

بَلَىٰ قَدْ جَآءَتْكَ ءَايَٰتِى فَكَذَّبْتَ بِهَا وَٱسْتَكْبَرْتَ وَكُنتَ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ ﴿٥٩﴾

Hayır, dönemezsin; sana bunca delillerim geldiği halde yalanladın onları ve ululuk satmaya kalkıştın ve kafirlerden oldun.

Alİ Bulaç

\"Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun.\"

Çeviriyazı

belâ ḳad câetke âyâtî fekeẕẕebte bihâ vestekberte vekünte mine-lkâfirîn.

Diyanet İşleri

Ey insanoğlu! Evet; ayetlerim sana gelmişti de onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştun.

Diyanet Vakfı

Hayır (dönemeyeceksin)! Âyetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştun.

Edip Yüksel

Evet, sana ayet ve mucizelerim geldi, fakat sen onları yalanladın, kibirlendin ve inkarcılardan oldun

Elmalılı Hamdi Yazır

(Ona): \"Hayır sana âyetlerim geldi de onlara yalan dedin, kibirlenmek istedin ve kâfirlerden oldun.\" (denir.)

Öztürk

Hayır, olamaz! Ayetlerim sana geldi de onları hemen yalanlayıverdin; büyüklük tasladın ve kâfirlerden oldun.

Suat Yıldırım

Yüce Allah şöyle buyurur: “Hayır! âyetlerim sana geldi de sen onları yalan saydın, onları kabul etmeyi kibrine yediremedin, büyüklük tasladın ve kâfirler arasına girdin!”

Süleyman Ateş

(Allah şöyle buyurur): \"Hayır, sana ayetlerim geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve nankörlerden oldun!\"

وَيَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ تَرَى ٱلَّذِينَ كَذَبُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ وُجُوهُهُم مُّسْوَدَّةٌ ۚ أَلَيْسَ فِى جَهَنَّمَ مَثْوًۭى لِّلْمُتَكَبِّرِينَ ﴿٦٠﴾

Ve kıyamet günü görürsün ki Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri, kapkara olur; ululananlara cehennemde yeryurt mu yok?

Alİ Bulaç

Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?

Çeviriyazı

veyevme-lḳiyâmeti tera-lleẕîne keẕebû `ale-llâhi vucûhühüm müsveddeh. eleyse fî cehenneme meŝvel lilmütekebbirîn.

Diyanet İşleri

Allah'a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü, yüzlerinin simsiyah olduğunu görürsün. Böbürlenenler için cehennemde bir durak olmaz olur mu?

Diyanet Vakfı

Kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer cehennemde değil midir?

Edip Yüksel

Diriliş günü, ALLAH hakkında yalan uyduranların suratlarını asık görürsün. Cehennem, azgınlara tam uygun bir yer değil midir?

Elmalılı Hamdi Yazır

Hem o kıyamet günü görürsün ki, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır. Kibirlenenlerin yeri cehennem değil mi?

Öztürk

Allah'a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok!

Suat Yıldırım

Uydurduğu şeyleri Allah'a mal edip O’nun adına yalan söyleyen kimselerin kıyamet günü yüzlerinin kapkara kesildiğini görürsün.Allah’a karşı böyle kibirli davrananlar, büyüklük taslayanlar için cehennemde yer mi yok?

Süleyman Ateş

Allah'a yalan uyduranların kıyamet günü yüzlerinin kapkara kesildiğini görürsün. Kibirlenenler için cehennemde bir yer yok mudur?

وَيُنَجِّى ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ ٱلسُّوٓءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٦١﴾

Allah, kendisinden çekinenleri, kurtuluşlarına sebep olan şeyle kurtarır, onlar, bir kötülüğe uğramazlar ve mahzun da olmazlar.

Alİ Bulaç

Allah, takva sahiplerini (inanarak ve inançlarını uygulayarak) zafere ulaşmaları dolayısıyla kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzne kapılmayacaklardır.

Çeviriyazı

veyünecci-llâhü-lleẕîne-tteḳav bimefâzetihim. lâ yemessühümü-ssûü velâ hüm yaḥzenûn.

Diyanet İşleri

Allah, sakınanları başarılarından ötürü kurtarır. Onlara hiçbir kötülük gelmez; onlar üzülmezler.

Diyanet Vakfı

Allah, takva sahiplerini kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir fenalık dokunmaz. Onlar mahzun da olmazlar.

Edip Yüksel

ALLAH erdemlileri başarılarıyla kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar üzülmezler de

Elmalılı Hamdi Yazır

Kötülükten sakınan müttakileri ise Allah başarılarından dolayı kurtuluşa çıkarır. Onlara fenalık dokunmaz ve onlar üzülecek de değillerdir.

Öztürk

Korunup sakınanları Allah, kendi başarıları yüzünden kurtarır. Ne kötülük dokunur onlara ne de kederlenirler.

Suat Yıldırım

Allah, Kendisine karşı gelmekten sakınanları ise, cehennemden kurtarıp muratlarına kavuşturur.Onlara hiçbir fenalık dokunmaz. Onlar asla üzülmezler de.

Süleyman Ateş

Allah, korunanları başarılarıyle kurtarır; onlara kötülük dokunmaz ve onlar üzülmezler.

ٱللَّهُ خَٰلِقُ كُلِّ شَىْءٍۢ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ وَكِيلٌۭ ﴿٦٢﴾

Allah, her şeyi yaratandır ve o, her şeyi korur.

Alİ Bulaç

Allah, herşeyin Yaratıcısı'dır. O, herşey üzerinde vekildir.

Çeviriyazı

allâhü ḫâliḳu külli şey'. vehüve `alâ külli şey'iv vekîl.

Diyanet İşleri

Allah her şeyin yaratanıdır. O her şeye Vekil'dir.

Diyanet Vakfı

Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.

Edip Yüksel

ALLAH her şeyin Yaratıcısıdır. O, her şeyi kontrol eder

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, her şeyin yaratıcısıdır. Her şey üzerine vekil de O'dur.

Öztürk

Allah Haalik'tir, her şeyin yaratıcısıdır. Her şey üzerine Vekil olan da O'dur.

Suat Yıldırım

Her şeyi yaratan Allah'tır.Her şey O’nun tasarruf ve yönetimindedir.

Süleyman Ateş

Allah her şeyin yaratıcısıdır, O, her şeyin yöneticisidir.

لَّهُۥ مَقَالِيدُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۗ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ ﴿٦٣﴾

Onundur kilitleri göklerin ve yeryüzünün ve Allah'ın delillerini yalanlayanlara gelince: Onlardır ziyana uğrayanların ta kendileri.

Alİ Bulaç

Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerine (karşı) inkar edenler ise; işte onlar, hüsrana uğrayanlardır.

Çeviriyazı

lehû meḳâlîdü-ssemâvâti vel'arḍ. velleẕîne keferû biâyâti-llâhi ülâike hümü-lḫâsirûn.

Diyanet İşleri

Göklerin ve yerin kilitleri O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler, işte onlar hüsrandadırlar.

Diyanet Vakfı

Göklerin ve yerin anahtarları (mutlak hükümranlığı) O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.

Edip Yüksel

Göklerin ve yerin kararları O'na aittir. ALLAH'ın ayetlerini yalanlayanlar asıl kaybedenlerdir

Elmalılı Hamdi Yazır

Bütün göklerin ve yerin kilitleri O'nundur. Allah'ın âyetlerini inkâr edenlere gelince, işte onlar, kendilerine yazık edenlerdir.

Öztürk

Göklerin ve yerin kilitleri/anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

Suat Yıldırım

Göklerin ve yerin hazinelerinin anahtarları O'nun nezdindedir.Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte asıl hüsrana, en büyük kayba uğrayanlar onlardır.

Süleyman Ateş

Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.

قُلْ أَفَغَيْرَ ٱللَّهِ تَأْمُرُوٓنِّىٓ أَعْبُدُ أَيُّهَا ٱلْجَٰهِلُونَ ﴿٦٤﴾

De ki: Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz bana a bilgisizler.

Alİ Bulaç

De ki: \"Ey cahiller, bana Allah'ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?\"

Çeviriyazı

ḳul efegayra-llâhi te'mürûnnî a`büdü eyyühe-lcâhilûn.

Diyanet İşleri

De ki: \"Ey cahiller! Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emredersiniz?\"

Diyanet Vakfı

De ki: Ey cahiller! Bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?

Edip Yüksel

De ki, \"ALLAH'tan başkasına mı kulluk etmeye beni teşvik ediyorsunuz ey cahiller?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: \"Ey cahiller! Şimdi bana o Allah'tan başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?\"

Öztürk

De ki: \"Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz, ey cahiller?\"

Suat Yıldırım

Sen de ki: “Ey cahil topluluk! Böyle iken, siz ne cesaretle benden Allah'tan başkasına ibadet etmemi istiyorsunuz?

Süleyman Ateş

De ki: \"Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi bana emrediyorsunuz ey cahiller?\"

وَلَقَدْ أُوحِىَ إِلَيْكَ وَإِلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِكَ لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْخَٰسِرِينَ ﴿٦٥﴾

Ve andolsun ki sana ve senden öncekilere, gerçekten de şirk koşarsan yaptıklarını boşa çıkarırım ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun diye vahyedildi.

Alİ Bulaç

Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): \"Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın.

Çeviriyazı

veleḳad ûḥiye ileyke veile-lleẕîne min ḳablik. lein eşrakte leyaḥbeṭanne `amelüke veletekûnenne mine-lḫâsirîn.

Diyanet İşleri

And olsun ki sana da, senden önceki peygamberlere de vahyolunmuştur: \"And olsun, eğer Allah'a ortak koşarsan işlerin şüphesiz boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun.\"

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: Andolsun (bilfarz) Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun!

Edip Yüksel

Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedilmiştir: ortak koşarsan, tüm yaptıkların boşa gider ve kaybedenlerden olursun

Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki, sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: \"Yemin ederim ki, eğer şirk koşarsan bütün çalışmaların boşa gider ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun.\"

Öztürk

Yemin olsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.

Suat Yıldırım

Hâlbuki sana da, senden önceki peygamberlere de şu gerçek vahyolunmuştur ki:“İyi dikkat et! Allah'a ortak koşarsan yaptığın bütün makbul işler boşa gider ve sen âhirette kaybedenlerden olursun!”

Süleyman Ateş

Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedildi: \"Andolsun, eğer (Allah'a) ortak koşarsan amelin boşa çıkar ve kaybedenlerden olursun!\"

بَلِ ٱللَّهَ فَٱعْبُدْ وَكُن مِّنَ ٱلشَّٰكِرِينَ ﴿٦٦﴾

Hayır, artık Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.

Alİ Bulaç

\"Hayır, artık (yalnızca) Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.\"

Çeviriyazı

beli-llâhe fa`büd veküm mine-şşâkirîn.

Diyanet İşleri

\"Hayır; yalnız Allah'a kulluk et ve şukredenlerden ol.\"

Diyanet Vakfı

Hayır! Yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.

Edip Yüksel

Öyleyse yalnız ALLAH'a kul ol ve şükret.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, onun için yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.

Öztürk

Başkasına değil, sadece Allah'a kulluk/ibadet et; şükredenlerden ol!

Suat Yıldırım

“Bilakis, sen yalnız Allah'a kulluk et ve O’na şükredenlerden ol!”

Süleyman Ateş

Hayır, yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.

وَمَا قَدَرُوا۟ ٱللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِۦ وَٱلْأَرْضُ جَمِيعًۭا قَبْضَتُهُۥ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ وَٱلسَّمَٰوَٰتُ مَطْوِيَّٰتٌۢ بِيَمِينِهِۦ ۚ سُبْحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٦٧﴾

Allah'ı, gereği gibi ululamadılar ve yeryüzü, kıyamet gününde, tamamıyla kudret avucundadır onun ve gökler de, kudretiyle dürülmüştür; münezzehtir ve yücedir o, şirk koşanların şirk koştukları şeylerden.

Alİ Bulaç

Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir.

Çeviriyazı

vemâ ḳaderü-llâhe ḥaḳḳa ḳadrih. vel'arḍu cemî`an ḳabḍatühû yevme-lḳiyâmeti vessemâvâtü maṭviyyâtüm biyemînih. sübḥânehû vete`âlâ `ammâ yüşrikûn.

Diyanet İşleri

Onlar Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, kıyamet günü O'nun avucundadır; gökler O'nun kudretiyle dürülmüş olacaktır. O, putperestlerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.

Diyanet Vakfı

Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O'nun tasarrufundadır. Gökler O'nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.

Edip Yüksel

ALLAH'ı gereği gibi değerlendiremediler. Halbuki, diriliş günü, tüm yer O'nun avucu içindedir, gökler de O'nun sağ elinde dürülmüştür. O Yücedir ve onların ortak koştuklarından çok üstündür.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ı hakkıyla takdir edemediler. Halbuki bütün yer kıyamet günü O'nun avucundadır. Gökler de kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından münezzeh ve çok yüksektir.

Öztürk

Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü, yeryüzü tamamen O'nun avucudur/avucundadır; gökler de O'nun sağ elinde/kudretinde dürülmüş haldedir. Şanı yücedir O'nun; arınmıştır onların ortak koştuklarından.

Suat Yıldırım

Ama onlar, Allah'ın kudret ve azametini hakkıyla takdir edemediler,O’na lâyık tazimi göstermediler.Halbuki bütün bir dünya kıyamet günü O’nun avucunda, gökler âlemi de bükülmüş olarak elinin içindedir.Böyle bir azamet ve hâkimiyet sahibi olan Allah, onların uydurdukları ortaklardan yücedir, münezzehtir. [21,104]

Süleyman Ateş

Allah'ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyamet günü yer, tamamen O'nun avucu içindedir, gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.

وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ إِلَّا مَن شَآءَ ٱللَّهُ ۖ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَىٰ فَإِذَا هُمْ قِيَامٌۭ يَنظُرُونَ ﴿٦٨﴾

Ve Sur'a üfürülmüştür de göklerdekilerin ve yeryüzündekilerin hepsi de, o sesin şiddetinden ölüp gitmiştir, sonra bir daha üfürülünce o zaman hepsi dirilmiştir, ne olacak diye bakınıp durmadalar.

Alİ Bulaç

Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar.

Çeviriyazı

venüfiḫa fi-ṣṣûri feṣa`iḳa men fi-ssemâvâti vemen fi-l'arḍi illâ men şâe-llâh. ŝümme nüfiḫa fîhi uḫrâ feiẕâ hüm ḳiyâmüy yenżurûn.

Diyanet İşleri

Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. Sonra Sura bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar.

Diyanet Vakfı

Sur'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!

Edip Yüksel

Boruya üflenir üflenmez göklerde ve yerde kim varsa, ALLAH'ın diledikleri hariç kendinden geçip bayılırlar. Sonra ona tekrar üflenir de onlar ayağa kalkıp bakışırlar

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve sûra üflenmiştir. Göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır. Ancak Allah'ın dilediği müstesna. Sonra ona bir daha üflenmiştir. Bu defa da hep onlar kalkmışlar bakıyorlardır.

Öztürk

Sûra üflenmiştir; Allah'ın dilediği kimseler dışında göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yere yıkılmıştır. Sonra sûra bir daha üflenmiştir. İşte hepsi ayağa kalkmış bakıyorlar.

Suat Yıldırım

Sûra üflenir; Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde kim varsa çarpılıp cansız yere düşer. Sonra ona bir daha üflenir: Bir de bakarsın bütün insanlar, kabirlerinden ayağa kalkmış, etrafa bakınıp duruyorlar! [79,13-14; 17,52; 30,25]

Süleyman Ateş

Sur'a üflenmiş, göklerde ve yerde olanlar (korkudan) bayılmışlar, ancak Allah'ın dilediği sarsılmamıştır. Sonra ona bir daha üflenmiştir, birden onlar kalkmış, bakıyorlardır.

وَأَشْرَقَتِ ٱلْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ ٱلْكِتَٰبُ وَجِا۟ىٓءَ بِٱلنَّبِيِّۦنَ وَٱلشُّهَدَآءِ وَقُضِىَ بَيْنَهُم بِٱلْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿٦٩﴾

Ve ışıklanmıştır yeryüzü, Rabbinin nuruyla ve yaptıklarının yazıldığı kitap, ellerine verilmiştir ve peygamberlerle tanıklar, getirilmiştir ve aralarında, gerçek bir hükümle hükmedilmiştir ve onlara zulmedilmemiştir.

Alİ Bulaç

Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar.

Çeviriyazı

veeşraḳati-l'arḍu binûri rabbihâ vevuḍi`a-lkitâbü vecîe binnebiyyîne veşşühedâi veḳuḍiye beynehüm bilḥaḳḳi vehüm lâ yużlemûn.

Diyanet İşleri

Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır, kitap açılır, peygamberler ve şahidler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm verilir.

Diyanet Vakfı

Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.

Edip Yüksel

Yer, Rabbinin ışığıyla parlar. Kitap konur. Peygamberler ve tanıklar getirilir. Aralarında gerçeğe göre hüküm verilir ve onlara zulmedilmez

Elmalılı Hamdi Yazır

Yer, Rabbinin nuru ile parlamıştır. Kitap konmuş, peygamberler ve şahitler getirilmiş ve aralarında hak ile hüküm verilmektedir. Hem onlara hiç haksızlık yapılmaz.

Öztürk

Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.

Suat Yıldırım

Mahşer yeri Rabbinin nûru ile ışıl ışıl aydınlanır. Amel defterleri, ortaya konur, derken... peygamberler ve şahitler getirilir. Haklarında tam adaletle hükmedilir ve onlara asla haksızlık yapılmaz. [21,47; 4,40]

Süleyman Ateş

Yer, Rabbinin nuru ile parlamış, Kitap (ortaya) konmuş, peygamberler ve şahidler getirilmiş ve aralarında adaletle hükmedilmiştir. Onlara asla haksızlık edilmez

وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍۢ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ ﴿٧٠﴾

Ve herkese, ne yaptıysa karşılığı, ödenmiştir ve o, ne yaptıklarını daha iyi bilir.

Alİ Bulaç

Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilendir.

Çeviriyazı

vevuffiyet küllü nefsim mâ `amilet vehüve a`lemü bimâ yef`alûn.

Diyanet İşleri

Her kişiye işlediği ödenir. Esasen Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir.

Diyanet Vakfı

Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.

Edip Yüksel

Her kişiye yaptığının karşılığı tam olarak verilir. O, onların yapmış olduğu her şeyi en iyi bilendir

Elmalılı Hamdi Yazır

Herkese ne amel yaptıysa karşılığı tam olarak ödenmiştir. O (Allah), onların yaptıklarını en iyi şekilde bilmektedir.

Öztürk

Herkesin yapıp ettiğinin karşılığı tam verilir. O, onların neler yaptıklarını daha iyi bilmektedir.

Suat Yıldırım

Herkese, yaptığının karşılığı tam tamına ödenir. Zaten Allah, onların yaptıklarını pek iyi bilmektedir.

Süleyman Ateş

Herkese yaptığının karşılığı tam verilmiştir. O, onların ne yaptıklarını en iyi bilendir.

وَسِيقَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ إِلَىٰ جَهَنَّمَ زُمَرًا ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَآ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌۭ مِّنكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ ءَايَٰتِ رَبِّكُمْ وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَآءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا ۚ قَالُوا۟ بَلَىٰ وَلَٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ ٱلْعَذَابِ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ ﴿٧١﴾

Ve kafir olanlar, bölükbölük cehenneme sürülmüştür, oraya geldikleri zaman kapıları açılmıştır da bekçileri, onlara, sizin içinizden, Rabbinizin ayetlerini okuyan ve sizi, bugüne kavuşacağınızı söyleyerek korkutan peygamberler gelmedi mi size derler. Onlar da evet derler ve fakat azap hükmü, hak olmuştur kafirlere.

Alİ Bulaç

İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: \"Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?\" Onlar: \"Evet.\" dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu.

Çeviriyazı

vesîḳa-lleẕîne keferû ilâ cehenneme zümerâ. ḥattâ iẕâ câûhâ fütiḥat ebvâbühâ veḳâle lehüm ḫazenetühâ elem ye'tiküm rusülüm minküm yetlûne `aleyküm âyâti rabbiküm veyünẕirûneküm liḳâe yevmiküm hâẕâ. ḳâlû belâ velâkin ḥaḳḳat kelimetü-l`aẕâbi `ale-lkâfirîn.

Diyanet İşleri

İnkar edenler, bölük bölük cehenneme sürülür. Oraya vardıklarında kapıları açılır; bekçileri onlara: \"Size içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi\" derler. \"Evet geldi\" derler. Lakin azap sözü inkarcıların aleyhine gerçekleşir.

Diyanet Vakfı

O küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. \"Evet geldi\" derler ama, azap sözü kafirlerin üzerine hak olmuştur.

Edip Yüksel

İnkar edenler yığınlar halinde cehenneme götürülürler. Oraya vardıklarında onun kapıları açılır ve bekçileri onlara, \"Size, Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bu gününüzle karşılaşacağınız konusunda sizi uyaran sizden elçiler gelmemiş miydi?\" derler. \"Evet. Ancak 'ceza' sözü inkarcılar hakkında gerçekleşmiştir,\" diye karşılık verirler

Elmalılı Hamdi Yazır

İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sevkedilmektedir. Nihayet oraya vardıklarında kapıları açılır ve bekçileri onlara: \"İçinizden size Rabbinizin âyetlerini okuyan, bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?\" derler. Onlar da: \"Evet geldi\" derler. Fakat kâfirler üzerine azab kelimesi hak oldu.

Öztürk

İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Oraya geldiklerinde onun kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: \"Size, içinizden resuller gelmedi mi ki, Rabbinizin ayetlerini karşınızda okusunlar ve sizi şu gününüze kavuşmanız hususunda uyarsınlar?\" Onlar: \"Evet, derler, geldi ama inkârcılar hakkında azap hükmü hak oldu.\"

Suat Yıldırım

Kâfirler bölük bölük cehenneme sürülür. Nihayet oraya varıp da kapılar açılınca cehennem bekçileri onlara şöyle sorar:“Size Rabbinizin âyetlerini okuyan ve Allah'ın huzuruna çıkacağınız bu günü bildirerek,sizi uyaran peygamberleriniz gelmedi mi?”“Evet geldiler.” derler, “fakat kâfirler hakkında azap hükmü kesinleşti, şimdi ne desek boş!” [52,13; 19,85-86; 17,97; 67,8-10]

Süleyman Ateş

Nankörler, bölük bölük cehenneme sürülmüşlerdir. Oraya geldikleri zaman, kapıları açılan cehennemin bekçileri onlara şöyle demiştir: \"Kendi aranızdan, Rabbinizin ayetlerini size okuyan ve sizi bu gününüzle karşılaşacağınız hakkında uyaran elçiler gelmedi mi?\" \"Evet geldi, demişlerdir; ama kafirlere azab sözü hak olmuştur (kafirler azab hükmünü giymeyi hak etmişlerdir).\"

قِيلَ ٱدْخُلُوٓا۟ أَبْوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۖ فَبِئْسَ مَثْوَى ٱلْمُتَكَبِّرِينَ ﴿٧٢﴾

Girin denilir cehennem kapılarından, ebedi kalırsınız orada; ululananların ne de kötüdür yurtları.

Alİ Bulaç

Dediler ki: \"İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür.\"

Çeviriyazı

ḳîle-dḫulû ebvâbe cehenneme ḫâlidîne fîhâ. febi'se meŝve-lmütekebbirîn.

Diyanet İşleri

Onlara: \"Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin; böbürlenenlerin durağı ne kötüdür!\" denir.

Diyanet Vakfı

Onlara: İçinde ebedi kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü! denilir.

Edip Yüksel

\"Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların sonu ne de kötüymüş!\" denir

Elmalılı Hamdi Yazır

(Onlara): \"Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından\" denir. Bak, büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!

Öztürk

Şöyle denilir: \"Girin cehennemin kapılarından! Orada uzun süre kalacaksınız. Büyüklük taslayanların barınağı ne de kötüymüş!\"

Suat Yıldırım

“Cehennemin kapılarından orada ebedi kalmak üzere, girin!”Allah'a karşı büyüklük taslayanların kalacakları yer, ne fena bir yer!” denilir.

Süleyman Ateş

O halde içinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin yeri ne kötüymüş! denilmiştir.

وَسِيقَ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ رَبَّهُمْ إِلَى ٱلْجَنَّةِ زُمَرًا ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَٰمٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَٱدْخُلُوهَا خَٰلِدِينَ ﴿٧٣﴾

Ve Rablerinden çekinenler de bölükbölük cennete sürülmüştür, oraya geldikleri zaman kapıları açılmıştır da bekçileri, esenlik size, tertemiz oldunuz, artık girin ebedi olarak derler.

Alİ Bulaç

Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: \"Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.\"

Çeviriyazı

vesîḳa-lleẕîne-tteḳav rabbehüm ile-lcenneti zümerâ. ḥattâ iẕâ câûhâ vefütiḥat ebvâbühâ veḳâle lehüm ḫazenetühâ selâmün `aleyküm ṭibtüm fedḫulûhâ ḫâlidîn.

Diyanet İşleri

Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara: \"Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin\" derler.

Diyanet Vakfı

Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya, derler.

Edip Yüksel

Rablerini sayıp dinleyenler ise yığınlar halinde cennete götürülürler. Oraya vardıklarında onun kapıları açılır ve bekçileri onlara, \"Size barış olsun; kazandınız. Haydi temelli kalmak üzere oraya giriniz,\" derler

Elmalılı Hamdi Yazır

Rablerinden korkanlar da bölük bölük cennete sevk edilmektedir. Nihayet oraya vardıkları zaman kapıları açılır ve bekçileri onlara: \"Selâm sizlere, ne hoşsunuz! Ebedî olarak içinde kalmak üzere haydi girin oraya!\" derler.

Öztürk

Rablerinden sakınanlar da bölükler halinde cennete sevk edilirler. Oraya geldiklerinde, cennet kapıları da kendilerine açıldığında, oranın bekçileri onlara şöyle derler: \"Selam size! Tertemizsiniz. Hadi girin şuraya, sürekli kalıcılar olarak!\"

Suat Yıldırım

Rab'lerine karşı gelmekten sakınanlar ise bölük bölük cennete sevkolunurlar.Nihayet oraya varıp da kapıları açılınca cennet bekçileri “Selâm olsun sizlere, ne mutlu size! Haydi, ebediyyen kalmak üzere, giriniz oraya!” derler.

Süleyman Ateş

Rablerinin (azabından) korunanlar da bölük bölük cennete sevk edilmişlerdir. Kapıları daha önce açılmış bulunan cennete vardıklarında onun bekçileri onlara: \"Selam size, (ne) hoşsunuz, ebedi kalmak üzere buraya girin!\" demişlerdir.

وَقَالُوا۟ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى صَدَقَنَا وَعْدَهُۥ وَأَوْرَثَنَا ٱلْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ ٱلْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَآءُ ۖ فَنِعْمَ أَجْرُ ٱلْعَٰمِلِينَ ﴿٧٤﴾

Onlar da hamd Allah'a ki derler, bize vaadettiğini gerçekleştirdi ve cennetten, dilediğimiz yerde konaklamamız için bu yeri miras verdi bize; ne de güzeldir iyi işlerde bulunanların mükafatı.

Alİ Bulaç

(Onlar da) Dediler ki: \"Bize olan va’dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.

Çeviriyazı

veḳâlü-lḥamdü lillâhi-lleẕî ṣadeḳanâ va`dehû veevraŝene-l'arḍa netebevveü mine-lcenneti ḥayŝü neşâ'. feni`me ecru-l`âmilîn.

Diyanet İşleri

Onlar: \"Bize verdiği sözde duran ve bizi bu yere varis kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Yararlı iş işleyenlerin ecri ne güzelmiş!\" derler.

Diyanet Vakfı

Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna varis kılan Allah'a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükafatı ne güzelmiş! derler.

Edip Yüksel

\"Bize verdiği sözü gerçekleştiren, yeri bize miras bırakan ve cennette dilediğimiz yerde oturmamızı sağlayan ALLAH'a övgüler olsun,\" derler. Çalışanların ücreti ne de güzelmiş!

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar da: \"Hamdolsun o Allah'a ki, bize vaadini doğru çıkardı ve bizi cennet arzına varis kıldı. Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz\" derler. Bak ne güzeldir mükafatı o iyi amel işleyenlerin!

Öztürk

Onlar da şöyle derler: \"Hamt olsun o Allah' a ki bize vaadini yerine getirdi, bizi yeryüzüne mirasçılar yaptı. İşte, cennetten istediğimiz yerde konaklıyoruz. İş yapıp değer üretenlerin ödülü ne de güzelmiş!\"

Suat Yıldırım

Onlar şöyle karşılık verirler: “Hamd-ü senalar olsun o Allah'a ki sözünde durdu ve dilediğimiz yerinde oturacağımız şekilde bizi cennete yerleştirdi. Çalışanların mükafatları ne güzelmiş! [3,194; 7,43; 35,34-35; 21,105]

Süleyman Ateş

(Cennettekiler de:) \"Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna varis kılan Allah'a hamdolsun. (Allah için) çalışanların ücreti ne güzeldir!\" demişlerdir.

وَتَرَى ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ حَآفِّينَ مِنْ حَوْلِ ٱلْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ ۖ وَقُضِىَ بَيْنَهُم بِٱلْحَقِّ وَقِيلَ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٧٥﴾

Ve görürsün ki, melekler, Rablerine hamd ederek onu tenzih edip arşın çevresinde dönmedeler ve aralarında gerçek bir adaletle hükmedilmiştir ve denilmiştir ki: Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a.

Alİ Bulaç

Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: \"Alemlerin Rabbine hamd olsun\" denilmiştir.

Çeviriyazı

vetera-lmelâikete ḥâffîne min ḥavli-l`arşi yüsebbiḥûne biḥamdi rabbihim. veḳuḍiye beynehüm bilḥaḳḳi veḳîle-lḥamdü lillâhi rabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Melekleri, arşın etrafını çevirmiş oldukları halde, Rablerini hamd ile överken görürsün. Artık insanların aralarında adaletle hüküm olunmuştur. \"Övgü, Alemlerin Rabbi olan Allah içindir\" denir.

Diyanet Vakfı

Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve \"alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun\" denilmiştir.

Edip Yüksel

Melekleri, yönetim merkezinin etrafını çevirmiş halde Rab'lerini överek yüceltirken görürsün. Aralarında gerçeğe göre hüküm verilmiştir ve \"Evrenin Rabbi ALLAH'a övgüler olsun,\" denir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Meleklerin de arşın etrafını kuşatarak, Rablerine hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Artık halk arasında hak ile hüküm icra edilip \"âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun\" denilmektedir.

Öztürk

Melekleri de arşın çevresini kuşatarak Rablerinin hamdiyle tespih eder halde görürsün. Aralarında hakla hüküm verilmiştir. Nihayet şöyle denir: \"Hamt âlemlerin Rabbi'ne özgüdür!

Suat Yıldırım

Sen o gün melekleri de Arş'ın etrafını çevrelemiş Rablerine zikir, tenzih ve hamd eden vaziyette görürsün.Derken, aralarında adaletle hükmolunur ve “Hamd-ü senalar Rabbülâlemin olan Allah’a mahsustur.” diye bitirilir. [40,7] {KM, Vahiy 5,11; 7,11}

Süleyman Ateş

Meleklerin de Arşın çevresinde dönerek Rablerini övgü ile andıklarını görürsün. İnsanlar arasında hak ile hükmedilmiş ve: \"Hamd alemlerin Rabbine mahsustur\" denilmiştir.