Main pages

Surah The Hypocrites [Al-Munafiqoon] in Turkish

Surah The Hypocrites [Al-Munafiqoon] Ayah 11 Location Madanah Number 63

إِذَا جَآءَكَ ٱلْمُنَٰفِقُونَ قَالُوا۟ نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُۥ وَٱللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ ٱلْمُنَٰفِقِينَ لَكَٰذِبُونَ ﴿١﴾

Münafıklar, sana gelince, tanıklık ederiz ki dediler, sen, şüphe yok, elbette Allah'ın peygamberisin ve Allah bilir ki şüphe yok, sen, onun peygamberisin ve Allah tanıklık eder ki şüphe yok, münafıklar, elbette yalancılardır.

Alİ Bulaç

Münafıklar sana geldikleri zaman: \"Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin\" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.

Çeviriyazı

iẕâ câeke-lmünâfiḳûne ḳâlû neşhedü inneke lerasûlü-llâh. vellâhü ya`lemü inneke lerasûlüh. vellâhü yeşhedü inne-lmünâfiḳîne lekâẕibûn.

Diyanet İşleri

İkiyüzlüler sana gelince: \"Senin şüphesiz Allah'ın Peygamberi olduğuna şehadet ederiz\" derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir; bunun yanında Allah, ikiyüzlülerin yalancı olduklarını da bilir.

Diyanet Vakfı

Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah'ın Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki sen elbette, O'nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.

Edip Yüksel

İkiyüzlüler sana geldiklerinde, \"Senin ALLAH elçisi olduğuna şehadet ederiz,\" derler. ALLAH senin kendi elçisi olduğunu bilir ve ALLAH ikiyüzlülerin yalan söylediğine de şehadet eder.

Elmalılı Hamdi Yazır

Münafıklar sana geldikleri vakit: \"Şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah'ın elçisisin.\" derler. Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder.

Öztürk

Münafıklar sana geldiklerinde: \"Senin kesinlikle Allah'ın elçisi olduğuna tanıklık ederiz.\" derler. Senin kesinlikle O'nun elçisi olduğunu Allah zaten biliyor. Ve Allah tanıklık eder ki, münafıklar kesinlikle yalancıdırlar.

Suat Yıldırım

Münafıklar sana geldiklerinde: “Biz, senin Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik ederiz.” derler. Allah da senin Kendisinin elçisi olduğunu elbette bilir. Bununla beraber, Allah, onların bunu söylerken yalan söylediklerine, samimî olmadıklarına şahitlik eder.

Süleyman Ateş

Münafıklar sana geldikleri zaman: \"Senin muhakkak Allah'ın elçisi olduğuna tanıklık ederiz\" derler. Senin muhakkak kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına tanıklık eder.

ٱتَّخَذُوٓا۟ أَيْمَٰنَهُمْ جُنَّةًۭ فَصَدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّهُمْ سَآءَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ ﴿٢﴾

Antlarını kalkan edinmişler de halkı, Allah yolundan çıkarmışlardır; şüphe yok ki ne de kötüdür bu yaptıkları şey.

Alİ Bulaç

Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar.

Çeviriyazı

itteḫaẕû eymânehüm cünneten feṣaddû `an sebîli-llâh. innehüm sâe mâ kânû ya`melûn.

Diyanet İşleri

Onlar, yeminlerini kalkan edinerek Allah'ın yolundan alıkoyarlar. İşledikleri işler gerçekten ne kötüdür!

Diyanet Vakfı

Yeminlerini kalkan yapıp Allah yolundan yan çizdiler. Gerçekten onların yaptıkları ne kötüdür!

Edip Yüksel

Onlar, yeminlerini kalkan yapıp ALLAH'ın yolundan saptırmaktadırlar. Yaptıkları ne kötüdür.

Elmalılı Hamdi Yazır

Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın yolundan çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür!

Öztürk

Yeminlerini bir kalkan edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Onların yapmakta oldukları ne kötüdür!

Suat Yıldırım

Onlar yeminlerini kalkan olarak kullanıp insanları Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar. Yaptıkları bu iş ne kötü bir iştir!

Süleyman Ateş

Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yoluna engel oldular. Onların yaptıkları ne kötüdür!

ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ ءَامَنُوا۟ ثُمَّ كَفَرُوا۟ فَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ ﴿٣﴾

Bu da, hiç şüphesiz, inandıklarından, sonra kafir olduklarındandır; derken Allah, gönüllerini mühürlemiştir; gerçekten de onlar, anlamayan bir topluluktur.

Alİ Bulaç

Bu, onların iman etmeleri sonra inkar etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık onlar kavrayamazlar.

Çeviriyazı

ẕâlike biennehüm âmenû ŝümme keferû feṭubi`a `alâ ḳulûbihim fehüm lâ yefḳahûn.

Diyanet İşleri

Bu, önce inanıp sonra inkar etmiş olmalarındandır. Bu yüzden kalbleri mühürlenmiştir; artık anlamazlar.

Diyanet Vakfı

Bunun sebebi, onların önce iman edip sonra inkar etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar.

Edip Yüksel

Çünkü onlar inandıktan sonra inkar ettiler; bu yüzden kalpleri mühürlendi; onlar anlamazlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra inkar ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.

Öztürk

Bu durumun sebebi şudur: Onlar iman ettiler, sonra küfre saptılar da kalpleri üzerine mühür basıldı. Artık onlar incelikleri anlamazlar.

Suat Yıldırım

Çünkü onlar önce inandıklarını iddia ettiler, sonra inkâra gittiler. Bu sebeple kalpleri mühürlendi. Artık onlar hakkı anlamazlar.

Süleyman Ateş

(Bu davranışlarının) Sebebi şudur: İnandılar, sonra inkar ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürlendi, artık onlar anlamazlar.

۞ وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ ۖ وَإِن يَقُولُوا۟ تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ ۖ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌۭ مُّسَنَّدَةٌۭ ۖ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ ۚ هُمُ ٱلْعَدُوُّ فَٱحْذَرْهُمْ ۚ قَٰتَلَهُمُ ٱللَّهُ ۖ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ ﴿٤﴾

Ve onları gördün mü, bedenleri hoşuna gider; ve konuşurlarsa sözlerini dinlersin; sanki onlar, dayanmış kerestelerdir; her bağrışı, kendi aleyhlerine sanırlar; onlar düşmandır, artık sakın onlardan, Allah gebertsin onları, nelere de kapılıyorlar.

Alİ Bulaç

Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.

Çeviriyazı

veiẕâ raeytehüm tü`cibüke ecsâmühüm. veiy yeḳûlû tesma` liḳavlihim. keennehüm ḫuşübüm müsennedeh. yaḥsebûne külle ṣayḥatin `aleyhim. hümü-l`adüvvu faḥẕerhüm. ḳâtelehümü-llâh. ennâ yü'fekûn.

Diyanet İşleri

Onlara baktığın zaman cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin; tıpkı, sıralanmış kof kütük gibidirler; her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar; onlar düşmandır, onlardan çekin; Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar.

Diyanet Vakfı

Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar?

Edip Yüksel

Onları gördüğün zaman, görünüşleri hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar, dikilip dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanarlar; onlar gerçek düşmandır; onlardan sakın. ALLAH onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar!

Elmalılı Hamdi Yazır

Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar?

Öztürk

Onları gördüğünde gövdeleri hoşuna gider. Bir şey konuşsalar sözlerine kulak verirsin. Onlar birbirine dayandırılmış keresteler/Hint kumaşı giydirilmiş kütük parçaları gibidirler. Her bağırtıyı aleyhlerinde zannederler. Düşmandır onlar; sakın onlardan! Allah onları kahretsin! Nasıl da aldatıp döndürülüyorlar!

Suat Yıldırım

Onları gördüğünde kalıpları kıyafetleri senin hoşuna gider, onları beğenirsin. Konuştuklarında sözlerine kulak verirsin. Gerçekte ise onlar, âdeta duvara dayatılan, ruhsuz kütüklere benzerler. İçleri boş, ödlek olduklarından çıkan her sesten pirelenir, her yeni haberi kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah belalarını versin onların! Nasıl da hakikatten vazgeçiriliyorlar. [9,30; 33,19]

Süleyman Ateş

Onları gördüğün zaman cisimleri hoşuna gider (çünkü gösterişli adamlardır,) konuşsalar sözlerini dinlersin, onlar dayatılmış odunlar gibidirler. Her bağırtıyı kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin, nasıl da (haktan) döndürülüyorlar?

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا۟ يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ ٱللَّهِ لَوَّوْا۟ رُءُوسَهُمْ وَرَأَيْتَهُمْ يَصُدُّونَ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ ﴿٥﴾

Ve onlara, gelin de Allah'ın Peygamberi size yarlıganma dilesin denirse başlarını sallarlar alay ederek ve görürsün ki ululuk satarak dönüp gitmedeler.

Alİ Bulaç

Onlara: \"Gelin Allah'ın Resûlü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin,\" denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün.

Çeviriyazı

veiẕâ ḳîle lehüm te`âlev yestagfir leküm rasûlü-llâhi levvev ruûsehüm veraeytehüm yeṣuddûne vehüm müstekbirûn.

Diyanet İşleri

Onlara: \"Gelin de Allah'ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin\" dendiği zaman, başlarını çevirirler; büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.

Diyanet Vakfı

Onlara: Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin, denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların, büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.

Edip Yüksel

Onlara, \"Gelin de ALLAH'ın elçisi sizin için bağışlanma dilesin,\" denildiğinde, başlarını çevirirler; büyüklük taslayarak saptıklarını görürsün.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara: \"Gelin, Allah'ın Resulü sizin için mağfiret dilesin.\" denildiği zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.

Öztürk

Onlara, \"Hadi gelin, Allah resulü sizin için af dilesin!\" dendiğinde kafalarını öteye çevirirler. Ve sen onların böbürlenmiş bir halde dönüp gittiklerini görürsün.

Suat Yıldırım

Onlara: “Gelin, Resulullahın huzuruna varın, sizin için dua etsin, Allah'tan size af dilesin!” denildiğinde, (açıktan bir şey söyleyemediklerinden), kibirlerinden ötürü başlarını sağa sola büker, içten içe homurdanırlar ve onların kibirli bir şekilde yan çizdiklerini görürsün.

Süleyman Ateş

Onlara: \"Gelin, Allah'ın Elçisi sizin için mağfiret dilesin\" dendiği zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.

سَوَآءٌ عَلَيْهِمْ أَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ لَن يَغْفِرَ ٱللَّهُ لَهُمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْفَٰسِقِينَ ﴿٦﴾

Birdir onlara, yarlıganmalarını dilesen de, yahut dilemesen de; Allah kesin olarak yarlıgamaz onları; şüphe yok ki Allah, buyruktan çıkmış topluluğu doğru yola sevketmez.

Alİ Bulaç

Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Allah, onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir. Şüphesiz Allah, fasık bir kavme hidayet vermez.

Çeviriyazı

sevâün `aleyhim estagferte lehüm em lem testagfir lehüm. ley yagfira-llâhü lehüm. inne-llâhe lâ yehdi-lḳavme-lfâsiḳîn.

Diyanet İşleri

Onlar için, bağışlanma dilesen de dilemesen de birdir; Allah onları bağışlamayacaktır. Doğrusu Allah, yoldan çıkmış milleti doğru yola eriştirmez.

Diyanet Vakfı

Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir. Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış topluluğu doğru yola iletmez.

Edip Yüksel

Onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de birdir; ALLAH onları bağışlamıyacaktır. ALLAH yoldan çıkmış topluluğu doğruya ulaştırmaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış bir toplumu yola iletmez.

Öztürk

Sen onlar için ha af dilemişsin ha dilememişsin. Aleyhlerindeki sonuç aynı kalacaktır. Allah onları asla affetmeyecektir. Çünkü Allah, sapıklar topluluğunu doğruya ve güzele iletmez.

Suat Yıldırım

Ha mağfiret diledin, ha dilemedin, onlara göre birdir. Allah onları asla affetmeyecektir. Çünkü Allah, fâsıklığı tabiat haline getirenleri hidâyet etmez, emellerine ulaştırmaz. [9,80]

Süleyman Ateş

Onlar için mağfiret dilesen de, mağfiret dilemesen de onlar için birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkan topluluğu yola iletmez.

هُمُ ٱلَّذِينَ يَقُولُونَ لَا تُنفِقُوا۟ عَلَىٰ مَنْ عِندَ رَسُولِ ٱللَّهِ حَتَّىٰ يَنفَضُّوا۟ ۗ وَلِلَّهِ خَزَآئِنُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَلَٰكِنَّ ٱلْمُنَٰفِقِينَ لَا يَفْقَهُونَ ﴿٧﴾

Onlar, öyle kişilerdir ki Allah'ın Peygamberinin yanında olanlara bir şey vermeyin de derler, sonunda dağılıp gitsinler ve Allah'ındır hazineleri göklerin ve yeryüzünün ve fakat münafıklar, anlamazlar.

Alİ Bulaç

Onlar ki: \"Allah'ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler,\" derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.

Çeviriyazı

hümü-lleẕîne yeḳûlûne lâ tünfiḳû `alâ men `inde rasûli-llâhi ḥattâ yenfeḍḍû. velillâhi ḫazâinü-ssemâvâti vel'arḍi velâkinne-lmünâfiḳîne lâ yefḳahûn.

Diyanet İşleri

Bunlar: \"Allah'ın Peygamberinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin de dağılıp gitsinler\" diyen kimselerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği anlamazlar.

Diyanet Vakfı

Onlar: Allah'ın elçisinin yanında bulunanlar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar.

Edip Yüksel

Onlar, \"ALLAH''ın elçisinin yanında bulunanlara yardım etmeyin ki dağılıp gitsinler,\" diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri ALLAH'a aittir; ama ikiyüzlüler kavrayamazlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar öyle kimselerdir ki: \"Allah'ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler.\" diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.

Öztürk

Onlar: \"Allah resulünün yanındakilere infak edip bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!\" diyen kişilerdir. Oysaki göklerin ve yerin hazineleri, Allah'ın tekelindedir. Ama münafıklar bunu anlamazlar.

Suat Yıldırım

Onlar: “Resulullahın etrafındaki fakirlere infak etmeyin, destek olmayın ki dağılsınlar!” diyen bedbahtlardır. Halbuki göklerin ve yerin bütün hazineleri Allah'ındır, lâkin münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar.

Süleyman Ateş

Onlar öyle kimselerdir ki: \"Allah'ın Elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler\" diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.

يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَآ إِلَى ٱلْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ ٱلْأَعَزُّ مِنْهَا ٱلْأَذَلَّ ۚ وَلِلَّهِ ٱلْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِۦ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَٰكِنَّ ٱلْمُنَٰفِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٨﴾

Derler ki: Medine'ye dönünce andolsun ki üstün olan, elbette aşağılık kişiyi çıkarır oradan ve Allah'ındır üstünlük ve Peygamberinin ve inananların ve fakat münafıklar, bilmezler.

Alİ Bulaç

Derler ki, \"Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır.\" Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü’nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.

Çeviriyazı

yeḳûlûne leir raca`nâ ile-lmedîneti leyuḫricenne-l'e`azzü minhe-l'eẕell. velillâhi-l`izzetü velirasûlihî velilmü'minîne velâkinne-lmünâfiḳîne lâ ya`lemûn.

Diyanet İşleri

\"Eğer bu savaşdan Medine'ye dönersek, şerefli kimseler alçakları and olsun ki, oradan çıkaracaktır\" diyorlardı. Oysa, şeref Allah'ın, Peygamberinin ve inananlarındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği bilmezler.

Diyanet Vakfı

Onlar: Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır, diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.

Edip Yüksel

\"Kente dönersek, üstün olanlar alçakları çıkaracaktır,\" diyorlar. Oysa üstünlük ALLAH'a, elçisine ve inananlara aittir. Ne var ki ikiyüzlüler bilmezler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Diyorlar ki: \"Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.\" Üstünlük, ancak Allah'a, O'nun elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.

Öztürk

Şöyle derler: \"Eğer Medine'ye dönersek, yemin olsun ki, itibarlı ve baskın olan, ezik ve zayıf olanı oradan çıkaracaktır!\" Güç ve itibar Allah'a, onun resulüne ve iman sahiplerine özgüdür. Ama münafıklar bunu bilmezler.

Suat Yıldırım

Hem derler ki: “Medineye bir dönelim; göreceksiniz aziz olan, zelil olanı oradan dışarı atacaktır.” Heyhat! İzzet, Allah'ın, Resulünün ve müminlerindir. Ne var ki münafıklar bunu bilmezler.

Süleyman Ateş

Diyorlar ki: \"Andolsun, eğer Medine'ye dönersek üstün olan, alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.\" Üstünlük, ancak Allah'a, Elçisine ve mü'minlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَٰلُكُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُكُمْ عَن ذِكْرِ ٱللَّهِ ۚ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ ﴿٩﴾

Ey inananlar, sizi alıkoymasın mallarınız ve evlatlarınız, Allah'ı anmadan ve kim, bunu yaparsa artık onlardır ziyana uğrıyanların ta kendileri.

Alİ Bulaç

Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah'ı zikretmekten 'tutkuya kaptırarak-alıkoymasın'; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

Çeviriyazı

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû lâ tülhiküm emvâlüküm velâ evlâdüküm `an ẕikri-llâh. vemey yef`al ẕâlike feülâike hümü-lḫâsirûn.

Diyanet İşleri

Ey inananlar! Sizi, mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın; böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır.

Diyanet Vakfı

Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.

Edip Yüksel

Ey inananlar, paralarınız ve çocuklarınız sizi ALLAH'ı anmaktan alıkoymasın. Böyle davrananlar kaybedenlerdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.

Öztürk

Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız, sizi, Allah'ı anmaktan/Allah'ın zikri olan Kur'an'dan alıkoymasın! Böyle bir şey yapanlar, hüsrana uğramışların ta kendileridir.

Suat Yıldırım

Ey iman edenler! Ne mallarınız, ne evlatlarınız sizi Allah'ı zikretmekten alıkoymasın! Bilin ki böyle yapanlar, en büyük kayba uğrarlar.

Süleyman Ateş

Ey inananlar, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.

وَأَنفِقُوا۟ مِن مَّا رَزَقْنَٰكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِىَ أَحَدَكُمُ ٱلْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَآ أَخَّرْتَنِىٓ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ قَرِيبٍۢ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ﴿١٠﴾

Ve birinize ölüm gelip çatmadan ve derken o da Rabbim, beni yakın bir zamanadek öldürmeyip bıraksaydın da ben de sadaka vermeye çalışsaydım ve temiz kullardan olsaydım demeden önce sizi rızıklandırdığımız şeylerden harcayın.

Alİ Bulaç

Sizden birinize ölüm gelip de: \"Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam\" demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.

Çeviriyazı

veenfiḳû mimmâ razaḳnâküm min ḳabli ey ye'tiye eḥadekümü-lmevtü feyeḳûle rabbi levlâ eḫḫartenî ilâ ecelin ḳarîbin feeṣṣaddeḳa veeküm mine-ṣṣâliḥîn.

Diyanet İşleri

Birine ölüm gelip de: \"Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar ertelesen de, sadaka versem, iyilerden olsam\" diyeceği zaman gelmezden önce, size verdiğimiz rızıklardan sarfedin.

Diyanet Vakfı

Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.

Edip Yüksel

Size ölüm gelip de, \"Rabbim keşke beni kısa bir süre için ertelesen de, yoksullara yardım ederek erdemlilerden olsam,\" demeden önce verdiğimiz rızıklardan yardım için veriniz

Elmalılı Hamdi Yazır

Birinize ölüm gelip de: \"Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!\" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah) için harcayın.

Öztürk

Sizden birine ölüm gelip de, \"Ey Rabbim, yakın bir süreye kadar beni geciktirseydin de içtenliğimi belgelemek için birşeyler vererek iyilik ve barış sevenler olsaydım!\" demesinden önce, size rızık olarak verdiklerimizden dağıtın.

Suat Yıldırım

Sizden birinize ölüm gelip çatmadan önce, size nasib ettiğimiz imkânlardan Allah yolunda harcayın! Ölüm gelip çatınca: “Ya Rabbî, az mühlet ver bana, bak nasıl hayırlar yapacağım, tam takvâ ehlinden olacağım!” diyecek olsa da, Allah vâdesi gelen hiçbir kimsenin ecelini ertelemez. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır. [14,44; 23,99-100]

Süleyman Ateş

Biriniz kendisine ölüm gelip de: \"Rabbim beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!\" demeden önce, size verdiğimiz rızıktan sadaka verin.

وَلَن يُؤَخِّرَ ٱللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَآءَ أَجَلُهَا ۚ وَٱللَّهُ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١١﴾

Ve Allah, mukadder zamanı geldi mi hiç kimseyi geri bırakmaz kesin olarak ve Allah, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır.

Alİ Bulaç

Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Çeviriyazı

veley yü'eḫḫira-llâhü nefsen iẕâ câe ecelühâ. vellâhü ḫabîrum bimâ ta`melûn.

Diyanet İşleri

Bir canın eceli gelip çatınca, Allah onu asla geri bırakmaz; Allah, işlediklerinizden haberdardır.

Diyanet Vakfı

Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Edip Yüksel

ALLAH süresi geldiği zaman hiçbir canı ertelemez. ALLAH yaptıklarınızdan Haberdardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah süresi geldiği zaman hiç bir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Öztürk

Allah, süresi gelmiş olan bir canı geriye asla bırakmaz! Ve Allah, yapıp etmekte olduklarınızı çok iyi haber almaktadır.

Suat Yıldırım

Sizden birinize ölüm gelip çatmadan önce, size nasib ettiğimiz imkânlardan Allah yolunda harcayın! Ölüm gelip çatınca: “Ya Rabbî, az mühlet ver bana, bak nasıl hayırlar yapacağım, tam takvâ ehlinden olacağım!” diyecek olsa da, Allah vâdesi gelen hiçbir kimsenin ecelini ertelemez. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır. [14,44; 23,99-100]

Süleyman Ateş

Allah, süresi dolan hiçbir canı ertelemez. Allah, yaptıklarınızı haber alandır.