Main pages

Surah Nooh [Nooh] in Turkish

Surah Nooh [Nooh] Ayah 28 Location Maccah Number 71

إِنَّآ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِۦٓ أَنْ أَنذِرْ قَوْمَكَ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۭ ﴿١﴾

Şüphe yok ki biz, onlara elemli bir azap gelmeden korkut kavmini diye göndermiştik Nuh'u, kavmine.

Alİ Bulaç

Şüphesiz, Biz Nuh'u; \"Kavmini, onlara acı bir azap gelmeden evvel uyar\" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.

Çeviriyazı

innâ erselnâ nûḥan ilâ ḳavmihî en enẕir ḳavmeke min ḳabli ey ye'tiyehüm `aẕâbün elîm.

Diyanet İşleri

\"Milletine can yakıcı bir azap gelmezden önce onları uyar\" diye Nuh'u milletine gönderdik.

Diyanet Vakfı

Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik.

Edip Yüksel

\"Kendilerine acı azap gelmezden önce halkını uyar,\" diye Nuh'u halkına gönderdik.

Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten biz Nûh'u kavmine gönderdik, \"kavmine acı bir azap gelmezden önce onları uyar\" diye.

Öztürk

Biz, Nûh'u, \"Toplumunu, kendilerine korkunç bir azap gelmeden önce uyar!\" diye kavmine gönderdik.

Suat Yıldırım

Biz Nûh'u kendi milletine peygamber olarak gönderip:“Gayet acı bir azap başlarına gelip çatmadan önce halkını uyar!” dedik.

Süleyman Ateş

Biz Nuh'u kavmine gönderdik: \"Onlara acı bir azab gelmezden önce kavmini uyar,\" diye.

قَالَ يَٰقَوْمِ إِنِّى لَكُمْ نَذِيرٌۭ مُّبِينٌ ﴿٢﴾

Demişti ki: Ey kavmin, ben, sizi apaçık bir korkutucuyum.

Alİ Bulaç

O da dedi ki: \"Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım.\"

Çeviriyazı

ḳâle yâ ḳavmi innî leküm neẕîrum mübîn.

Diyanet İşleri

O da şöyle söyledi: \"Ey Milletim! Şüphesiz ben, size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.\"

Diyanet Vakfı

\"Ey kavmim dedi, ben sizin için açık bir uyarıcıyım\"

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Ey halkım, ben size apaçık bir uyarıcıyım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki, \"ey kavmim! Gerçekten ben size açık bir uyarıcıyım\".

Öztürk

O dedi ki: \"Ey toplumum! Hiç kuşkunuz olmasın, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.\"

Suat Yıldırım

O da: “Ey benim milletim! Ben size gönderilen kesin bir uyarıcıyım. Şöyle ki: Yalnız Allah'a ibadet edin, O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki: Sizin günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir vakte, yani ölüm anına kadar azap çektirmeksizin hayatta bıraksın.Çünkü Allah’ın takdir ettiği vâde gelince, asla ertelenmez. Keşke bunu bir bilseniz!

Süleyman Ateş

Ey kavmim, dedi, ben sizin için açık bir uyarıcıyım.

أَنِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ وَٱتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ ﴿٣﴾

Gayrı kulluk edin Allah'a ve çekinin ondan ve itaat edin bana da.

Alİ Bulaç

\"Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun ve bana itaat edin.\"

Çeviriyazı

eni-`büdü-llâhe vetteḳûhü veeṭî`ûn.

Diyanet İşleri

\"Allah'a kulluk edin; O'ndan sakının ve bana itaat edin ki Allah günahlarınızı size bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin; doğrusu Allah'ın belirttiği süre gelince geri bırakılamaz; keşke bilseniz!\"

Diyanet Vakfı

\"Allah'a kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.\"

Edip Yüksel

\"ALLAH'a kulluk edin, O'nu sayın ve beni izleyin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Şöyle ki, \"Allah'a kulluk edin, ondan korkun ve bana itaat edin.\"

Öztürk

\"O halde, Allah'a ibadet edin! O'ndan korkun! Ve bana itaat edin ki,

Suat Yıldırım

O da: “Ey benim milletim! Ben size gönderilen kesin bir uyarıcıyım. Şöyle ki: Yalnız Allah'a ibadet edin, O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki: Sizin günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir vakte, yani ölüm anına kadar azap çektirmeksizin hayatta bıraksın.Çünkü Allah’ın takdir ettiği vâde gelince, asla ertelenmez. Keşke bunu bir bilseniz!

Süleyman Ateş

Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun, bana da ita'at edin.

يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّى ۚ إِنَّ أَجَلَ ٱللَّهِ إِذَا جَآءَ لَا يُؤَخَّرُ ۖ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٤﴾

Suçlarınızı yarlıgasın ve sizi, muayyen bir vaktedek geciktirsin. Şüphe yok ki Allah'ın takdir ettiği vakit geldi mi gecikmesine imkan yoktur eğer biliyorsanız.

Alİ Bulaç

\"Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allah'ın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız.\"

Çeviriyazı

yagfir leküm min ẕünûbiküm veyüeḫḫirküm ilâ ecelim müsemmâ. inne ecele-llâhi iẕâ câe lâ yü'eḫḫar. lev küntüm ta`lemûn.

Diyanet İşleri

\"Allah'a kulluk edin; O'ndan sakının ve bana itaat edin ki Allah günahlarınızı size bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin; doğrusu Allah'ın belirttiği süre gelince geri bırakılamaz; keşke bilseniz!\"

Diyanet Vakfı

\"Ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın)\" Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vade gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!\"

Edip Yüksel

\"Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz, ALLAH'ın verdiği süre gelince ertelenmez; bir bilseydiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz Allah'ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz..\" (inanırdınız).

Öztürk

Allah, günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir süreye kadar ertelesin. Çünkü Allah'ın eceli geldiğinde ertelenmez. Bir bilebilseydiniz!\"

Suat Yıldırım

O da: “Ey benim milletim! Ben size gönderilen kesin bir uyarıcıyım. Şöyle ki: Yalnız Allah'a ibadet edin, O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki: Sizin günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir vakte, yani ölüm anına kadar azap çektirmeksizin hayatta bıraksın.Çünkü Allah’ın takdir ettiği vâde gelince, asla ertelenmez. Keşke bunu bir bilseniz!

Süleyman Ateş

Ki (Allah) günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Zira Allah'ın süresi geldiği zaman ertelenmez. Bilir(kişiler) olsaydınız (bunu anlardınız).

قَالَ رَبِّ إِنِّى دَعَوْتُ قَوْمِى لَيْلًۭا وَنَهَارًۭا ﴿٥﴾

Rabbim demişti, ben kavmimi gece ve gündüz çağırdım.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum.\"

Çeviriyazı

ḳâle rabbi innî de`avtü ḳavmî leylev venehârâ.

Diyanet İşleri

Nuh dedi ki: \"Rabbim! Doğrusu ben, milletimi gece gündüz çağırdım.\"

Diyanet Vakfı

(Sonra Nuh:) Rabbim! dedi, doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim;

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Rabbim, ben halkımı gece gündüz çağırdım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Nûh dedi ki: \"Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim.\"

Öztürk

Nûh şöyle yakardı: \"Ey Rabbim! Ben toplumuma gece ve gündüz çağrıda bulundum.\"

Suat Yıldırım

“Ya Rabbî, dedi Nûh, ben milletimi gece gündüz dine dâvet ettim. Ama benim dâvetim, onların sadece daha çok uzaklaşmalarına yol açtı.”

Süleyman Ateş

(Nuh:) \"Rabbim, dedi, ben kavmimi gece gündüz da'vet ettim.\"

فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَآءِىٓ إِلَّا فِرَارًۭا ﴿٦﴾

Benim çağırmam, ancak onların kaçmasını arttırdı.

Alİ Bulaç

\"Fakat davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı.\"

Çeviriyazı

felem yezidhüm dü`âî illâ firârâ.

Diyanet İşleri

\"Fakat benim çağırmam, sadece benden uzaklıklarını artırdı.\"

Diyanet Vakfı

Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı.

Edip Yüksel

\"Ne var ki, çağrım onların kaçışını arttırmaktan başka şeye yaramadı.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı.\"

Öztürk

\"Fakat çağrım, onların kaçışlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı.\"

Suat Yıldırım

“Ya Rabbî, dedi Nûh, ben milletimi gece gündüz dine dâvet ettim. Ama benim dâvetim, onların sadece daha çok uzaklaşmalarına yol açtı.”

Süleyman Ateş

Benim da'vetim, onlara kaçışlarını artırmaktan başka bir katkıda bulunmadı.

وَإِنِّى كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوٓا۟ أَصَٰبِعَهُمْ فِىٓ ءَاذَانِهِمْ وَٱسْتَغْشَوْا۟ ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا۟ وَٱسْتَكْبَرُوا۟ ٱسْتِكْبَارًۭا ﴿٧﴾

Ve gerçekten de ben, onları, sen yarlıgayasın, suçlarını örtesin diye ne vakit çağırdıysam parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar ve elbiselerine büründüler ve ısrar ettiler ve ululandıkça ululanmaya kalkıştılar.

Alİ Bulaç

\"Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.'

Çeviriyazı

veinnî küllemâ de`avtühüm litagfira lehüm ce`alû eṣâbi`ahüm fî âẕânihim vestagşev ŝiyâbehüm veeṣarru vestekberü-stikbârâ.

Diyanet İşleri

\"Doğrusu ben Senin onları bağışlaman için kendilerini her çağırışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler.\"

Diyanet Vakfı

Gerçekten de, (imana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.

Edip Yüksel

\"Her ne zaman senin onları bağışlaman için onları çağırdıysam parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerini başlarına örttüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler.\"

Öztürk

\"Ben onları, sen kendilerini affedesin diye çağırdıkça, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiseleriyle sarılıp sarmalandılar, inat ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.\"

Suat Yıldırım

Her ne zaman, onları bağışlaman için çağırdıysam, onlar parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar. Esvaplarıyla örtündüler, direttiler ve çok kibirlendiler.

Süleyman Ateş

Günahlarını bağışlaman için onları (sana) ne kadar da'vet ettimse parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler, direttiler, çok böbürlendiler.

ثُمَّ إِنِّى دَعَوْتُهُمْ جِهَارًۭا ﴿٨﴾

Sonra onları, gerçekten de yüksek sesle çağırdım.

Alİ Bulaç

\"Sonra onları açıktan açığa davet ettim.\"

Çeviriyazı

ŝümme innî de`avtühüm cihârâ.

Diyanet İşleri

\"Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım.\"

Diyanet Vakfı

Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum.

Edip Yüksel

\"Sonra onları açıkça çağırdım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sonra ben onları açık açık çağırdım.\"

Öztürk

\"Sonra onları daha açık bir biçimde çağırdım.\"

Suat Yıldırım

Ben onları bu sefer yüksek sesle dâvet etmeye başladım.

Süleyman Ateş

Sonra ben onları açıkça da'vet ettim.

ثُمَّ إِنِّىٓ أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًۭا ﴿٩﴾

Sonra açığa vurup yaydım onlara ve gizlice konuştum, davet ettim onları da.

Alİ Bulaç

\"Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim.\"

Çeviriyazı

ŝümme innî a`lentü lehüm veesrartü lehüm isrârâ.

Diyanet İşleri

\"Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim.\"

Diyanet Vakfı

Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum.

Edip Yüksel

\" Sonra onlara ilan ettim, gizliden gizliye de konuştum.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli. \"

Öztürk

\"Daha sonra bir başka duyuru yönelttim. Ve onları gizli gizli de çağırdım.\"

Suat Yıldırım

Daha sonra onları gâh açıkça çağırdım, gâh iyice gizli bir dâvet yönelttim, her türlü yolu denedim.

Süleyman Ateş

Sonra onlara açıktan söyledim, gizli gizli söyledim: And lo! I have made public proclamation unto them, and I have appealed to them in private.

فَقُلْتُ ٱسْتَغْفِرُوا۟ رَبَّكُمْ إِنَّهُۥ كَانَ غَفَّارًۭا ﴿١٠﴾

Dedim ki: Rabbinizden yarlıganma dileyin, şüphe yok ki o, bütün suçları, tamamıyla örter.

Alİ Bulaç

\"Bundan böyle\" dedim. \"Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır.

Çeviriyazı

feḳultü-stagfirû rabbeküm innehû kâne gaffârâ.

Diyanet İşleri

Dedim ki: \"Rabbinizden bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır. Size gökten bol bol yağmur indirsin.\"

Diyanet Vakfı

Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.

Edip Yüksel

\"Dedim ki, 'Rabbinizden bağışlanma dileyin; O çok Bağışlayandır.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Gelin, dedim, Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır.\"

Öztürk

Ve şöyle dedim: \"Rabbinizden af dileyin! O, bağışlamayı çok sevendir.\"

Suat Yıldırım

Dedim ki onlara: “Rabbinizden af dileyiniz. Zira o gafurdur.”

Süleyman Ateş

'Rabbinizden mağfiret dileyin, çünkü O çok bağışlayandır' dedim.\"

يُرْسِلِ ٱلسَّمَآءَ عَلَيْكُم مِّدْرَارًۭا ﴿١١﴾

Size gökten faydalı ve bol yağmurlar yollar.

Alİ Bulaç

\"(Öyle yapın ki,) Üzerinize gökten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın.\"

Çeviriyazı

yürsili-ssemâe `aleyküm midrârâ.

Diyanet İşleri

Dedim ki: \"Rabbinizden bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır. Size gökten bol bol yağmur indirsin.\"

Diyanet Vakfı

(Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,

Edip Yüksel

\"Size gökten bol yağmur göndersin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın.\"

Öztürk

\"Göğü üzerinize bol bol yağmur taşıyıcı olarak gönderir.\"

Suat Yıldırım

Mağfiret dileyin ki üzerinize bol bol yağmur indirsin.

Süleyman Ateş

'(O'ndan mağfiret dileyin) Ki üzerinize gökten bol yağmur göndersin'

وَيُمْدِدْكُم بِأَمْوَٰلٍۢ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّٰتٍۢ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَٰرًۭا ﴿١٢﴾

Ve size, mallar, oğullar vererek yardım eder ve size bağlar, bahçeler halk eder ve ırmaklar yaratır.

Alİ Bulaç

\"Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin.\"

Çeviriyazı

veyümdidküm biemvâliv vebenîne veyec`al leküm cennâtiv veyec`al leküm enhârâ.

Diyanet İşleri

\"Sizi, mallar ve oğullarla desteklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın.\"

Diyanet Vakfı

Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.

Edip Yüksel

\"Size bol para ve çocuklarla desteklesin, size bahçeler ve ırmaklar versin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın.\"

Öztürk

\"Sizi, mallar ve oğullarla güçlendirir, size yeşil bahçeler lütfeder. Ve sizin için nehirler akıtır.\"

Suat Yıldırım

“Size mal ve evlad ihsan buyursun, size bahçeler, ırmaklar, su kanalları nasib etsin.”

Süleyman Ateş

'Ve size mallarla, oğullarla yardım etsin, size bahçeler versin, ırmaklar versin'

مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًۭا ﴿١٣﴾

Ne oldu size ki Allah'ın, büyük, ulu ve şerefli bir mabud olduğunu ummuyorsunuz?

Alİ Bulaç

\"Size ne oluyor ki, Allah'tan bir vakarı ummuyorsunuz?\"

Çeviriyazı

mâ leküm lâ tercûne lillâhi veḳârâ.

Diyanet İşleri

\"Ne oluyorsunuz ki Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz.\"

Diyanet Vakfı

Size ne oluyor ki, Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?

Edip Yüksel

Size ne oluyor ki ALLAH'a saygı göstermek istemiyorsunuz?

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Niçin siz Allah'a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?\"

Öztürk

\"Ne oluyor size de Allah için bir vakar ümidinde olmuyorsunuz?\"

Suat Yıldırım

“Neden acaba siz, sizi tavırdan tavıra yaratan Allah'ın büyüklüğünü kabul etmiyorsunuz?”

Süleyman Ateş

Size ne oluyor ki, Allah için saygı ummuyorsunuz?'

وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا ﴿١٤﴾

Ve halbuki o, sizi haldenhale koyarak halk etmiştir.

Alİ Bulaç

\"Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır.\"

Çeviriyazı

veḳad ḫaleḳaküm aṭvârâ.

Diyanet İşleri

\"Oysa sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.\"

Diyanet Vakfı

Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.

Edip Yüksel

Oysa sizi evrimler halinde yaratan O'dur.

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır.\"

Öztürk

\"O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek yarattı.\"

Suat Yıldırım

“Neden acaba siz, sizi tavırdan tavıra yaratan Allah'ın büyüklüğünü kabul etmiyorsunuz?”

Süleyman Ateş

'Oysa O, sizi aşama, aşama yarattı.'

أَلَمْ تَرَوْا۟ كَيْفَ خَلَقَ ٱللَّهُ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍۢ طِبَاقًۭا ﴿١٥﴾

Görmez misiniz Allah, nasıl da gökleri yedi kat yaratmıştır.

Alİ Bulaç

\"Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?\"

Çeviriyazı

elem terav keyfe ḫaleḳa-llâhü seb`a semâvâtin ṭibâḳâ.

Diyanet İşleri

\"Allah'ın, göğü yedi kat üzerine nasıl yarattığını görmez misiniz?\"

Diyanet Vakfı

Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenktar olarak nasıl yaratmış!

Edip Yüksel

ALLAH'ın yedi göğü tabakalar halinde nasıl yarattığını görmez misiniz?

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?\"

Öztürk

\"Görmediniz mi, Allah yedi göğü ahenkli bir bütün olarak nasıl yarattı?\"

Suat Yıldırım

Görmez misiniz ki Allah yedi kat göğü tam birbiri ile uyum içinde yarattı?

Süleyman Ateş

Görmediniz mi Allah nasıl yedi göğü birbiri üstünde tabaka tabaka yarattı?'

وَجَعَلَ ٱلْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًۭا وَجَعَلَ ٱلشَّمْسَ سِرَاجًۭا ﴿١٦﴾

Ve o göklerde, aya bir ışık vermiş ve güneşi de, her yanı aydınlatan bir çırağ olarak halk etmiştir.

Alİ Bulaç

\"Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır.\"

Çeviriyazı

vece`ale-lḳamera fîhinne nûrav vece`ale-şşemse sirâcâ.

Diyanet İşleri

\"Aralarında aya aydınlık vermiş ve güneşin ışık saçmasını sağlamıştır.\"

Diyanet Vakfı

Onların içinde ayı bir nur kılmış, güneşi de bir çerağ yapmıştır.

Edip Yüksel

Ayı bunların içinde bir ışık, güneşi de bir lamba yaptı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.

Öztürk

\"Ve Ay'ı, bunlar içinde bir nur yaptı ve Güneş'i bir kandil haline getirdi.\"

Suat Yıldırım

Gökte Ay'ı bir nûr, Güneş’i ise lâmba yaptı. [10,5]

Süleyman Ateş

'Ve Ayı bunların içinde nur yaptı. Güneşi de bir lamba yaptı.'

وَٱللَّهُ أَنۢبَتَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ نَبَاتًۭا ﴿١٧﴾

Ve Allah, yeryüzünden size nebatlar bitirmiştir.

Alİ Bulaç

\"Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi.\"

Çeviriyazı

vellâhü embeteküm mine-l'arḍi nebâtâ.

Diyanet İşleri

\"Allah sizi yerden bitirir gibi yetiştirmiştir.\"

Diyanet Vakfı

Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir.

Edip Yüksel

Ve ALLAH sizi topraktan bir bitki olarak bitirdi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.

Öztürk

\"Ve Allah sizi bir bitki olarak yerden bitirdi.\"

Suat Yıldırım

Allah sizi yerden nebat bitirircesine bitirip yetiştirdi.

Süleyman Ateş

Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi.'

ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًۭا ﴿١٨﴾

Sonra da sizi gene oraya yollar ve oradan çıkarır.

Alİ Bulaç

\"Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır.\"

Çeviriyazı

ŝümme yü`îdüküm fîhâ veyuḫricüküm iḫrâcâ.

Diyanet İşleri

\"Sonra sizi oraya döndürür ve yine oradan çıkarır.\"

Diyanet Vakfı

Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır.

Edip Yüksel

Sonra sizi ona döndürecek ve sizi tekrar çıkaracaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.

Öztürk

\"Sonra sizi yere geri gönderiyor ve sonra bir çıkarışla tekrar çıkarıyor.\"

Suat Yıldırım

Sonra sizi tekrar oraya gönderip, yine sizi oradan çıkaracaktır.

Süleyman Ateş

'Sonra yine oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.'

وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ بِسَاطًۭا ﴿١٩﴾

Ve Allah, yer yüzünü size bir döşeme, bir yaygı olarak yaratmıştır.

Alİ Bulaç

\"Allah, yeri sizin için bir yaygı kıldı.\"

Çeviriyazı

vellâhü ce`ale lekümü-l'arḍa bisâṭâ.

Diyanet İşleri

\"Yeryüzünde dolaşabilmeniz, orada yollar ve geniş geçitlerden geçebilmeniz için, onu size yayan O'dur.\"

Diyanet Vakfı

\"Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır.\"

Edip Yüksel

ALLAH yeryüzünü sizin için bir yerleşim yeri yaptı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.

Öztürk

\"Allah size yeryüzünü bir yaygı yaptı,

Suat Yıldırım

Allah yeri size bir yaygı yaptı ki onun geniş yollarında yürüyesiniz.

Süleyman Ateş

Allah, yeri sizin için bir sergi yaptı.'

لِّتَسْلُكُوا۟ مِنْهَا سُبُلًۭا فِجَاجًۭا ﴿٢٠﴾

Oradaki genişgeniş yollara dalıp gidin diye.

Alİ Bulaç

\"Öyle ki, onun içinde geniş yollarında gezip-dolaşırsınız, diye.\"

Çeviriyazı

liteslükû minhâ sübülen ficâcâ.

Diyanet İşleri

\"Yeryüzünde dolaşabilmeniz, orada yollar ve geniş geçitlerden geçebilmeniz için, onu size yayan O'dur.\"

Diyanet Vakfı

\"Ki, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz. (diye).

Edip Yüksel

Ki orada geniş yollarda gidesiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ki, ondan açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.

Öztürk

Ki ondan geniş yollar edinip de yürüyesiniz.\"

Suat Yıldırım

Allah yeri size bir yaygı yaptı ki onun geniş yollarında yürüyesiniz.

Süleyman Ateş

'Ki onda açılan geniş geniş yollarda gidesiniz'.\"

قَالَ نُوحٌۭ رَّبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِى وَٱتَّبَعُوا۟ مَن لَّمْ يَزِدْهُ مَالُهُۥ وَوَلَدُهُۥٓ إِلَّا خَسَارًۭا ﴿٢١﴾

Nuh demişti ki: Rabbim, şüphe yok ki onlar, bana isyan ettiler ve malı ve evladı, ancak ziyanını arttırıp duran kişiye uydular.

Alİ Bulaç

Nuh: \"Rabbim, gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal ve çocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi artırmayan kimselere uydular.\"

Çeviriyazı

ḳâle nûḥur rabbi innehüm `aṣavnî vettebe`û mel lem yezidhü mâlühû veveledühû illâ ḫasârâ.

Diyanet İşleri

Nuh: \"Rabbim! Doğrusu bunlar bana baş kaldırdılar ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular; birbirinden büyük düzenler kurdular\" dedi.

Diyanet Vakfı

(Öğütlerinin fayda vermemesi üzerine) Nuh: Rabbim! dedi, doğrusu bunlar bana karşı geldiler de, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka işe yaramayan kimseye uydular.

Edip Yüksel

Nuh dedi ki, \"Rabbim, onlar bana karşı geldiler ve parası, çocukları kendisine sadece zarar veren bir kimseye uydular.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Nûh dedi ki: \"Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler; malı ve çocuğu hüsrandan başka bir şeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler.\"

Öztürk

Nûh dedi ki: \"Rabbim! Onlar bana isyan ettiler de malı ve çocuğu kendisine hüsrandan başka bir artış getirmeyen kişiye uydular.\"

Suat Yıldırım

Nûh: “Ya Rabbî, dedi, Sen de biliyorsun ki onlar bana isyan ettiler; servet ve evlat çokluğunun kendi ziyanını artırdığı kimselere uydular.

Süleyman Ateş

(Bu öğütlerin hiçbirinin fayda vermediğini gören) Nuh, (Rabbine dönerek): \"Rabbim, dedi, onlar bana karşı geldiler de malı ve çocuğu kendisinin ziyanını artırmaktan başka işe yaramayan (şımarık, gururlu) bir adama uydular.\"

وَمَكَرُوا۟ مَكْرًۭا كُبَّارًۭا ﴿٢٢﴾

Ve pek büyük düzenler kurmaya giriştiler.

Alİ Bulaç

\"Ve büyük büyük hileli-düzenler kurdular.\"

Çeviriyazı

vemekerû mekran kübbârâ.

Diyanet İşleri

Nuh: \"Rabbim! Doğrusu bunlar bana baş kaldırdılar ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular; birbirinden büyük düzenler kurdular\" dedi.

Diyanet Vakfı

Bunlar da, büyük hileler, büyük desiseler kurdular!

Edip Yüksel

\"Ve hatta büyük tuzaklar kurdular.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Büyük büyük tuzaklar kurdular.\"

Öztürk

\"Çok büyük hileler sergilediler/çok büyük tuzaklar kurdular.\"

Suat Yıldırım

Büyük hîle ve tuzaklar kurdular.

Süleyman Ateş

Büyük büyük tuzaklar kurdular.

وَقَالُوا۟ لَا تَذَرُنَّ ءَالِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّۭا وَلَا سُوَاعًۭا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًۭا ﴿٢٣﴾

Ve sakın dediler, mabutlarınızı bırakmayın, hele ne Vedd'i bırakın, ne Suva'ı, ne de Yaguus'u ve Yauk'u ve Nesr'i.

Alİ Bulaç

\"Ve dediler ki: Kendi ilahlarınızı bırakmayın; bırakmayın ne Vedd'i, ne Suva'ı, ne Yeğus'u, ne Ye'uk'u ve ne de Nesr'i.\"

Çeviriyazı

veḳâlû lâ teẕerunne âliheteküm velâ teẕerunne veddev velâ süvâ`av velâ yegûŝe veye`ûḳa venesrâ.

Diyanet İşleri

İnsanlara: \"Sakın tanrılarınızı bırakmayın, Ved, Suva, Yağus, Yeuk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin\" dediler.

Diyanet Vakfı

Ve dediler ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın; hele Ved'den, Suva'dan, Yeğus'tan, Ye'uk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin!

Edip Yüksel

\"Dediler ki, 'Tanrılarınızı terketmeyin. Ne Vedd'i, ne Suva'ı, ne Yeğus'u, Yeuk'u ve Nesr'i bırakmayın.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: \"Sakın tanrılarınızı bırakmayın, ne Vedd'i, ne Suva'ı ve ne de Yeğus'u, Yeûk'u ve Nesr'i.\"

Öztürk

Dediler ki: \"İlahlarınızı sakın bırakmayın! Ved'di, Süva'ı asla bırakmayın! Yeğus'u, Yeuk'u, Nesr'i de bırakmayın!\"

Suat Yıldırım

“Sakın tanrılarınızdan vazgeçmeyin, Ved, Suva, Yegûs, Yeûk ve Nesr'i, bunlardan hiçbirini bırakmayın!” dediler.

Süleyman Ateş

Dediler ki: \"Tanrılarınızı bırakmayın: Vedd'i, Suva'ı, Yeğus'u, Ye'uk'u ve Nesr'i bırakmayın!\"

وَقَدْ أَضَلُّوا۟ كَثِيرًۭا ۖ وَلَا تَزِدِ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا ضَلَٰلًۭا ﴿٢٤﴾

Ve andolsun ki bunlar, birçok kişileri doğru yoldan çıkardılar ve zalimlerin, ancak sapıklığını arttır.

Alİ Bulaç

\"Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma.\"

Çeviriyazı

veḳad eḍallû keŝîrâ. velâ tezidi-żżâlimîne illâ ḍalâlâ.

Diyanet İşleri

\"Böylece birçoğunu saptırdılar; Rabbim! Sen bu zalimlerin sadece şaşkınlığını artır.\"

Diyanet Vakfı

(Böylece) onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin ancak şaşkınlıklarını arttır!

Edip Yüksel

\"Çok kişiyi saptırdılar. Öyleyse, sen de zalimlerin şaşkınlığını arttır.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Çok kişiyi yoldan saptırdılar. Sen de o zalimlerin sadece şaşkınlıklarını artır.

Öztürk

\"Çoklarını saptırdılar. Sen de o zalimler için şaşkınlıktan başka bir şeyi artırma.\"

Suat Yıldırım

Böylece onlar birçok insanı şaşırttılar. Mademki öyle yaptılar, Sen de bu zalimlerin şaşkınlığını artır ya Rabbî!”

Süleyman Ateş

(Böylece) Onlar, çok kimseyi yoldan çıkardılar. Sen de o zalimlere şaşkınlıktan başka bir şey artırma.

مِّمَّا خَطِيٓـَٰٔتِهِمْ أُغْرِقُوا۟ فَأُدْخِلُوا۟ نَارًۭا فَلَمْ يَجِدُوا۟ لَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ أَنصَارًۭا ﴿٢٥﴾

Suçları yüzünden de bunlar, sulara boğuldular da ateşe atıldılar, derken Allah'tan başka bir yardımcı da bulamadılar.

Alİ Bulaç

Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah'ın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar.

Çeviriyazı

mimmâ ḫaṭîâtihim ugriḳû feüdḫilû nâran felem yecidû lehüm min dûni-llâhi enṣârâ.

Diyanet İşleri

Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular; ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yardımcı bulamadılar.

Diyanet Vakfı

Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah'a karşı yardımcılar da bulamadılar.

Edip Yüksel

Suçlarından ötürü boğuldular ve ateşe sokuldular. Kendilerine ALLAH'tan başka yardımcı da bulamadılar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'a karşı yardımcılar da bulamadılar.

Öztürk

Hataları yüzündendir ki boğuldular, ateşe atıldılar. Kendileri için, Allah dışında yardımcılar bulamadılar.

Suat Yıldırım

Hasılı, birçok suçları sebebiyle suda boğuldular ve cehenneme tıkıldılar! Allah'a karşı, kendilerine yardım edecek bir tek yardımcı bile bulamadılar.

Süleyman Ateş

Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yardımcılar da bulamadılar.

وَقَالَ نُوحٌۭ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى ٱلْأَرْضِ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ دَيَّارًا ﴿٢٦﴾

Ve Nuh, demişti ki: Rabbim, yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bile bırakma.

Alİ Bulaç

Nuh \"Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma.\" dedi.

Çeviriyazı

veḳâle nûḥur rabbi lâ teẕer `ale-l'arḍi mine-lkâfirîne deyyârâ.

Diyanet İşleri

Nuh dedi ki: \"Rabbim! Yeryüzünde hiçbir inkarcı bırakma.\"

Diyanet Vakfı

Nuh: \"Rabbim! dedi, yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma!\"

Edip Yüksel

Nuh dedi ki, \"Rabbim, yeryüzünde bir tek inkarcı bırakma.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Nûh dedi ki: \"Yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bırakma.\"

Öztürk

Nûh şöyle yakardı: \"Rabbim! Yeryüzünde, kâfirlerden yurt tutacak/gezip dolaşacak hiç kimse bırakma!\"

Suat Yıldırım

Nûh: “Ya Rabbî, dedi, yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma!”

Süleyman Ateş

Nuh dedi ki: \"Rabbim, yeryüzünde kafirlerden tek kişi bırakma.\"

إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا۟ عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوٓا۟ إِلَّا فَاجِرًۭا كَفَّارًۭا ﴿٢٧﴾

Şüphe yok ki onları bırakacak olursan kullarını yoldan çıkarırlar ve ancak gerçekten sapan ve iyiden iyiye kafir olan evlatlar yetiştirirler.

Alİ Bulaç

\"Çünkü Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükten sınırı aşan (facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar.\"

Çeviriyazı

inneke in teẕerhüm yüḍillû `ibâdeke velâ yelidû illâ fâciran keffârâ.

Diyanet İşleri

\"Doğrusu Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; sadece ahlaksız ve çok inkarcıdan başkasını doğurup yetiştirmezler.\"

Diyanet Vakfı

\"Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler).\"

Edip Yüksel

\"Onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve ancak bayağı inkarcılar doğururlar.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar.\"

Öztürk

\"Çünkü eğer sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve kötülük üreten nankörden başkasını doğurmazlar.\"

Suat Yıldırım

“Zira bırakırsan onlar Senin kullarını, Senin yolundan saptırırlar,ve sadece kendileri gibi kâfir, ahlâksız çocuklar dünyaya getirip yetiştirirler.”

Süleyman Ateş

Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını şaşırtırlar ve sadece ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar.

رَّبِّ ٱغْفِرْ لِى وَلِوَٰلِدَىَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِىَ مُؤْمِنًۭا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ وَلَا تَزِدِ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا تَبَارًۢا ﴿٢٨﴾

Rabbim, benim suçlarımı ört ve anamınbabamın ve inanarak evime kimler girdiyse onların ve erkek, kadın bütün inananların suçlarını ve zalimleri de ancak mahvet, helak vesilelerini arttır onların.

Alİ Bulaç

\"Rabbim, beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma.\"

Çeviriyazı

rabbi-gfir lî velivâlideyye velimen deḫale beytiye mü'minev velilmü'minîne velmü'minât. velâ tezidi-żżâlimîne illâ tebârâ.

Diyanet İşleri

\"Rabbim! Beni, anamı, babamı, evime inanmış olarak gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin de yalnız helakını artır.\"

Diyanet Vakfı

\"Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helakini arttır.\"

Edip Yüksel

\"Rabbim, beni, anamı babamı, evime inanan olarak girenleri, inanan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin ise ancak yıkımlarını arttır.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mümin olarak evime girene ve bütün inanmış erkek ve kadınlara mağfiret buyur. Zalimlerin de sadece helakini artır.\"

Öztürk

\"Rabbim! Beni, anne-babamı, inanmış olarak evime gireni, tüm inanmış erkekleri ve inanmış kadınları affet! Zalimlerin de sadece helâk ve perişanlığını artır!\"

Suat Yıldırım

“Ya Rabbî, beni, anamı, babamı ve evime mümin olarak girenleri, erkek ve kadın bütün müminleri affeyle.O zalimleri ise, daha da beter eyle, daha da perişan eyle!”

Süleyman Ateş

Rabbim beni, babamı-anamı, inanarak evime gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin de sadece helakini artır (onların köklerini kurut).\"