Main pages

Surah The enshrouded one [Al-Muzzammil] in Turkish

Surah The enshrouded one [Al-Muzzammil] Ayah 20 Location Maccah Number 73

يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمُزَّمِّلُ ﴿١﴾

Ey elbisesine bürünen.

Alİ Bulaç

Ey örtüsüne bürünen,

Çeviriyazı

yâ eyyühe-lmüzzemmil.

Diyanet İşleri

Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.

Diyanet Vakfı

Ey örtünüp bürünen (Resulüm)!

Edip Yüksel

Ey bürünen,

Elmalılı Hamdi Yazır

Ey örtünen! (Peygamber)

Öztürk

Ey giysisine bürünüp yatan!

Suat Yıldırım

Ey örtüsüne bürünen Resulüm!

Süleyman Ateş

Ey örtüsüne bürünen,

قُمِ ٱلَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًۭا ﴿٢﴾

Geceleyin kalk namaza ama gecenin az bir kısmında.

Alİ Bulaç

Az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin kalk:

Çeviriyazı

ḳumi-lleyle illâ ḳalîlâ.

Diyanet İşleri

Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.

Diyanet Vakfı

Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl.

Edip Yüksel

Bazı geceler hariç, geceleyin kalk.

Elmalılı Hamdi Yazır

Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl).

Öztürk

Geceleyin kalk! Kısa bir süre hariç,

Suat Yıldırım

Geceleyin kalk da, az bir kısmı hariç geceyi ibadetle geçir. [32,16; 17,79; 76,26]

Süleyman Ateş

Geceleyin kalk (namaz kıl); yalnız gecenin birazında (uyu).

نِّصْفَهُۥٓ أَوِ ٱنقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا ﴿٣﴾

Gece yarısında, yahut ondan biraz da sonra.

Alİ Bulaç

(Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan biraz eksilt.

Çeviriyazı

niṣfehû evi-nḳuṣ minhü ḳalîlâ.

Diyanet İşleri

Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.

Diyanet Vakfı

(Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu biraz azalt.

Edip Yüksel

Yarısında veya yarısından biraz önce.

Elmalılı Hamdi Yazır

Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt.

Öztürk

Gecenin yarısını ayakta ol yahut bundan biraz eksilt!

Suat Yıldırım

Duruma göre gecenin yarısında, veya bundan biraz daha azında veya fazlasında ibadet etmen de yeterlidir. Kur'ân’ı tertîl ile, düşünerek oku.

Süleyman Ateş

Gecenin yarısında (kalk) yahut bundan biraz eksilt.

أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ ٱلْقُرْءَانَ تَرْتِيلًا ﴿٤﴾

Yahut biraz önce ve oku Kur'an'ı, harfleri sayılırcasına, tanetane ve yavaşyavaş.

Alİ Bulaç

Veya üzerine ilave et. Ve Kur'an'ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku.

Çeviriyazı

ev zid `aleyhi verattili-lḳur'âne tertîlâ.

Diyanet İşleri

Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.

Diyanet Vakfı

Ya da bunu çoğalt ve Kur'an'ı tane tane oku.

Edip Yüksel

Yahut yarısından biraz sonra... Kuran'ı da özenle düşüne düşüne oku.

Elmalılı Hamdi Yazır

Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'ân oku.

Öztürk

Yahut buna biraz ekle! Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku!

Suat Yıldırım

Duruma göre gecenin yarısında, veya bundan biraz daha azında veya fazlasında ibadet etmen de yeterlidir. Kur'ân’ı tertîl ile, düşünerek oku.

Süleyman Ateş

Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'an oku.

إِنَّا سَنُلْقِى عَلَيْكَ قَوْلًۭا ثَقِيلًا ﴿٥﴾

Gerçekten de sana ağır bir şey vahyedeceğiz.

Alİ Bulaç

Gerçek şu ki, biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız.

Çeviriyazı

innâ senülḳî `aleyke ḳavlen ŝeḳîlâ.

Diyanet İşleri

Doğrusu Biz, sana, taşıması ağır bir söz vahyedeceğiz.

Diyanet Vakfı

Doğrusu biz sana (taşıması) ağır bir söz vahyedeceğiz.

Edip Yüksel

Biz sana ağır bir söz bırakacağız.

Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur'an vahyedeceğiz).

Öztürk

Doğrusu, biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız.

Suat Yıldırım

Biz sana pek ağır bir söz vahyedeceğiz.

Süleyman Ateş

Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız.

إِنَّ نَاشِئَةَ ٱلَّيْلِ هِىَ أَشَدُّ وَطْـًۭٔا وَأَقْوَمُ قِيلًا ﴿٦﴾

Şüphe yok ki geceleyin kalkmak, pek meşakkatlidir, fakat ibadet için de gece, pek uygun.

Alİ Bulaç

Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti, insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır.

Çeviriyazı

inne nâşiete-lleyli hiye eşeddü vaṭ'ev veaḳvemü ḳîlâ.

Diyanet İşleri

şüphesiz, gece kalkışı daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz gece kalkışı, (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir uyuma ve sağlam bir kıraata daha elverişlidir.

Edip Yüksel

Kuşkusuz gece kalkıp meditasyonda bulunmak çok daha etkili ve ifade açısından daha uygundur.

Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır.

Öztürk

Şu bir gerçek ki, yeni bir oluşa koyulmak üzere geceleyin kalkan, yer tutma bakımından daha güçlü, söz bakımından daha etkilidir.

Suat Yıldırım

Muhakkak ki geceleyin kalkıp ibadet etmek daha tesirlidir ve Kur'ân okuyuşu bakımından daha düzgün, daha sağlam bir tilavet sağlar.

Süleyman Ateş

Gerçekten gece kalk(ıp ibadet et)mek daha oturaklı ve (geceleyin) söz (du'a) daha etkilidir.

إِنَّ لَكَ فِى ٱلنَّهَارِ سَبْحًۭا طَوِيلًۭا ﴿٧﴾

Şüphe yok ki gündüzün, işingücün vardır.

Alİ Bulaç

Çünkü gündüz, senin için uzun uğraşılar vardır.

Çeviriyazı

inne leke fi-nnehâri sebḥan ṭavîlâ.

Diyanet İşleri

Çünkü gündüz, seni uzun uzun alıkoyacak işler vardır.

Diyanet Vakfı

Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var.

Edip Yüksel

Seni gündüzün epeyce uğraştıracak işlerin vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır.

Öztürk

Kuşkusuz, gündüz boyu senin için uzun bir dolaşma/yoğun bir uğraş vardır.

Suat Yıldırım

Halbuki gündüz seni meşgul edecek yığınla iş vardır.

Süleyman Ateş

Çünkü gündüz, senin uzun süre uğraşacağın şeyler vardır.

وَٱذْكُرِ ٱسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًۭا ﴿٨﴾

Ve an Rabbinin adını ve gönlünü ona tam bağla.

Alİ Bulaç

Rabbinin ismini zikret ve herşeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel.

Çeviriyazı

veẕküri-sme rabbike vetebettel ileyhi tebtîlâ.

Diyanet İşleri

Rabbinin adını an; herşeyi bırakıp yalnız O'na yönel,

Diyanet Vakfı

Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O'na yönel.

Edip Yüksel

Rabbinin ismini an ve tüm gönlünle O'na yönel.

Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel.

Öztürk

Rabbinin adını an ve tüm benliğinle O'na yönel!

Suat Yıldırım

Rabbinin yüce adını zikret, fânilere bel bağlamaktan kurtul ve bütün gönlünle yalnız O'na yönel.

Süleyman Ateş

Rabbinin adını an ve bütün gönlünle O'na yönel.

رَّبُّ ٱلْمَشْرِقِ وَٱلْمَغْرِبِ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَٱتَّخِذْهُ وَكِيلًۭا ﴿٩﴾

Rabbidir doğunun ve batının, yoktur ondan başka tapacak, artık ona dayan, onu koruyucu say.

Alİ Bulaç

(Allah,) Doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka İlah yoktur. Şu halde (yalnızca) O'nu vekil tut.

Çeviriyazı

rabbü-lmeşriḳi velmagribi lâ ilâhe illâ hüve fetteḫiẕhü vekîlâ.

Diyanet İşleri

O, doğunun ve batının Rabbidir; O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse O'nu vekil tut.

Diyanet Vakfı

O, doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse yalnız O'nun himayesine sığın.

Edip Yüksel

Doğunun ve batının Rabbi; O'ndan başka tanrı yoktur. Kendine avukat olarak O'nu seç.

Elmalılı Hamdi Yazır

O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka tanrı yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut.

Öztürk

Doğunun ve batının Rabbidir O. Tanrı yoktur O'ndan başka. O'nu vekil et!

Suat Yıldırım

O doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka İlah yoktur. O halde sen de yalnız O’nun himayesine sığın, yalnız O’na güven.

Süleyman Ateş

(O) Doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka tanrı yoktur. Yalnız O'nu vekil tut.

وَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱهْجُرْهُمْ هَجْرًۭا جَمِيلًۭا ﴿١٠﴾

Ve sabret dediklerine ve gönlünden onlara aykırı olmakla beraber kötülüklerine karşı vermeyerek bırak onları.

Alİ Bulaç

Onların demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum) ile kopup-ayrıl.

Çeviriyazı

vaṣbir `alâ mâ yeḳûlûne vehcürhüm hecran cemîlâ.

Diyanet İşleri

Onların söylediklerine sabret, yanlarından güzellikle ayrıl.

Diyanet Vakfı

Onların (müşriklerin) söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl.

Edip Yüksel

Onların sözlerine karşı sabırlı ol ve onlardan güzellikle ayrıl.

Elmalılı Hamdi Yazır

Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl.

Öztürk

Onların söylediklerine sabret! Ve güzelce ayrıl onlardan.

Suat Yıldırım

Onların söylediklerine karşı sabret, onlardan güzel bir tavırla uzak dur!

Süleyman Ateş

Onların dediklerine sabret ve güzelce onlardan ayrıl.

وَذَرْنِى وَٱلْمُكَذِّبِينَ أُو۟لِى ٱلنَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا ﴿١١﴾

Ve bana bırak nimet sahibi olan yalanlayanları ve az bir zaman mühlet ver onlara.

Alİ Bulaç

Yalanlamakta olan nimet (refah ve servet) sahiplerini sen Bana bırak ve onlara az bir süre tanı.

Çeviriyazı

veẕernî velmükeẕẕibîne üli-nna`meti vemehhilhüm ḳalîlâ.

Diyanet İşleri

Varlık sahibi olup da seni yalanlayanları Bana bırak; onlara az bir mehil ver.

Diyanet Vakfı

Nimet içinde yüzen o yalancıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.

Edip Yüksel

Varlık sahibi olup da seni yalanlayanları bana bırak; onlara biraz süre tanı.

Elmalılı Hamdi Yazır

O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver.

Öztürk

Benimle, o nimete boğulmuş yalanlayıcıları baş başa bırak! Birazcık süre tanı onlara.

Suat Yıldırım

Nimet ve devlet içinde yüzen, hak dini yalan sayanları, sen Bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.

Süleyman Ateş

Beni ve o ni'met sahibi yalanlayıcıları yalnız bırak ve onlara biraz mühlet ver.

إِنَّ لَدَيْنَآ أَنكَالًۭا وَجَحِيمًۭا ﴿١٢﴾

Şüphe yok ki katımızda bağlar var ve koca cehennem var.

Alİ Bulaç

Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır:

Çeviriyazı

inne ledeynâ enkâlev veceḥîmâ.

Diyanet İşleri

Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.

Diyanet Vakfı

Hiç şüphesiz bizim nezdimizde (onlar için hazırlanmış) boyunduruklar, yakıcı bir ateş, var.

Edip Yüksel

Yanımızda zincirler ve cehennem vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var.

Öztürk

Bizim yanımızda bukağılar var, cehennem var!

Suat Yıldırım

Muhakkak ki Bizim nezdimizde bukağılar, alevli ateşler, dikenli, boğazı tırmalayan yiyecekler ve gâyet acı azap var.

Süleyman Ateş

Doğrusu, bizim yanımızda bukağılar ve cehennem var.

وَطَعَامًۭا ذَا غُصَّةٍۢ وَعَذَابًا أَلِيمًۭا ﴿١٣﴾

Ve boğazdan geçmez dikenli yemek var ve elemli bir azap var.

Alİ Bulaç

Boğazı tıkayıp kalan bir yemek ve acı bir azap vardır.

Çeviriyazı

veṭa`âmen ẕâ guṣṣativ ve`aẕâben elîmâ.

Diyanet İşleri

Şüphesiz katımızda onlar için ağır boyunduruklar, cehennem, boğazı tıkayan bir yiyecek ve can yakan azap vardır.

Diyanet Vakfı

Boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verici bir azap var.

Edip Yüksel

Yutulması güç bir yiyecek ve acı bir azap...

Elmalılı Hamdi Yazır

Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var.

Öztürk

Boğazdan zor geçen bir yiyecek, korkunç bir azap var,

Suat Yıldırım

Muhakkak ki Bizim nezdimizde bukağılar, alevli ateşler, dikenli, boğazı tırmalayan yiyecekler ve gâyet acı azap var.

Süleyman Ateş

(Dikenli) Boğazı tırmalayan bir yiyecek ve acı veren bir azab var.

يَوْمَ تَرْجُفُ ٱلْأَرْضُ وَٱلْجِبَالُ وَكَانَتِ ٱلْجِبَالُ كَثِيبًۭا مَّهِيلًا ﴿١٤﴾

O gün, şiddetli bir sarsıntıyla yeryüzü ve dağlar sarsılır ve hepsi de esintiyle tozan kum yığınlarına döner.

Alİ Bulaç

(Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur.

Çeviriyazı

yevme tercüfü-l'arḍu velcibâlü vekâneti-lcibâlü keŝîbem mehîlâ.

Diyanet İşleri

Kıyametin koptuğu gün, yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar, yumuşak kum yığını haline gelir.

Diyanet Vakfı

O gün (kıyamet günü) yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına döner.

Edip Yüksel

Gün gelir, yer ve dağlar titrer ve dağlar dağılan kum yığınına dönüşür.

Elmalılı Hamdi Yazır

O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek.

Öztürk

O günde ki yer ve dağlar sarsılır ve dağlar eriyip akan bir kum yığınına dönüşür.

Suat Yıldırım

Gün gelir; yer, dağlar şiddetle sarsılır ve dağlar dağılan kum yığınları haline gelir.

Süleyman Ateş

O gün yer ve dağlar sarsılır ve dağlar, dağılan kum yığınları olur.

إِنَّآ أَرْسَلْنَآ إِلَيْكُمْ رَسُولًۭا شَٰهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَآ أَرْسَلْنَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ رَسُولًۭا ﴿١٥﴾

Şüphe yok ki biz, size tanık olmak üzere bir Peygamber gönderdik, nitekim Firavun'a da peygamber göndermiştik.

Alİ Bulaç

Şüphesiz size, üzerinize şahid olacak bir elçi gönderdik; Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi.

Çeviriyazı

innâ erselnâ ileyküm rasûlen şâhiden `aleyküm kemâ erselnâ ilâ fir`avne rasûlâ.

Diyanet İşleri

Firavun'a bir peygamber gönderdiğimiz gibi, size de, hakkınızda şahidlik edecek bir peygamber gönderdik.

Diyanet Vakfı

Nasıl Firavun'a bir elçi göndermiş idiysek doğrusu size de, hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber gönderdik.

Edip Yüksel

Biz, size hakkınızda tanıklık edecek bir elçi gönderdik; nasıl ki Firavun'a da bir elçi göndermiştik.

Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun'a da bir elçi göndermiştik.

Öztürk

Biz size, üstünüze tanık olan bir resul gönderdik. Tıpkı Firavun'a bir resul gönderdiğimiz gibi.

Suat Yıldırım

Bakın (ey Mekkeliler, ey bütün insanlar) Biz vaktiyle Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi size de hakkınızda şahitlik edecek bir elçi gönderdik.

Süleyman Ateş

(Ey insanlar,) Doğrusu biz size, aleyhinize tanıklık edecek bir elçi gönderdik; nasıl ki Fir'avn'a da bir elçi göndermiştik.

فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ ٱلرَّسُولَ فَأَخَذْنَٰهُ أَخْذًۭا وَبِيلًۭا ﴿١٦﴾

Derken Firavun, peygambere isyan etmişti de onu, pek şiddetli bir surette helak etmiştik.

Alİ Bulaç

Fakat Firavun elçiye isyan etti, Biz de onu pek vahim bir tarzda (azapla) yakalayıverdik.

Çeviriyazı

fe`aṣâ fir`avnü-rrasûle feeḫaẕnâhü aḫẕev vebîlâ.

Diyanet İşleri

Ama Firavun o peygambere karşı gelmişti de onu çok ağır bir şekilde tutup cezalandırmıştık.

Diyanet Vakfı

Ama Firavun o peygambere karşı gelmiş, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde muaheze etmiştik.

Edip Yüksel

Ancak Firavun, elçiye karşı geldi; biz de onu feci bir biçimde yakaladık.

Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık.

Öztürk

Ama Firavun, resule isyan etti de biz onu korkunç bir tutuşla tutuverdik.

Suat Yıldırım

Firavun o Resule isyan etti. Biz de onu şiddetle cezaya çarptırdık.

Süleyman Ateş

Fir'avn, elçiye karşı geldi. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık.

فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِن كَفَرْتُمْ يَوْمًۭا يَجْعَلُ ٱلْوِلْدَٰنَ شِيبًا ﴿١٧﴾

Nasıl korursunuz kendinizi, kafir olursanız, o günün şerrinden ki çocukları bile ihtiyarlatır da saçlarını ağartır.

Alİ Bulaç

Eğer inkar edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız?

Çeviriyazı

fekeyfe tetteḳûne in kefertüm yevmey yec`alü-lvildâne şîbâ.

Diyanet İşleri

Eğer inkar ederseniz, gençleri ihtiyarlatan günden nasıl korunursunuz?

Diyanet Vakfı

Peki inkar ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz?

Edip Yüksel

Peki, inkar ederseniz, çocukların saçlarını ağartan bir günden nasıl korunursunuz?

Elmalılı Hamdi Yazır

Peki inkâr ederseniz, çocukları ihtiyarlatacak o günden (kıyamet gününden) kendinizi nasıl kurtaracaksınız?

Öztürk

Eğer inkâr ve nankörlüğe saparsanız, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviren o günden nasıl korunacaksınız?

Suat Yıldırım

Kâfirliğinizde devam ederseniz, dehşetinden çocukları birden ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabilirsiniz?

Süleyman Ateş

Peki inkar ederseniz, çocukları ihtiyarlatan o günden kendinizi nasıl kurtaracaksınız?

ٱلسَّمَآءُ مُنفَطِرٌۢ بِهِۦ ۚ كَانَ وَعْدُهُۥ مَفْعُولًا ﴿١٨﴾

Gök, o gün yarılır, vaadi, yerine gelir.

Alİ Bulaç

Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir.

Çeviriyazı

essemâü münfeṭirum bih. kâne va`dühû mef`ûlâ.

Diyanet İşleri

O günün şiddetiyle gök bile parçalanır. O'nun sözü yerine gelir.

Diyanet Vakfı

Gökyüzü bile onunla (o günün dehşetiyle) yarılacaktır. Allah'ın vadi mutlaka yerine gelir.

Edip Yüksel

Gök bile ondan dolayı yarılır. O'nun sözü gerçekleşir.

Elmalılı Hamdi Yazır

O günün dehşetinden gök yarılır. Allah'ın sözü kesinlikle gerçekleşmiştir.

Öztürk

Gök bile o yüzden parçalanır. O'nun vaadi gerçekleşmiştir.

Suat Yıldırım

O günün dehşetinden gök bile çatlar. Allah'ın vâdi mutlaka gerçekleşir.

Süleyman Ateş

Gök (bile) onun dehşetinden yarılır. Allah'ın va'di mutlaka yapılmıştır.

إِنَّ هَٰذِهِۦ تَذْكِرَةٌۭ ۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ سَبِيلًا ﴿١٩﴾

Şüphe yok ki bu, bir öğüttür; artık dileyen, Rabbine yol bulur.

Alİ Bulaç

Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.

Çeviriyazı

inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ.

Diyanet İşleri

Doğrusu bu anlatılanlar birer öğüttür. Dileyen kimse, Rabbine doğru giden bir yol tutar.

Diyanet Vakfı

İşte bu (anlatılanlar), şüphesiz bir öğüttür. Artık kim dilerse Rabbine (varan) bir yol tutar.

Edip Yüksel

Bu bir hatırlatmadır; dileyen, Rabbine doğru yol tutar.

Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.

Öztürk

Bu, bir öğüt verici, düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.

Suat Yıldırım

Bu, bir öğüt ve uyarıdır. Artık isteyen, Rabbine varan yolu tutar. [76,29]

Süleyman Ateş

Bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine varan bir yol tutar.

۞ إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَىٰ مِن ثُلُثَىِ ٱلَّيْلِ وَنِصْفَهُۥ وَثُلُثَهُۥ وَطَآئِفَةٌۭ مِّنَ ٱلَّذِينَ مَعَكَ ۚ وَٱللَّهُ يُقَدِّرُ ٱلَّيْلَ وَٱلنَّهَارَ ۚ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ ۖ فَٱقْرَءُوا۟ مَا تَيَسَّرَ مِنَ ٱلْقُرْءَانِ ۚ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَىٰ ۙ وَءَاخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِى ٱلْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ ٱللَّهِ ۙ وَءَاخَرُونَ يُقَٰتِلُونَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ۖ فَٱقْرَءُوا۟ مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ ۚ وَأَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَقْرِضُوا۟ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًۭا ۚ وَمَا تُقَدِّمُوا۟ لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍۢ تَجِدُوهُ عِندَ ٱللَّهِ هُوَ خَيْرًۭا وَأَعْظَمَ أَجْرًۭا ۚ وَٱسْتَغْفِرُوا۟ ٱللَّهَ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌۭ رَّحِيمٌۢ ﴿٢٠﴾

Şüphe yok ki Rabbin daha iyi bilir, gerçekten de senin, gecenin üçte ikisinden ve yarısından daha az ve bazı vakitlerde de üçte biri kadar bir zamanında kalktığını ve seninle beraber bulunanların bir bölüğünün de kalktıklarını ve Allah, gecenin ve gündüzün vakitlerini ölçer; bilmiştir ki siz, onu layıkıyla hesaplayamazsınız, bu yüzden de tövbenizi kabul etmiştir, artık, Kur'an'dan, kolay geleni okuyun; bilmiştir ki sizden hastalar bulunabilir ve bir başka kısmınız da Allah'ın lütfünü, ihsanını elde etmek için yeryüzünde yolculuk eder ve başka bir bölük de Allah yolunda savaşır, artık, ondan, kolay geleni okuyun ve kılın namazı ve verin zekatı ve Allah'a, güzel bir borç verin ve kendiniz için, önceden ne hayır yaparsanız ondan daha hayırlısıyla ve mükafat bakımından daha büyüğüyle bulursunuz onu Allah katında ve yarlıganma dileyin Allah'tan ve şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahimdir.

Alİ Bulaç

Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamıyacağınızı bildi, böylece tevbenizi (O'na dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur'an'dan kolay geleni okuyun. Allah sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah'ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur'an'dan) kolay geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah Katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Çeviriyazı

inne rabbeke ya`lemü enneke teḳûmü ednâ min ŝülüŝeyi-lleyli veniṣfehû veŝülüŝehû veṭâifetüm mine-lleẕîne me`ak. vellâhü yüḳaddiru-lleyle vennehâr. `alime el len tuḥṣûhü fetâbe `aleyküm faḳraû mâ teyessera mine-lḳur'ân. `alime en seyekûnü minküm merḍâ veâḫarûne yaḍribûne fi-l'arḍi yebtegûne min faḍli-llâhi veâḫarûne yüḳâtilûne fî sebîli-llâh. faḳraû mâ teyessera minhü veeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte veaḳriḍü-llâhe ḳarḍan ḥasenâ. vemâ tüḳaddimû lienfüsiküm min ḫayrin tecidûhü `inde-llâhi hüve ḫayrav vea`żame ecrâ. vestagfirü-llâh. inne-llâhe gafûrur raḥîm.

Diyanet İşleri

Şüphesiz Rabbin, senin ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun gecenin üçte ikisinden biraz az, yarısı ve üçte biri kadar vakit içinde kalktığını bilir. Gece ve gündüzü Allah ölçer; sizin bu vakitleri takdir edemeyeceğinizi bildiğinden tevbenizi kabul etmiştir. Artık, Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; Allah, içinizden, hasta olanları, Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacak olan kimseleri ve Allah yolunda savaşacak olanları şüphesiz bilir. Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a güzel ödünç takdiminde bulunun; kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak Allah katında bulursunuz. Allah'tan bağışlanma dileyin; Allah elbette bağışlar ve merhamet eder.

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramaküzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükafatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.

Edip Yüksel

Rabbin, senin ve yoldaşlarıdan bir grubun, gecenin üçte ikisinden az, yarısında ve üçte birinde kalktığını bilir. Gecenin ve gündüzün miktarını ALLAH belirler. O, sizin bunu yapamıyacağınızı bildiği için sizi affetmiştir. Öyleyse Kuran'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun. Aranızda hastalar, yeryüzünde ALLAH'ın lütfundan rızık arayanlar ve ALLAH yolunda savaşanlar olduğunu bilmektedir. Ondan kolayınıza geldiği kadar okuyun. Namazı gözetin, zekatı verin ve güzel davranmak yoluyla ALLAH'a bir borçsunun. Kendiniz için yaptığınız her iyiliği, ALLAH katında daha iyi ve daha büyük bir ödül olarak bulacaksınız. ALLAH'tan bağışlanma dileyin; ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

Öztürk

Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun! Namazı/duayı yerine getirin! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.

Suat Yıldırım

Senin Rabbin, gecenin bazen üçte ikisine yakın bir kısmını, bazen yarısını, bazen üçte birini ibadetle geçirdiğini, senin yanında yer alan müminlerden bir cemaatin da böyle yaptığını elbette biliyor. Gece ve gündüzü yaratıp sürelerini belirleyen Allah'tır. O sizin bu gece ibadetini gözetemeyeceğinizi bildiği için, lütuf ve merhametiyle size yeniden bakıp muaf tuttu. Artık Kur’ân’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun. Allah bilmektedir ki aranızda hastalananlar olacaktır. Kimileri Allah’ın lütfundan nasiplerini aramak için yol tepecek, dünyanın çeşitli yerlerinde dolaşacaklardır. Bazıları Allah yolunda muharebe için sefere çıkacaklardır. Haydi artık Kur’ân’dan, kolayınıza gelen miktarı okuyun. Namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin ve bir de Allah’a güzel ödünç takdim edin! Unutmayın ki kendi iyiliğiniz için âhirete hazırlık olarak her ne gönderirseniz mutlaka onu Allah’ın nezdinde bulursunuz. Hem daha üstün ve daha hayırlı, mükâfatı kat kat artmış olarak! Allah’tan af dileyin. Muhakkak ki Allah gafurdur, rahîmdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur). [2,245]

Süleyman Ateş

Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını; Seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah, sizin onu sayamayacağınızı (zamanı hesabedip gecenin belli sa'atlerinde kalkamayacağınızı) bildiği için sizi affetti. Artık (belli bir sa'at gözetmeden) Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun (ne miktar kolayınıza gelirse o kadar gece namazı kılın, kendinizi zorlamayın.) Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lutfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar bulunacağını bilmiştir. Onun için Kur'an'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun. Namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için verdiğiniz hayırları, Allah katında verdiğinizden daha hayırlı ve mükafatça daha büyük bulacaksınız. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.