Main pages

Surah The Cleaving [AL-Infitar] in Turkish

Surah The Cleaving [AL-Infitar] Ayah 19 Location Maccah Number 82

إِذَا ٱلسَّمَآءُ ٱنفَطَرَتْ ﴿١﴾

Gök yarılınca.

Alİ Bulaç

Gök, çatlayıp-yarıldığı zaman,

Çeviriyazı

iẕe-ssemâü-nfeṭarat.

Diyanet İşleri

Gök yarıldığı zaman,

Diyanet Vakfı

Gökyüzü yarıldığı zaman,

Edip Yüksel

Gök yarıldığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Gök çatladığı vakit,

Öztürk

Gök çatlayıp yarıldığı zaman,

Suat Yıldırım

Gök yarıldığı zaman...

Süleyman Ateş

Gök yarıldığı zaman,

وَإِذَا ٱلْكَوَاكِبُ ٱنتَثَرَتْ ﴿٢﴾

Ve yıldızlar dökülüp saçılınca.

Alİ Bulaç

Yıldızlar, dağılıp-yayıldığı zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-lkevâkibü-nteŝerat.

Diyanet İşleri

Yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman,

Diyanet Vakfı

Yıldızlar döküldüğü zaman,

Edip Yüksel

Gezegenler saçıldığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Yıldızlar döküldüğü vakit,

Öztürk

Yıldızlar dökülüp saçıldığı zaman,

Suat Yıldırım

Yıldızlar parçalanıp etrafa saçıldığı zaman...

Süleyman Ateş

Yıldızlar saçıldığı zaman,

وَإِذَا ٱلْبِحَارُ فُجِّرَتْ ﴿٣﴾

Ve denizler, kaynayıp karışınca.

Alİ Bulaç

Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-lbiḥâru füccirat.

Diyanet İşleri

Denizler kaynaştığı zaman,

Diyanet Vakfı

Denizler birbirine katıldığı zaman,

Edip Yüksel

Denizler akıtılıp taşırıldığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Denizler yarılıp akıtıldığı vakit,

Öztürk

Denizler fışkırtıldığı zaman,

Suat Yıldırım

Denizler birbirine katılıp tek deniz haline geldiği zaman...

Süleyman Ateş

Denizler fışkırtıldığı zaman,

وَإِذَا ٱلْقُبُورُ بُعْثِرَتْ ﴿٤﴾

Ve kabirlerin altı üstüne gelince.

Alİ Bulaç

Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman;

Çeviriyazı

veiẕe-lḳubûru bü`ŝirat.

Diyanet İşleri

Kabirlerin içi dışa çıktığı zaman,

Diyanet Vakfı

Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman,

Edip Yüksel

Mezarların içi dışına çevrildiği zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit,

Öztürk

Kabirler deşildiği zaman,

Suat Yıldırım

Kabirlerin içi dışına çıkarıldığı zaman...

Süleyman Ateş

Kabirlerin içi dışına getirildiği zaman,

عَلِمَتْ نَفْسٌۭ مَّا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ ﴿٥﴾

Bilir herkes, neyi öne sürmüştür, neyi sona bırakmış.

Alİ Bulaç

(Artık her) Nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.

Çeviriyazı

`alimet nefsüm mâ ḳaddemet veeḫḫarat.

Diyanet İşleri

İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür.

Diyanet Vakfı

İnsanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar.

Edip Yüksel

Her kişi, yaptığını ve yapmadığını öğrenecektir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Herkes neyi önünden gönderdiğini ve neyi geri bıraktığını bilir.

Öztürk

Benlik, bilmiş olacaktır önden gönderdiğini de arkaya bıraktığını da.

Suat Yıldırım

İşte o zaman!.. Her kişi ne yapıp ne yapmadığını iyice anlayacaktır.

Süleyman Ateş

Her can, ne (yapıp) öne sürdüğünü ve ne (yapmayıp) geride bıraktığını bilir.

يَٰٓأَيُّهَا ٱلْإِنسَٰنُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ ٱلْكَرِيمِ ﴿٦﴾

A insan, kerem sahibi Rabbine karşı seni gururlandıran ne?

Alİ Bulaç

Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir?

Çeviriyazı

yâ eyyühe-l'insânü mâ garrake birabbike-lkerîm.

Diyanet İşleri

Ey insanoğlu! Seni yaratıp sonra şekil veren, düzenleyen, mütenasip kılan, istediği şekilde seni terkip eden, çok cömert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?

Diyanet Vakfı

Ey insan! İhsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?

Edip Yüksel

Ey insan, seni Onurlu olan Rabbine karşı aldatan nedir?

Elmalılı Hamdi Yazır

Ey insan! İhsanı bol Rabb'ine karşı seni aldatan nedir?

Öztürk

Ey insan! O sonsuz cömertliğin sahibi Kerîm Rabbine karşı seni aldatıp gururlu kılan nedir?!

Suat Yıldırım

Ey insan, nedir seni o kerim Rabbin hakkında aldatan?

Süleyman Ateş

Ey insan, seni engin kerem sahibi Rabbine karşı ne aldatıp isyana sürükledi?

ٱلَّذِى خَلَقَكَ فَسَوَّىٰكَ فَعَدَلَكَ ﴿٧﴾

Öylesine Rab ki seni yarattı, azanı düzüp koştu da seni düzgün bir hale getirdi.

Alİ Bulaç

Ki O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı.

Çeviriyazı

elleẕî ḫaleḳake fesevvâke fe`adelek.

Diyanet İşleri

Ey insanoğlu! Seni yaratıp sonra şekil veren, düzenleyen, mütenasip kılan, istediği şekilde seni terkip eden, çok cömert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?

Diyanet Vakfı

O Allah ki seni yarattı, seni düzgün ve dengeli kılıp, ölçülü bir biçim verdi.

Edip Yüksel

O ki seni yarattı, düzenledi, uyumlu hale soktu;

Elmalılı Hamdi Yazır

O Allah ki seni yarattı, seni düzgün yapılı kılıp ölçülü bir biçim verdi.

Öztürk

Rabbin ki seni yarattı, düzgün hale koydu, en güzel ölçülerle şekillendirdi.

Suat Yıldırım

O değil mi seni yaratan, bütün vücud sistemini düzenleyen ve sana dengeli bir hilkat veren,

Süleyman Ateş

O (Rab) ki seni yarattı, seni düzenledi, sana ölçülü bir biçim verdi.

فِىٓ أَىِّ صُورَةٍۢ مَّا شَآءَ رَكَّبَكَ ﴿٨﴾

Dilediği surete de benzetti seni.

Alİ Bulaç

Dilediği bir surette seni tertib etti.

Çeviriyazı

fî eyyi ṣûratim mâ şâe rakkebek.

Diyanet İşleri

Ey insanoğlu! Seni yaratıp sonra şekil veren, düzenleyen, mütenasip kılan, istediği şekilde seni terkip eden, çok cömert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?

Diyanet Vakfı

Seni istediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu.

Edip Yüksel

Dilediği bir biçimde seni oluşturdu.

Elmalılı Hamdi Yazır

Seni dilediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu.

Öztürk

Dilediği herhangi bir biçimde seni oluşturdu.

Suat Yıldırım

Ve seni dilediği bir surette terkib eden?

Süleyman Ateş

Seni(n organlarını) dilediği şekilde birbirine ekledi.

كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِٱلدِّينِ ﴿٩﴾

İş, sandığınız gibi değil, hayır siz ceza gününü de yalanlıyorsunuz.

Alİ Bulaç

Asla, hayır; siz dini yalanlıyorsunuz;

Çeviriyazı

kellâ bel tükeẕẕibûne biddîn.

Diyanet İşleri

Hayır, hayır; doğrusu siz dini yalanlıyorsunuz.

Diyanet Vakfı

Hayır! Siz yine de dini yalanlıyorsunuz.

Edip Yüksel

Doğrusu, siz, dini yalanlıyorsunuz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır hayır, siz cezayı yalanlıyorsunuz.

Öztürk

Hayır, iş sanıldığı gibi değil! Siz dini yalanlıyorsunuz.

Suat Yıldırım

Hayır, yanlış yapıyorsunuz! Siz tutup dini, dirilip hesap vermeyi yalan sayıyorsunuz.

Süleyman Ateş

Hayır, (bu gururunuzun sebebi şudur) siz ceza (görme)yi yalanlıyorsunuz.

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَٰفِظِينَ ﴿١٠﴾

Ve şüphe yok ki size koruyucular memur edilmiştir elbette.

Alİ Bulaç

Oysa gerçekten sizin üzerinizde koruyucular var,

Çeviriyazı

veinne `aleyküm leḥâfiżîn.

Diyanet İşleri

Oysa, yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler.

Diyanet Vakfı

Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var,

Edip Yüksel

Halbuki üstünüzde koruyucular vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Oysa üzerinizde koruyucular var.

Öztürk

Ve şu kuşkusuz ki, sizin üzerinizde koruyucular-bekçiler var.

Suat Yıldırım

Halbuki yanınızdan ayrılmayan muhafızlar var.

Süleyman Ateş

Oysa üzerinizde koruyucu(yaptıklarınızı zabtedici melek)ler vardır;

كِرَامًۭا كَٰتِبِينَ ﴿١١﴾

Büyüktür onlar, yazarlar.

Alİ Bulaç

'Şerefli-üstün' yazıcılar.

Çeviriyazı

kirâmen kâtibîn.

Diyanet İşleri

Oysa, yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler.

Diyanet Vakfı

Değerli yazıcılar var,

Edip Yüksel

Onlar onurlu kayıtçılardır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Değerli yazıcılar

Öztürk

Çok değerli yazıcılar,

Suat Yıldırım

O muhafızlar değerli, şerefli kâtiplerdir.

Süleyman Ateş

Değerli yazıcılar,

يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿١٢﴾

Bilirler ne yaparsanız.

Alİ Bulaç

Her yapmakta olduğunuzu bilirler.

Çeviriyazı

ya`lemûne mâ tef`alûn.

Diyanet İşleri

Oysa, yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler.

Diyanet Vakfı

Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.

Edip Yüksel

Yaptıklarınızı bilirler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, siz her ne yaparsanız bilirler

Öztürk

Bilirler yapmakta olduğunuzu.

Suat Yıldırım

Yaptığınız her şeyi bilip yazarlar. [18,49]

Süleyman Ateş

Yaptığınız herşeyi bilirler.

إِنَّ ٱلْأَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍۢ ﴿١٣﴾

Ve şüphe yok ki itaat eden iyi kişiler, elbette cennettedir.

Alİ Bulaç

Şüphesiz ebrar olanlar, elbette nimetler(le donatılmış cennetler) içindedirler.

Çeviriyazı

inne-l'ebrâra lefî ne`îm.

Diyanet İşleri

İyiler şüphesiz nimet içindedirler.

Diyanet Vakfı

İyiler muhakkak cennettedirler,

Edip Yüksel

İyiler nimetler içindedir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kuşkusuz iyiler nimet içindedirler.

Öztürk

Şu da kuşkusuz: İyiler tam bir nimet içindedir,

Suat Yıldırım

İyi ve hayırlı insanlar naîm cennetinde, nimetler içindedirler.

Süleyman Ateş

İyiler ni'met içindedirler.

وَإِنَّ ٱلْفُجَّارَ لَفِى جَحِيمٍۢ ﴿١٤﴾

Ve şüphe yok ki kötülük edenler, elbette cehennemde.

Alİ Bulaç

Ve şüphesiz facir (kötü) olanlar da, elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler.

Çeviriyazı

veinne-lfüccâra lefî ceḥîm.

Diyanet İşleri

Allah'ın buyruğundan çıkanlar cehennemdedirler.

Diyanet Vakfı

Kötüler de cehennemdedirler.

Edip Yüksel

Kötüler ise cehennemde.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kötüler de cehennemdedirler.

Öztürk

Kötülerse cehennemin ta ortasında.

Suat Yıldırım

Yoldan sapan kâfirler ise ateştedirler.

Süleyman Ateş

Kötüler de yakıcı ateş içindedirler.

يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ ٱلدِّينِ ﴿١٥﴾

Ceza gününde oraya girerler.

Alİ Bulaç

Onlar, din günü oraya yollanırlar.

Çeviriyazı

yaṣlevnehâ yevme-ddîn.

Diyanet İşleri

Din Günü oraya girerler.

Diyanet Vakfı

Ceza gününde oraya girerler.

Edip Yüksel

Din Günü oraya girerler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ceza günü ona girecekler.

Öztürk

Din günü girerler oraya.

Suat Yıldırım

Onlar yalan saydıkları hesap günü oraya girerler.

Süleyman Ateş

Ceza günü oraya girerler.

وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَآئِبِينَ ﴿١٦﴾

Ve oradan hiç ayrılmazlar.

Alİ Bulaç

Ve ondan ayrılıp-kaybolacak değildirler.

Çeviriyazı

vemâ hüm `anhâ bigâibîn.

Diyanet İşleri

Oradan bir daha ayrılamazlar.

Diyanet Vakfı

Onlar (kafirler) oradan bir daha da ayrılmazlar.

Edip Yüksel

Oradan hiç ayrılamazlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar o cehennemin gözünden kaçamazlar.

Öztürk

Onlar ondan, görülmeyecek şekilde uzaklaşmış değillerdir.

Suat Yıldırım

Hem oradan hiç ayrılmazlar.

Süleyman Ateş

Onlar ondan (hiçbir yere kaçıp) kaybolacak değillerdir.

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٧﴾

Ve bilir misin, nedir ceza günü?

Alİ Bulaç

Din gününü sana bildiren şey nedir?

Çeviriyazı

vemâ edrâke mâ yevmü-ddîn.

Diyanet İşleri

Din gününün ne olduğunu sen nereden bilirsin?

Diyanet Vakfı

Ceza günü nedir bilir misin?

Edip Yüksel

Din Gününün ne olduğunu bilir misin?

Elmalılı Hamdi Yazır

Ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin?

Öztürk

Din gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?

Suat Yıldırım

O din gününün, o hesap gününün ne olduğunu sen bilir misin?

Süleyman Ateş

Ceza gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?

ثُمَّ مَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٨﴾

Sonra gene de bilir misin nedir ceza günü?

Alİ Bulaç

Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir?

Çeviriyazı

ŝümme mâ edrâke mâ yevmü-ddîn.

Diyanet İşleri

Evet, din gününün ne olduğunu nereden bileceksin?

Diyanet Vakfı

Evet, bilir misin? Nedir acaba o ceza günü?

Edip Yüksel

Evet, Din Gününün ne olduğunu bilir misin?

Elmalılı Hamdi Yazır

Evet, bilir misin nedir acaba o ceza günü?

Öztürk

Evet, din gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?

Suat Yıldırım

Evet, bir daha söylüyorum: Din gününün ne olduğunu sen bilir misin?

Süleyman Ateş

Ve yine ceza gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?

يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌۭ لِّنَفْسٍۢ شَيْـًۭٔا ۖ وَٱلْأَمْرُ يَوْمَئِذٍۢ لِّلَّهِ ﴿١٩﴾

Bir gündür ki hiçbir kimse, hiçbir kimseye yardım edemez o gün ve hüküm, o gün Allah'ın.

Alİ Bulaç

Hiçbir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır.

Çeviriyazı

yevme lâ temlikü nefsül linefsin şey'â. vel'emru yevmeiẕil lillâh.

Diyanet İşleri

O gün, kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı bir gündür. O gün buyruk, yalnız Allah'ındır.

Diyanet Vakfı

O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah'a kalmıştır.

Edip Yüksel

O gün kimsenin kimseye yardımı dokunmaz. O gün tüm kararlar yalnız ALLAH'a aittir.

Elmalılı Hamdi Yazır

O gün, hiç kimsenin başkası için hiçbir şeye sahip olamadığı gündür. O gün buyruk yalnız Allah'ındır.

Öztürk

Bir gündür ki o, bir benlik bir başka benlik için hiçbir şeye güç yetiremez. O gün, buyruk yalnız Allah'ındır!

Suat Yıldırım

O, kimsenin kimseye hiç fayda veremeyeceği bir gün!O gün, bütün hüküm ve yetki, yalnız Allah'ın! [1,4; 100,10]

Süleyman Ateş

O, kimsenin kimseye yardım edemeyeceği bir gündür! O gün buyruk, yalnız Allah'ındır.