Setting
Surah The Fig [At-Tin] in Turkish
بِّسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلتِّينِ وَٱلزَّيْتُونِ ﴿١﴾
Andolsun Tin'e ve Zeytun'a.
İncire ve zeytine andolsun,
vettîni vezzeytûn.
İncir ve zeytine and olsun,
İncire, zeytine,
Andolsun incire ve zeytine,
Tîn'e ve Zeytun'a,
Yemin olsun incire, zeytine,
İncir ve zeytin hakkı için!
Tin'e ve Zeytun'a andolsun.
وَطُورِ سِينِينَ ﴿٢﴾
Ve Turı Sina'ya.
Sina dağına,
veṭûri sînîn.
And olsun Sina dağına,
Sina dağına,
Sina Dağına,
Sina dağına
Tûr-i Sîna'ya,
Sina dağı, hakkı için!
Sina Dağına andolsun.
وَهَٰذَا ٱلْبَلَدِ ٱلْأَمِينِ ﴿٣﴾
Ve bu emin şehre.
Ve şu emin beldeye (güvenilir şehre).
vehâẕe-lbeledi-l'emîn.
And olsun bu güvenli Mekke şehrine ki:
Ve şu emin beldeye yemin ederim ki,
Ve andolsun bu güvenilir kente (Mekke'ye) ki;
Ve bu güvenli beldeye andolsun ki,
Ve şu güvenli kente ki,
Bu emin belde hakkı için ki:
Ve bu güvenli Şehre andolsun ki,
لَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ فِىٓ أَحْسَنِ تَقْوِيمٍۢ ﴿٤﴾
Gerçekten de biz, insanı, en güzel bir surete sahip olarak yarattık.
Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
leḳad ḫalaḳne-l'insâne fî aḥseni taḳvîm.
Biz insanı en güzel şekilde yarattık,
Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık.
Biz insanı en mükemmel sûrette yarattık. [30,30]
Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
ثُمَّ رَدَدْنَٰهُ أَسْفَلَ سَٰفِلِينَ ﴿٥﴾
Sonra da onu döndürdük, aşağıların en aşağısına attık.
Sonra aşağıların aşağısına çevirdik.
ŝümme radednâhü esfele sâfilîn.
Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.
Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık.
Sonra onu aşağıların aşağısı kıldık.
Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık.
Sonra da onu düşüklerin en düşüğüne/aşağıların en aşağısına çevirip attık.
Sonra da onu en aşağı derekeye düşürdük.
Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik.
إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَلَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍۢ ﴿٦﴾
Ancak inananlar ve iyi işlerde bulunanlar başka, gerçekten de onlara bitmez tükenmez, başa kakılmaz bir mükafat var.
Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir vardır.
ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti felehüm ecrun gayru memnûn.
Yalnız, inanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır. Onlara kesintisiz ecir vardır.
Fakat iman edip salih amel işleyenler için eksilmeyen devamlı bir ecir vardır.
Ancak inanıp erdemli davrananlar hariç; onlara kesintisiz bir ödül vardır.
Ancak iman edip iyi işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ecir vardır.
İman edip hayra ve barışa yönelik iş üretenler müstesna. Bunlar için kesintisiz bir ödül vardır.
Ancak iman edip güzel ve makbul işler yapanlar müstesnadır. Onlara ise hiç eksilmeyen bir mükâfat vardır.
Yalnız inanıp iyi işler yapanlar hariç. Onlar için kesintisiz bir mükafat vardır.
فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِٱلدِّينِ ﴿٧﴾
Artık dini yalanlamana sebep nedir?
Öyleyse bundan sonra, hangi şey sana dini yalanlatabilir?
femâ yükeẕẕibüke ba`dü biddîn.
Öyleyken, sana dini yalan saydırtan nedir?
Artık bundan sonra, ceza günü konusunda seni kim yalanlayabilir?
Artık neden hala bu dini yalanlıyorsun.
O halde sana dini ne yalanlatır?
Böyle iken dini sana ne yalanlatır?
Bütün bunlardan sonra ey insan, senin mahşere ve hesaba inanmana hangi engel kalabilir?
Böyle iken sana ahiret cezasını yalanlatan nedir?
أَلَيْسَ ٱللَّهُ بِأَحْكَمِ ٱلْحَٰكِمِينَ ﴿٨﴾
Allah, hükmedenlerin en üstünü değil midir?
Allah hükmedenlerin hakimi değil midir?
eleyse-llâhü biaḥkemi-lḥâkimîn.
Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?
Allah, hüküm verenlerin en üstünü değil midir?
ALLAH bilgelerin En Bilgesi değil midir?
Allah, hakimlerin hakimi değil mi?
Allah, yargıçların en güzel hüküm vereni değil mi?
Allah hakimlerin hâkimi değil midir?
Allah, hüküm verenlerin en iyisi değil midir?