Main pages

Surah The Overthrowing [At-Takwir] in Turkish

Surah The Overthrowing [At-Takwir] Ayah 29 Location Maccah Number 81

إِذَا ٱلشَّمْسُ كُوِّرَتْ ﴿١﴾

Güneş dürülünce.

Alİ Bulaç

Güneş, köreltildiği zaman,

Çeviriyazı

iẕe-şşemsü küvvirat.

Diyanet İşleri

Güneş dürülüp ışığı kalmadığı zaman;

Diyanet Vakfı

Güneş katlanıp dürüldüğünde,

Edip Yüksel

Güneş yuvarlandığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Güneş katlanıp dürüldüğünde,

Öztürk

Güneş büzülüp dürüldüğünde,

Suat Yıldırım

Güneş dürülüp ışığı söndüğü zaman;

Süleyman Ateş

Güneş büzüldüğü zaman,

وَإِذَا ٱلنُّجُومُ ٱنكَدَرَتْ ﴿٢﴾

Ve yıldızlar kararınca.

Alİ Bulaç

Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-nnücûmü-nkederat.

Diyanet İşleri

Yıldızlar düşüp, söndüğü zaman;

Diyanet Vakfı

Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde,

Edip Yüksel

Yıldızlar sönüp düştüğü zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Yıldızlar bulandığında,

Öztürk

Yıldızlar ışıklarını yitirdiğinde,

Suat Yıldırım

Yıldızlar yerlerinden düşüp dağıldığı zaman,

Süleyman Ateş

Yıldızlar kararıp döküldüğü zaman,

وَإِذَا ٱلْجِبَالُ سُيِّرَتْ ﴿٣﴾

Ve dağlar yürütülünce.

Alİ Bulaç

Dağlar, yürütüldüğü zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-lcibâlü süyyirat.

Diyanet İşleri

Doğurması yaklaşmış develer başıboş bırakıldığı zaman;

Diyanet Vakfı

Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde,

Edip Yüksel

Dağlar yürütüldüğü zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlar yürütüldüğünde,

Öztürk

Dağlar yürütüldüğünde,

Suat Yıldırım

Dağlar yürütüldüğü zaman,

Süleyman Ateş

Dağlar yürütüldüğü zaman,

وَإِذَا ٱلْعِشَارُ عُطِّلَتْ ﴿٤﴾

Ve dişi develer bile başı boş bırakılınca.

Alİ Bulaç

Gebe develer, kendi başına terk edildiği zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-l`işâru `uṭṭilet.

Diyanet İşleri

Doğurması yaklaşmış develer başıboş bırakıldığı zaman;

Diyanet Vakfı

Gebe develer salıverildiğinde,

Edip Yüksel

En değerli mallar terkedildiği zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Kıyılmaz mallar bırakıldığında,

Öztürk

O bakmaya kıyılmayan develer kendi hallerine bırakıldığında,

Suat Yıldırım

Doğurmak üzere olan develer, kıyılmaz mallar terk edildiği zaman,

Süleyman Ateş

On aylık gebe develer başı boş bırakıldığı zaman,

وَإِذَا ٱلْوُحُوشُ حُشِرَتْ ﴿٥﴾

Ve vahşi hayvanlar bile bir araya toplanınca.

Alİ Bulaç

Vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-lvuḥûşü ḥuşirat.

Diyanet İşleri

Yabani hayvanlar bir araya toplatıldığı zaman;

Diyanet Vakfı

Vahşi hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde,

Edip Yüksel

Yabani hayvanlar toplandığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında,

Öztürk

Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında,

Suat Yıldırım

Vahşi hayvanlar diriltilip toplandığı zaman,

Süleyman Ateş

Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman,

وَإِذَا ٱلْبِحَارُ سُجِّرَتْ ﴿٦﴾

Ve denizler, coşup kabarınca.

Alİ Bulaç

Denizler, tutuşturulduğu zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-lbiḥâru süccirat.

Diyanet İşleri

Denizler kaynaştırıldığı zaman;

Diyanet Vakfı

Denizler kaynatıldığında,

Edip Yüksel

Denizler kaynatıldığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Denizler ateşlendiğinde (suları çekilip, volkanlar halinde ateş püskürdüğünde),

Öztürk

Denizler kaynatıldığında,

Suat Yıldırım

Denizler ateşlenip kaynatıldığı zaman,

Süleyman Ateş

Denizler kaynatıldığı zaman,

وَإِذَا ٱلنُّفُوسُ زُوِّجَتْ ﴿٧﴾

Ve insanlar, haldeşleriyle birleşince.

Alİ Bulaç

Nefisler, birleştiği zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-nnüfûsü züvvicet.

Diyanet İşleri

Canlar bedenlerle birleştirildiği zaman;

Diyanet Vakfı

Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde,

Edip Yüksel

Nefisler/kişiler çiftleştirildiği zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Nefisler eşleştirildiğinde (iyiler iyilerle, kötüler kötülerle bir araya toplandığında),

Öztürk

Benlikler çiftleştirildiğinde,

Suat Yıldırım

Nefisler eşleştirildiği, ruhlar bedenlere girdiği zaman,

Süleyman Ateş

Nefisler çiftleştirildiği zaman.

وَإِذَا ٱلْمَوْءُۥدَةُ سُئِلَتْ ﴿٨﴾

Diridiri gömülen kıza sorulunca.

Alİ Bulaç

Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:

Çeviriyazı

veiẕe-lmev'ûdetü süilet.

Diyanet İşleri

Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman;

Diyanet Vakfı

Diri diri toprağa gömülen kıza, sorulduğunda,

Edip Yüksel

Canlı canlı gömülen kız çocuğu sorulduğu zaman:

Elmalılı Hamdi Yazır

Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda,

Öztürk

O diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda,

Suat Yıldırım

Diri diri gömülen kız çocuğuna,

Süleyman Ateş

Ve sorulduğu zaman o diri diri toprağa gömülen kıza:

بِأَىِّ ذَنۢبٍۢ قُتِلَتْ ﴿٩﴾

Hangi suç yüzünden öldürüldün diye.

Alİ Bulaç

\"Hangi suçtan dolayı öldürüldü?\"

Çeviriyazı

bieyyi ẕembin ḳutilet.

Diyanet İşleri

Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman;

Diyanet Vakfı

\"Hangi günah sebebiyle öldürüldü? diye.

Edip Yüksel

Hangi suçtan ötürü öldürüldü diye.

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Hangi günahtan dolayı öldürüldü?\" diye.

Öztürk

Hangi günah yüzünden öldürüldü diye!

Suat Yıldırım

Hangi suçtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman,

Süleyman Ateş

Hangi günah(ı) yüzünden öldürüldü? diye.

وَإِذَا ٱلصُّحُفُ نُشِرَتْ ﴿١٠﴾

Ve sahifeler dağılınca.

Alİ Bulaç

Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-ṣṣuḥufü nüşirat.

Diyanet İşleri

Amel defterleri açıldığı zaman;

Diyanet Vakfı

(Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında,

Edip Yüksel

Kayıtlar yayımlandığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Amel defterleri açıldığında,

Öztürk

Sayfalar açılıp göz önüne konduğunda,

Suat Yıldırım

Hesap defterleri açıldığı zaman...

Süleyman Ateş

(Amel) defterler(i) açılıp yayıldığı zaman,

وَإِذَا ٱلسَّمَآءُ كُشِطَتْ ﴿١١﴾

Ve göğün perdesi kaldırılınca.

Alİ Bulaç

Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman

Çeviriyazı

veiẕe-ssemâü küşiṭat.

Diyanet İşleri

Gök yerinden oynatıldığı zaman;

Diyanet Vakfı

Gökyüzü sıyrılıp alındığında,

Edip Yüksel

Gök yerinden oynatıldığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Gök sıyrılıp açıldığında,

Öztürk

Göğün örtüsü soyulup indirildiğinde,

Suat Yıldırım

Gök cisimleri yerlerinden kaydırıldığı zaman,

Süleyman Ateş

Gök sıyrılıp açıldığı zaman,

وَإِذَا ٱلْجَحِيمُ سُعِّرَتْ ﴿١٢﴾

Ve cehennem alevlendirilince.

Alİ Bulaç

Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-lceḥîmü sü``irat.

Diyanet İşleri

Cehennem alevlendirildiği zaman;

Diyanet Vakfı

Cehennem tutuşturulduğunda,

Edip Yüksel

Cehennem alevlendirildiği zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Cehennem kızıştırıldığında,

Öztürk

Cehennem kızıştırıldığında,

Suat Yıldırım

Cehennem alev alev kızıştırıldığı zaman...

Süleyman Ateş

Cehennem alevlendirildiği zaman,

وَإِذَا ٱلْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ ﴿١٣﴾

Ve cennet yaklaştırılınca.

Alİ Bulaç

Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,

Çeviriyazı

veiẕe-lcennetü üzlifet.

Diyanet İşleri

Cennet yaklaştırıldığı zaman;

Diyanet Vakfı

Ve cennet yaklaştırıldığında,

Edip Yüksel

Cennet yaklaştırıldığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve cennet yaklaştırıldığında,

Öztürk

Cennet yaklaştırıldığında,

Suat Yıldırım

Cennet yaklaştırıldığı zaman...

Süleyman Ateş

Cennet yaklaştırıldığı zaman,

عَلِمَتْ نَفْسٌۭ مَّآ أَحْضَرَتْ ﴿١٤﴾

Herkes bilir ne hazırladığını.

Alİ Bulaç

(Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir.

Çeviriyazı

`alimet nefsüm mâ aḥḍarat.

Diyanet İşleri

İnsanoğlu önceden ne hazırladığını görecektir.

Diyanet Vakfı

Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.

Edip Yüksel

Her kişi ne yapıp getirdiğini bilir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.

Öztürk

Her benlik, önceden ne hazırlamışsa bilmiş olacaktır.

Suat Yıldırım

İşte o zaman... Her insan hazırladığını, ortaya ne koyduğunu anlayacaktır. [3,30; 75,13]

Süleyman Ateş

Her can, ne yapıp getirdiğini bilir.

فَلَآ أُقْسِمُ بِٱلْخُنَّسِ ﴿١٥﴾

Artık andolsun dönüp kaybolan.

Alİ Bulaç

Artık hayır; yemin ederim (gündüz) sinip (gece) dönen (gezegen)lere,

Çeviriyazı

felâ uḳsimü bilḫunnes.

Diyanet İşleri

Gündüz sinip geceleri gözüken gezegenlere and olsun;

Diyanet Vakfı

Şimdi yemin ederim o sinenlere,

Edip Yüksel

Andolsun gizlenen yıldızlara,

Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi yemin ederim o sinenlere (gündüzleri gözden kaybolan yıldızlara),

Öztürk

Hayır, iş onların sandığı gibi değil! Yemin olsun o sinip gizlenenlere,

Suat Yıldırım

Bakın: Gündüzün sinip gizlenen yıldızlara...

Süleyman Ateş

Yoo, yemin ederim o geri kalıp gizlenenlere;

ٱلْجَوَارِ ٱلْكُنَّسِ ﴿١٦﴾

Doğup yürüyen ve burçlarına giren yıldızlara.

Alİ Bulaç

Bir akış içinde yerini alanlara;

Çeviriyazı

elcevâri-lkünnes.

Diyanet İşleri

Gündüz sinip geceleri gözüken gezegenlere and olsun;

Diyanet Vakfı

O akıp akıp yuvasına gidenlere,

Edip Yüksel

Akıp deliklerine girenlere.

Elmalılı Hamdi Yazır

O akıp akıp yuvasına gidenlere,

Öztürk

Akıp akıp giderek yuvasına girenlere,

Suat Yıldırım

Dolaşıp dolaşıp yuvalarına, yörüngelerine giren gezegenlere...

Süleyman Ateş

Akıp gidenlere, dönüp saklananlara,

وَٱلَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ ﴿١٧﴾

Ve geçmeye başladığı çağda, geceye.

Alİ Bulaç

Kararmaya ilk başladığı zaman, geceye andolsun,

Çeviriyazı

velleyli iẕâ `as`as.

Diyanet İşleri

Kararmaya başlayan geceye and olsun;

Diyanet Vakfı

Kararmaya yüz tuttuğunda geceye andolsun,

Edip Yüksel

Andolsun kararmaya başlayan geceye,

Elmalılı Hamdi Yazır

Yöneldiği an geceye,

Öztürk

Beriye geldiği ve geriye döndüğü zaman geceye,

Suat Yıldırım

Geçmeye başladığı dem geceye...

Süleyman Ateş

Sırtını dönen geceye,

وَٱلصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ ﴿١٨﴾

Ve ışıdığı çağda, sabaha.

Alİ Bulaç

Ve nefes almaya başladığı zaman, sabaha;

Çeviriyazı

veṣṣubḥi iẕâ teneffes.

Diyanet İşleri

Ağarmaya başlayan sabaha and olsun ki,

Diyanet Vakfı

Ağarmaya başladığında sabaha andolsun ki,

Edip Yüksel

Ve nefes almağa başlayan sabaha,

Elmalılı Hamdi Yazır

Nefeslendiği (ağardığı) an sabaha ki,

Öztürk

Ve soluyarak açıldığı zaman sabaha,

Suat Yıldırım

Nefes almaya başladığı dem sabaha kasem ederim ki:

Süleyman Ateş

Soluk almağa başlayan sabaha,

إِنَّهُۥ لَقَوْلُ رَسُولٍۢ كَرِيمٍۢ ﴿١٩﴾

Şüphe yok ki Kur'an, büyük bir elçinin sözüdür.

Alİ Bulaç

Şüphesiz o (Kur'an), üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür;

Çeviriyazı

innehû leḳavlü rasûlin kerîm.

Diyanet İşleri

Bu Kuran, arşın sahibi katında değerli, güçlü, sözü dinlenen ve güvenilen şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

Diyanet Vakfı

O (Kur'an), şüphesiz değerli, bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür.

Edip Yüksel

Bu, onurlu bir elçinin sözüdür.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kuşkusuz o Kur'an, değerli bir elçinin sözüdür.

Öztürk

Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür.

Suat Yıldırım

Kur'ân, değerli bir Elçinin, Cebrail’in getirip okuduğu sözdür!

Süleyman Ateş

(Andolsun bunlara) Ki o, değerli bir elçinin (Cebrail'in) sözüdür.

ذِى قُوَّةٍ عِندَ ذِى ٱلْعَرْشِ مَكِينٍۢ ﴿٢٠﴾

Kuvvetlidir, arş sahibinin katında kadri yüce.

Alİ Bulaç

(Bu elçi,) Bir güç sahibidir, arşın sahibi Katında şereflidir.

Çeviriyazı

ẕî ḳuvvetin `inde ẕi-l`arşi mekîn.

Diyanet İşleri

Bu Kuran, arşın sahibi katında değerli, güçlü, sözü dinlenen ve güvenilen şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

Diyanet Vakfı

O elçi güçlü, Arş'ın sahibi (Allah'ın) katında çok itibarlıdır.

Edip Yüksel

Güçlüdür; Yönetimin Sahibi katından yetkilidir.

Elmalılı Hamdi Yazır

O elçi güçlüdür, Arş'ın sahibinin yanında çok itibarlıdır.

Öztürk

Çok güçlüdür o elçi, Arş sahibinin katında saygındır.

Suat Yıldırım

O Elçi ki çok kuvvetlidir. Yüce Arş sahibi Allah'ın nezdinde pek itibarlıdır. [53,5-10]

Süleyman Ateş

(O elçi,) Güçlüdür, Arşın sahibi (Allah) katında yücedir.

مُّطَاعٍۢ ثَمَّ أَمِينٍۢ ﴿٢١﴾

İtaat edilir, emniyetlidir de.

Alİ Bulaç

Ona itaat edilir, sonra güvenilirdir.

Çeviriyazı

müṭâ`in ŝemme emîn.

Diyanet İşleri

Bu Kuran, arşın sahibi katında değerli, güçlü, sözü dinlenen ve güvenilen şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.

Diyanet Vakfı

O orada sayılan, güvenilen (bir elçi) dir.

Edip Yüksel

Kendisine uyulmalı ve güvenilmeli.

Elmalılı Hamdi Yazır

Orada ona itaat edilir, güvenilir.

Öztürk

İtaat edilir orada kendisine, emindir.

Suat Yıldırım

Göklerde ona itaat edilir, vahiyler ona emanet edilir.

Süleyman Ateş

Orada (kendisine) ita'at edilen, güvenilendir.

وَمَا صَاحِبُكُم بِمَجْنُونٍۢ ﴿٢٢﴾

Sizinle konuşan, deli değildir.

Alİ Bulaç

Sizin sahibiniz bir deli değildir.

Çeviriyazı

vemâ ṣâḥibüküm bimecnûn.

Diyanet İşleri

Arkadaşınız (Muhammed) asla deli değildir.

Diyanet Vakfı

Arkadaşınız (Muhammed) de mecnun değildir.

Edip Yüksel

Arkadaşınız deli değildir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Arkadaşınızı cin çarpmış değildir.

Öztürk

Ve arkadaşınız bir cin çarpmış değildir.

Suat Yıldırım

Şunu da bilin ki, içinizden biri olan bu arkadaşınız deli değildir.

Süleyman Ateş

Arkadaşınız cinli değildir.

وَلَقَدْ رَءَاهُ بِٱلْأُفُقِ ٱلْمُبِينِ ﴿٢٣﴾

Ve andolsun, onu, apaydın tanyerinde gördü.

Alİ Bulaç

Andolsun o (peygamber), onu apaçık bir ufukta görmüştür.

Çeviriyazı

veleḳad raâhü bil'üfüḳi-lmübîn.

Diyanet İşleri

And olsun ki, o, Cebrail'i apaçık ufukta görmüştür.

Diyanet Vakfı

Andolsun ki, onu (Cebrail'i) apaçık ufukta görmüştür.

Edip Yüksel

Onu apaçık bir ufukta görmüştür.

Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun o, Cebrail'i açık ufukta gördü.

Öztürk

Yemin olsun ki, onu apaçık ufukta gördü.

Suat Yıldırım

O, vahyi getiren elçi Cebrail'i, apaçık ufukta görmüştü. [53,13-16]

Süleyman Ateş

Andolsun (Muhammed) onu apaçık ufukta görmüştür.

وَمَا هُوَ عَلَى ٱلْغَيْبِ بِضَنِينٍۢ ﴿٢٤﴾

Arkadaşınız, gizli şeyler hakkında da nekes değildir.

Alİ Bulaç

O, gayb (haberlerin)e karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz (ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz.)

Çeviriyazı

vemâ hüve `ale-lgaybi biḍanîn.

Diyanet İşleri

Peygamber, görülmeyenler hakkında söylediklerinden ötürü töhmet altında tutulamaz.

Diyanet Vakfı

O, gaybın bilgilerini (sizden) esirgemez.

Edip Yüksel

O, hiçbir haberi gizlemiyor.

Elmalılı Hamdi Yazır

O, gayb hakkında cimri de değildir.

Öztürk

O, gayb konusunda cimri değildir.

Suat Yıldırım

O, vahiy hususunda cimri davranan, vahyi sizden esirgeyen bir zat değildir. Vahiy hakkında her türlü töhmetten de uzaktır.

Süleyman Ateş

O, gayb hakkında (verdiği haberlerden dolayı) suçlanamaz.

وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَٰنٍۢ رَّجِيمٍۢ ﴿٢٥﴾

Ve Kur'an, taşlanmış Şeytan'ın sözü de değildir.

Alİ Bulaç

O (Kur'an) da kovulmuş şeytanın sözü değildir.

Çeviriyazı

vemâ hüve biḳavli şeyṭânir racîm.

Diyanet İşleri

Bu Kuran, kovulmuş şeytanın sözü olamaz.

Diyanet Vakfı

O lanetlenmiş şeytanın sözü de değildir.

Edip Yüksel

O, kovulan şeytanın sözü olamaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

O, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir.

Öztürk

Ve o, kovulmuş şeytanın sözü değildir.

Suat Yıldırım

Bu söz, hele hele, kovulmuş şeytanın sözü hiç değildir! [26,210-212]

Süleyman Ateş

O (Kur'an) kovulmuş şeytanın sözü değildir.

فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ ﴿٢٦﴾

Artık nereye gidiyorsunuz öyleyse?

Alİ Bulaç

Şu halde, siz nereye kaçıp-gidiyorsunuz?

Çeviriyazı

feeyne teẕhebûn.

Diyanet İşleri

Nereye gidiyorsunuz?

Diyanet Vakfı

Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?

Edip Yüksel

Öyleyse nereye gidiyorsunuz?

Elmalılı Hamdi Yazır

Hâl böyle iken, siz nereye gidiyorsunuz?

Öztürk

Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?

Suat Yıldırım

O halde siz nereye gidiyorsunuz öyle, neden bahsediyorsunuz?

Süleyman Ateş

O halde nereye gidiyorsunuz?

إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌۭ لِّلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٧﴾

O, bütün alemlere bir öğüttür ancak.

Alİ Bulaç

O (Kur'an), alemler için yalnızca bir zikirdir;

Çeviriyazı

in hüve illâ ẕikrul lil`âlemîn.

Diyanet İşleri

Kuran, ancak aranızda doğru yola girmeyi dileyene ve alemlere bir öğüttür.

Diyanet Vakfı

O, herkes için, bir öğüttür,

Edip Yüksel

Bu, tüm halklara bir mesajdır.

Elmalılı Hamdi Yazır

O, âlemler için öğütten başka bir şey değildir,

Öztürk

O, âlemlere bir öğütten başka şey değildir.

Suat Yıldırım

Bu, olsa olsa bütün âlemlere bir öğüttür, bir uyarıdır. İstikamet sahibi olmak isteyenler onu dinlerler.

Süleyman Ateş

O, alemlere öğüttür.

لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَسْتَقِيمَ ﴿٢٨﴾

Ve hele içinizden doğru hareket etmek isteyene.

Alİ Bulaç

Sizden dosdoğru bir yön (istikamet) tutturmak dileyenler için.

Çeviriyazı

limen şâe minküm ey yesteḳîm.

Diyanet İşleri

Kuran, ancak aranızda doğru yola girmeyi dileyene ve alemlere bir öğüttür.

Diyanet Vakfı

Sizden doğru yolda gitmek isteyenler için de.

Edip Yüksel

Sizden doğru davranmak isteyenler için...

Elmalılı Hamdi Yazır

İçinizden doğru gitmek isteyenler için.

Öztürk

İçinizden, dosdoğru yürümek isteyen için.

Suat Yıldırım

Bu, olsa olsa bütün âlemlere bir öğüttür, bir uyarıdır. İstikamet sahibi olmak isteyenler onu dinlerler.

Süleyman Ateş

Aranızdan doğru hareket etmek isteyen için;

وَمَا تَشَآءُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٩﴾

Ve isteyemezsiniz, alemlerin Rabbi Allah istemedikçe.

Alİ Bulaç

Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.

Çeviriyazı

vemâ teşâûne illâ ey yeşâe-llâhü rabbü-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe sizler bir şey dileyemezsiniz.

Diyanet Vakfı

Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.

Edip Yüksel

Ne dilerseniz, ancak evrenlerin Rabbi olan ALLAH'ın dilediğine göredir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz.

Öztürk

Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!

Suat Yıldırım

Ama bu iş sizin istemenizle değil, ancak Rabbülâlemin olan Allah'ın dilemesiyle tamam olur. [74,56; 76,30]

Süleyman Ateş

Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.