Main pages

Surah The Dawn [Al-Fajr] in Turkish

Surah The Dawn [Al-Fajr] Ayah 30 Location Maccah Number 89

وَٱلْفَجْرِ ﴿١﴾

Andolsun ağaran sabaha.

Alİ Bulaç

Fecre andolsun,

Çeviriyazı

velfecr.

Diyanet İşleri

Tanyerinin ağarmasına and olsun;

Diyanet Vakfı

Andolsun Fecre,

Edip Yüksel

Andolsun tan vaktine,

Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun fecre.

Öztürk

Yemin olsun tan yerinin ağarma vaktine,

Süleyman Ateş

Andolsun fecre (tan yeri ağarmasına),

وَلَيَالٍ عَشْرٍۢ ﴿٢﴾

Ve on geceye.

Alİ Bulaç

On geceye,

Çeviriyazı

veleyâlin `aşr.

Diyanet İşleri

Zilhicce ayının ilk on gecesine and olsun;

Diyanet Vakfı

On geceye,

Edip Yüksel

On geceye,

Elmalılı Hamdi Yazır

On geceye (Zilhicce ayının ilk on gecesine).

Öztürk

On geceye,

Suat Yıldırım

O on geceye,

Süleyman Ateş

On geceye,

وَٱلشَّفْعِ وَٱلْوَتْرِ ﴿٣﴾

Ve çifte ve teke.

Alİ Bulaç

Çifte ve tek'e,

Çeviriyazı

veşşef`i velvetr.

Diyanet İşleri

Herşeyin çiftine de, tekine de and olsun;

Diyanet Vakfı

Çifte ve teke,

Edip Yüksel

Çifte ve teke,

Elmalılı Hamdi Yazır

Çifte ve teke.

Öztürk

Çifte ve teke,

Suat Yıldırım

Çifte ve teke,

Süleyman Ateş

Çift'e ve tek'e,

وَٱلَّيْلِ إِذَا يَسْرِ ﴿٤﴾

Ve ışırken geceye.

Alİ Bulaç

Akıp-gittiği zaman geceye,

Çeviriyazı

velleyli iẕâ yesr.

Diyanet İşleri

Gelip geçen geceye and olsun ki, bunların her biri akıl sahibi için birer yemine değmez mi?

Diyanet Vakfı

(her şeyi karanlığı ile) örttüğü an geceye

Edip Yüksel

Ve geçmekte olan geceye.

Elmalılı Hamdi Yazır

Gitmekte olan geceye.

Öztürk

Yola koyulduğu zaman geceye.

Suat Yıldırım

Akıp giden geceye yemin olsun ki:(Kıyamet gelecektir.)

Süleyman Ateş

Gitmekte olan geceye.

هَلْ فِى ذَٰلِكَ قَسَمٌۭ لِّذِى حِجْرٍ ﴿٥﴾

Bu antta büyük bir şey yok mu aklı başında olana?

Alİ Bulaç

Bunlarda, akıl sahibi olan için bir yemin var, değil mi?

Çeviriyazı

hel fî ẕâlike ḳasemül liẕî ḥicr.

Diyanet İşleri

Gelip geçen geceye and olsun ki, bunların her biri akıl sahibi için birer yemine değmez mi?

Diyanet Vakfı

Bunlarda akıl sahibi için elbette birer yemin (değeri) vardır.

Edip Yüksel

Zeka sahipleri için bunlar birer yemin değil midir?

Elmalılı Hamdi Yazır

Nasıl, bunlarda bir akıl sahibi için yemin var değil mi?

Öztürk

Nasıl, bunlarda akıl sahibi için bir yemin var mı?

Suat Yıldırım

Nasıl, bunlarda aklı olan için yemin değeri vardır değil mi?

Süleyman Ateş

Bu( anıla)n (şeyler)de akıl sahibi için bir yemin var, değil mi? (İşte bunlara andolsun ki kafirler mutlaka azaba uğrayacaklardır!)

أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ ﴿٦﴾

Görmedin mi Rabbin neler yaptı Âd'a?

Alİ Bulaç

Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi?

Çeviriyazı

elem tera keyfe fe`ale rabbüke bi`âd.

Diyanet İşleri

Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad milletine ne ettiğini görmedin mi?

Diyanet Vakfı

Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine?

Edip Yüksel

Görmedin mi Rabbin ne yaptı Ad halkına?

Elmalılı Hamdi Yazır

Görmedin mi Rabbin ne yaptı Âd kavmine?

Öztürk

Görmedin mi ne yaptı Rabbin Âd kavmine?

Suat Yıldırım

Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu İrem şehrinde oturan Âd milletine. [69,6-10; 7,71-72; 41,15;53,50]Vâdideki kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semud milletine [7,73-79; 11,61-68; 26, 141-158]Çadırlı ordugâhlar, piramitler sahibi Firavun'a, [7,103-141; 11,96-99; 43,46-56]Rabbinin ne yaptığını görmedin mi?

Süleyman Ateş

Görmedin mi Rabbin ne yaptı 'Ad(kavmin)e?

إِرَمَ ذَاتِ ٱلْعِمَادِ ﴿٧﴾

Direklerle dolu İrem'e.

Alİ Bulaç

'Yüksek sütunlar' sahibi İrem'e?

Çeviriyazı

irame ẕâti-l`imâd.

Diyanet İşleri

Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad milletine ne ettiğini görmedin mi?

Diyanet Vakfı

Direkleri (yüksek binaları) olan, İrem şehrine?

Edip Yüksel

Yüksek kulelere sahip İrem'e ki;

Elmalılı Hamdi Yazır

Sütunlar sahibi İrem'e?

Öztürk

Sütunlarla dolu İrem'e,

Suat Yıldırım

Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu İrem şehrinde oturan Âd milletine. [69,6-10; 7,71-72; 41,15;53,50]Vâdideki kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semud milletine [7,73-79; 11,61-68; 26, 141-158]Çadırlı ordugâhlar, piramitler sahibi Firavun'a, [7,103-141; 11,96-99; 43,46-56]Rabbinin ne yaptığını görmedin mi?

Süleyman Ateş

Sütunlu İrem'e?

ٱلَّتِى لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿٨﴾

Öylesine bir şehirdi ki yaratılmamıştı eşi şehirler arasında.

Alİ Bulaç

Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.

Çeviriyazı

elletî lem yuḫlaḳ miŝlühâ fi-lbilâd.

Diyanet İşleri

Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad milletine ne ettiğini görmedin mi?

Diyanet Vakfı

Ki ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı,

Edip Yüksel

Hiç bir ülkede eşi ortaya konmamıştı?

Elmalılı Hamdi Yazır

Ki ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.

Öztürk

Ki beldeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.

Suat Yıldırım

Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu İrem şehrinde oturan Âd milletine. [69,6-10; 7,71-72; 41,15;53,50]Vâdideki kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semud milletine [7,73-79; 11,61-68; 26, 141-158]Çadırlı ordugâhlar, piramitler sahibi Firavun'a, [7,103-141; 11,96-99; 43,46-56]Rabbinin ne yaptığını görmedin mi?

Süleyman Ateş

Ki ülkeler arasında onun eşi yaratılmamıştı.

وَثَمُودَ ٱلَّذِينَ جَابُوا۟ ٱلصَّخْرَ بِٱلْوَادِ ﴿٩﴾

Ve vadileri oyan, kayaları kesen Semud'a.

Alİ Bulaç

Ve vadilerde kayaları oyup biçen Semud'a?

Çeviriyazı

veŝemûde-lleẕîne câbu-ṣṣaḫra bilvâd.

Diyanet İşleri

Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?

Diyanet Vakfı

O vadide kayaları yontan Semud kavmine?

Edip Yüksel

Vadideki kayaları oyan Semud'a?

Elmalılı Hamdi Yazır

Vâdide kayaları yontan Semud kavmine?

Öztürk

Ve ne yaptı vadide kayaları oyan Semûd kavmine?

Suat Yıldırım

Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu İrem şehrinde oturan Âd milletine. [69,6-10; 7,71-72; 41,15;53,50]Vâdideki kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semud milletine [7,73-79; 11,61-68; 26, 141-158]Çadırlı ordugâhlar, piramitler sahibi Firavun'a, [7,103-141; 11,96-99; 43,46-56]Rabbinin ne yaptığını görmedin mi?

Süleyman Ateş

Vadi('l-Kura)da kayaları oya(rak evler yapa)n Semud(kavmin)e?

وَفِرْعَوْنَ ذِى ٱلْأَوْتَادِ ﴿١٠﴾

Ve direk gibi sağlam kumandanları olan Firavun'a?

Alİ Bulaç

Ve kazıklar (ehramlar) sahibi Firavun'a?

Çeviriyazı

vefir`avne ẕi-l'evtâd.

Diyanet İşleri

Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?

Diyanet Vakfı

Kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a?

Edip Yüksel

Ve piramitler sahibi Firavun'a?

Elmalılı Hamdi Yazır

Kazıklar sahibi (güçlü, kuvvetli) Firavun'a?

Öztürk

Ve kazıklar sahibi Firavun'a.

Suat Yıldırım

Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu İrem şehrinde oturan Âd milletine. [69,6-10; 7,71-72; 41,15;53,50]Vâdideki kayaları oyup yontarak sağlam evler yapan Semud milletine [7,73-79; 11,61-68; 26, 141-158]Çadırlı ordugâhlar, piramitler sahibi Firavun'a, [7,103-141; 11,96-99; 43,46-56]Rabbinin ne yaptığını görmedin mi?

Süleyman Ateş

Ve kazıklar sahibi Fir'avn'a?

ٱلَّذِينَ طَغَوْا۟ فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿١١﴾

Öylesine ki azdılar şehirlerde.

Alİ Bulaç

Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı.

Çeviriyazı

elleẕîne ṭagav fi-lbilâd.

Diyanet İşleri

Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?

Diyanet Vakfı

Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler.

Edip Yüksel

Tüm bunlar ülkelerinde azmışlardı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bunlar ülkelerde azmışlardı.

Öztürk

Bunlar, ülkelerde azıp zulmetmişlerdi.

Suat Yıldırım

Bütün bunlar, bulundukları ülkelerde azdıkça azdılar.

Süleyman Ateş

Bunlar ülkelerde azmışlardı.

فَأَكْثَرُوا۟ فِيهَا ٱلْفَسَادَ ﴿١٢﴾

Derken bozgunculuğu çoğalttılar oralarda.

Alİ Bulaç

Böylece oralarda fesadı yaygınlaştırmış-arttırmışlardı.'

Çeviriyazı

feekŝerû fîhe-lfesâd.

Diyanet İşleri

Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?

Diyanet Vakfı

Oralarda kötülüğü çoğalttılar.

Edip Yüksel

Oralarda kötülükleri yaygınlaştırmışlardı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Oralarda çok bozgunculuk yapmışlardı.

Öztürk

Ve oralarda bozgunu çoğaltmışlardı.

Suat Yıldırım

Oralarda fesat ve bozgun çıkarıp, nizamı altüst ettiler.

Süleyman Ateş

Oralarda çok kötülük etmişlerdi.

فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ ﴿١٣﴾

Derken Rabbin de onlara bir azap kamçısıdır, yağdırdı.

Alİ Bulaç

Bundan dolayı, Rabbin, onların üzerine bir azap kamçısı çarpıverdi.

Çeviriyazı

feṣabbe `aleyhim rabbüke sevṭa `aẕâb.

Diyanet İşleri

Rabbin onları azap kırbacından geçirmiştir.

Diyanet Vakfı

Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.

Edip Yüksel

Nitekim, Rabbin de üstlerine türlü felaketler yağdırdı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.

Öztürk

Bu yüzden Rabbin, üzerlerine azap kamçısını yağdırıverdi.

Suat Yıldırım

Bu yüzden senin Rabbin de onların üstüne azap kamçıları yağdırdı.

Süleyman Ateş

Bu yüzden Rabbin onların üzerine azab kırbacını çarptı.

إِنَّ رَبَّكَ لَبِٱلْمِرْصَادِ ﴿١٤﴾

Şüphe yok ki Rabbin kullarının yollarında, pusudadır, onları görüp gözetir.

Alİ Bulaç

Çünkü senin Rabbin, gerçekten gözetleme yerindedir.

Çeviriyazı

inne rabbeke lebilmirṣâd.

Diyanet İşleri

Doğrusu Rabbin hep gözetlemektedir.

Diyanet Vakfı

Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.

Edip Yüksel

Rabbin sürekli gözetlemektedir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kuşkusuz Rabbin her an gözetlemededir.

Öztürk

Çünkü Rabbin tam gözetleme yerindedir/tam bir biçimde gözetlemektedir.

Suat Yıldırım

Çünkü Rabbin hep gözetlemededir.

Süleyman Ateş

Elbette Rabbin gözetleme yerindedir (her an kullarının fiillerini gözetlemektedir).

فَأَمَّا ٱلْإِنسَٰنُ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ رَبُّهُۥ فَأَكْرَمَهُۥ وَنَعَّمَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَكْرَمَنِ ﴿١٥﴾

İnsan, öyle bir mahluktur ki Rabbi, onu sınadı da büyüttü, ve nimetler verdi mi, Rabbim der, layıktım da büyüttün beni.

Alİ Bulaç

Fakat insan; ne zaman Rabbi kendisini bir denemeden geçirse, ona bir keremde bulunsa, nimetler verse: \"Rabbim bana ikram etti\" der.

Çeviriyazı

feemme-l'insânü iẕâ me-btelâhü rabbühû feekramehû vene``amehû feyeḳûlü rabbî ekramen.

Diyanet İşleri

Rabbin denemek için bir insana iyilik edip, nimet verdiği zaman, o: \"Rabbim beni şerefli kıldı\" der.

Diyanet Vakfı

İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde \"Rabbim bana ikram etti\" der.

Edip Yüksel

Rabbi, sınamak için insana bolca verip sevindirdiği zaman, \"Rabbim bana cömert davrandı,\" der.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ama insan, her ne zaman Rabbi onu sınayıp da ikramda bulunur, nimet verirse, \"Rabbim bana ikram etti.\" der.

Öztürk

İnsan böyledir; Rabbi kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet yağdırırsa: \"Rabbim bana ikramda bulundu!\" der.

Suat Yıldırım

Rabbi, insanı denemek için ona değer verip, nimetlere gark edince o: “Rabbim hakkım olan ikramı yaptı.” der.

Süleyman Ateş

Fakat insan öyledir; Rabbi ne zaman kendisini sınayıp ona ikramda bulunur, ona ni'met verirse: \"Rabbim bana ikram etti\" der.

وَأَمَّآ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَهَٰنَنِ ﴿١٦﴾

Ve fakat sınadı da rızkını daralttı mı, Rabbim der, alçalttı beni.

Alİ Bulaç

Ama ne zaman onu deneyerek, rızkını kıssa, hemen: \"Rabbim bana ihanet etti\" der.

Çeviriyazı

veemmâ iẕâ me-btelâhü feḳadera `aleyhi rizḳahû feyeḳûlü rabbî ehânen.

Diyanet İşleri

Ama onu sınamak için rızkını daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: \"Rabbim bana hor baktı\" der.

Diyanet Vakfı

Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise \"Rabbim beni önemsemedi\" der.

Edip Yüksel

Ancak ne zaman ki rızkını kısarak onu sınarsa, \"Rabbim beni küçük düşürdü,\" der.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, \"Rabbim beni zillete düşürdü.\" der.

Öztürk

Ama Rabbi onu sıkıntıya uğratıp rızkını ölçüye bağlarsa: \"Rabbim bana ihanet etti!\" der.

Suat Yıldırım

Ama yine denemek için nasibini daraltınca O: “Rabbim beni zelil, perişan etti!” der.

Süleyman Ateş

Ama Rabbi onu sınayıp rızkını daraltırsa: \"Rabbim beni alçalttı (perişan etti)\" der.

كَلَّا ۖ بَل لَّا تُكْرِمُونَ ٱلْيَتِيمَ ﴿١٧﴾

İş öyle değil, hayır; siz, ne yetimi ağırlıyorsunuz.

Alİ Bulaç

Hayır; aksine, siz yetime ikram etmiyorsunuz.

Çeviriyazı

kellâ bel lâ tükrimûne-lyetîm.

Diyanet İşleri

Hayır; yetime karşı cömert davranmıyorsunuz.

Diyanet Vakfı

Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz,

Edip Yüksel

Hayır! Doğrusu siz öksüze cömert davranmıyorsunuz?

Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz.

Öztürk

Doğrusu şu ki, siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz.

Suat Yıldırım

Hayır! (Siz Allah'tan hep ikramı devam ettirmesini istersiniz ama,) yetime değer vermezsiniz!

Süleyman Ateş

Hayır, doğrusu siz (Allah'tan ikram bekliyorsunuz ama kendiniz) yetime ikram etmiyorsunuz.

وَلَا تَحَٰٓضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ ﴿١٨﴾

Ve ne birbirinizi, yoksulu doyurmaya teşvik ediyorsunuz.

Alİ Bulaç

Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

Çeviriyazı

velâ teḥâḍḍûne `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.

Diyanet İşleri

Yoksulu yedirmek konusunda birbirinize özenmiyorsunuz.

Diyanet Vakfı

Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,

Edip Yüksel

Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.

Öztürk

Yoksulun doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz.

Suat Yıldırım

Muhtaçları doyurmaya teşvik etmezsiniz.

Süleyman Ateş

Yoksula yedirmeğe teşvik etmiyorsunuz.

وَتَأْكُلُونَ ٱلتُّرَاثَ أَكْلًۭا لَّمًّۭا ﴿١٩﴾

Ve mirası, habbesine dek yiyorsunuz.

Alİ Bulaç

Mirası, sınır tanımaz (helal, haram aldırmaz) bir tarzda yiyorsunuz.

Çeviriyazı

vete'külûne-ttürâŝe eklel lemmâ.

Diyanet İşleri

Size kalan mirası hak gözetmeden yiyorsunuz.

Diyanet Vakfı

Haram helal demeden mirası yiyorsunuz.

Edip Yüksel

Mirası da hak gözetmeden yiyorsunuz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Oysa mirası öyle bir yiyorsunuz ki, haramhelal gözetmeden.

Öztürk

Mirası derleyip toplayıp yiyorsunuz.

Suat Yıldırım

Mirasları helâl haram demeden ne gelse yersiniz.

Süleyman Ateş

Mirası hırsla yutuyorsunuz.

وَتُحِبُّونَ ٱلْمَالَ حُبًّۭا جَمًّۭا ﴿٢٠﴾

Ve malı, alabildiğine seviyorsunuz.

Alİ Bulaç

Malı 'bir yığma tutkusu ve hırsıyla' seviyorsunuz.

Çeviriyazı

vetüḥibbûne-lmâle ḥubben cemmâ.

Diyanet İşleri

Malı pek çok seviyorsunuz.

Diyanet Vakfı

Malı aşırı biçimde seviyorsunuz.

Edip Yüksel

Parayı/malı da çok fazla seviyorsunuz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Malı öyle bir seviyorsunuz ki, yığmacasına.

Öztürk

Malı, devşirip depolatacak bir sevgiyle seviyorsunuz.

Suat Yıldırım

Mal mülk sevgisi ise bütün benliğinizi kaplamış!

Süleyman Ateş

Malı pek çok seviyorsunuz.

كَلَّآ إِذَا دُكَّتِ ٱلْأَرْضُ دَكًّۭا دَكًّۭا ﴿٢١﴾

İş öyle değil, hayır, yer bir kere paramparça olup dümdüz bir hale geldi mi.

Alİ Bulaç

Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu,

Çeviriyazı

kellâ iẕâ dükketi-l'arḍu dekken dekkâ.

Diyanet İşleri

Ama yer, çarpılıp paralandığı zaman;

Diyanet Vakfı

Ama yeryüzü parça parça döküldüğü,

Edip Yüksel

Doğrusu, yer çarpılıp paralandığı zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır hayır, yer birbiri ardınca sarsılıp dümdüz olduğu zaman,

Öztürk

İş böyle gitmeyecektir! Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde,

Suat Yıldırım

Hayır! Bu yaptıklarınız kesinlikle yanlış!Dünya sarsılıp parça parça döküldüğü zaman,

Süleyman Ateş

Hayır, yer birbiri ardınca sarsılıp dümdüz edildiği zaman,

وَجَآءَ رَبُّكَ وَٱلْمَلَكُ صَفًّۭا صَفًّۭا ﴿٢٢﴾

Ve Rabbinin emri gelip çattı da melekler, safsaf oldu mu.

Alİ Bulaç

Rabbin(in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman;

Çeviriyazı

vecâe rabbüke velmelekü ṣaffen ṣaffâ.

Diyanet İşleri

Melekler sıra sıra dizilip, Rabbinin buyruğu gelince,

Diyanet Vakfı

Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya çıkacaktır).

Edip Yüksel

Rabbin, dizi dizi meleklerle birlikte geldiği zaman,

Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbinin emri gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman,

Öztürk

Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde,

Suat Yıldırım

Rabbinin emri gelip melekler de saf saf geldikleri zaman,

Süleyman Ateş

Melekler sıra sıra dizili durumda Rabbin geldiği zaman.

وَجِا۟ىٓءَ يَوْمَئِذٍۭ بِجَهَنَّمَ ۚ يَوْمَئِذٍۢ يَتَذَكَّرُ ٱلْإِنسَٰنُ وَأَنَّىٰ لَهُ ٱلذِّكْرَىٰ ﴿٢٣﴾

Ve o gün cehennem, ortaya çıktı mı, insan, öğüt alır, anlar ama öğütün, anlayışın artık ne faydası var ona?

Alİ Bulaç

O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda?

Çeviriyazı

vecîe yevmeiẕim bicehenneme yevmeiẕiy yeteẕekkeru-l'insânü veennâ lehü-ẕẕikrâ.

Diyanet İşleri

O gün, cehennem ortaya konur. O gün insan öğüt almaya çalışır ama artık öğütten ona ne?

Diyanet Vakfı

O gün cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var!

Edip Yüksel

Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlayacaktır. Artık anlamanın kendisine ne yararı var ki!

Elmalılı Hamdi Yazır

Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlar. Fakat bu anlamanın ona ne yararı var?

Öztürk

O gün cehennem de getirilir. İşte o gün düşünüp anlar insan. Ama düşünüp hatırlamanın ona ne yararı var!

Suat Yıldırım

Ve cehennemin getirildiği gün...İnsan işi anlar o gün!Ama anlamasının ne faydası var o gün!

Süleyman Ateş

Ve cehennem de getirildiği zaman. İşte o gün insan anlar, ama artık anlamanın kendisine ne yararı var?

يَقُولُ يَٰلَيْتَنِى قَدَّمْتُ لِحَيَاتِى ﴿٢٤﴾

Keşke der, önceden, daha sağken iyilik etseydim.

Alİ Bulaç

Der ki: \"Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim.\"

Çeviriyazı

yeḳûlü yâ leytenî ḳaddemtü liḥayâtî.

Diyanet İşleri

\"Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaymışım\" der.

Diyanet Vakfı

(İşte o zaman insan:) \"Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!\" der.

Edip Yüksel

\"Keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapsaydım,\" der.

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Keşke hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim.\" der.

Öztürk

Der ki: \"Keşke şu hayatım için önden bir şeyler gönderseydim.\"

Suat Yıldırım

“Keşke sağlığımda bu hayatım için hazırlık yapsaydım!” der.

Süleyman Ateş

(O zaman insan): \"Ah, keşke ben bu hayatım için (iyi işler yapıp) gönderseydim!\" der.

فَيَوْمَئِذٍۢ لَّا يُعَذِّبُ عَذَابَهُۥٓ أَحَدٌۭ ﴿٢٥﴾

Derken o gün öylesine bir azaplandırır onu ki kimsecikler, o çeşit azab edemez.

Alİ Bulaç

Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azap gibi azaplandıramaz.

Çeviriyazı

feyevmeiẕil lâ yü`aẕẕibü `aẕâbehû eḥad.

Diyanet İşleri

O gün, hiç kimse, Allah'ın azabettiği gibi azabedemez.

Diyanet Vakfı

Artık o gün, Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.

Edip Yüksel

O gün, O'nun cezası gibi bir cezayı kimse veremez.

Elmalılı Hamdi Yazır

Artık o gün Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.

Öztürk

O gün hiç kimse O'nun azabı gibi azap edemez.

Suat Yıldırım

İşte o gün O'nun ettiği azabı kimse edemez.

Süleyman Ateş

O gün O'nun yapacağı azabı kimse yapamaz.

وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُۥٓ أَحَدٌۭ ﴿٢٦﴾

Ve öylesine bağlar onu ki kimsecikler, o çeşit bağlayamaz.

Alİ Bulaç

Onun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz.

Çeviriyazı

velâ yûŝiḳu veŝâḳahû eḥad.

Diyanet İşleri

Hiç kimse O'nun vurduğu bağ gibisini bağlayamaz.

Diyanet Vakfı

O'nun vuracağı bağı kimse vuramaz.

Edip Yüksel

O'nun vurduğu bağ gibisini de kimse bağlayamaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.

Öztürk

Ve hiç kimse O'nun vurduğu bağ gibi bağ vuramaz.

Suat Yıldırım

O'nun vurduğu bağı kimse vuramaz.

Süleyman Ateş

Ve O'nun vuracağı bağı kimse vuramaz!

يَٰٓأَيَّتُهَا ٱلنَّفْسُ ٱلْمُطْمَئِنَّةُ ﴿٢٧﴾

Ey iyideniyiye inanmış, şüpheden kurtulmuş can.

Alİ Bulaç

Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,

Çeviriyazı

yâ eyyetühe-nnefsü-lmuṭmeinneh.

Diyanet İşleri

Ey huzur içinde olan can!

Diyanet Vakfı

Ey huzura kavuşmuş insan!

Edip Yüksel

Ey doygunluğa ermiş kişi,

Elmalılı Hamdi Yazır

Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!

Öztürk

Ey sükûna kavuşmuş benlik!

Suat Yıldırım

Ey gönül huzuruna ermiş ruh!Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine!Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!

Süleyman Ateş

Ey huzura eren nefis!

ٱرْجِعِىٓ إِلَىٰ رَبِّكِ رَاضِيَةًۭ مَّرْضِيَّةًۭ ﴿٢٨﴾

Dön Rabbine, ondan razı olarak ve rızasını kazanmış bulunarak.

Alİ Bulaç

Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön.

Çeviriyazı

irci`î ilâ rabbiki râḍiyetem merḍiyyeh.

Diyanet İşleri

O, senden, sen de O'ndan hoşnut olarak Rabbine dön!

Diyanet Vakfı

Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön.

Edip Yüksel

Hoşnut olarak ve hoşnut olunarak Rabbine dön.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön.

Öztürk

Dön Rabbine, razı etmiş ve razı edilmiş olarak!

Suat Yıldırım

Ey gönül huzuruna ermiş ruh!Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine!Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!

Süleyman Ateş

Razı edici ve razı edilmiş olarak Rabbine dön!

فَٱدْخُلِى فِى عِبَٰدِى ﴿٢٩﴾

Artık katıl kullarımın arasına.

Alİ Bulaç

Artık kullarımın arasına gir.

Çeviriyazı

fedḫulî fî `ibâdî.

Diyanet İşleri

Ey can! İyi kullarımın arasına gir.

Diyanet Vakfı

(Seçkin) kullarım arasına katıl,

Edip Yüksel

Kullarımın arasına hoşgeldin.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kullarımın arasına gir.

Öztürk

Gir kullarımın arasına!

Suat Yıldırım

Ey gönül huzuruna ermiş ruh!Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine!Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!

Süleyman Ateş

(İyi) Kullarım arasına gir!

وَٱدْخُلِى جَنَّتِى ﴿٣٠﴾

Ve gir cennetime.

Alİ Bulaç

Cennetime gir.

Çeviriyazı

vedḫulî cennetî.

Diyanet İşleri

Cennetime gir.

Diyanet Vakfı

Ve cennetim gir.

Edip Yüksel

Cennetime hoşgeldin.

Elmalılı Hamdi Yazır

Cennetime gir.

Öztürk

Gir cennetime!

Suat Yıldırım

Ey gönül huzuruna ermiş ruh!Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine!Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!

Süleyman Ateş

Cennetime gir!