Main pages

Surah The Clot [Al-Alaq] in Turkish

Surah The Clot [Al-Alaq] Ayah 19 Location Maccah Number 96

ٱقْرَأْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلَّذِى خَلَقَ ﴿١﴾

Oku Rabbinin adıyla ki bütün mahlukatı yarattı.

Alİ Bulaç

Yaratan Rabbin adıyla oku.

Çeviriyazı

iḳra' bismi rabbike-lleẕî ḫaleḳ.

Diyanet İşleri

Yaratan Rabbinin adıyla oku!

Diyanet Vakfı

Yaratan Rabbinin adıyla oku!

Edip Yüksel

Yaratan Rabbinin ismiyle oku.

Elmalılı Hamdi Yazır

Yaratan Rabbinin adıyla oku!

Öztürk

Yaratan Rabbinin adıyla oku/çağır!

Suat Yıldırım

Yaratan Rabbinin adıyla oku,

Süleyman Ateş

Yaratan Rabbinin adıyle oku.

خَلَقَ ٱلْإِنسَٰنَ مِنْ عَلَقٍ ﴿٢﴾

İnsanı da bir parça kan pıhtısından var etti.

Alİ Bulaç

O, insanı bir alak'tan yarattı.

Çeviriyazı

ḫaleḳa-l'insâne min `alaḳ.

Diyanet İşleri

O, insanı pıhtılaşmış kandan (alak'tan) yarattı.

Diyanet Vakfı

O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.

Edip Yüksel

O, insanı bir embriyodan yarattı.

Elmalılı Hamdi Yazır

O, insanı bir alekadan (embriyodan) yarattı.

Öztürk

İnsanı, embriyodan/ilişip yapışan bir sudan/sevgi ve ilgiden/husûmetten yarattı.

Suat Yıldırım

İnsanı (rahim cidarına) yapışan bir hücreden yaratan.

Süleyman Ateş

O, insanı alaktan (embriyodan) yarattı.

ٱقْرَأْ وَرَبُّكَ ٱلْأَكْرَمُ ﴿٣﴾

Oku ve Rabbin, pek büyük bir kerem sahibidir.

Alİ Bulaç

Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;

Çeviriyazı

iḳra' verabbüke-l'ekram.

Diyanet İşleri

Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir.

Diyanet Vakfı

Oku! Rabbin, en büyük kerem sahibidir.

Edip Yüksel

Oku, Rabbin En Cömert/Yüce olandır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.

Öztürk

Oku! Rabbin Ekrem'dir/en büyük cömertliğin sahibidir.

Suat Yıldırım

Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.

Süleyman Ateş

Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.

ٱلَّذِى عَلَّمَ بِٱلْقَلَمِ ﴿٤﴾

Öyle bir Rab ki kalemle öğretmiştir.

Alİ Bulaç

Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir.

Çeviriyazı

elleẕî `alleme bilḳalem.

Diyanet İşleri

Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir.

Diyanet Vakfı

O Rab ki kalemle (yazmayı) öğretti.

Edip Yüksel

Kalem yoluyla öğretir.

Elmalılı Hamdi Yazır

O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.

Öztürk

O'dur kalemle öğreten!

Suat Yıldırım

Kalemle yazmayı öğretendir.

Süleyman Ateş

O ki kalemle (yazmayı) öğretti.

عَلَّمَ ٱلْإِنسَٰنَ مَا لَمْ يَعْلَمْ ﴿٥﴾

İnsana bilmediğini belletmiştir.

Alİ Bulaç

İnsana bilmediğini öğretti.

Çeviriyazı

`alleme-l'insâne mâ lem ya`lem.

Diyanet İşleri

Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir.

Diyanet Vakfı

İnsana bilmedikleri şeyi öğretti.

Edip Yüksel

İnsana bilmediklerini öğretti.

Elmalılı Hamdi Yazır

İnsana bilmediği şeyleri öğretti.

Öztürk

İnsana bilmediğini öğretti.

Suat Yıldırım

İnsana bilmediklerini öğretendir.

Süleyman Ateş

İnsana bilmediğini öğretti.

كَلَّآ إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ لَيَطْغَىٰٓ ﴿٦﴾

İş öyle değil, şüphe yok ki insan, azar elbette.

Alİ Bulaç

Hayır; gerçekten insan, azar.

Çeviriyazı

kellâ inne-l'insâne leyaṭgâ.

Diyanet İşleri

Ama, insanoğlu kendini müstağni sayarak azgınlık eder.

Diyanet Vakfı

Gerçek şu ki, insan azar.

Edip Yüksel

Doğrusu, insan azar;

Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır! Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder.

Öztürk

İş, sanıldığı gibi değil! İnsan gerçekten azar:

Suat Yıldırım

Hayır! Rabbinin bunca nimetlerine rağmen kâfir insan kendisini ihtiyaçsız zannetti diye azar.

Süleyman Ateş

Hayır, (Rabbinin bu kadar iyiliğine rağmen yine) insan azar;

أَن رَّءَاهُ ٱسْتَغْنَىٰٓ ﴿٧﴾

Kendini ihtiyacı yok görürse.

Alİ Bulaç

Kendini müstağni gördüğünden.

Çeviriyazı

er raâhü-stagnâ.

Diyanet İşleri

Ama, insanoğlu kendini müstağni sayarak azgınlık eder.

Diyanet Vakfı

Kendini kendine yeterli gördüğü için.

Edip Yüksel

Zenginlik taslayarak.

Elmalılı Hamdi Yazır

Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.

Öztürk

Kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görmüştür.

Suat Yıldırım

Hayır! Rabbinin bunca nimetlerine rağmen kâfir insan kendisini ihtiyaçsız zannetti diye azar.

Süleyman Ateş

Kendini zengin (kendine yeterli) gördüğü için,

إِنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلرُّجْعَىٰٓ ﴿٨﴾

Şüphe yok ki dönüş, Rabbinin tapısına.

Alİ Bulaç

Şüphesiz, dönüş yalnızca Rabbinedir.

Çeviriyazı

inne ilâ rabbike-rruc`â.

Diyanet İşleri

Dönüş şüphesiz Rabbinedir.

Diyanet Vakfı

Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.

Edip Yüksel

Elbette, dönüş senin Rabbinedir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki dönüş mutlaka Rabbinedir.

Öztürk

Oysaki, dönüş yalnız Rabbinedir!

Suat Yıldırım

Ama dönüş elbette Rabbinedir!

Süleyman Ateş

Ama dönüş Rabbinedir (O'nun huzurunda bu azgınlığının hesabını verecektir).

أَرَءَيْتَ ٱلَّذِى يَنْهَىٰ ﴿٩﴾

Gördün mü nehyedeni.

Alİ Bulaç

Engellemekte olanı gördün mü?

Çeviriyazı

era'eyte-lleẕî yenhâ.

Diyanet İşleri

Sen, namaz kılan kulu bundan menedeni gördün mü?

Diyanet Vakfı

Gördün mü şu men edeni,

Edip Yüksel

Gördün mü, şu engelleyeni:

Elmalılı Hamdi Yazır

Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü?

Öztürk

Gördün mü o yasaklayanı,

Suat Yıldırım

Baksana şu namaz kılan, o mükemmel kulu engelleyen kimseye,

Süleyman Ateş

Gördün mü şu men'edeni?

عَبْدًا إِذَا صَلَّىٰٓ ﴿١٠﴾

Bir kulu, namaz kılarsa.

Alİ Bulaç

Namaz kıldığı zaman bir kulu.

Çeviriyazı

`abden iẕâ ṣallâ.

Diyanet İşleri

Sen, namaz kılan kulu bundan menedeni gördün mü?

Diyanet Vakfı

Namaz kılarken bir kulu (Peygamber'i namazdan)?

Edip Yüksel

Namaz kılarken bir kulu?

Elmalılı Hamdi Yazır

Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü?

Öztürk

Bir kulu namaz kılarken/dua ederken;

Suat Yıldırım

Baksana şu namaz kılan, o mükemmel kulu engelleyen kimseye,

Süleyman Ateş

Namaz kılarken bir kulu (namazdan)?

أَرَءَيْتَ إِن كَانَ عَلَى ٱلْهُدَىٰٓ ﴿١١﴾

Bir düşün, ya o doğru yolu bulup giderse.

Alİ Bulaç

Gördün mü? Ya o (kul) doğru yol üzerinde ise,

Çeviriyazı

era'eyte in kâne `ale-lhüdâ.

Diyanet İşleri

Söyle bakalım, o kul doğru yolda giden veya Allah'a karşı gelmekten sakınmayı buyuran bir kimse olsun; veya söyle, yalanlayıp yüz çeviren birisi olsun

Diyanet Vakfı

Gördün mü, ya o (Peygamber) doğru yolda olur,

Edip Yüksel

Ne dersin, o doğru yolu izleseydi?

Elmalılı Hamdi Yazır

Gördün mü (ne dersin?), ya o (kul) doğru yolda olur,

Öztürk

Gördün mü! Ya o iyilik ve doğruluk üzere ise?!

Suat Yıldırım

Ne dersin, o hidâyette olsa ve Allah'ı sayıp O’na karşı gelmemeyi tavsiye etse, ne iyi olurdu!

Süleyman Ateş

Gördün mü, ya o (kul) doğru yolda olur,

أَوْ أَمَرَ بِٱلتَّقْوَىٰٓ ﴿١٢﴾

Yahut da çekinmeyi emrederse.

Alİ Bulaç

Ya da takvayı emrettiyse.

Çeviriyazı

ev emera bittaḳvâ.

Diyanet İşleri

Söyle bakalım, o kul doğru yolda giden veya Allah'a karşı gelmekten sakınmayı buyuran bir kimse olsun; veya söyle, yalanlayıp yüz çeviren birisi olsun

Diyanet Vakfı

Yahut takvayı emrediyorsa?

Edip Yüksel

Yahut erdemliliği öğütleseydi?

Elmalılı Hamdi Yazır

Veya kötülüklerden sakınmayı emrederse?

Öztürk

Ya o, takvayı emrediyorsa!

Suat Yıldırım

Ne dersin, o hidâyette olsa ve Allah'ı sayıp O’na karşı gelmemeyi tavsiye etse, ne iyi olurdu!

Süleyman Ateş

Yahut kötülüklerden korunmayı emrederse?

أَرَءَيْتَ إِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰٓ ﴿١٣﴾

Gördün mü sen de, ya öbürü yalanlar ve yüz çevirirse.

Alİ Bulaç

Gördün mü? Ya (bu engellemek isteyen) yalanlıyor ve yüz çeviriyor ise.

Çeviriyazı

era'eyte in keẕẕebe vetevellâ.

Diyanet İşleri

Söyle bakalım, o kul doğru yolda giden veya Allah'a karşı gelmekten sakınmayı buyuran bir kimse olsun; veya söyle, yalanlayıp yüz çeviren birisi olsun

Diyanet Vakfı

Ne dersin o (meneden, Peygamber'i) yalanlıyor ve doğru yoldan yüz çeviriyorsa!

Edip Yüksel

Ne dersin, o yalanlayıp yüz çevirdiyse?

Elmalılı Hamdi Yazır

Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar, yüzçevirirse,

Öztürk

Gördün mü! Ya şu yalanlamış, sırt dönmüşse!

Suat Yıldırım

Ne dersin, o kul, dini yalan saysa ve haktan yüz çevirse iyi mi olurdu?

Süleyman Ateş

Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar yüz çevirirse? (O zaman bu yaptığı kendisi için iyi mi olur?)

أَلَمْ يَعْلَم بِأَنَّ ٱللَّهَ يَرَىٰ ﴿١٤﴾

Bilmez mi ki Allah, bilir gerçekten de.

Alİ Bulaç

O, Allah'ın gördüğünü bilmiyor mu?

Çeviriyazı

elem ya`lem bienne-llâhe yerâ.

Diyanet İşleri

Allah'ın her şeyi görmekte olduğunu bilmez mi?

Diyanet Vakfı

(Bu adam) Allah'ın, (yaptıklarını) gördüğünü bilmez mi!

Edip Yüksel

Bilmez mi ki ALLAH herşeyi görmektedir.

Elmalılı Hamdi Yazır

O adam, Allah'ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu?

Öztürk

Bilmedi mi ki Allah gerçekten görür!

Suat Yıldırım

O bilmiyor mu ki Allah, olan biten her şeyi görür?

Süleyman Ateş

Allah'ın (daima kendisini) gördüğünü bilmedi mi (o)?

كَلَّا لَئِن لَّمْ يَنتَهِ لَنَسْفَعًۢا بِٱلنَّاصِيَةِ ﴿١٥﴾

İş öyle değil, vaz geçmezse eğer elbette tutarız perçeminden.

Alİ Bulaç

Hayır; eğer o, (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursa, andolsun, onu perçeminden tutup sürükleyeceğiz;

Çeviriyazı

kellâ leil lem yentehi lenesfe`am binnâṣiyeh.

Diyanet İşleri

Ama bundan vazgeçmezse, and olsun ki, onu perçeminden,

Diyanet Vakfı

Hayır, hayır! Eğer vazgeçmezse, derhal onu alnından (perçeminden), yakalarız (cehenneme atarız).

Edip Yüksel

Doğrusu, buna son vermezse, yakalarız perçeminden,

Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, hayır! Eğer o, bu davranışından vazgeçmezse, and olsun ki biz, onu perçeminden, o günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme sürükleriz.

Öztürk

İş, sandığı gibi değil! Eğer vazgeçmezse yemin olsun, o alnı mutlaka tutup sürteceğiz!

Suat Yıldırım

Hayır! Hayır! Olmaz böyle şey! Eğer bu tutumundan vazgeçmezse, onu perçeminden tutup cehenneme sürükleriz. Evet, o yalancı ve suçlu perçeminden tutup sürükleriz.

Süleyman Ateş

Hayır, (olmaz böyle şey), eğer bundan vazgeçmezse (onu) perçem(in)den yakalar(ateşe sürükler)iz,

نَاصِيَةٍۢ كَٰذِبَةٍ خَاطِئَةٍۢ ﴿١٦﴾

Yalan söyleyenin, yanlış hareket edenin perçeminden.

Alİ Bulaç

O yalancı, günahkar olan alnından.

Çeviriyazı

nâṣiyetin kâẕibetin ḫâṭieh.

Diyanet İşleri

Yalancı ve günahkar perçeminden cehenneme sürükleriz.

Diyanet Vakfı

O yalancı, günahkar alından (perçemden),

Edip Yüksel

O yalancı ve günahkar perçeminden.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, hayır! Eğer o, bu davranışından vazgeçmezse, and olsun ki biz, onu perçeminden, o günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme sürükleriz.

Öztürk

O yalancı, o günahkâr alnı.

Suat Yıldırım

Hayır! Hayır! Olmaz böyle şey! Eğer bu tutumundan vazgeçmezse, onu perçeminden tutup cehenneme sürükleriz. Evet, o yalancı ve suçlu perçeminden tutup sürükleriz.

Süleyman Ateş

O yalancı, günahkar perçem(den)!

فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۥ ﴿١٧﴾

Derken hemdemlerini, kavmini, kabilesini çağırır.

Alİ Bulaç

O zaman da meclisini (yakın çevresini ve yandaşlarını) çağırsın.

Çeviriyazı

felyed`u nâdiyeh.

Diyanet İşleri

O zaman, kafadarlarını çağırsın,

Diyanet Vakfı

O, hemen gidip meclisini (kendi taraftarlarını) çağırsın.

Edip Yüksel

O zaman haydi çağırsın kurultayını.

Elmalılı Hamdi Yazır

O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın.

Öztürk

Hadi çağırsın derneğini/kurultayını!

Suat Yıldırım

İstediği kadar grubunu yardıma çağırsın!

Süleyman Ateş

O zaman (o gitsin) de meclisini (adamlarını) çağırsın.

سَنَدْعُ ٱلزَّبَانِيَةَ ﴿١٨﴾

Biz de yakında zebanileri çağırırız.

Alİ Bulaç

Biz de zebanileri çağıracağız.

Çeviriyazı

sened`u-zzebâniyeh.

Diyanet İşleri

Biz de zebanileri çağıracağız.

Diyanet Vakfı

Biz de zebanileri çağıracağız.

Edip Yüksel

Biz de zebanileri çağıracağız..

Elmalılı Hamdi Yazır

Biz de Zebanileri çağıracağız.

Öztürk

Biz de çağıracağız zebanileri!

Suat Yıldırım

Biz de Zebanîleri çağırırız!

Süleyman Ateş

Biz de zebanileri çağıracağız.

كَلَّا لَا تُطِعْهُ وَٱسْجُدْ وَٱقْتَرِب ۩ ﴿١٩﴾

İş öyle değil, itaat etme ona ve artık secde et de yaklaş.

Alİ Bulaç

Hayır; ona boyun eğme (Rabbine) Secde et ve yakınlaş.

Çeviriyazı

kellâ. lâ tüṭi`hü vescüd vaḳterib.

Diyanet İşleri

Sakın ona uyma; sen secde et, Rabbine yaklaş.

Diyanet Vakfı

Hayır! Ona uyma! Allah'a secde et ve (yalnızca O'na) yaklaş!

Edip Yüksel

Asla, ona uyma; secde et ve yaklaş!

Elmalılı Hamdi Yazır

Sakın onu dinleme de (Rabbine) secde et ve yaklaş.

Öztürk

Sakın, sakın! Ona boyun eğme; secde et ve yaklaş!

Suat Yıldırım

Hayır! Ona boyun eğme! Rabbine secde et, O'na yaklaş!

Süleyman Ateş

Hayır, ona boyun eğme; (Rabbine) secde et ve yaklaş!