Settings
Surah Alms Giving [Al-Maun] in Turkish
أَرَءَيْتَ ٱلَّذِى يُكَذِّبُ بِٱلدِّينِ ﴿١﴾
Gördüm mü yalanlayanı dini?
Dini yalanlayanı gördün mü?
era'eyte-lleẕî yükeẕẕibü biddîn.
Dini yalan sayanı gördün mü?
Dini yalanlayanı gördün mü?
Dini yalanlayanı gördün mü?
Dini yalanlayanı gördün mü?
Gördün mü o, dini yalan sayanı?
Baksana şu dini, mahşer ve hesabı yalan sayana!
Din(ahiret cezasın)ı yalanlayan(adam)ı gördün mü?
فَذَٰلِكَ ٱلَّذِى يَدُعُّ ٱلْيَتِيمَ ﴿٢﴾
İşte budur o kimse ki horlar yetimi.
İşte yetimi itip-kakan;
feẕâlike-lleẕî yedü``u-lyetîm.
Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur.
İşte o, yetimi itip kakar;
İşte, öksüze kötü davranan odur.
İşte o, öksüzü iter, kakar.
İşte odur yetimi itip kakan;
O, yetimi şiddetle itip kakar.
İşte o, öksüzü iter, kakar;
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ ﴿٣﴾
Ve doyurmaz da, önayak olmaz da doyurmaya yoksulu.
Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur.
velâ yeḥuḍḍu `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.
Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur.
Yoksulu doyurmaya teşvik etmez;
Yoksulları doyurmaya da yanaşmaz.
Yoksulu doyurmaya önayak olmaz.
Yoksulu doyurmayı özendirmez o.
Muhtacı doyurmayı hiç teşvik etmez.
Yoksulu doyurmağa önayak olmaz.
فَوَيْلٌۭ لِّلْمُصَلِّينَ ﴿٤﴾
Vay hallerine o namaz kılanların.
İşte (şu) namaz kılanların vay haline,
feveylül lilmüṣallîn.
Vay o namaz kılanların haline ki:
Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,
Yazıklar olsun o namaz kılanlara,
Vay haline o namaz kılanların ki,
Vay haline o namaz kılanların/dua edenlerin ki,
Vay haline şöyle namaz kılanların:
Şu namaz kılanların vay haline,
ٱلَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ ﴿٥﴾
Öylesine namaz kılanların ki namazlarını unuturlar.
Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar,
elleẕîne hüm `an ṣalâtihim sâhûn.
Onlar kıldıkları namazdan gafildirler.
Onlar namazlarını ciddiye almazlar.
Onlar ki namazlarından tümüyle habersizdirler.
Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler.
Namazlarından/dualarından gaflet içindedir onlar!
Ki onlar namazlarından gafildirler (Kıldıkları namazın değerini bilmez, namaza gereken ihtimamı göstermezler). İbadetlerini gösteriş için yapar, zekât ve diğer yardımlarını esirger, vermezler. [4,142; 4,38; 2,264; 8,47]
Ki, onlar namazlarından gaflet ederler (kıldıkları namazın değerini bilmez, ona önem vermezler).
ٱلَّذِينَ هُمْ يُرَآءُونَ ﴿٦﴾
Ve onlar, bütün işlerini gösteriş için yaparlar.
Onlar gösteriş yapmaktadırlar
elleẕîne hüm yürâûn.
Onlar gösteriş yaparlar.
Onlar gösteriş yapanlardır,
Onlar ki gösteriş yaparlar.
Gösteriş yaparlar onlar,
Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.
Ki onlar namazlarından gafildirler (Kıldıkları namazın değerini bilmez, namaza gereken ihtimamı göstermezler). İbadetlerini gösteriş için yapar, zekât ve diğer yardımlarını esirger, vermezler. [4,142; 4,38; 2,264; 8,47]
Onlar gösteriş (için ibadet) yaparlar.
وَيَمْنَعُونَ ٱلْمَاعُونَ ﴿٧﴾
Ve zekat vermeyi menederler.
Ve ‘ufacık bir yardımı (veya zekatı) da engellemektedirler.
veyemne`ûne-lmâ`ûn.
Onlar basit şeyleri dahi vermezler.
Ve hayra da mani olurlar.
Ve yardımı da engellerler.
Ve yardımlığı sakınırlar (zekatı vermezler).
Ve onlar, kamu hakkına/yardıma/zekâta/iyiliğe engel olurlar.
Ki onlar namazlarından gafildirler (Kıldıkları namazın değerini bilmez, namaza gereken ihtimamı göstermezler). İbadetlerini gösteriş için yapar, zekât ve diğer yardımlarını esirger, vermezler. [4,142; 4,38; 2,264; 8,47]
En ufak bir yardımı esirgerler.