Main pages

Surah The Poets [Ash-Shuara] in Turkish

Surah The Poets [Ash-Shuara] Ayah 227 Location Maccah Number 26

طسٓمٓ ﴿١﴾

Ta sin mim.

Alİ Bulaç

Ta, Sin, Mim.

Çeviriyazı

ṭâ-sîn-mîm.

Diyanet İşleri

Ta, Sin, Mim.

Diyanet Vakfı

Ta. Sin. Mim.

Edip Yüksel

TT. S. M.

Elmalılı Hamdi Yazır

Tâ, Sîn, Mîm.

Öztürk

Tâ, Sîn, Mîm.

Suat Yıldırım

Tâ Sîn Mîm

Süleyman Ateş

Ta sin mim.

تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُبِينِ ﴿٢﴾

Bunlardır gerçekle batılı açıklayan kitabın ayetleri.

Alİ Bulaç

Bunlar, apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.

Çeviriyazı

tilke âyâtü-lkitâbi-lmübîn.

Diyanet İşleri

Bunlar apaçık Kitap'ın ayetleridir.

Diyanet Vakfı

Bunlar, apaçık Kitab'ın ayetleridir.

Edip Yüksel

Bunlar (harfler), açıklayıcı kitabın mucizeleridir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bunlar sana apaçık kitabın âyetleridir.

Öztürk

İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın ayetleri...

Suat Yıldırım

Şunlar gerçekleri açıklayan kitabın âyetleridir.

Süleyman Ateş

Şunlar o apaçık Kitabın ayetleridir.

لَعَلَّكَ بَٰخِعٌۭ نَّفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا۟ مُؤْمِنِينَ ﴿٣﴾

Kendine kıyacaksın inanmıyorlar diye adeta.

Alİ Bulaç

Onlar mü'min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?)

Çeviriyazı

le`alleke bâḫi`un nefseke ellâ yekûnû mü'minîn.

Diyanet İşleri

İnanmıyorlar diye nerdeyse kendini mahvedeceksin.

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!

Edip Yüksel

İnanmıyorlar diye kendini kahrediyor olabilirsin

Elmalılı Hamdi Yazır

(Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye adeta kendine kıyacaksın!

Öztürk

Onlar iman etmiyorlar diye kendini üzüntüden tüketir gibisin.

Suat Yıldırım

Onlar iman etmiyor diye üzüntüden nerdeyse kendini yiyip tüketeceksin. [35,8; 18,6]

Süleyman Ateş

Herhalde sen, inanmıyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin!

إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ ءَايَةًۭ فَظَلَّتْ أَعْنَٰقُهُمْ لَهَا خَٰضِعِينَ ﴿٤﴾

Dileseydik gökten bir delil indirirdik onlara, onun karşısında başlarını eğerlerdi, kalakalırlardı.

Alİ Bulaç

Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.

Çeviriyazı

in neşe' nünezzil `aleyhim mine-ssemâi âyeten feżallet a`nâḳuhüm lehâ ḫâḍi`în.

Diyanet İşleri

Biz dilesek onlara gökten bir mucize indiririz de ona boyun eğip kalırlar.

Diyanet Vakfı

Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.

Edip Yüksel

Dilesek onların üzerine gökten bir mucize indiririz de ona boyun eğip kalırlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Biz dilersek onların üzerlerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilekalır.

Öztürk

Eğer istersek gökten üzerlerine bir mucize indiririz de boyunları onun önünde perişanlıkla eğilip kalır.

Suat Yıldırım

Eğer dileseydik onlara gökten öyle bir mûcize indirirdik ki, onun karşısında ister istemez boyun bükerlerdi.

Süleyman Ateş

Dilesek onların üzerine gökten bir mu'cize indiririz de boyunları ona eğilir (inanırlar).

وَمَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍۢ مِّنَ ٱلرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا۟ عَنْهُ مُعْرِضِينَ ﴿٥﴾

Rahman katından, Kur'an'ın yeni bir ayeti indi mi, hemen yüz çevirirler ondan.

Alİ Bulaç

Onlara Rahman (olan Allah) dan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler.

Çeviriyazı

vemâ ye'tîhim min ẕikrim mine-rraḥmâni muḥdeŝin illâ kânû `anhü mü`riḍîn.

Diyanet İşleri

Rahman'dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler.

Diyanet Vakfı

Kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.

Edip Yüksel

Her ne zaman Rahman'dan kendilerine yeni bir mesaj gelse, mutlaka ondan yüz çevirirler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bununla beraber kendilerine O Rahmân'dan yeni bir öğüt gelmeyedursun, ille ondan yüz çevirirler.

Öztürk

O Rahman'dan kendilerine söze bürünmüş yeni bir hatırlatma gelmeye dursun, ondan mutlaka yüz çevirirler.

Suat Yıldırım

(Fakat Biz bunu istemedik.) O sebeple, ne zaman onlara Rahman'dan yeni bir mesaj gelse, mutlaka ona arkalarını dönüp uzaklaşırlar. [12,103; 36,30; 23,44]

Süleyman Ateş

Rahman'dan onlara hiçbir yeni Zikir (uyarı) gelmez ki, mutlaka ondan yüz çevirici olmasınlar.

فَقَدْ كَذَّبُوا۟ فَسَيَأْتِيهِمْ أَنۢبَٰٓؤُا۟ مَا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ ﴿٦﴾

Gerçekten de yalanladılar, artık yakında alay ettikleri şeyin haberleri gelip çatacak onlara.

Alİ Bulaç

Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.

Çeviriyazı

feḳad keẕẕebû feseye'tîhim embâü mâ kânû bihî yestehziûn.

Diyanet İşleri

Evet, yalanladılar; alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır.

Diyanet Vakfı

Üstelik (ona) \"yalandır\" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.

Edip Yüksel

Yalanladıkları için, eğlenceye aldıkları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Üstelik (ona) \"yalandır\" dediler; fakat onlara alay edip durdukları şeyin haberleri yakında gelecektir.

Öztürk

Yemin olsun, yalanladılar ama yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri.

Suat Yıldırım

Nitekim işte bu mesajı da yalan saydılar, ama alay edip durdukları Kur'ân’ın bildirdiği olaylar, yakında başlarına gelince, alay etmenin ne demek olduğunu anlayacaklardır.

Süleyman Ateş

Yalanladılar ama, alay edip durdukları şeyin haberleri, yakında kendilerine gelecektir.

أَوَلَمْ يَرَوْا۟ إِلَى ٱلْأَرْضِ كَمْ أَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍۢ كَرِيمٍ ﴿٧﴾

Bakmazlar mı yeryüzüne, nice güzelim nebatlar bitirdik çifterçifter orada.

Alİ Bulaç

Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki, Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.

Çeviriyazı

evelem yerav ile-l'arḍi kem embetnâ fîhâ min külli zevcin kerîm.

Diyanet İşleri

Yeryüzüne bakmazlar mı? Orada, bitkilerden nice güzel çiftler yetiştirmişizdir.

Diyanet Vakfı

Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.

Edip Yüksel

Yeryüzüne bakmazlar mı, onda değişik türden nice güzel bitkiler bitirmişiz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz.

Öztürk

Bakmadılar mı yere, neler fışkırtmışız onda cömert ve bereketli her çiftten.

Suat Yıldırım

Peki bunlar yeryüzüne, orada her güzel çiftten nice nebatlar yetiştirdiğimize hiç bakmıyorlar mı?

Süleyman Ateş

Yere bakmadılar mı orada her çeşit güzel çifti bitirmişiz?

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٨﴾

Bunda bir delil var elbette ve çoğu inanmaz gene de.

Alİ Bulaç

Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler.

Çeviriyazı

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Diyanet İşleri

Şüphesiz bunlarda Allah'ın kudretine işaret vardır, ama çoğu inanmazlar.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir nişane vardır; ama çoğu iman etmezler.

Edip Yüksel

Bunda bir işaret vardır. Ama çokları inanacak değildir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki bunda mutlak bir âyet (nişane) vardır; ama onların çoğu iman etmezler.

Öztürk

Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller.

Suat Yıldırım

Elbette bunda alınacak ibret vardır; fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.

Süleyman Ateş

Şüphesiz bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanıcı değillerdir.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿٩﴾

Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahimdir.

Alİ Bulaç

Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir.

Çeviriyazı

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Diyanet İşleri

Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.

Diyanet Vakfı

Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Edip Yüksel

Kuşkusuz senin Rabbin Güçlüdür, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphe yok ki Rabbin, galip ve engin merhamet sahibidir.

Öztürk

Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.

Suat Yıldırım

Ama senin Rabbin azîz ve rahîmdir (mutlak galiptir, geniş merhamet sahibidir). [10,74]

Süleyman Ateş

Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur merhamet eden O'dur.

وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱئْتِ ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ ﴿١٠﴾

An o zamanı ki hani Rabbin, Musa'ya, git zalimler topluluğuna diye nida etmişti,

Alİ Bulaç

Hani senin Rabbin, Musa'ya seslenmişti: \"Zulmetmekte olan kavme git;\"

Çeviriyazı

veiẕ nâdâ rabbüke mûsâ eni-'ti-lḳavme-żżâlimîn.

Diyanet İşleri

Rabbin Musa'ya: \"Haksızlık eden millete, Firavun'un milletine git\" diye nida etmişti. \"Haksızlıktan sakınmazlar mı?\"

Diyanet Vakfı

Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git. Hala (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.

Edip Yüksel

Bir zamanlar Rabbin Musa'ya seslenmişti: \"O zalim topluma git.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip \"Git o zalim kavme\" dedi.

Öztürk

Rabbinin Mûsa'ya, \"Zulüm sergileyenler topluluğuna git\" diye seslenişini hatırla.

Suat Yıldırım

Bir vakit de Rabbin Mûsâ'ya: “Haydi! o zulme batmış olan topluma, yani Firavun’un halkına gidip, “hakkı inkârdan ve azgınlıktan sakınma zamanı gelmedi mi? de!” diye nida etti. [20,47]

Süleyman Ateş

Rabbin Musa'ya seslendi: \"O zalim kavme git!\"

قَوْمَ فِرْعَوْنَ ۚ أَلَا يَتَّقُونَ ﴿١١﴾

Firavun'un kavmine, hala mı çekinmeyecekler?

Alİ Bulaç

Firavun'un kavmine, hala sakınmıyorlar mı?\"

Çeviriyazı

ḳavme fir`avn. elâ yetteḳûn.

Diyanet İşleri

Rabbin Musa'ya: \"Haksızlık eden millete, Firavun'un milletine git\" diye nida etmişti. \"Haksızlıktan sakınmazlar mı?\"

Diyanet Vakfı

Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git. Hala (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.

Edip Yüksel

\"Firavun'un halkına; dinleyip düzelmiyecekler mi?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Firavun kavmine, hâlâ sakınmayacaklar mı?\"

Öztürk

\"Firavun'un toplumuna git! Hâlâ sakınmayacaklar mı?\"

Suat Yıldırım

Bir vakit de Rabbin Mûsâ'ya: “Haydi! o zulme batmış olan topluma, yani Firavun’un halkına gidip, “hakkı inkârdan ve azgınlıktan sakınma zamanı gelmedi mi? de!” diye nida etti. [20,47]

Süleyman Ateş

Fir'avn'ın kavmine. Onlar (kötülüklerden) korunmayacaklar mı?

قَالَ رَبِّ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ ﴿١٢﴾

Musa, Rabbim demişti, gerçekten de beni yalanlarlar diye korkuyorum.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum.\"

Çeviriyazı

ḳâle rabbi innî eḫâfü ey yükeẕẕibûn.

Diyanet İşleri

Musa: \"Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum\" demişti.

Diyanet Vakfı

Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Rabbim, onların beni yalanlamalarından korkuyorum.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

(Musa) şöyle seslendi: \"Ya Rab! Doğrusu ben korkarım ki beni yalancı sayarlar.\"

Öztürk

Demişti ki Mûsa: \"Rabbim, doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.\"

Suat Yıldırım

“Ya Rabbî” dedi, “Korkarım ki beni yalancı sayarlar, benim de göğsüm daralır, dilim tutulur. Onun için Harun'a da risalet ver!” [28,34; 20,29] {KM, Çıkış 4,10-14}

Süleyman Ateş

(Musa): \"Rabbim, dedi, ben, onların beni yalanlayacaklarından korkuyorum.\"

وَيَضِيقُ صَدْرِى وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِى فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَٰرُونَ ﴿١٣﴾

Gönlüm daralır, dilim açılmaz, sen Harun'u gönder.

Alİ Bulaç

\"Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder.\"

Çeviriyazı

veyeḍîḳu ṣadrî velâ yenṭaliḳu lisânî feersil ilâ hârûn.

Diyanet İşleri

Musa: \"Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum\" demişti.

Diyanet Vakfı

(Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver.

Edip Yüksel

\"Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor; kardeşim Harun'u gönder.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver.\"

Öztürk

\"Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Görev emrini Hârun'a gönder.\"

Suat Yıldırım

“Ya Rabbî” dedi, “Korkarım ki beni yalancı sayarlar, benim de göğsüm daralır, dilim tutulur. Onun için Harun'a da risalet ver!” [28,34; 20,29] {KM, Çıkış 4,10-14}

Süleyman Ateş

Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor (tutukluk yapıyor), onun için Harun'a da elçilik ver.\"

وَلَهُمْ عَلَىَّ ذَنۢبٌۭ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ ﴿١٤﴾

Ve bir de onlara karşı suçum var, korkarım, öldürürler beni.

Alİ Bulaç

\"Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum.\"

Çeviriyazı

velehüm `aleyye ẕembün feeḫâfü ey yaḳtülûn.

Diyanet İşleri

Musa: \"Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum\" demişti.

Diyanet Vakfı

Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.

Edip Yüksel

\"Ayrıca, onların yanında suçlu biriyim. Korkarım ki beni öldürsünler.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Ondan dolayı korkarım ki, hemen beni öldürürler.\"

Öztürk

\"Hem, benim üzerimde onlar aleyhine işlenmiş bir suç var; bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum.\"

Suat Yıldırım

“Hem sonra onların benim aleyhimde bir suçlamaları da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden endişe ediyorum.” [28,15] {KM, Çıkış 2,11-15}

Süleyman Ateş

Hem benim üzerimde onlara karşı işlediğim bir günah da var (onlardan bir adam öldürmüştüm); onların beni öldürmelerinden korkuyorum.

قَالَ كَلَّا ۖ فَٱذْهَبَا بِـَٔايَٰتِنَآ ۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ ﴿١٥﴾

Rab, hayır dedi, ikiniz de, delillerimizle gidin, şüphe yok ki biz, sizinleyiz, her şeyi duyarız.

Alİ Bulaç

(Allah:) \"Hayır,\" dedi. \"İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz.\"

Çeviriyazı

ḳâle kellâ. feẕhebâ biâyâtinâ innâ me`aküm müstemi`ûn.

Diyanet İşleri

Allah: \"Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidiniz. Doğrusu Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun'a varınız: \"Biz şüphesiz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, deyiniz\" demişti.

Diyanet Vakfı

Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Hayır, siz ikiniz ayetler (vahiy ve mucizeler) imizle gidin. Biz sizinle birlikteyiz; dinliyoruz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

(Allah): \"Hayır hayır\" buyurdu, \"haydi ikiniz âyetlerimizle (mucizelerimizle) gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz. (Onları) işitiyoruz.\"

Öztürk

\"Hayır, olmaz!\" dediler. \"Ayetlerimizi götürün. Biz sizinleyiz, herşeyi dinlemekteyiz.\"

Suat Yıldırım

“Hayır!” buyurdu, “Benim âyetlerimle gidin, Biz de sizinle beraberiz, olup bitenleri işitiriz.” [28,35; 20,46]

Süleyman Ateş

(Allah): \"Hayır, dedi, ikiniz de ayetlerimizle gidin, biz sizinle beraberiz, (aranızda geçecekleri) dinliyoruz.\"

فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٦﴾

Firavun'un tapısına geldiler de biz dediler, şüphe yok ki alemlerin Rabbinin peygamberleriyiz.

Alİ Bulaç

\"Gecikmeksizin Firavun'a giderek deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbinin elçisiyiz,\"

Çeviriyazı

fe'tiyâ fir`avne feḳûlâ innâ rasûlü rabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Allah: \"Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidiniz. Doğrusu Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun'a varınız: \"Biz şüphesiz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, deyiniz\" demişti.

Diyanet Vakfı

Haydi Firavun'a gidip deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbi'nin elçisiyiz;

Edip Yüksel

\"İkiniz Firavun'a varıp deyin ki, 'Biz evrenlerin Rabbinin elçileriyiz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: İnan biz, âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.

Öztürk

\"Hemen Firavun'a gidin, şöyle deyin: 'Âlemlerin Rabbi'nin resulleriyiz biz.\"

Suat Yıldırım

Gidin o Firavun'a: “Biz Rabbülâlemin tarafından sana gönderilen elçileriz, O’ndan sana mesaj getirdik: İsrailoğullarını serbest bırakacaksın, bizimle gelecekler!” deyin. [20,46]

Süleyman Ateş

Fir'avn'e giderek deyin ki: Biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz.\"

أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿١٧﴾

İsrailoğullarını bizimle gönder.

Alİ Bulaç

\"İsrailoğulları'nı bizimle birlikte göndermen için (sana geldik).\"

Çeviriyazı

en ersil me`anâ benî isrâîl.

Diyanet İşleri

Allah: \"Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidiniz. Doğrusu Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun'a varınız: \"Biz şüphesiz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, deyiniz\" demişti.

Diyanet Vakfı

İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.

Edip Yüksel

\"İsrail oğullarını bizimle birlikte gönder.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

İsrail oğullarını bizimle beraber gönder.\"

Öztürk

\"İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder.\"

Suat Yıldırım

Gidin o Firavun'a: “Biz Rabbülâlemin tarafından sana gönderilen elçileriz, O’ndan sana mesaj getirdik: İsrailoğullarını serbest bırakacaksın, bizimle gelecekler!” deyin. [20,46]

Süleyman Ateş

İsrail oğullarını bizimle beraber gönder.

قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًۭا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ ﴿١٨﴾

Firavun, sen dedi, çocukken içimizde büyüyüp yetişmedin mi ve ömrünün nice yılını aramızda geçirmedin mi?

Alİ Bulaç

(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: \"Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?\"

Çeviriyazı

ḳâle elem nürabbike fînâ velîdev velebiŝte fînâ min `umürike sinîn.

Diyanet İşleri

Firavun Musa'ya: \"Biz seni çocukken yanımıza alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Sonunda yapacağını da yaptın. Sen nankörün birisin\" dedi.

Diyanet Vakfı

(Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Biz seni daha bebekken alıp yetiştirmedik mi ve hayatının nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Â, dedi, biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının bir çok yıllarını aramızda geçirmedin mi?\"

Öztürk

Firavun dedi: \"Biz seni aramızda, bir çocuk olarak koruyup beslemedik mi? Ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.\"

Suat Yıldırım

“A!” dedi, “Sen şu bebekken alıp yanımızda büyüttüğümüz çocuk değil misin? Sonra da bizim sarayımızda senelerce kalmış, ömrünün bir kısmını bizimle geçirmiştin?”

Süleyman Ateş

(Gittiler, Allah'ın emrini duyurdular. Fir'avn) Dedi ki: \"Biz seni, içimizden bir çocuk olarak yetiştirmedik mi? Ömründe nice yıllar aramızda kalmadın mı?\"

وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ ٱلَّتِى فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ ﴿١٩﴾

Ve o yaptığın işi de yaptın ve sen, nankörlerdensin.

Alİ Bulaç

\"Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin.\"

Çeviriyazı

vefe`alte fa`leteke-lletî fe`alte veente mine-lkâfirîn.

Diyanet İşleri

Firavun Musa'ya: \"Biz seni çocukken yanımıza alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Sonunda yapacağını da yaptın. Sen nankörün birisin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!

Edip Yüksel

\"Sonunda yapacağını yaptın. Sen nankör birisin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!\"

Öztürk

\"Ve sonunda o yaptığını da yaptın. Nankörlerden birisin sen.\"

Suat Yıldırım

“Sonunda da bildiğin o işi yapmıştın. Sen doğrusu nankörün tekisin!” {KM, Sayılar 12,1}

Süleyman Ateş

Ve sonunda o yaptığını da yaptın, sen nankörlerden birisin.

قَالَ فَعَلْتُهَآ إِذًۭا وَأَنَا۠ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ ﴿٢٠﴾

Musa, o işi yaptım ama dedi, o vakit cahillerdendim.

Alİ Bulaç

(Musa) Dedi ki: \"Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım.\"

Çeviriyazı

ḳâle fe`altühâ iẕev veenâ mine-ḍḍâllîn.

Diyanet İşleri

Musa: \"O işi kasden yaptımsa sapıklardan biri sayılırım. Bu yüzden sizden korkunca aranızdan kaçtım. Sonra, Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı. Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğullarını kendine köle ettiğinden ötürüdür\" dedi.

Diyanet Vakfı

Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım

Edip Yüksel

Dedi ki, \"O işi yaptığım zaman yanlış yoldaydım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Musa, \"Ben, dedi, o işi o anda yaptım ki şaşkınlardandım.\"

Öztürk

Mûsa dedi: \"Onu yaptığım zaman şaşkınlardandım.\"

Suat Yıldırım

“Ben” dedi, “yanlışlıkla, sonunda ne olacağını bilmeksizin, şaşkın bir vaziyette o işi yapmıştım.”

Süleyman Ateş

(Musa): \"Onu yaptığım zaman sapıklardan idim\" dedi.

فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِى رَبِّى حُكْمًۭا وَجَعَلَنِى مِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿٢١﴾

Korktuğumdan da hemen kaçtım sizden, derken Rabbim bana peygamberlik verdi ve beni, peygamberler zümresine aldı.

Alİ Bulaç

\"Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı.\"

Çeviriyazı

feferartü minküm lemmâ ḫiftüküm fevehebe lî rabbî ḥukmev vece`alenî mine-lmürselîn.

Diyanet İşleri

Musa: \"O işi kasden yaptımsa sapıklardan biri sayılırım. Bu yüzden sizden korkunca aranızdan kaçtım. Sonra, Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı. Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğullarını kendine köle ettiğinden ötürüdür\" dedi.

Diyanet Vakfı

Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.

Edip Yüksel

\"Sonra, sizden korktuğum için sizden kaçtım ve Rabbim bana bilgelik verip beni elçilikle görevlendirdi.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.\"

Öztürk

\"Sizden korkunca aranızdan kaçtım. Daha sonra Rabbim bana hükmetme gücü bağışladı ve beni peygamberlerden biri yaptı.\"

Suat Yıldırım

“Sizden korktuğum için de kaçmıştım. Ama Rabbim bana hüküm ve hikmet verdi ve beni peygamberler arasına dahil etti.” [28,21; 6,89; 45,16]

Süleyman Ateş

Sizden korkunca aranızdan kaçtım, sonra Rabbim bana hükümdarlık verdi ve beni elçilerden yaptı

وَتِلْكَ نِعْمَةٌۭ تَمُنُّهَا عَلَىَّ أَنْ عَبَّدتَّ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿٢٢﴾

Verdiğin nimeti başıma kakıyorsun ama bu da, İsrailoğullarını kendine kul edindiğinden meydana gelen bir şeydi.

Alİ Bulaç

\"Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır.\"

Çeviriyazı

vetilke ni`metün temünnühâ `aleyye en `abbette benî isrâîl.

Diyanet İşleri

Musa: \"O işi kasden yaptımsa sapıklardan biri sayılırım. Bu yüzden sizden korkunca aranızdan kaçtım. Sonra, Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı. Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğullarını kendine köle ettiğinden ötürüdür\" dedi.

Diyanet Vakfı

O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir.

Edip Yüksel

\"Başıma kaktığın bu iyilik de, İsrail oğullarını köleleştirmen yüzündendir!\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"O başıma kaktığın nimet de (aslında) İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olmandır. \"

Öztürk

\"O başıma kaktığın nimet, İsrailoğullarını köle yapmana karşılıktı.\"

Suat Yıldırım

“O başıma kaktığın iyilik ise, İsrailoğullarını köleleştirmenin bir sonucu değil miydi?”

Süleyman Ateş

O başıma kaktığın ni'met de İsrail oğullarını köle yapman(yüzünden)dir. (Onları köle diye kullanıp erkek çocuklarını kesmeseydin, senin eline düşmezdim)

قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٣﴾

Firavun, alemlerin Rabbi ne der ki dedi.

Alİ Bulaç

Firavun dedi ki: \"Alemlerin Rabbi nedir?\"

Çeviriyazı

ḳâle fir`avnü vemâ rabbü-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Firavun: \"Alemlerin Rabbi de nedir?\" dedi.

Diyanet Vakfı

Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir?

Edip Yüksel

Firavun, \"Evrenlerin Rabbi de ne demek?\" dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun şöyle dedi: \"Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?\"

Öztürk

Firavun dedi: \"Peki, âlemlerin Rabbi kim?\"

Suat Yıldırım

Firavun: “Sahi, şu bahsettiğin Rabbülâlemin de ne?” dedi. [28,38; 43,51-52]

Süleyman Ateş

Fir'avn dedi ki: \"(Ey Musa) alemlerin Rabbi nedir?\"

قَالَ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ ﴿٢٤﴾

Musa, göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin Rabbi, dedi, iyice bilip anlıyorsanız.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir).\"

Çeviriyazı

ḳâle rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. in küntüm mûḳinîn.

Diyanet İşleri

Musa: \"Kesin olarak inanacaksanız, bilin ki O göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir\" dedi.

Diyanet Vakfı

Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Kesinlikle inanacaksanız O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Musa cevap olarak: \"Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir.\"

Öztürk

Dedi: \"Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi. Eğer iyice anlayıp inanıyorsanız.\"

Suat Yıldırım

“Eğer işin gerçeğini bilmek isterseniz söyleyeyim: O, göklerin, yerin ve ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir.”

Süleyman Ateş

(Musa): \"Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanan kimseler iseniz (bunu anlarsınız),\" dedi.

قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُۥٓ أَلَا تَسْتَمِعُونَ ﴿٢٥﴾

Firavun, etrafındakilere, işitiyor musunuz? dedi.

Alİ Bulaç

Çevresindekilere dedi ki: \"İşitiyor musunuz?\"

Çeviriyazı

ḳâle limen ḥavlehû elâ testemi`ûn.

Diyanet İşleri

Yanında bulunanlara: \"İşitmiyor musunuz?\" dedi.

Diyanet Vakfı

(Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi.

Edip Yüksel

Etrafındakilere dönerek, \"İşitiyor musunuz?\" dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır

(Firavun) etrafında bulunanlara: \"İşitmiyor musunuz?\" dedi.

Öztürk

Firavun, çevresindekilere dedi: \"Duyuyor musunuz?\"

Suat Yıldırım

Firavun alaycı bir şekilde çevresindekilere: “Bu adamın dediklerini işittiniz değil mi? (Aklısıra cevap veriyor).”

Süleyman Ateş

(Fir'avn): Çevresinde bulunanlara: \"İşitiyor musunuz?\" dedi.

قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿٢٦﴾

Musa, sizin de Rabbinizdir dedi, sizden önce gelip geçen atalarınızın da Rabbi.

Alİ Bulaç

(Musa:) Dedi ki: \"O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir.\"

Çeviriyazı

ḳâle rabbüküm verabbü âbâikümü-l'evvelîn.

Diyanet İşleri

\"O sizin de Rabbiniz, önce geçmiş atalarınızın da Rabbidir\" dedi.

Diyanet Vakfı

Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Sizin Rabbiniz ve evvelki atalarınızın Rabbidir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Musa dedi ki: \"O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir.\"

Öztürk

Mûsa dedi: \"O hem sizin Rabbinizdir hem de önceki atalarınızın Rabbidir.\"

Suat Yıldırım

Mûsâ onu hiç duymamış gibi sözüne devam ederek: “O sizin de, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir.”

Süleyman Ateş

(Musa): \"O sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir\" dedi.

قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ ٱلَّذِىٓ أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌۭ ﴿٢٧﴾

Firavun, gerçekten de dedi, size gönderilen peygamberiniz, mutlaka deli.

Alİ Bulaç

(Firavun) Dedi ki: \"Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir.\"

Çeviriyazı

ḳâle inne rasûlekümü-lleẕî ürsile ileyküm lemecnûn.

Diyanet İşleri

Firavun, çevresindekilere: \"Size gönderilen peygamberiniz şüphesiz delidir\" dedi.

Diyanet Vakfı

Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Size gönderilen elçi, kesinlikle bir deli.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

(Firavun): \"Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir\" dedi.

Öztürk

Firavun dedi: \"Şu size gönderilmiş bulunan resulünüz gerçekten tam bir deli.\"

Suat Yıldırım

Firavun: “Dikkat edin! Size gönderilen bu elçi kesinlikle bir deli!”

Süleyman Ateş

(Fir'avn): \"Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir\" dedi.

قَالَ رَبُّ ٱلْمَشْرِقِ وَٱلْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ ﴿٢٨﴾

Musa, doğunun da Rabbidir dedi, batının da ve ikisi arasında bulunanların da düşünüp akıl ediyorsanız.

Alİ Bulaç

\"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir\" dedi (Musa).

Çeviriyazı

ḳâle rabbü-lmeşriḳi velmagribi vemâ beynehümâ. in küntüm ta`ḳilûn.

Diyanet İşleri

Musa: \"Eğer akledebilen kimselerseniz bilin ki O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir\" dedi.

Diyanet Vakfı

Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Aklınızı kullanıyorsanız, O doğunun, batının ve aralarındakilerin de Rabbidir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Musa devamla şöyle söyledi: \"Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.\"

Öztürk

Mûsa dedi: \"Eğer aklınızı işletirseniz O, doğunun, batının ve bunlar arasındakilerin de Rabbidir.\"

Suat Yıldırım

Mûsâ: “O doğunun da, batının da, doğu ile batı arasındaki her şeyin de Rabbidir. Aklınız varsa bunu anlarsınız.” [2,258]

Süleyman Ateş

(Musa): \"Eğer düşünürseniz O, doğunun batının ve bunlar arasında bulunanların da Rabbidir\" dedi.

قَالَ لَئِنِ ٱتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِى لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ ٱلْمَسْجُونِينَ ﴿٢٩﴾

Firavun, eğer dedi, benden başka bir mabut kabul edersen seni mutlaka zindana atılmışlara katarım, hapsederim.

Alİ Bulaç

(Firavun) dedi ki: \"Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım.\"

Çeviriyazı

ḳâle leini-tteḫaẕte ilâhen gayrî leec`alenneke mine-lmescûnîn.

Diyanet İşleri

Firavun: \"Benden başkasını tanrı edinirsen, and olsun ki seni zindanlık ederim\" dedi.

Diyanet Vakfı

Firavun: Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Benden başka bir tanrı (otorite) edinirsen seni hapis cezasına çarpacağım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun: \"Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim\" dedi.

Öztürk

Dedi: \"Benden başka ilah edinirsen, yemin olsun seni zındanlıklar arasına atarım.\"

Suat Yıldırım

Firavun, Mûsâ'ya cevaben: “Eğer benden başka tanrı kabul edersen mutlaka seni zindanlık ederim!” dedi. [7,127; 79,24; 28,38]

Süleyman Ateş

(Fir'avn ey Musa): \"Andolsun ki benden başka tanrı edinirsen, seni mutlaka zindana atılanlardan yapacağım\" dedi.

قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَىْءٍۢ مُّبِينٍۢ ﴿٣٠﴾

Musa, ya sana dedi, apaçık bir delil gösterirsem,

Alİ Bulaç

(Musa) Dedi ki: \"Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?\"

Çeviriyazı

ḳâle evelev ci'tüke bişey'im mübîn.

Diyanet İşleri

Musa: \"Sana apaçık bir şey getirmiş isem de mi?\" dedi.

Diyanet Vakfı

Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Size apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Musa sordu: \"Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?\"

Öztürk

Mûsa dedi: \"Ya sana gerçeği gösteren birşey getirmişsem!\"

Suat Yıldırım

“Ya” dedi, “sana doğruluğumu ispatlayan âşikâr bir delil getirmiş olsam da mı?”

Süleyman Ateş

(Musa, peki): \"Sana (doğruluğumu) kanıtlayan apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?\" dedi.

قَالَ فَأْتِ بِهِۦٓ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿٣١﴾

Firavun, doğru söyleyenlerdense hadi dedi, göster onu.

Alİ Bulaç

(Firavun) Dedi ki: \"Eğer doğru sözlü isen, onu getir.\"

Çeviriyazı

ḳâle fe'ti bihî in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

Diyanet İşleri

Firavun: \"Doğru sözlülerden isen haydi getir\" dedi.

Diyanet Vakfı

Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Doğru sözlüysen getir bakalım onu.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun: \"Haydi getir onu bakayım, doğrulardan isen\" dedi.

Öztürk

Dedi: \"Hadi getir onu ortaya, eğer doğru sözlülerden isen!\"

Suat Yıldırım

“Haydi, dedi, doğru söylüyorsan, göster o belgeni de görelim!”

Süleyman Ateş

(Fir'avn): \"Eğer doğrulardansan onu getir (bakalım),\" dedi.

فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِىَ ثُعْبَانٌۭ مُّبِينٌۭ ﴿٣٢﴾

Musa, sopasını attı, sopa hemen apaçık görünen koca bir ejderha oldu.

Alİ Bulaç

Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.

Çeviriyazı

feelḳâ `aṣâhü feiẕâ hiye ŝü`bânüm mübîn.

Diyanet İşleri

Bunun üzerine Musa değneğini attı, besbelli bir yılan oluverdi.

Diyanet Vakfı

Bunun üzerine Musa asasını atıverdi; bir de ne görsünler, asa apaçık koca bir yılan (oluvermiş)!

Edip Yüksel

Değneğini atınca apaçık bir yılan oluverdi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi.

Öztürk

O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş.

Suat Yıldırım

Bunun üzerine Mûsa asâsını yere attı. Bir de ne görsünler: Değnek her haliyle tam bir ejderha oluvermiş! [27,12; 28,32]

Süleyman Ateş

(Musa), asasını attı, bir de (baktılar ki) o apaçık bir ejderha!

وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِىَ بَيْضَآءُ لِلنَّٰظِرِينَ ﴿٣٣﴾

Elini koynundan çıkardı, derhal bakanlara parıl parıl parlayan bembeyaz bir el göründü.

Alİ Bulaç

Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.

Çeviriyazı

veneza`a yedehû feiẕâ hiye beyḍâü linnâżirîn.

Diyanet İşleri

Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü.

Diyanet Vakfı

Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!

Edip Yüksel

Elini çıkarınca bakanlara bembeyaz görünüverdi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.

Öztürk

Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.

Suat Yıldırım

Bir de elini koynundan çıkardı ki bakanların gözlerini kamaştıracak kadar parlak mı parlak! [27,12; 28,32]

Süleyman Ateş

Elini (koltuğunun altından) çıkardı; o da, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi.

قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُۥٓ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٌ عَلِيمٌۭ ﴿٣٤﴾

Firavun, yanındaki ileri gelenlere, gerçekten de dedi, bu, pek bilgili bir büyücü.

Alİ Bulaç

(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: \"Bu” dedi, \"Doğrusu bilgin bir büyücüdür.\"

Çeviriyazı

ḳâle lilmelei ḥavlehû inne hâẕâ lesâḥirun `alîm.

Diyanet İşleri

Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: \"Doğrusu bu bilgin bir sihirbaz; sizi sihirle yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?\" dedi.

Diyanet Vakfı

Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!

Edip Yüksel

Çevresindeki ileri gelenlere dedi ki, \"Bu, gerçekten çok usta bir büyücü imiş.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: \"Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!\"

Öztürk

Firavun, çevresindeki kodamanlar konseyine şöyle dedi: \"Bu adam gerçekten bilgin bir büyücü;

Suat Yıldırım

Firavun etrafındakilere: “Bu adam, dedi, galiba usta bir sihirbaz!”

Süleyman Ateş

(Fir'avn), çevresindeki ileri gelenlere: \"Bu dedi, bilgin bir büyücüdür.\"

يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِۦ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ ﴿٣٥﴾

Sizi, büyüsüyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor, ne buyurursunuz şimdi?

Alİ Bulaç

\"Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?\"

Çeviriyazı

yürîdü ey yuḫriceküm min arḍiküm bisiḥrih. femâẕâ te'mürûn.

Diyanet İşleri

Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: \"Doğrusu bu bilgin bir sihirbaz; sizi sihirle yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?\" dedi.

Diyanet Vakfı

Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?

Edip Yüksel

\"Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne önerirsiniz?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?\"

Öztürk

Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?\"

Suat Yıldırım

“Büyü gücü ile sizi yerinizden yurdunuzdan çıkarmak istiyor, ne buyurursunuz, görüşünüzü bildirin!” [7,110]

Süleyman Ateş

Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?

قَالُوٓا۟ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَٱبْعَثْ فِى ٱلْمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ ﴿٣٦﴾

Ona ve kardeşine bir zaman mühlet ver dediler ve şehirlere, büyücüleri toplayıp getirecek adamlar yolla da.

Alİ Bulaç

Dediler ki: \"Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder,\"

Çeviriyazı

ḳâlû ercih veeḫâhü veb`aŝ fi-lmedâini ḥâşirîn.

Diyanet İşleri

\"Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin sihirbazları getirecek toplayıcılar gönder\" dediler.

Diyanet Vakfı

Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder;

Edip Yüksel

Dediler ki, \"Onu ve kardeşini alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder de,\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: \"Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder.\"

Öztürk

Dediler: \"Onu kardeşiyle birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder,

Suat Yıldırım

“Bunu ve kardeşini biraz burada beklet, bütün şehirlere haber gönder, sonra ne kadar usta sihirbaz varsa alıp gelsinler!” dediler.

Süleyman Ateş

Dediler ki: \"Onu ve kardeşini eğle, kentlere toplayıcılar gönder.\"

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍۢ ﴿٣٧﴾

Adamakıllı bilgili bütün büyücüleri tapına getirsinler.

Alİ Bulaç

\"Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler.\"

Çeviriyazı

ye'tûke bikülli seḥḥârin `alîm.

Diyanet İşleri

\"Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin sihirbazları getirecek toplayıcılar gönder\" dediler.

Diyanet Vakfı

Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.

Edip Yüksel

\"Sana tüm usta büyücüleri getirsinler.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler.\"

Öztürk

Ki, tüm bilgili büyücüleri huzuruna getirsinler.\"

Suat Yıldırım

“Bunu ve kardeşini biraz burada beklet, bütün şehirlere haber gönder, sonra ne kadar usta sihirbaz varsa alıp gelsinler!” dediler.

Süleyman Ateş

Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler.

فَجُمِعَ ٱلسَّحَرَةُ لِمِيقَٰتِ يَوْمٍۢ مَّعْلُومٍۢ ﴿٣٨﴾

Muayyen bir günün muayyen bir zamanında büyücüler toplandı.

Alİ Bulaç

Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi.

Çeviriyazı

fecümi`a-sseḥaratü limîḳâti yevmim ma`lûm.

Diyanet İşleri

Sihirbazlar, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar.

Diyanet Vakfı

Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi.

Edip Yüksel

Belirlenmiş günün randevusu için büyücüler bir araya getirildiler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.

Öztürk

Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya getirildi.

Suat Yıldırım

Böylece belirlenen günde bütün usta sihirbazlar toplandı.

Süleyman Ateş

Derken büyücüler belli bir günün belirlenen vaktinde bir araya getirildi.

وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنتُم مُّجْتَمِعُونَ ﴿٣٩﴾

Halka da denildi ki siz de toplanıyor musunuz?

Alİ Bulaç

Ve insanlara da: \"Siz de toplanıyor musunuz? dendi.\"

Çeviriyazı

veḳîle linnâsi hel entüm müctemi`ûn.

Diyanet İşleri

İnsanlara: \"Siz de toplanır mısınız?\" denildi.

Diyanet Vakfı

Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi.

Edip Yüksel

Halka da, \"Siz de toplanır mısınız?\" denildi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Halka, \"Siz de toplanıyor musunuz? (Haydi çabuk olun)\" denildi.

Öztürk

Halka da: \"Siz de toplanır mısınız?\" denildi.

Suat Yıldırım

Halka da: “Haydi ne duruyorsunuz, siz de toplansanıza!” “Umarız büyücüler galip gelirler, biz de onların dinlerine tâbi oluruz!” denildi.

Süleyman Ateş

Halka da: \"Siz de toplanır mısınız?\" denildi.

لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ ٱلسَّحَرَةَ إِن كَانُوا۟ هُمُ ٱلْغَٰلِبِينَ ﴿٤٠﴾

Umarız ki üst gelirlerse biz de büyücülere uyarız.

Alİ Bulaç

\"Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız.\"

Çeviriyazı

le`allenâ nettebi`u-sseḥarate in kânû hümü-lgâlibîn.

Diyanet İşleri

\"Sihirbazlar üstün gelirlerse biz de onlara uyarız\" dediler.

Diyanet Vakfı

(Firavun'un adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.

Edip Yüksel

\"Büyücüler üstün gelirse onlara uyabiliriz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız\" dediler.

Öztürk

\"Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse.\"

Suat Yıldırım

Halka da: “Haydi ne duruyorsunuz, siz de toplansanıza!” “Umarız büyücüler galip gelirler, biz de onların dinlerine tâbi oluruz!” denildi.

Süleyman Ateş

Umarız ki büyücüler üstün gelirse biz de onlara uyarız.

فَلَمَّا جَآءَ ٱلسَّحَرَةُ قَالُوا۟ لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ ٱلْغَٰلِبِينَ ﴿٤١﴾

Derken büyücüler gelince Firavun'a üst gelirsek dediler, bize bir mükafat var mı?

Alİ Bulaç

Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: \"Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?\" dediler.

Çeviriyazı

felemmâ câe-sseḥaratü ḳâlû lifir`avne einne lenâ leecran in künnâ naḥnü-lgâlibîn.

Diyanet İşleri

Sihirbazlar geldiklerinde, Firavun'a; \"Biz üstün gelirsek, şüphesiz bize bir ücret vardır değil mi?\" dediler.

Diyanet Vakfı

Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler.

Edip Yüksel

Büyücüler geldiklerinde Firavun'a, \"Eğer biz üstün gelirsek bize bir ücret ödenecek mi?\" dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a \"Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?\" dediler.

Öztürk

Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: \"Eğer biz galip gelirsek bize gerçekten ödül var, değil mi?\"

Suat Yıldırım

Büyücüler Firavunun huzuruna varınca ona: “Biz galip gelirsek, elbet bize büyük bir ödül verilir herhâlde!” dediler.

Süleyman Ateş

Büyücüler gelince Fir'avn'e: \"Eğer üstün gelenler biz olursak, bize mutlaka bir ücret var değil mi?\" dediler.

قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًۭا لَّمِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ ﴿٤٢﴾

Firavun, evet dedi, siz o zaman yakınlarımdan olursunuz.

Alİ Bulaç

\"Evet\" dedi. \"Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız.\"

Çeviriyazı

ḳâle ne`am veinneküm iẕel lemine-lmüḳarrabîn.

Diyanet İşleri

Firavun: \"Evet; o takdirde siz gözde kimselerden olacaksınız\" dedi.

Diyanet Vakfı

Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.

Edip Yüksel

\"Evet,\" dedi, \"Hatta siz benim konseyime gireceksiniz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun cevaben: \"Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız\" dedi.

Öztürk

\"Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız.\"

Suat Yıldırım

“Evet, evet! dedi, Üstelik, sizi yakın çevreme alacağım, benim gözdelerimden olacaksınız.”

Süleyman Ateş

Evet dedi, hem o takdirde siz (bana) yakınlardan olacaksınız.

قَالَ لَهُم مُّوسَىٰٓ أَلْقُوا۟ مَآ أَنتُم مُّلْقُونَ ﴿٤٣﴾

Musa, onlara, atacağınız şeyleri atın dedi.

Alİ Bulaç

Musa onlara dedi ki: \"Atacağınızı atın.\"

Çeviriyazı

ḳâle lehüm mûsâ elḳû mâ entüm mülḳûn.

Diyanet İşleri

Musa onlara: \"Ne atacaksanız atın\" dedi.

Diyanet Vakfı

Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi.

Edip Yüksel

Musa onlara, \"Atacağınızı atın,\" dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Musa onlara \"Atın, ne atacaksanız\" dedi.

Öztürk

Mûsa onlara dedi ki: \"Atacağınız şeyi atın!\"

Suat Yıldırım

Yarışma başlayınca Mûsa: “Önce siz marifetinizi ortaya koyun, ne atacaksanız atın!” dedi.

Süleyman Ateş

Musa onlara: \"Atacağınızı atın!\" dedi.

فَأَلْقَوْا۟ حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا۟ بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ ٱلْغَٰلِبُونَ ﴿٤٤﴾

İplerini sopalarını attılar ve Firavun'un yüceliği hakkı için dediler, biz elbette üst olacağız.

Alİ Bulaç

Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: \"Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz\" dediler.

Çeviriyazı

feelḳav ḥibâlehüm ve`iṣiyyehüm veḳâlû bi`izzeti fir`avne innâ lenaḥnü-lgâlibûn.

Diyanet İşleri

Onlar da iplerini ve değneklerini attılar ve: \"Firavun hakkı için, şüphesiz, biz üstün geleceğiz\" dediler.

Diyanet Vakfı

Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler.

Edip Yüksel

İplerini ve değneklerini attılar, \"Firavun'un onuru için biz üstün geleceğiz,\" dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve \"Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz\" dediler.

Öztürk

Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve dediler: \"Firavun'un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip geleceğiz.\"

Suat Yıldırım

İplerini ve değneklerini yere attılar ve:“Firavun'un izzetine yemin ederiz ki galip gelen biz olacağız” dediler.

Süleyman Ateş

İplerini ve değneklerini attılar ve \"Fir'avn'ın şerefine biz, elbette biz galib geleceğiz\" dediler.

فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِىَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ ﴿٤٥﴾

Derken Musa da sopasını attı, sopa, hemen onların düzüp meydana getirdiği şeyleri yutmaya başladı.

Alİ Bulaç

Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.

Çeviriyazı

feelḳâ mûsâ `aṣâhü feiẕâ hiye telḳafü mâ ye'fikûn.

Diyanet İşleri

Bunun üzerine Musa değneğini attı; onların uydurduklarını yutmağa başlayıverdi.

Diyanet Vakfı

Sonra Musa asasını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!

Edip Yüksel

Sonra Musa değneğini attı; hemen onların uydurduklarını yutmaya başladı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor!

Öztürk

Mûsa da asasını attı. Bir de ne görsünler, o onların hüner olarak ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.

Suat Yıldırım

Derken Mûsâ da değneğini yere attı; bir de ne görsünler: O, büyücülerin göz boyayarak uydurup ortaya koydukları şeyleri yutuveriyor!

Süleyman Ateş

Musa da asasını attı. Birden o, onların uydurduklarını yutmağa başladı.

فَأُلْقِىَ ٱلسَّحَرَةُ سَٰجِدِينَ ﴿٤٦﴾

Büyücüler, derhal secdeye kapandılar.

Alİ Bulaç

Anında büyücüler secdeye kapandılar.

Çeviriyazı

feülḳiye-sseḥaratü sâcidîn.

Diyanet İşleri

Bunu gören sihirbazlar secdeye kapanarak: \"Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık\" dediler.

Diyanet Vakfı

(Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

Edip Yüksel

Büyücüler secdeye kapandılar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

Öztürk

Bunun üzerine büyücüler, secdelere kapandılar.

Suat Yıldırım

Bunu gören sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

Süleyman Ateş

Derhal büyücüler secdeye kapandılar:

قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٤٧﴾

Alemlerin Rabbine inandık dediler.

Alİ Bulaç

(Ve:) \"Alemlerin Rabbine iman ettik\" dediler.

Çeviriyazı

ḳâlû âmennâ birabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Bunu gören sihirbazlar secdeye kapanarak: \"Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık\" dediler.

Diyanet Vakfı

\"Alemlerin Rabbine, iman ettik\" dediler.

Edip Yüksel

Dediler, \"Evrenlerin Rabbine inandık,\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine \"

Öztürk

Dediler: \"İnandık âlemlerin Rabbi'ne.\"

Suat Yıldırım

“Rabbülâlemin'e, Mûsâ ile Harun’un Rabbine biz de iman ettik.” dediler. [17,81; 21, 18; 20,65-66; 7,116-122]

Süleyman Ateş

Dediler: \"Alemlerin Rabbine inandık.\"

رَبِّ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ ﴿٤٨﴾

Musa ve Harun'un Rabbine.

Alİ Bulaç

\"Musa'nın ve Harun'un Rabbine.\"

Çeviriyazı

rabbi mûsâ vehârûn.

Diyanet İşleri

Bunu gören sihirbazlar secdeye kapanarak: \"Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık\" dediler.

Diyanet Vakfı

\"Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik\".

Edip Yüksel

\"Musa'nın ve Harun'un Rabbine...\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Musa ve Harun'un Rabbine!\"

Öztürk

\"Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbine.\"

Suat Yıldırım

“Rabbülâlemin'e, Mûsâ ile Harun’un Rabbine biz de iman ettik.” dediler. [17,81; 21, 18; 20,65-66; 7,116-122]

Süleyman Ateş

Musa'nın ve Harun'un Rabbine.

قَالَ ءَامَنتُمْ لَهُۥ قَبْلَ أَنْ ءَاذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِى عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَٰفٍۢ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٤٩﴾

Firavun, size izin vermeden inandınız ha dedi, şüphe yok ki o, sizin büyüğünüz, büyüyü o öğretti size; şimdi anlarsınız siz, mutlaka ellerinizi, ayaklarınızı çaprazvari kestireceğim ve hepinizi de astıracağım.

Alİ Bulaç

(Firavun) Dedi ki: \"Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım.\"

Çeviriyazı

ḳâle âmentüm lehû ḳable en âẕene leküm. innehû lekebîrukümü-lleẕî `allemekümü-ssiḥr. felesevfe ta`lemûn. leüḳaṭṭi`anne eydiyeküm veercüleküm min ḫilâfiv veleüṣallibenneküm ecme`în.

Diyanet İşleri

Firavun: \"Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Muhakkak ki o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi bileceksiniz; ellerinizi ayaklarınızı, and olsun, çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım\" dedi.

Diyanet Vakfı

Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Ben size izin vermeden mi ona inandınız? O, size büyücülüğü öğreten ustanız olmalı. Şimdi göreceksiniz: Ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: \"Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama ke stireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!\"

Öztürk

Firavun haykırdı: \"Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Anlaşıldı, o sizin hepinize sihirbazlığı öğreten büyüğünüz. Yakında bileceksiniz. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlamasına keseceğim ve yemin olsun sizi toptan asacağım.\"

Suat Yıldırım

Firavun: “Demek ben size izin vermeden ona inandınız ha!Anlaşıldı: Size büyüyü öğreten ustanız oymuş! Size yapacağımı da yakında öğreneceksiniz.Farklı yönlerden olmak üzere el ve ayaklarınızı kesecek ve hepinizi asacağım!”

Süleyman Ateş

(Fir'avn) dedi: \"Ben size izin vermeden mi ona inandınız? O, size büyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse (size ne yapacağımı) yakında bileceksiniz: Ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve hepinizi asacağım!\"

قَالُوا۟ لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ ﴿٥٠﴾

Zararı yok dediler, şüphe yok ki biz, dönüp Rabbimize varacağız.

Alİ Bulaç

\"Hiç zararı yok\" dediler. \"Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz.\"

Çeviriyazı

ḳâlû lâ ḍayr. innâ ilâ rabbinâ münḳalibûn.

Diyanet İşleri

İman eden sihirbazlar: \"Zararı yok, biz şüphesiz Rabbimize doneceğiz; inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bize bağışlayacağını umarız\" dediler.

Diyanet Vakfı

\"Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz.\"

Edip Yüksel

\"Umurumuzda değil,\" dediler, \"Biz zaten Rabbimize döneceğiz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz.\"

Öztürk

Dediler: \"Zararı yok, biz nasıl olsa Rabbimize döneceğiz,

Suat Yıldırım

“Hiç önemi yok!” dediler, “Biz zaten Rabbimize döneceğiz!”

Süleyman Ateş

Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz Rabbimize döneceğiz.

إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَٰيَٰنَآ أَن كُنَّآ أَوَّلَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ﴿٥١﴾

İlk inananlardan olduğumuz için umarız ki Rabbimiz hatalarımızı yarlıgar.

Alİ Bulaç

\"Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.\"

Çeviriyazı

innâ naṭme`u ey yagfira lenâ rabbünâ ḫaṭâyânâ en künnâ evvele-lmü'minîn.

Diyanet İşleri

İman eden sihirbazlar: \"Zararı yok, biz şüphesiz Rabbimize doneceğiz; inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bize bağışlayacağını umarız\" dediler.

Diyanet Vakfı

\"Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız.\"

Edip Yüksel

\"İlk inananlar olduğumuz için umarız ki Rabbimiz hatalarımızı bağışlar.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz\"

Öztürk

Ümidimiz odur ki, Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk.\"

Suat Yıldırım

“İman edenlerin öncüleri olduğumuzdan ötürü umarız ki Rabbimiz günahlarımızı affeder.”

Süleyman Ateş

Biz ilk inananlar olduğumuz için Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umarız.

۞ وَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِىٓ إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ ﴿٥٢﴾

Ve Musa'ya, kullarımı geceleyin yola çıkar, şüphe yok ki ardınızdan gelecekler diye vahyettik.

Alİ Bulaç

Musa'ya: \"Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz\" diye vahyettik.

Çeviriyazı

veevḥaynâ ilâ mûsâ en esri bi`ibâdî inneküm müttebe`ûn.

Diyanet İşleri

Biz Musa'ya: \"Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip edileceksiniz\" diye vahyettik.

Diyanet Vakfı

Musa'ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik.

Edip Yüksel

Musa'ya, \"Kullarımı yola çıkar, siz izleneceksiniz,\" diye vahyettik.

Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, Musa'ya: \"Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz\" diye vahyettik.

Öztürk

Mûsa'ya şunu vahyettik: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar.

Suat Yıldırım

Mûsâ'ya da: “Mümin kullarımı geceden yola çıkar; zira siz mutlaka takip edileceksiniz!” diye vahyettik.

Süleyman Ateş

Musa'ya: \"Kullarımı geceleyin (Mısır'dan çıkar), yürüt; siz takibedileceksiniz.\" diye vahyettik.

فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِى ٱلْمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ ﴿٥٣﴾

Firavun, şehirlere asker toplayan adamlar yolladı.

Alİ Bulaç

Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

Çeviriyazı

feersele fir`avnü fi-lmedâini ḥâşirîn.

Diyanet İşleri

Bu arada Firavun şehirlere, \"Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız\" diyen münadiler gönderdi.

Diyanet Vakfı

Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:

Edip Yüksel

Firavun, kentlere kitle propagandacıları gönderdi:

Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:

Öztürk

Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi:

Suat Yıldırım

Firavun ise onları takip etmek gayesiyle, bütün şehirlere asker toplamak üzere görevliler çıkardı.

Süleyman Ateş

Fir'avn, (İsrail oğullarının gittiğini duyunca) kentlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَشِرْذِمَةٌۭ قَلِيلُونَ ﴿٥٤﴾

Bunlar, hiç şüphe yok azlık bir topluluk.

Alİ Bulaç

\"Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;\"

Çeviriyazı

inne hâülâi leşirẕimetün ḳalîlûn.

Diyanet İşleri

Bu arada Firavun şehirlere, \"Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız\" diyen münadiler gönderdi.

Diyanet Vakfı

\"Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır.\"

Edip Yüksel

\"Bunlar küçük bir çetedir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Esasen bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir cemaattır.\"

Öztürk

\"Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur.\"

Suat Yıldırım

“Esasen bunlar çok küçük, sefil bir gruptur.”

Süleyman Ateş

Şunlar, (şu İsrail oğulları), az bir topluluktur dedi.

وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَآئِظُونَ ﴿٥٥﴾

Ve hiç şüphe yok ki gene de bizi kızdırmadalar.

Alİ Bulaç

\"Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.\"

Çeviriyazı

veinnehüm lenâ legâiżûn.

Diyanet İşleri

Bu arada Firavun şehirlere, \"Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız\" diyen münadiler gönderdi.

Diyanet Vakfı

\"(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir.\"

Edip Yüksel

\"Bize karşı öfkeyle ayaklanmaktadırlar.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar. \"

Öztürk

\"Fakat bize gerçekten öfke püskürüyolar.\"

Suat Yıldırım

“Fakat bize karşı kızgın olup diş bilemektedirler.

Süleyman Ateş

Bizi kızdırmaktadırlar.

وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَٰذِرُونَ ﴿٥٦﴾

Bizse onların şerrine karşı uyanık ve kuvvetli bir topluluğuz diye haberler gönderdi.

Alİ Bulaç

'Biz ise uyanık bir toplumuz\" (dedi).

Çeviriyazı

veinnâ lecemî`un ḥâẕirûn.

Diyanet İşleri

Bu arada Firavun şehirlere, \"Doğrusu bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız\" diyen münadiler gönderdi.

Diyanet Vakfı

\"Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız.\" (diyor ve dedirtiyordu).

Edip Yüksel

\"Biz ise çoğunluk olarak alarmda olmalıyız.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Biz ise, elbette uyanık (ve tekvücut) bir cemaatız.\" (diyor ve dedirtiyordu.)

Öztürk

\"Biz ise dikkatli davranan koca bir kitleyiz.\"

Suat Yıldırım

“Biz de elbette uyanık, tedbirli bir topluluğuz” diyordu.

Süleyman Ateş

Biz, ihtiyatlı, koca bir cemaatiz.

فَأَخْرَجْنَٰهُم مِّن جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍۢ ﴿٥٧﴾

Derken onları bahçelerden, kaynaklardan sürüp çıkardık.

Alİ Bulaç

Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;

Çeviriyazı

feaḫracnâhüm min cennâtiv ve`uyûn.

Diyanet İşleri

Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

Diyanet Vakfı

Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık.

Edip Yüksel

Sonunda, onları çıkardık: Bahçelerden, çeşmelerden,

Elmalılı Hamdi Yazır

Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan,

Öztürk

Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.

Suat Yıldırım

Ama neticede Biz onları bahçelerinden ve pınarlarından, hazinelerinden, servetlerinden ve kendilerince çok değerli makam ve mevkilerinden çıkardık.

Süleyman Ateş

Böylece biz onları çıkardık: bahçeler(in)den, çeşmeler(in)den.

وَكُنُوزٍۢ وَمَقَامٍۢ كَرِيمٍۢ ﴿٥٨﴾

Ve definelerden ve güzelim yerlerden ettik.

Alİ Bulaç

Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.

Çeviriyazı

vekünûziv vemeḳâmin kerîm.

Diyanet İşleri

Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

Diyanet Vakfı

Hazinelerden ve değerli bir yerlerden.

Edip Yüksel

Hazinelerden, yüksek makamlardan...

Elmalılı Hamdi Yazır

Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık.

Öztürk

Hazinelerinden, mutlu-kutlu yerlerinden ettik.

Suat Yıldırım

Ama neticede Biz onları bahçelerinden ve pınarlarından, hazinelerinden, servetlerinden ve kendilerince çok değerli makam ve mevkilerinden çıkardık.

Süleyman Ateş

Hazineler(in)den ve o güzel yer(lerin)den.

كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَٰهَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿٥٩﴾

Böyle işte ve oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

Alİ Bulaç

İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.

Çeviriyazı

keẕâlik. veevraŝnâhâ benî isrâîl.

Diyanet İşleri

Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

Diyanet Vakfı

Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık.

Edip Yüksel

Daha sonra onları İsrail oğullarına miras yaptık.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık.

Öztürk

Böylece oralara İsrailoğullarını vâris kıldık.

Suat Yıldırım

Bu olay böylece tamamlandı. Bahsedilen bütün o nimetlere İsrailoğullarını mirasçı yaptık. [7,137; 28,5]

Süleyman Ateş

Böylece bunları İsrail oğullarına miras yaptık.

فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ ﴿٦٠﴾

Firavun'a uyanlar, gün doğunca İsrailoğullarının artlarına düştüler.

Alİ Bulaç

Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.

Çeviriyazı

feetbe`ûhüm müşriḳîn.

Diyanet İşleri

Firavun ve adamları güneş üzerlerine doğarken onların ardına düştüler.

Diyanet Vakfı

Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler.

Edip Yüksel

Onları doğuya doğru izlediler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler.

Öztürk

Firavun ve adamları, gün doğarken onları izlemeye başladılar.

Suat Yıldırım

(Takip kıssasına dönelim) Güneş doğup ortalığı aydınlatırken Firavun'un ordusu onları takibe koyuldu. [44,24]

Süleyman Ateş

(Fir'avn ve adamları), güneş doğarken onların ardına düştüler.

فَلَمَّا تَرَٰٓءَا ٱلْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَٰبُ مُوسَىٰٓ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ ﴿٦١﴾

İki topluluk da birbirini görünce Musa'nın arkadaşları dediler ki: Mutlaka bize yetişecekler.

Alİ Bulaç

İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: \"Gerçekten yakalandık\" dediler.

Çeviriyazı

felemmâ terâe-lcem`âni ḳâle aṣḥâbü mûsâ innâ lemüdrakûn.

Diyanet İşleri

İki topluluk birbirini gördüğünde, Musa'nın adamları: \"İşte yakalandık\" dediler.

Diyanet Vakfı

İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: İşte yakalandık! dediler.

Edip Yüksel

Her iki topluluk birbirini görünce, Musa'nın arkadaşları, \"İşte yakalanıyoruz,\" dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır

İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları \"Eyvah, yakalandık! dediler.

Öztürk

İki topluluk birbirini görecek hale gelince, Mûsa'nın adamları seslendi: \"İşte şimdi yakalandık!\"

Suat Yıldırım

İki topluluk birbirini görecek kadar yaklaşınca Mûsâ'nın arkadaşları: “Eyvah! Bize yetiştiler!” dediler.

Süleyman Ateş

İki topluluk (yaklaşıp) birbirini görünce Musa'nın adamları: \"İşte yakalandık!\" dediler.

قَالَ كَلَّآ ۖ إِنَّ مَعِىَ رَبِّى سَيَهْدِينِ ﴿٦٢﴾

Musa, hayır dedi, şüphe yok ki Rabbim bana yol gösterecek.

Alİ Bulaç

(Musa:) \"Hayır\" dedi. \"Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir.\"

Çeviriyazı

ḳâle kellâ. inne me`iye rabbî seyehdîn.

Diyanet İşleri

Musa: \"Hayır; Rabbim benimle beraberdir, bana elbette yol gösterecektir\" dedi.

Diyanet Vakfı

Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.

Edip Yüksel

\"Asla. Rabbim benimle birliktedir; bana bir çıkış yolu gösterecektir,\" dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Musa: \"Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir.\"

Öztürk

Mûsa dedi: \"Hayır, asla! Rabbim benimledir, bana kılavuzluk edecektir.\"

Suat Yıldırım

“Hayır, asla!” dedi, “Rabbim benimledir ve O muhakkak ki bana kurtuluş yolunu gösterecektir!”

Süleyman Ateş

(Musa): \"Hayır, dedi, Rabbim benimle beraberdir. Bana yol gösterecektir.\"

فَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱضْرِب بِّعَصَاكَ ٱلْبَحْرَ ۖ فَٱنفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍۢ كَٱلطَّوْدِ ٱلْعَظِيمِ ﴿٦٣﴾

Derken Musa'ya, sopanı denize vur diye vahyettik. Vurunca deniz hemen yarıldı ve her parçası, koca bir dağa döndü.

Alİ Bulaç

Bunun üzerine Musa'ya: \"Asanla denize vur\" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.

Çeviriyazı

feevḥaynâ ilâ mûsâ eni-ḍrib bi`aṣâke-lbaḥr. fenfeleḳa fekâne küllü firḳin keṭṭavdi-l`ażîm.

Diyanet İşleri

Bunun üzerine Biz Musa'ya: \"Değneğinle denize vur\" diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrıldı, her parçası yüce bir dağ gibiydi.

Diyanet Vakfı

Bunun üzerine Musa'ya: Asan ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.

Edip Yüksel

Musa'ya, \"Değneğini denize vur,\" diye vahyettik. Bunun üzerine yarıldı ve her bölüm koca bir tepe gibi oldu.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine Musa'ya \"Vur asân ile denize\" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi,

Öztürk

Bunun üzerine Mûsa'ya, \"Asanla denize vur!\" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu.

Suat Yıldırım

Biz Mûsâ'ya: “Asânı denize vur!” diye vahyettik. Vurur vurmaz deniz yarıldı, öyle ki birer koridor gibi açılan yolun iki yanında sular büyük dağlar gibi yükseldi. [20,77] {KM, Çıkış 14, 22}

Süleyman Ateş

Musa'ya: \"Değneğinle denize vur!\" diye vahyettik. (Vurunca deniz) yarıldı, (on iki yol açıldı). Her bölüm, kocaman bir dağ gibi oldu.

وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ ٱلْءَاخَرِينَ ﴿٦٤﴾

Öbürlerini buraya yaklaştırdık.

Alİ Bulaç

Ötekileri de buraya yaklaştırdık.

Çeviriyazı

veezlefnâ ŝemme-l'âḫarîn.

Diyanet İşleri

İşte oraya, geridekileri de yaklaştırdık.

Diyanet Vakfı

Ötekilerini de oraya yaklaştırdık.

Edip Yüksel

Sonra, diğerlerini yaklaştırdık.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik.

Öztürk

Ötekileri de oraya yaklaştırdık.

Suat Yıldırım

Ötekileri (Firavun'un ordusunu da) oraya yaklaştırdık. Mûsâ’yı ve beraberinde olan herkesi kurtardık. Öbürlerini ise suda boğduk.

Süleyman Ateş

Ötekileri de buraya yaklaştırdık (Musa ve adamlarının ardından, düşmanları da bu denizde açılan yollara girdiler).

وَأَنجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُۥٓ أَجْمَعِينَ ﴿٦٥﴾

Musa'yı ve onunla beraber bulunanların hepsini kurtardık.

Alİ Bulaç

Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.

Çeviriyazı

veenceynâ mûsâ vemem me`ahû ecme`în.

Diyanet İşleri

Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.

Diyanet Vakfı

Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.

Edip Yüksel

Musa'yı ve kendisiyle beraber olan herkesi kurtardık.

Elmalılı Hamdi Yazır

Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık,

Öztürk

Mûsa'yı ve beraberindekileri toptan kurtardık.

Suat Yıldırım

Ötekileri (Firavun'un ordusunu da) oraya yaklaştırdık. Mûsâ’yı ve beraberinde olan herkesi kurtardık. Öbürlerini ise suda boğduk.

Süleyman Ateş

Musa'yı ve beraberinde olanları tamamen kurtardık.

ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْءَاخَرِينَ ﴿٦٦﴾

Sonra öbürlerini sulara garkettik.

Alİ Bulaç

Sonra ötekileri suda boğduk.

Çeviriyazı

ŝümme agraḳne-l'âḫarîn.

Diyanet İşleri

Öbürlerini suda boğduk.

Diyanet Vakfı

Sonra ötekilerini suda boğduk.

Edip Yüksel

Sonra, diğerlerini boğduk.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra da ötekileri suda boğduk.

Öztürk

Sonra ötekileri boğduk.

Suat Yıldırım

Ötekileri (Firavun'un ordusunu da) oraya yaklaştırdık. Mûsâ’yı ve beraberinde olan herkesi kurtardık. Öbürlerini ise suda boğduk.

Süleyman Ateş

Sonra ötekilerini boğduk (Musa ve adamları karaya çıkınca deniz kapandı, Fir'avn ve adamları boğuldu).

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٦٧﴾

Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Alİ Bulaç

Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Çeviriyazı

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Diyanet İşleri

Bunda şüphesiz ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

Edip Yüksel

Elbette bunda bir ders vardır; ama çokları inanmazlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

Öztürk

Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi.

Suat Yıldırım

Elbette bunda alınacak ibret vardır, fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.

Süleyman Ateş

Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama çokları inanmazlar.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿٦٨﴾

Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahimdir.

Alİ Bulaç

Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

Çeviriyazı

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Diyanet İşleri

Doğrusu Rabbin, güçlü olandır, merhamet edendir.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Edip Yüksel

Kuşkusuz, senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Öztürk

Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm.

Suat Yıldırım

Ama Senin Rabbin aziz ve rahimdir (mutlak galiptir, geniş merhamet sahibidir).

Süleyman Ateş

Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

وَٱتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَٰهِيمَ ﴿٦٩﴾

Onlara oku İbrahim'e ait haberi.

Alİ Bulaç

Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku:

Çeviriyazı

vetlü `aleyhim nebee ibrâhîm.

Diyanet İşleri

Onlara İbrahim'in kıssasını anlat.

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet.

Edip Yüksel

Onlara İbrahim'in tarihini anlat.

Elmalılı Hamdi Yazır

(Resulüm!) onlara İbrahim'in kıssasını da naklet.

Öztürk

İbrahim'in haberini de oku onlara.

Suat Yıldırım

Onlara İbrahim'in başından geçenleri de anlat.

Süleyman Ateş

Onlara İbrahim'in haberini de oku:

إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَا تَعْبُدُونَ ﴿٧٠﴾

Hani atasına ve kavmine, neye tapıyorsunuz demişti.

Alİ Bulaç

Hani, babasına ve kavmine: \"Siz neye kulluk ediyorsunuz?\" demişti.

Çeviriyazı

iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâ ta`büdûn.

Diyanet İşleri

İbrahim, babasına ve milletine: \"Nelere tapıyorsunuz?\" demişti.

Diyanet Vakfı

Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti.

Edip Yüksel

Babasına ve halkına, \"Neye tapıyorsunuz?\" demişti.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hani o, babasına ve kavmine, \"Neye tapıyorsunuz?\" demişti.

Öztürk

Hani babasına ve toplumuna şöyle demişti: \"Siz neye ibadet ediyorsunuz?\"

Suat Yıldırım

Günün birinde o babasına ve halkına hitaben: “Söyler misiniz: siz nelere ibadet ediyorsunuz?” dedi.

Süleyman Ateş

Babasına ve kavmine: \"Neye tapıyorsunuz?\" demişti.

قَالُوا۟ نَعْبُدُ أَصْنَامًۭا فَنَظَلُّ لَهَا عَٰكِفِينَ ﴿٧١﴾

Putlara tapıyoruz dediler ve onlara kulluk edip durmadayız.

Alİ Bulaç

Demişlerdi ki: \"Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz.\"

Çeviriyazı

ḳâlû na`büdü aṣnâmen feneżallü lehâ `âkifîn.

Diyanet İşleri

\"Putlara tapıyoruz, onlara bağlanıp duruyoruz\" demişlerdi.

Diyanet Vakfı

\"Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz\" diye cevap verdiler.

Edip Yüksel

\"Heykellere tapıyoruz; biz kendimizi onlara adamış bulunuyoruz,\" dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız\" dediler.

Öztürk

Dediler: \"Birtakım putlara tapıyoruz. Onların önünde toplanıp tapınmaya devam edeceğiz.\"

Suat Yıldırım

Onlar da: “Kendi putlarımıza ibadet ediyoruz.” dediler ve ilave ettiler: “Onlara tapmaya da devam edeceğiz!”

Süleyman Ateş

Putlara tapıyoruz, onların önünde ibadete duruyoruz. dediler.

قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ ﴿٧٢﴾

Çağırdığınız vakit dedi, duyuyorlar mı?

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?\"

Çeviriyazı

ḳâle hel yesme`ûneküm iẕ ted`ûn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Çağırdığınız zaman sizi duyarlar veya size bir fayda ve zarar verirler mi?\" demişti.

Diyanet Vakfı

İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?

Edip Yüksel

\"Kendilerini çağırdığınızda sizi işitiyorlar mı?\" dedi,

Elmalılı Hamdi Yazır

İbrahim \"Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?\"

Öztürk

Dedi: \"Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyorlar mı?\"

Suat Yıldırım

“Peki” dedi, “Siz kendilerine dua ettiğinizde onlar sizi işitiyorlar mı? Yahut taptığınızda size fayda veya tapmadığınızda size zarar verebiliyorlar mı?

Süleyman Ateş

Peki, dedi, siz du'a ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?

أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ ﴿٧٣﴾

Yahut size bir faydaları var mı, bir zarar veriyorlar mı?

Alİ Bulaç

\"Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?\"

Çeviriyazı

ev yenfe`ûneküm ev yeḍurrûn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Çağırdığınız zaman sizi duyarlar veya size bir fayda ve zarar verirler mi?\" demişti.

Diyanet Vakfı

Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?

Edip Yüksel

\"Yahut size yarar veya zarar verebiliyorlar mı?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Veya size fayda veya zararları olur mu?\"

Öztürk

\"Size yarar sağlıyor yahut zarar veriyorlar mı?\"

Suat Yıldırım

“Peki” dedi, “Siz kendilerine dua ettiğinizde onlar sizi işitiyorlar mı? Yahut taptığınızda size fayda veya tapmadığınızda size zarar verebiliyorlar mı?

Süleyman Ateş

Yahut size fayda veya zarar verebiliyorlar mı?

قَالُوا۟ بَلْ وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ ﴿٧٤﴾

Hayır dediler, atalarımızı böyle bulduk, böyle yapıyordu onlar.

Alİ Bulaç

\"Hayır\" dediler. \"Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk.\"

Çeviriyazı

ḳâlû bel vecednâ âbâenâ keẕâlike yef`alûn.

Diyanet İşleri

\"Hayır ama, babalarımızı da bu şekilde ibadet ederken bulduk\" demişlerdi.

Diyanet Vakfı

Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.

Edip Yüksel

\"Hayır; ancak biz atalarımızın böyle yaptıklarını gördük,\" dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.\"

Öztürk

Dediler: \"Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde bulduk.\"

Suat Yıldırım

“Yook!” dediler, “ama atalarımızı böyle bir uygulama içinde bulduk, biz de onu benimsedik.”

Süleyman Ateş

Hayır, ama babalarımızın böyle yaptıklarını gördük, (onun için biz de böyle yapıyoruz). dediler.

قَالَ أَفَرَءَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ ﴿٧٥﴾

Şimdi gördünüz mü dedi, neye kulluk ediyorsunuz.

Alİ Bulaç

(İbrahim) Dedi ki: \"Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?\"

Çeviriyazı

ḳâle eferaeytüm mâ küntüm ta`büdûn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Diyanet Vakfı

İbrahim dedi ki: İyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?

Edip Yüksel

\"Peki,\" dedi, \"Tapmakta olduklarınızı gördünüz mü,\"

Elmalılı Hamdi Yazır

İbrahim dedi ki: \"İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?\"

Öztürk

Dedi: \"Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!\"

Suat Yıldırım

İbrahim dedi ki: “Peki, gerek sizin taptığınız, gerek gelip geçmiş babalarınızın taptığı şeyler hakkında biraz olsun düşünmediniz mi?

Süleyman Ateş

İşte gördünüz mü neye tapıyorsunuz? dedi.

أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُمُ ٱلْأَقْدَمُونَ ﴿٧٦﴾

Siz ve çok daha önce gelip geçen atalarınız.

Alİ Bulaç

\"Hem siz, hem de eski atalarınız?\"

Çeviriyazı

entüm veâbâükümü-l'aḳdemûn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Diyanet Vakfı

\"İster siz, ister eski atalarınız\"

Edip Yüksel

\"Siz ve geçmiş atalarınız?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

İbrahim dedi ki: \"İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?\"

Öztürk

\"Siz ve o eski atalarınız!\"

Suat Yıldırım

İbrahim dedi ki: “Peki, gerek sizin taptığınız, gerek gelip geçmiş babalarınızın taptığı şeyler hakkında biraz olsun düşünmediniz mi?

Süleyman Ateş

Siz ve eski atalarınız?

فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّۭ لِّىٓ إِلَّا رَبَّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٧٧﴾

Hiç şüphe yok ki artık, alemlerin Rabbinden başka onlar, bana düşman.

Alİ Bulaç

\"İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç\"

Çeviriyazı

feinnehüm `adüvvül lî illâ rabbe-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Diyanet Vakfı

İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak alemlerin Rabbi (benim dostumdur);

Edip Yüksel

\"Onlar benim düşmanımdır; yalnız Evrenlerin Rabbi hariç;\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)\"

Öztürk

\"Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum.\"

Suat Yıldırım

Bilin ki ibadet ettiğiniz o tanrılar, Rabbülâlemin hariç, hepsi benim düşmanlarımdır. [10,71; 11,54-56; 6,81; 43,26]

Süleyman Ateş

Onlar benim düşmanımdır. Yalnız alemlerin Rabbi (benim dostumdur).

ٱلَّذِى خَلَقَنِى فَهُوَ يَهْدِينِ ﴿٧٨﴾

Âlemlerin Rabbi, öyle bir mabuttur ki beni yaratmıştır ve odur doğru yolu gösteren bana.

Alİ Bulaç

\"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;\"

Çeviriyazı

elleẕî ḫaleḳanî fehüve yehdîn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Diyanet Vakfı

Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur.

Edip Yüksel

\"Beni yaratan ve bana yol gösteren O'dur.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir,\"

Öztürk

\"O yarattı beni, O yol gösteriyor bana.\"

Suat Yıldırım

O'dur beni yaratan ve hayat imkânlarını veren, maddeten ve mânen yol gösteren.

Süleyman Ateş

Beni yaratan ve bana yol gösteren O'dur.

وَٱلَّذِى هُوَ يُطْعِمُنِى وَيَسْقِينِ ﴿٧٩﴾

Ve öyle bir mabuttur ki beni doyurur ve suya kandırır.

Alİ Bulaç

\"Bana yediren ve içiren O'dur;\"

Çeviriyazı

velleẕî hüve yuṭ`imünî veyesḳîn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Diyanet Vakfı

Beni yediren, içiren O'dur.

Edip Yüksel

\"Beni yediren ve içiren O'dur.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Beni yediren, içirendir,\"

Öztürk

\"O'dur beni doyuran, suvaran.\"

Suat Yıldırım

O'dur beni doyuran, O’dur beni içiren.

Süleyman Ateş

Bana yediren ve içiren O'dur.

وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ ﴿٨٠﴾

Ve hastalandığım zaman o şifa verir bana.

Alİ Bulaç

\"Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;\"

Çeviriyazı

veiẕâ meriḍtü fehüve yeşfîn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Diyanet Vakfı

Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.

Edip Yüksel

\"Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Hastalandığım zaman bana O, şifâ verir.\"

Öztürk

\"Hastalandığımda O'dur bana şifa ulaştıran.\"

Suat Yıldırım

Hastalandığımda O'dur bana şifa veren.

Süleyman Ateş

Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.

وَٱلَّذِى يُمِيتُنِى ثُمَّ يُحْيِينِ ﴿٨١﴾

Ve öyle bir mabuttur ki beni öldürür, sonra da diriltir.

Alİ Bulaç

\"Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur,\"

Çeviriyazı

velleẕî yümîtünî ŝümme yuḥyîn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Diyanet Vakfı

Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur.

Edip Yüksel

\"Beni öldüren ve sonra dirilten O'dur.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir. \"

Öztürk

\"Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur.\"

Suat Yıldırım

O'dur beni öldürecek ve sonra da diriltecek olan.

Süleyman Ateş

Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur.

وَٱلَّذِىٓ أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِى خَطِيٓـَٔتِى يَوْمَ ٱلدِّينِ ﴿٨٢﴾

Ve öyle bir mabuttur ki kıyamet gününde umarım, hatamı da yarlıgar.

Alİ Bulaç

\"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;\"

Çeviriyazı

velleẕî aṭme`u ey yagfira lî ḫaṭîetî yevme-ddîn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Diyanet Vakfı

Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur.

Edip Yüksel

\" Yargı gününde, kusurlarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ve hesap günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur.\"

Öztürk

\"Din gününde hatalarımı affetmesini umup durduğum da O'dur.\"

Suat Yıldırım

Büyük hesap günü günahlarımı bağışlayacağını umduğum ulu Rabbim de yine O'dur. [4,48]

Süleyman Ateş

Ceza günü hatamı bağışlayacağını umduğum da O'dur.

رَبِّ هَبْ لِى حُكْمًۭا وَأَلْحِقْنِى بِٱلصَّٰلِحِينَ ﴿٨٣﴾

Rabbim, bana peygamberlik ver ve beni temiz kişilere kat.

Alİ Bulaç

\"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;\"

Çeviriyazı

rabbi heb lî ḥukmev veelḥiḳnî biṣṣâliḥîn.

Diyanet İşleri

İbrahim: \"Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O'dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Diyanet Vakfı

Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

Edip Yüksel

\"Rabbim, bana bilgelik ver ve beni iyiler arasına kat.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ya Rab! Bana hikmet (hüküm) ver ve beni iyiler (zümresin)e kat.\"

Öztürk

\"Rabbim, bana hükmetme gücü/hikmet bağışla, beni hak ve barış seven iyiler arasına kat!\"

Suat Yıldırım

Ya Rabbî! Bana hikmet ver ve beni hayırlı kulların arasına dahil eyle! [26,21; 2,130]

Süleyman Ateş

Rabbim, bana hüküm (hükümdarlık, bilgi) ver ve beni Salihler arasına kat.

وَٱجْعَل لِّى لِسَانَ صِدْقٍۢ فِى ٱلْءَاخِرِينَ ﴿٨٤﴾

Sonra gelenler arasında da güzel bir adsan ver bana, doğrulukla andır beni.

Alİ Bulaç

\"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver.\"

Çeviriyazı

vec`al lî lisâne ṣidḳin fi-l'âḫirîn.

Diyanet İşleri

Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme\" demişti.

Diyanet Vakfı

Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!

Edip Yüksel

\"Beni, sonraki nesiller için iyi bir örnek kıl.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sonra gelecekler içinde beni doğrulukla anılanlardan eyle!\"

Öztürk

\"Sonradan gelecekler arasında benimle ilgili doğru/isabetli bir dil oluştur.\"

Suat Yıldırım

Gelecek nesiller içinde iyi nam bırakmayı, hayırla anılmayı nasib eyle bana. [37,108; 2,129]

Süleyman Ateş

Sonra gelenler arasında bana, bir doğruluk dili nasib eyle (sonraki nesiller arasında hayır ile anılmamı sağla)!

وَٱجْعَلْنِى مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ ٱلنَّعِيمِ ﴿٨٥﴾

Beni Naim cennetinin mirasçılarından et.

Alİ Bulaç

\"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,\"

Çeviriyazı

vec`alnî miv veraŝeti cenneti-nne`îm.

Diyanet İşleri

Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme\" demişti.

Diyanet Vakfı

Beni, Naim cennetinin varislerinden kıl.

Edip Yüksel

\"Beni, Nimetler Cennetine varis olanlardan yap.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ve beni naîm (nimeti bol) cennetin varislerinden eyle!\"

Öztürk

\"Beni, nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl.\"

Suat Yıldırım

Naim cennetlerine vâris olanlardan eyle beni ya Rabbî. [23,10]

Süleyman Ateş

Beni ni'met(i bol olan) cennetinin varislerinden kıl.

وَٱغْفِرْ لِأَبِىٓ إِنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ ﴿٨٦﴾

Atamı da yarlıga, şüphe yok o, sapıklardan.

Alİ Bulaç

\"Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır.\"

Çeviriyazı

vagfir liebî innehû kâne mine-ḍḍâllîn.

Diyanet İşleri

Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme\" demişti.

Diyanet Vakfı

Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır.

Edip Yüksel

\"Babamı bağışla, zira o sapıtmış bulunuyor.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Babamı da bağışla, çünkü o yanlış gidenlerdendir. \"

Öztürk

\"Babamı da affet. Çünkü o, sapmışlardandır.\"

Suat Yıldırım

Babamı da affet, (ona tövbe ve iman nasib et). Zira o yolunu şaşıranlar arasında. [19,47; 9,114; 60,4]

Süleyman Ateş

Babamı da bağışla. Çünkü o, sapıklardandır. And forgive my father. Lo! he is of those who err.

وَلَا تُخْزِنِى يَوْمَ يُبْعَثُونَ ﴿٨٧﴾

Utandırma beni insanların dirilecekleri günde.

Alİ Bulaç

\"Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme,\"

Çeviriyazı

velâ tuḫzinî yevme yüb`aŝûn.

Diyanet İşleri

Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme\" demişti.

Diyanet Vakfı

(İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme.

Edip Yüksel

\"Diriliş gününde beni utandırma.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"(İnsanların) diriltilecekleri gün, beni mahcub etme.\"

Öztürk

\"Herkesin diriltileceği gün beni utandırma.\"

Suat Yıldırım

İnsanların diriltilip bir araya toplandığı mahşer günü rüsvay eyleme beni ya Rabbî.

Süleyman Ateş

(Kulların) diriltilecekleri gün, beni utandırma.

يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌۭ وَلَا بَنُونَ ﴿٨٨﴾

O günde ki ne mal fayda verir o gün, ne evlat.

Alİ Bulaç

'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde.\"

Çeviriyazı

yevme lâ yenfe`u mâlüv velâ benûn.

Diyanet İşleri

Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme\" demişti.

Diyanet Vakfı

O gün, ne mal fayda verir ne de evlat.

Edip Yüksel

O gün, paranın ve çocukların yararı olmayacaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

\"O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!\"

Öztürk

\"Bir gündür ki o, ne mal fayda verir ne oğullar.\"

Suat Yıldırım

O gün ki ne mal, ne mülk, ne evlat insana fayda eder. [6,94; 23,101; 18,46]

Süleyman Ateş

O gün ki, ne mal, ne de oğullar yarar vermez.

إِلَّا مَنْ أَتَى ٱللَّهَ بِقَلْبٍۢ سَلِيمٍۢ ﴿٨٩﴾

Ancak Allah'a, şirkten ve şüpheden arınmış bir gönülle gelen faydalanır.

Alİ Bulaç

\"Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka.\"

Çeviriyazı

illâ men ete-llâhe biḳalbin selîm.

Diyanet İşleri

Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla, o şüphesiz sapıklardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme\" demişti.

Diyanet Vakfı

Ancak Allah'a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).

Edip Yüksel

ALLAH'a mükemmel bir kalp ile gelenler hariç.

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer).\"

Öztürk

\"Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan kurtulur.\"

Suat Yıldırım

O gün insana fayda sağlayan tek şey, Allah'a teslim ettiği selim bir gönül olur.

Süleyman Ateş

Ancak Allah'a sağlam ve temiz kalb getiren (yarar görür).

وَأُزْلِفَتِ ٱلْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ ﴿٩٠﴾

Ve cennet, o gün, çekinenlere yaklaştırılmıştır.

Alİ Bulaç

(O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.

Çeviriyazı

veüzlifeti-lcennetü lilmütteḳîn.

Diyanet İşleri

O gün cennet Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır. Cehennem de azgınlara gösterilir.

Diyanet Vakfı

(O gün) cennet, takva sahiplerine yaklaştırılır.

Edip Yüksel

Erdemlilere cennet sunulacaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

(O gün) Cennet müttakilere yaklaştırılmıştır.

Öztürk

Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.

Suat Yıldırım

O gün cennet müttakilere yaklaştırılır. [15,45]

Süleyman Ateş

(O gün) cennet, korunanlara yaklaştırılır.

وَبُرِّزَتِ ٱلْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ ﴿٩١﴾

Ve cehennem, azgınlara gösterilmiş, meydana çıkarılmıştır.

Alİ Bulaç

Cehennem de azgınlar için sergilenir.

Çeviriyazı

vebürrizeti-lceḥîmü lilgâvîn.

Diyanet İşleri

O gün cennet Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır. Cehennem de azgınlara gösterilir.

Diyanet Vakfı

Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.

Edip Yüksel

Azgınlar için de cehennem ortaya konacaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır.

Öztürk

Cehennem de şımarıp azanların karşısına getirilir.

Suat Yıldırım

O gün cehennem azgınlara gösterilir. [21,98]

Süleyman Ateş

Cehennem de azgınların karşısına çıkarılır.

وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ ﴿٩٢﴾

Ve onlara, nerede kulluk ettikleriniz denilmiştir,

Alİ Bulaç

Ve onlara: \"Tapmakta olduklarınız nerede?\" denilir;

Çeviriyazı

veḳîle lehüm eyne mâ küntüm ta`büdûn.

Diyanet İşleri

Onlara: \"Allah'ı bırakıp taptıklarınız nerededir. Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?\" denilir.

Diyanet Vakfı

Onlara: Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir.

Edip Yüksel

Onlara şöyle denir, \"Hani taptıklarınız nerede -\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara, \"Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?\" denilir.

Öztürk

Denir ki onlara: \"O ibadet ettikleriniz nerede?\"

Suat Yıldırım

Ve onlara: “Nerede o, Allah'tan başka taptıklarınız?Size yardım edebiliyorlar mı, kendilerini olsun kurtarabiliyorlar mı?” denilir.

Süleyman Ateş

Onlara \"Hani taptıklarınız nerede?\" denilir.

مِن دُونِ ٱللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ ﴿٩٣﴾

Allah'ı bırakıp da tapıyordunuz onlara, size yardım ediyorlar mı, yoksa kendilerine bir yardımda bulunuyorlar mı?

Alİ Bulaç

\"Allah'ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu, veya kendilerine yardımları oluyor mu?

Çeviriyazı

min dûni-llâh. hel yenṣurûneküm ev yenteṣirûn.

Diyanet İşleri

Onlara: \"Allah'ı bırakıp taptıklarınız nerededir. Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?\" denilir.

Diyanet Vakfı

Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu?.

Edip Yüksel

\"- O ALLAH'tan başka? Size şimdi yardım edebiliyorlar mı? Kendilerine bile yardımları dokunabiliyor mu?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara, \"Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?\" denilir.

Öztürk

\"Allah'ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?\"

Suat Yıldırım

Ve onlara: “Nerede o, Allah'tan başka taptıklarınız?Size yardım edebiliyorlar mı, kendilerini olsun kurtarabiliyorlar mı?” denilir.

Süleyman Ateş

O Allah'tan başka (taptıklarınız) size yardım ediyorlar mı, yahut kendilerine yardımları dokunuyor mu?

فَكُبْكِبُوا۟ فِيهَا هُمْ وَٱلْغَاوُۥنَ ﴿٩٤﴾

Hepsi de, birbiri üstüne, baş aşağı cehenneme atılmışlardır tapanlar da, tapılanlar da.

Alİ Bulaç

Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir.

Çeviriyazı

fekübkibû fîhâ hüm velgâvûn.

Diyanet İşleri

Onlar, azgınlar ve İblis'in adamları, hepsi, tepetakla oraya atılırlar.

Diyanet Vakfı

Onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar.

Edip Yüksel

Azgınlarla birlikte tepetakla oraya atılacaklardır

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve arkasından hep onlar (putlar ve azgınlar) o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar.

Öztürk

Ardından onlar ve öteki azgınlar cehennemin içine tıkılmıştır.

Suat Yıldırım

Arkasından onlar da, o azgınlar da ve topyekûn İblis ordusu da cehenneme fırlatılır.

Süleyman Ateş

Onlar ve azgınlar, tepe taklak oraya atılırlar.

وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ ﴿٩٥﴾

Ve İblis'in bütün ordusu da.

Alİ Bulaç

Ve İblis'in bütün orduları da.

Çeviriyazı

vecünûdü iblîse ecme`ûn.

Diyanet İşleri

Onlar, azgınlar ve İblis'in adamları, hepsi, tepetakla oraya atılırlar.

Diyanet Vakfı

İblis bütün orduları da.

Edip Yüksel

İblis'in tüm askerleri de...

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:

Öztürk

İblis orduları toplu haldedir.

Suat Yıldırım

Arkasından onlar da, o azgınlar da ve topyekûn İblis ordusu da cehenneme fırlatılır.

Süleyman Ateş

İblis'in bütün askerleri de.

قَالُوا۟ وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ ﴿٩٦﴾

Orada birbirleriyle çekişerek derler ki.

Alİ Bulaç

Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:

Çeviriyazı

ḳâlû vehüm fîhâ yaḫteṣimûn.

Diyanet İşleri

Orada putlarıyla çekişerek: \"Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak\" derler.

Diyanet Vakfı

Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:

Edip Yüksel

Orada çekişerek şöyle konuşacaklar:

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:

Öztürk

Onun içinde birbiriyle çekişirlerken şöyle derler:

Suat Yıldırım

Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu.“Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!” [36,56; 40,47; 7,53; 38,64]

Süleyman Ateş

Onlar orada (putlarıyle) çekişerek derler ki:

تَٱللَّهِ إِن كُنَّا لَفِى ضَلَٰلٍۢ مُّبِينٍ ﴿٩٧﴾

Allah hakkı için gerçekten de biz, apaçık bir sapıklık içindeydik.

Alİ Bulaç

\"Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,\"

Çeviriyazı

tellâhi in künnâ lefî ḍalâlim mübîn.

Diyanet İşleri

Orada putlarıyla çekişerek: \"Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak\" derler.

Diyanet Vakfı

Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

Edip Yüksel

\"ALLAH'a andolsun, biz gerçekten çok açık bir sapıklık içinde imişiz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.\"

Öztürk

\"Vallahi, biz açık bir sapıklığın ta içindeymişiz.\"

Suat Yıldırım

Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu.“Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!” [36,56; 40,47; 7,53; 38,64]

Süleyman Ateş

Vallahi biz apaçık bir sapıklık içinde imişiz!

إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٩٨﴾

Sizi, alemlerin Rabbiyle bir tuttuğumuz zaman.

Alİ Bulaç

\"Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.

Çeviriyazı

iẕ nüsevvîküm birabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Orada putlarıyla çekişerek: \"Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak\" derler.

Diyanet Vakfı

Çünkü biz sizi alemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.

Edip Yüksel

\"Çünkü sizi evrenlerin Rabbine denk tutuyorduk.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk.\"

Öztürk

\"Çünkü sizi âlemlerin Rabbi'yle aynı düzeyde tutuyorduk.\"

Suat Yıldırım

Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu.“Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!” [36,56; 40,47; 7,53; 38,64]

Süleyman Ateş

Çünkü sizi alemlerin Rabbine eşit tutuyorduk.

وَمَآ أَضَلَّنَآ إِلَّا ٱلْمُجْرِمُونَ ﴿٩٩﴾

Bizi, ancak o mücrimler saptırdı.

Alİ Bulaç

\"Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı.\"

Çeviriyazı

vemâ eḍallenâ ille-lmücrimûn.

Diyanet İşleri

Orada putlarıyla çekişerek: \"Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak\" derler.

Diyanet Vakfı

Bizi ancak o günahkarlar saptırdı.

Edip Yüksel

\"Bizi saptıranlar suçlulardı.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı.\"

Öztürk

\"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi.\"

Suat Yıldırım

Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu.“Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!” [36,56; 40,47; 7,53; 38,64]

Süleyman Ateş

Ama bizi saptıran o suçlulardır.

فَمَا لَنَا مِن شَٰفِعِينَ ﴿١٠٠﴾

Artık ne şefaatçilerden bir şefaatçi var bize.

Alİ Bulaç

\"Artık bizim için ne bir şefaatçi var,\"

Çeviriyazı

femâ lenâ min şâfi`în.

Diyanet İşleri

Orada putlarıyla çekişerek: \"Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak\" derler.

Diyanet Vakfı

\"Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var\".

Edip Yüksel

\"Şimdi bizim ne şefaatçımız var.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Bak bizim için ne şefaatçiler var,\"

Öztürk

\"Artık ne şefaatçilerimiz var,

Suat Yıldırım

Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu.“Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!” [36,56; 40,47; 7,53; 38,64]

Süleyman Ateş

Şimdi artık bizim ne şefa'atçilerimiz var,

وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍۢ ﴿١٠١﴾

Ne bir can dostu.

Alİ Bulaç

\"Ne de candan-yakın bir dost.\"

Çeviriyazı

velâ ṣadîḳin ḥamîm.

Diyanet İşleri

Orada putlarıyla çekişerek: \"Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak\" derler.

Diyanet Vakfı

\"Ne de yakın bir dostumuz\".

Edip Yüksel

\"Ne de yakın bir dostumuz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ne de yakın bir dost.\"

Öztürk

Ne sıcak-samimi bir dostumuz.\"

Suat Yıldırım

Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu.“Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!” [36,56; 40,47; 7,53; 38,64]

Süleyman Ateş

Ne de sıcak bir dostumuz.

فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةًۭ فَنَكُونَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ﴿١٠٢﴾

Ne olurdu bir kere daha dünyaya dönebilseydik de inananlardan olsaydık.

Alİ Bulaç

\"Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik.\"

Çeviriyazı

felev enne lenâ kerraten fenekûne mine-lmü'minîn.

Diyanet İşleri

Orada putlarıyla çekişerek: \"Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak\" derler.

Diyanet Vakfı

Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!

Edip Yüksel

\"Bir şansımız daha olsaydı da, inananlar olsaydık.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik.\"

Öztürk

\"Keşke bir dönüşümüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik.\"

Suat Yıldırım

Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu.“Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!” [36,56; 40,47; 7,53; 38,64]

Süleyman Ateş

Ah keşke bir dönüşümüz daha olsa da inananlardan olsak!

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٠٣﴾

Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Alİ Bulaç

Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Çeviriyazı

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Diyanet İşleri

Bunda şüphesiz bir ders vardır ama çoğu inanmamıştır.

Diyanet Vakfı

Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

Edip Yüksel

Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.

Öztürk

Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.

Suat Yıldırım

Elbette bunda alınacak ibret vardır; fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.

Süleyman Ateş

Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.\"

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٠٤﴾

Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahimdir.

Alİ Bulaç

Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

Çeviriyazı

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Diyanet İşleri

Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Edip Yüksel

Kuşkusuz senin Rabbin Üstündür, Rahim'dir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Öztürk

Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.

Suat Yıldırım

Ama senin Rabbin aziz ve rahîmdir (mutlak galiptir, geniş merhamet sahibidir).

Süleyman Ateş

Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿١٠٥﴾

Nuh kavmi de peygamberleri yalanladı.

Alİ Bulaç

Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.

Çeviriyazı

keẕẕebet ḳavmü nûḥin-lmürselîn.

Diyanet İşleri

Nuh'un milleti peygamberlerini yalanladı.

Diyanet Vakfı

Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.

Edip Yüksel

Nuh'un halkı elçileri yalanladı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

Öztürk

Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı.

Suat Yıldırım

Nûh'un halkı da gönderilen resulleri yalancı saydı. [36,14; 7,59-84]

Süleyman Ateş

Nuh kavmi de gönderilen elçileri yalanladı.

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٠٦﴾

Hani, kardeşleri Nuh, onlara demişti ki: Hala mı çekinmezsiniz?

Alİ Bulaç

Hani onlara kardeşleri Nuh: \"Sakınmaz mısınız?\" demişti.

Çeviriyazı

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm nûḥun elâ tetteḳûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Nuh, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

Edip Yüksel

Kardeşleri Nuh onlara demişti ki, \"Dinleyip erdemli davranmaz mısınız?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: \"Siz Allah'tan korkmaz mısınız?\"

Öztürk

Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: \"Siz hiç sakınmıyor musunuz/\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız?

Süleyman Ateş

Kardeşleri Nuh onlara: \"Korunmaz mısınız?\" demişti.

إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ ﴿١٠٧﴾

Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim.

Alİ Bulaç

\"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Çeviriyazı

innî leküm rasûlün emîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Nuh, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

Edip Yüksel

\"Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.

Öztürk

\"Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm.\"

Suat Yıldırım

Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

Süleyman Ateş

Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٠٨﴾

Artık Allah'tan çekinin ve itaat edin bana.

Alİ Bulaç

\"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.\"

Çeviriyazı

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Nuh, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

Edip Yüksel

\"ALLAH'ı dinleyip bana uymalısınız.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.\"

Öztürk

\"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin.\"

Suat Yıldırım

Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!

Süleyman Ateş

Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٠٩﴾

Ve ben, tebliğime karşılık bir mükafat istemem sizden, benim mükafatım, ancak alemlerin Rabbine ait.

Alİ Bulaç

\"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.\"

Çeviriyazı

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Nuh, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

Edip Yüksel

\"Buna karşılık sizden herhangi bir ücret te istemiyorum. Benim ücretim, ancak evrenlerin Rabbine aittir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir.\"

Öztürk

\"Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndedir.

Suat Yıldırım

Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemîn'dir.

Süleyman Ateş

Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnız alemlerin Rabbine aittir.

فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١١٠﴾

Artık Allah'tan çekinin ve itaat edin bana.

Alİ Bulaç

\"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.

Çeviriyazı

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Nuh, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

Edip Yüksel

\"ALLAH'ı dinleyip bana uymalısınız.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.\"

Öztürk

\"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin.\"

Suat Yıldırım

Haydi öyleyse! Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!.”

Süleyman Ateş

Öyle ise Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

۞ قَالُوٓا۟ أَنُؤْمِنُ لَكَ وَٱتَّبَعَكَ ٱلْأَرْذَلُونَ ﴿١١١﴾

Dediler ki: Sana, aşağılık kişiler uymuş, biz de mi inanalım sana?

Alİ Bulaç

Dediler ki: \"Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?\"

Çeviriyazı

ḳâlû enü'minü leke vettebe`ake-l'erẕelûn.

Diyanet İşleri

\"Sana mı inanacağız? Sana en rezil kimseler uymaktadır\" dediler.

Diyanet Vakfı

Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tabi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!

Edip Yüksel

Dediler ki, \"Seni izleyenler bayağı ve kötü kimseler iken, nasıl olur da sana inanırız?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?\"

Öztürk

Dediler: \"Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor.\"

Suat Yıldırım

“A!” dediler, “Seni izleyenlerin, toplumun en aşağı tabakasından olduklarını göre göre sana inanmamızı nasıl beklersin?” [6,52-53; 80,5-12]

Süleyman Ateş

Dediler ki: \"Sana bayağı kimseler uymuşken biz sana inanır mıyız?\"

قَالَ وَمَا عِلْمِى بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ ﴿١١٢﴾

Nuh, benim onların yaptıklarına dair bir bilgim yok dedi.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur.\"

Çeviriyazı

ḳâle vemâ `ilmî bimâ kânû ya`melûn.

Diyanet İşleri

Nuh: \"Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım\" dedi.

Diyanet Vakfı

Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Onların yaptıklarından bir bilgim yok.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Nuh dedi ki: \"Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur.\"

Öztürk

Nûh dedi: \"Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok.\"

Suat Yıldırım

Nûh: “Onların daha önce ne yaptıkları hakkında bilgim yoktur. Sizin azıcık bir şuurunuz olsaydı bilirdiniz ki onların hesabı ancak Rabbime aittir.

Süleyman Ateş

Dedi ki: \"Ben onların yaptıklarını(n iç yüzünü) bilmem (ben ancak görünüşe göre hüküm veririm).\"

إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّى ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ ﴿١١٣﴾

Onların hesabı ancak Rabbime aittir eğer anlarsanız.

Alİ Bulaç

\"Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)\"

Çeviriyazı

in ḥisâbühüm illâ `alâ rabbî lev teş`urûn.

Diyanet İşleri

Nuh: \"Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım\" dedi.

Diyanet Vakfı

Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz!

Edip Yüksel

\"Hesapları, yalnız Rabbime aittir; keşke anlasanız.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Düşünsenize!\"

Öztürk

\"Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!\"

Suat Yıldırım

Nûh: “Onların daha önce ne yaptıkları hakkında bilgim yoktur. Sizin azıcık bir şuurunuz olsaydı bilirdiniz ki onların hesabı ancak Rabbime aittir.

Süleyman Ateş

Anlayışınız olsa, onların hesabının Rabbime aidolduğunu bilirsiniz.

وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلْمُؤْمِنِينَ ﴿١١٤﴾

Ve ben, inananları kovamam.

Alİ Bulaç

\"Ve ben mü'min olanları kovacak değilim.\"

Çeviriyazı

vemâ ene biṭâridi-lmü'minîn.

Diyanet İşleri

Nuh: \"Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım\" dedi.

Diyanet Vakfı

Ben iman eden kimseleri kovacak değilim.

Edip Yüksel

\"Kesinlikle hiç bir inananı kovamam.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Hem ben iman edenleri kovmaya memur değilim.\"

Öztürk

\"Ben iman etmiş insanları kovamam.\"

Suat Yıldırım

Ben iman edenleri asla kovamam. Ben sadece açıkça uyaran bir elçiyim.”

Süleyman Ateş

Ben inananları kovacak değilim.

إِنْ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٌۭ مُّبِينٌۭ ﴿١١٥﴾

Ben ancak, apaçık bir korkutucuyum.

Alİ Bulaç

\"Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.\"

Çeviriyazı

in ene illâ neẕîrum mübîn.

Diyanet İşleri

Nuh: \"Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım\" dedi.

Diyanet Vakfı

Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.

Edip Yüksel

\"Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.\"

Öztürk

\"Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım.\"

Suat Yıldırım

Ben iman edenleri asla kovamam. Ben sadece açıkça uyaran bir elçiyim.”

Süleyman Ateş

Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.

قَالُوا۟ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمَرْجُومِينَ ﴿١١٦﴾

Ey Nuh dediler, bu işten vazgeçmezsen seni mutlaka taşlarız.

Alİ Bulaç

Dediler ki: \"Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulup kovulacaksın.\"

Çeviriyazı

ḳâlû leil lem tentehi yâ nûḥu letekûnenne mine-lmercûmîn.

Diyanet İşleri

\"Ey Nuh! Eğer bu işe son vermezsen, şüphesiz taşlanacaklardan olacaksın\" dediler.

Diyanet Vakfı

Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!

Edip Yüksel

Dediler ki, \"Bak Nuh, bu davranışına bir son vermezsen taşlananlardan olacaksın.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: \"Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!\"

Öztürk

Dediler: \"Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın.\"

Suat Yıldırım

Onlar: “Nûh! Bizi dinle! Eğer bu dâvadan vazgeçmezsen, mutlaka taşa tutulacaksın!” dediler.

Süleyman Ateş

Dediler: \"Ey Nuh, (bu dediğinden) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın.\"

قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِى كَذَّبُونِ ﴿١١٧﴾

Rabbim dedi, gerçekten de kavmim, yalanladı beni.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı.\"

Çeviriyazı

ḳâle rabbi inne ḳavmî keẕẕebûn.

Diyanet İşleri

Nuh: \"Rabbim! Milletim beni yalanladı. Benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar\" dedi.

Diyanet Vakfı

Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Rabbim, halkım beni yalanladı.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Nuh: \"Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti.\"

Öztürk

Nûh şöyle yakardı: \"Rabbim, toplumum beni yalanladı.\"

Suat Yıldırım

Nûh: “Ya Rabbî, dedi, halkım beni yalancı saydı.Artık benimle onlar arasındaki hükmünü Sen ver, beni ve beraberimdeki müminleri Sen halas eyle ya Rabbî!” [54,10-14]

Süleyman Ateş

(Nuh): \"Rabbim, dedi, kavmim beni yalanladı.\"

فَٱفْتَحْ بَيْنِى وَبَيْنَهُمْ فَتْحًۭا وَنَجِّنِى وَمَن مَّعِىَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ﴿١١٨﴾

Sen, onlarla benim aramda hükmet ve beni de kurtar, inananlardan benimle beraber bulunanları da.

Alİ Bulaç

\"Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar.\"

Çeviriyazı

feftaḥ beynî vebeynehüm fetḥav veneccinî vemem me`iye mine-lmü'minîn.

Diyanet İşleri

Nuh: \"Rabbim! Milletim beni yalanladı. Benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar\" dedi.

Diyanet Vakfı

Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.

Edip Yüksel

\"Benimle onların arasını aç; beni ve beraberimdeki inananları kurtar.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.\"

Öztürk

\"Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.\"

Suat Yıldırım

Nûh: “Ya Rabbî, dedi, halkım beni yalancı saydı.Artık benimle onlar arasındaki hükmünü Sen ver, beni ve beraberimdeki müminleri Sen halas eyle ya Rabbî!” [54,10-14]

Süleyman Ateş

Benimle onların arasını aç (aramızda hükmet), beni ve benimle beraber bulunan mü'minleri kurtar!

فَأَنجَيْنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ ﴿١١٩﴾

Derken onu da o dopdolu gemiyle kurtardık, onunla beraber bulunanları da.

Alİ Bulaç

Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık.

Çeviriyazı

feenceynâhü vemem me`ahû fi-lfülki-lmeşḥûn.

Diyanet İşleri

Bunun üzerine onu ve beraberinde bulunanları, dolu bir gemi içinde taşıyarak kurtardık.

Diyanet Vakfı

Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.

Edip Yüksel

Onu ve yanındakileri yüklü bir gemiyle kurtardık.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.

Öztürk

Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık.

Suat Yıldırım

Hülasa Biz de onu ve yanındakileri o yükle dolu gemi içinde kurtardık.

Süleyman Ateş

Biz de onu ve onunla beraber bulunanları, dolu gemi içinde kurtardık.

ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ ٱلْبَاقِينَ ﴿١٢٠﴾

Sonra da onlardan başka geri kalanları sulara garkettik.

Alİ Bulaç

Sonra bunun ardından geride kalanları da suda-boğduk.

Çeviriyazı

ŝümme agraḳnâ ba`dü-lbâḳîn.

Diyanet İşleri

Sonra de geride kalanları suda boğduk.

Diyanet Vakfı

Sonra da geri kalanları suda boğduk.

Edip Yüksel

Sonra bunun ardından, geride kalanları boğduk.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra da arkasında kalanları suda boğduk.

Öztürk

Sonra dışta kalanları boğduk.

Suat Yıldırım

Arkasından geride kalanları da suda boğduk.

Süleyman Ateş

Sonra bunun ardından, geride kalanları boğduk.

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٢١﴾

Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Alİ Bulaç

Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Çeviriyazı

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Diyanet İşleri

Doğrusu bunda bir ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.

Diyanet Vakfı

Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

Edip Yüksel

Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

Öztürk

Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi

Suat Yıldırım

Elbette bunda alınacak ibret var, fakat onların ekserisi ders alıp da iman etmezler.

Süleyman Ateş

Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٢٢﴾

Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahimdir.

Alİ Bulaç

Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

Çeviriyazı

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Diyanet İşleri

Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Edip Yüksel

Kuşkusuz senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Öztürk

Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.

Suat Yıldırım

Ama Senin Rabbin aziz ve rahîmdir (mutlak galiptir, geniş merhamet sahibidir).

Süleyman Ateş

Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

كَذَّبَتْ عَادٌ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿١٢٣﴾

Âd kavmi de peygamberleri yalanladı.

Alİ Bulaç

Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.

Çeviriyazı

keẕẕebet `âdün-lmürselîn.

Diyanet İşleri

Ad milleti de peygamberleri yalanladı.

Diyanet Vakfı

Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.

Edip Yüksel

Ad (halkı) da elçileri yalanladı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

Öztürk

Âd da peygamberleri yalanladı.

Suat Yıldırım

Âd halkı da resulleri yalancı saydı.

Süleyman Ateş

Ad (kavmi) de, gönderilen elçileri yalanladı.

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٢٤﴾

Hani , kardeşleri Hud, onlara demişti ki: Hala mı çekinmezsiniz?

Alİ Bulaç

Hani onlara kardeşleri Hud: \"Sakınmaz mısınız?\" demişti.

Çeviriyazı

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm hûdün elâ tetteḳûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Kardeşleri Hud onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

Edip Yüksel

Kardeşleri Hud onlara demişti ki, \"Erdemli davranmaz mısınız?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: \"Siz Allah'tan korkmaz mısınız?\"

Öztürk

Kardeşleri Hûd onlara: \"Siz hiç sakınmıyor musunuz?\" demişti.

Suat Yıldırım

Kardeşleri Hûd onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir. [25,4-5; 16,24]

Süleyman Ateş

Kardeşleri Hud onlara: \"Korunmaz mısınız?\" demişti.

إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ ﴿١٢٥﴾

Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim.

Alİ Bulaç

\"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Çeviriyazı

innî leküm rasûlün emîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

Edip Yüksel

\"Ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim.\"

Öztürk

\"Ben sizin için, güvenilir bir resulüm.\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Hûd onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir. [25,4-5; 16,24]

Süleyman Ateş

Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٢٦﴾

Artık Allah'tan çekinin ve itaat edin bana.

Alİ Bulaç

\"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.\"

Çeviriyazı

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

Edip Yüksel

\"ALLAH'ı dinleyip bana uyun.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.\"

Öztürk

\"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin.\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Hûd onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir. [25,4-5; 16,24]

Süleyman Ateş

Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٢٧﴾

Ve ben, tebliğime karşılık bir mükafat istemem sizden, benim mükafatım, ancak alemlerin Rabbine ait.

Alİ Bulaç

\"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.\"

Çeviriyazı

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

Edip Yüksel

\"Buna karşılık sizden herhangi bir ücret te istemiyorum. Benim ücretim, ancak evrenlerin Rabbine aittir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. \"

Öztürk

\"Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir.\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Hûd onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin! Bu hizmetten ötürü sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir. [25,4-5; 16,24]

Süleyman Ateş

Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir.

أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ ءَايَةًۭ تَعْبَثُونَ ﴿١٢٨﴾

Siz, her yüksek tepede, ihtiyacınız olmayan bir yapı kurarak eğlenip durur musunuz?

Alİ Bulaç

\"Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?\"

Çeviriyazı

etebnûne bikülli rî`in âyeten ta`beŝûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Siz her yüksek yere bir alamet dikerek eğleniyor musunuz?

Edip Yüksel

\"Her tepenin üzerine bir işaret (bir yapı) yerleştirip oyalanıyor musunuz?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?\"

Öztürk

\"Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!\"

Suat Yıldırım

Siz her yol üzerinde, gelip geçenleri şaşırtmak için bir alamet yapıp saçma sapan şeylerle mi uğraşırsınız?O muazzam yapıları dünyada ebedî kalmak gayesiyle mi inşa ediyorsunuz?Başkalarının hukukuna karşı hiç sınır tanımadan hep böyle zorbalık mı yapacaksınız? [89,6-7; 53,50; 41,15; 46,25; 69,7]

Süleyman Ateş

Siz her yol üzerine, (gelip geçenleri yanıltmak için) bir işaret yapıp da boş şeyle mi uğraşıyorsunuz?

وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ ﴿١٢٩﴾

Sağlam yapılar, kaleler yaparsınız da ebedi kalacağını mı umarsınız?

Alİ Bulaç

\"Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?\"

Çeviriyazı

vetetteḫiẕûne meṣâni`a le`alleküm taḫlüdûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?

Edip Yüksel

\"Ebedi kalırsınız diye sağlam yapılar mı edinirsiniz?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?\"

Öztürk

\"Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?\"

Suat Yıldırım

Siz her yol üzerinde, gelip geçenleri şaşırtmak için bir alamet yapıp saçma sapan şeylerle mi uğraşırsınız?O muazzam yapıları dünyada ebedî kalmak gayesiyle mi inşa ediyorsunuz?Başkalarının hukukuna karşı hiç sınır tanımadan hep böyle zorbalık mı yapacaksınız? [89,6-7; 53,50; 41,15; 46,25; 69,7]

Süleyman Ateş

Belki ebedi yaşarsınız diye köşkler (ve müstahkem kaleler) ediniyorsunuz?

وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ ﴿١٣٠﴾

Tutup yakaladığınızı cebbarcasına mı yakalarsınız?

Alİ Bulaç

\"Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?\"

Çeviriyazı

veiẕâ beṭaştüm beṭaştüm cebbârîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?

Edip Yüksel

\"Yakaladığınız vakit acımasız yakalıyorsunuz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz.\"

Öztürk

\"Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?\"

Suat Yıldırım

Siz her yol üzerinde, gelip geçenleri şaşırtmak için bir alamet yapıp saçma sapan şeylerle mi uğraşırsınız?O muazzam yapıları dünyada ebedî kalmak gayesiyle mi inşa ediyorsunuz?Başkalarının hukukuna karşı hiç sınır tanımadan hep böyle zorbalık mı yapacaksınız? [89,6-7; 53,50; 41,15; 46,25; 69,7]

Süleyman Ateş

(Bir kavmi) yakaladığınız zaman da zorbalar gibi yakalıyorsunuz.

فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٣١﴾

Artık Allah'tan çekinin ve itaat edin bana.

Alİ Bulaç

\"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.\"

Çeviriyazı

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

Edip Yüksel

\"ALLAH'ı dinleyip bana uymalısınız.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.\"

Öztürk

\"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin.\"

Suat Yıldırım

Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Size bildiğiniz bunca nimetleri veren, size davarlar ve evlatlar ihsan eden, bağ ve bahçeler, pınarlar lütfeden o Rabbinize karşı gelmekten sakının. Müthiş bir günün azabının tepenize ineceğinden, gerçekten endişe ediyorum!”

Süleyman Ateş

Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

وَٱتَّقُوا۟ ٱلَّذِىٓ أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ ﴿١٣٢﴾

Çekinin o mabuttan ki bildiğiniz nimetleri vererek yardım etti size.

Alİ Bulaç

\"Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının.\"

Çeviriyazı

vetteḳu-lleẕî emeddeküm bimâ ta`lemûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Bildiğiniz şeyleri size bol bol veren, Allah'dan korkun.

Edip Yüksel

\"Bildiğiniz her şeyi size vereni dinleyin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte,\"

Öztürk

\"O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan korkun.\"

Suat Yıldırım

Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Size bildiğiniz bunca nimetleri veren, size davarlar ve evlatlar ihsan eden, bağ ve bahçeler, pınarlar lütfeden o Rabbinize karşı gelmekten sakının. Müthiş bir günün azabının tepenize ineceğinden, gerçekten endişe ediyorum!”

Süleyman Ateş

Size bildiğiniz ni'metleri bol bol veren(Allah)dan korkun. Keep your duty toward Him Who hath aided you with (the good things) that ye know,

أَمَدَّكُم بِأَنْعَٰمٍۢ وَبَنِينَ ﴿١٣٣﴾

Yardım etti size hayvanlar ve evlat vererek.

Alİ Bulaç

\"Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti.\"

Çeviriyazı

emeddeküm bien`âmiv vebenîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

\"O size verdi: davarlar, oğullar\".

Edip Yüksel

\"Size çiftlik hayvanları ve çocuklar verdi.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Davarlar, oğullar,\"

Öztürk

\"Size bir yığın nimet lütfetti: Davarlar, oğullar,

Suat Yıldırım

Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Size bildiğiniz bunca nimetleri veren, size davarlar ve evlatlar ihsan eden, bağ ve bahçeler, pınarlar lütfeden o Rabbinize karşı gelmekten sakının. Müthiş bir günün azabının tepenize ineceğinden, gerçekten endişe ediyorum!”

Süleyman Ateş

O size verdi: davarlar, oğullar,

وَجَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍ ﴿١٣٤﴾

Ve bahçeler ve kaynaklar ihsan ederek.

Alİ Bulaç

\"Bahçeler ve pınarlar da.\"

Çeviriyazı

vecennâtiv ve`uyûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

\"Bahçeler çeşmeler.\" (Allah'a karşı gelmek) den sakının.

Edip Yüksel

\"Üstelik bahçeler, pınarlar...\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir.\"

Öztürk

Bahçeler, pınarlar.\"

Suat Yıldırım

Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Size bildiğiniz bunca nimetleri veren, size davarlar ve evlatlar ihsan eden, bağ ve bahçeler, pınarlar lütfeden o Rabbinize karşı gelmekten sakının. Müthiş bir günün azabının tepenize ineceğinden, gerçekten endişe ediyorum!”

Süleyman Ateş

Bahçeler, çeşmeler.

إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ ﴿١٣٥﴾

Şüphe yok ki ben, o pek büyük günün azabı size gelip çatacak, ondan korkuyorum.

Alİ Bulaç

\"Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.\"

Çeviriyazı

innî eḫâfü `aleyküm `aẕâbe yevmin `ażîm.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Hud, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum\" dedi.

Diyanet Vakfı

Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum.

Edip Yüksel

\"Sizin için müthiş bir günün cezasından korkarım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum.\"

Öztürk

\"Büyük bir günün azabı üstünüzedir diye korkuyorum.\"

Suat Yıldırım

Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Size bildiğiniz bunca nimetleri veren, size davarlar ve evlatlar ihsan eden, bağ ve bahçeler, pınarlar lütfeden o Rabbinize karşı gelmekten sakının. Müthiş bir günün azabının tepenize ineceğinden, gerçekten endişe ediyorum!”

Süleyman Ateş

Doğrusu ben size büyük bir günün azabı(nın çarpması)ndan korkuyorum.

قَالُوا۟ سَوَآءٌ عَلَيْنَآ أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ ٱلْوَٰعِظِينَ ﴿١٣٦﴾

Bizce bir dediler, istersen öğüt ver bize, istersen öğüt verenlerden olma.

Alİ Bulaç

Dediler ki: \"Bizim için fark etmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da.\"

Çeviriyazı

ḳâlû sevâün `aleynâ eve`ażte em lem teküm mine-lvâ`iżîn.

Diyanet İşleri

\"İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir.

Diyanet Vakfı

(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.

Edip Yüksel

Dediler ki, \"Öğüt versen de vermesen de bizce birdir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Dediler ki: \"Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir.\"

Öztürk

Dediler: \"Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez.\"

Suat Yıldırım

“Sen” dediler, “Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir.Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir.Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz!” [11,53]

Süleyman Ateş

Dediler ki: \"Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir.\"

إِنْ هَٰذَآ إِلَّا خُلُقُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٣٧﴾

Bu, önce gelip geçenlerin uydurmalarından başka bir şey değil.

Alİ Bulaç

\"Bu, geçmiştekilerin 'geleneksel tutumundan başkası değildir.\"

Çeviriyazı

in hâẕâ illâ ḫulüḳu-l'evvelîn.

Diyanet İşleri

Bu durumumuz öncekilerin geleneğidir. Biz azaba uğratılacak da değiliz\" dediler.

Diyanet Vakfı

Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.

Edip Yüksel

\"Bu, bizden öncekilerin izlediği yaşantı biçimidir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Bu sırf eskilerin âdetidir.\"

Öztürk

\"Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil.\"

Suat Yıldırım

“Sen” dediler, “Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir.Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir.Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz!” [11,53]

Süleyman Ateş

Bu (davranışımız), sadece evvelkilerin ahlakı(ve geleneği)dir.

وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ ﴿١٣٨﴾

Ve biz, azaba uğratılmayacağız.

Alİ Bulaç

\"Ve biz azap görecek de değiliz.\"

Çeviriyazı

vemâ naḥnü bimü`aẕẕebîn.

Diyanet İşleri

Bu durumumuz öncekilerin geleneğidir. Biz azaba uğratılacak da değiliz\" dediler.

Diyanet Vakfı

Biz azaba uğratılacak da değiliz.

Edip Yüksel

\"Biz, cezalandırılacak da değiliz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Biz azaba uğratılacak da değiliz.\"

Öztürk

\"Biz azaba uğratılacak değiliz.\"

Suat Yıldırım

“Sen” dediler, “Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir.Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir.Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz!” [11,53]

Süleyman Ateş

Biz azaba uğratılacak değiliz.

فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَٰهُمْ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٣٩﴾

Derken onu yalanladılar, biz de onları helak ettik. Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Alİ Bulaç

Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Çeviriyazı

fekeẕẕebûhü feehleknâhüm. inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Diyanet İşleri

Böylece onu yalanladılar; Biz de kendilerini yok ettik. Bunda şüphesiz ki ders vardır; ama çoğu inanmamıştır.

Diyanet Vakfı

Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helak ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.

Edip Yüksel

Böylece onu yalanladılar. Nihayet biz de onları yok ettik. Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.

Öztürk

Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi.

Suat Yıldırım

Neticede onu yalancı saydılar, Biz de onları imha ettik. Elbette bunda, alınacak ibret var, fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.

Süleyman Ateş

(Böylece) onu yalanladılar. Biz de onları helak ettik. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٤٠﴾

Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahimdir.

Alİ Bulaç

Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

Çeviriyazı

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Diyanet İşleri

Doğrusu Rabbin güçlüdür, merhametlidir.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Edip Yüksel

Kuşkusuz senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Öztürk

Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.

Suat Yıldırım

Ama Senin Rabbin aziz ve rahimdir (mutlak galiptir, geniş merhamet sahibidir). [7, 73; 11,61-68; 15,80; 27,45]

Süleyman Ateş

Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

كَذَّبَتْ ثَمُودُ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿١٤١﴾

Semud kavmi de peygamberleri yalanladı.

Alİ Bulaç

Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.

Çeviriyazı

keẕẕebet ŝemûdü-lmürselîn.

Diyanet İşleri

Semud milleti de peygamberleri yalanladı.

Diyanet Vakfı

Semud (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.

Edip Yüksel

Semud (halkı) da elçileri yalanladı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

Öztürk

Semûd da peygamlerleri yalanladı.

Suat Yıldırım

Semud halkı da resulleri yalancı saydı.

Süleyman Ateş

Semud (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı:

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَٰلِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٤٢﴾

Hani, kardeşleri Salih, onlara demişti ki: Hala mı çekinmezsiniz?

Alİ Bulaç

Hani onlara kardeşleri Salih: \"Sakınmaz mısınız? demişti.

Çeviriyazı

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm ṣâliḥun elâ tetteḳûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

Edip Yüksel

Kardeşleri Salih onlara demişti ki, \"Erdemli olmaz mısınız?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: \"Siz Allah'tan korkmaz mısınız?\"

Öztürk

Kardeşleri Sâlih onlara demişti ki: \"Siz hiç sakınmıyor musunuz?\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Salih onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!Bu hizmetten dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir.

Süleyman Ateş

Kardeşleri Salih, onlara demişti ki: \"Korunmaz mısınız?\"

إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ ﴿١٤٣﴾

Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim.

Alİ Bulaç

\"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Çeviriyazı

innî leküm rasûlün emîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

Edip Yüksel

\"Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.\"

Öztürk

\"Ben sizin için emin bir resulüm.\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Salih onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!Bu hizmetten dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir.

Süleyman Ateş

Ben sizin için güvenilir bir elçiyim.

فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٤٤﴾

Artık Allah'tan çekinin ve itaat edin bana.

Alİ Bulaç

\"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.\"

Çeviriyazı

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

Edip Yüksel

\"ALLAH'ı dinleyip bana uymalısınız.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.\"

Öztürk

\"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin.\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Salih onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!Bu hizmetten dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir.

Süleyman Ateş

Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٤٥﴾

Ve ben, tebliğime karşılık bir mükafat istemem sizden, benim mükafatım, ancak alemlerin Rabbine ait.

Alİ Bulaç

\"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum;

Çeviriyazı

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

Edip Yüksel

\"Buna karşılık sizden bir ücret te istemiyorum. Benim ücretimi ancak evrenlerin Rabbi öder.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir.\"

Öztürk

\"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir.\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Salih onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!Bu hizmetten dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir.

Süleyman Ateş

Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir.

أَتُتْرَكُونَ فِى مَا هَٰهُنَآ ءَامِنِينَ ﴿١٤٦﴾

Burada emin bir halde bırakılacak mısınız?

Alİ Bulaç

\"Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?\"

Çeviriyazı

etütrakûne fî mâ hâhünâ âminîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)?

Edip Yüksel

\"Şurada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?\"

Öztürk

\"Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?\"

Suat Yıldırım

Siz burada, konfor ve güven içinde kendi rahatınıza bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?

Süleyman Ateş

Siz burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?

فِى جَنَّٰتٍۢ وَعُيُونٍۢ ﴿١٤٧﴾

Bağlarda, kaynaklarda.

Alİ Bulaç

\"Bahçelerin, pınarların içinde,\"

Çeviriyazı

fî cennâtiv ve`uyûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

\"Böyle bahçelerde, çeşme başlarında?\"

Edip Yüksel

\"Bahçeler, pınarlar, \"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Bahçelerin, pınarların içinde,\"

Öztürk

\"Bahçelerde, pınarlarda.\"

Suat Yıldırım

Bağlarda, bahçelerde, pınarların başında, ekinler, bostanlar, dalları kırılacak derecede yüklü salkımları sarkan hurmalıklar içinde devamlı kalacağınızı mı sanıyorsunuz?

Süleyman Ateş

Böyle bahçelerde, çeşme başlarında?

وَزُرُوعٍۢ وَنَخْلٍۢ طَلْعُهَا هَضِيمٌۭ ﴿١٤٨﴾

Ekinler içinde, tomurcukları nazik, yumuşak hurmalıklar yanında.

Alİ Bulaç

\"Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?\"

Çeviriyazı

vezürû`iv venaḫlin ṭal`uhâ heḍîm.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

\"Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında?\"

Edip Yüksel

\"Ekinler ve olgun meyveli hurmalıklar içindesiniz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında,\"

Öztürk

\"Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar içinde.\"

Suat Yıldırım

Bağlarda, bahçelerde, pınarların başında, ekinler, bostanlar, dalları kırılacak derecede yüklü salkımları sarkan hurmalıklar içinde devamlı kalacağınızı mı sanıyorsunuz?

Süleyman Ateş

Ekinler ve yumuşak tomurcuklu güzel hurmalıklar arasında?

وَتَنْحِتُونَ مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًۭا فَٰرِهِينَ ﴿١٤٩﴾

Ve büyük bir akılla, ustalıkla dağlarda evler yontmadasınız.

Alİ Bulaç

\"Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz.\"

Çeviriyazı

vetenḥitûne mine-lcibâli büyûten fârihîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

(Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).

Edip Yüksel

\"Ve dağlardan lüks köşkler yontuyorsunuz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz.\"

Öztürk

\"Keyif içinde, dağlardan evler yontuyorsunuz.\"

Suat Yıldırım

Böyle düşündüğünüz için mi dağlarda ince bir sanat eseri lüks villalar yontuyorsunuz?

Süleyman Ateş

Dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.

فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٥٠﴾

Artık Allah'tan çekinin ve itaat edin bana.

Alİ Bulaç

\"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin.\"

Çeviriyazı

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

Edip Yüksel

\"ALLAH'ı dinleyip beni izlemelisiniz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin.\"

Öztürk

\"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin.\"

Suat Yıldırım

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Sakın işi gücü dünyada fesat çıkarıp nizamı bozmak olan, düzeltme için ise hiç bir gayretleri bulunmayan o haddi aşanların isteklerine uymayın.

Süleyman Ateş

Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

وَلَا تُطِيعُوٓا۟ أَمْرَ ٱلْمُسْرِفِينَ ﴿١٥١﴾

Aşırı gidenlerin emrine uymayın,

Alİ Bulaç

\"Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin.\"

Çeviriyazı

velâ tüṭî`û emra-lmüsrifîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

\"O aşırıların emrine uymayın.\"

Edip Yüksel

\"Sınırı aşanların emrine uymayın.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın.\"

Öztürk

\"Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın.\"

Suat Yıldırım

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Sakın işi gücü dünyada fesat çıkarıp nizamı bozmak olan, düzeltme için ise hiç bir gayretleri bulunmayan o haddi aşanların isteklerine uymayın.

Süleyman Ateş

O aşırıların emrine uymayın.

ٱلَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ ﴿١٥٢﴾

o aşırı gidenler ki yeryüzünde bozgunculuk ederler de ıslah etmezler.

Alİ Bulaç

\"Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar).\"

Çeviriyazı

elleẕîne yüfsidûne fi-l'arḍi velâ yuṣliḥûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Salih onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? Artık Allah'tan sakının, bana itaat edin. Yeryüzünü ıslah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin\" dedi.

Diyanet Vakfı

\"Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenler(in sözüyle hareket etmeyin).

Edip Yüksel

\"Onlar yeryüzünde iyilik değil kötülük işlerler.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın.\"

Öztürk

\"Onlar yeryüzünde bozgun çıkarırlar, barış için çalışmazlar.\"

Suat Yıldırım

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Sakın işi gücü dünyada fesat çıkarıp nizamı bozmak olan, düzeltme için ise hiç bir gayretleri bulunmayan o haddi aşanların isteklerine uymayın.

Süleyman Ateş

Yeryüzünde bozgunculuk yapan, ıslah etmeyen o kimseler(in sözüyle hareket etmeyin).

قَالُوٓا۟ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ ﴿١٥٣﴾

Sen dediler, ancak büyülenmiş kişilerdensin.

Alİ Bulaç

Dediler ki: \"Sen ancak büyülenmişlerdensin.\"

Çeviriyazı

ḳâlû innemâ ente mine-lmüseḥḥarîn.

Diyanet İşleri

\"Sen şüphesiz büyülenmişin birisin; bizim gibi bir insandan başka birşey değilsin. Eğer doğru sözlü isen bir belge getir\" dediler.

Diyanet Vakfı

Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!

Edip Yüksel

Dediler ki, \"Sen büyülenmişsin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!\"

Öztürk

Dediler: \"Sen, adamakıllı büyülenmişsin.\"

Suat Yıldırım

“Sen” dediler, “bir sihirin etkisine kapılmışlardan birisin. Hem bize hiçbir üstünlüğün yok, bizim gibi bir insansın. Yok eğer böyle değil de, iddianda doğru isen mûcize göster bize!”

Süleyman Ateş

Dediler: Sen, iyice büyülenmişlerdensin.\"

مَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٌۭ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِـَٔايَةٍ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿١٥٤﴾

Bizim gibi bir insandan başka bir şey de değilsin sen. Doğru söyleyenlerdensen bir delil göster bize.

Alİ Bulaç

\"Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim.\"

Çeviriyazı

mâ ente illâ beşerum miŝlünâ. fe'ti biâyetin in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

Diyanet İşleri

\"Sen şüphesiz büyülenmişin birisin; bizim gibi bir insandan başka birşey değilsin. Eğer doğru sözlü isen bir belge getir\" dediler.

Diyanet Vakfı

Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.

Edip Yüksel

\"Sen bizim gibi bir insansın. Doğru sözlü isen bize bir mucize getir bakalım.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir.\"

Öztürk

\"Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğru sözlülerden isen, hadi bir mucize getir.\"

Suat Yıldırım

“Sen” dediler, “bir sihirin etkisine kapılmışlardan birisin. Hem bize hiçbir üstünlüğün yok, bizim gibi bir insansın. Yok eğer böyle değil de, iddianda doğru isen mûcize göster bize!”

Süleyman Ateş

Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğrulardansan bize bir mu'cize getir.

قَالَ هَٰذِهِۦ نَاقَةٌۭ لَّهَا شِرْبٌۭ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍۢ مَّعْلُومٍۢ ﴿١٥٥﴾

Bu dedi, dişi bir deve; su içme hakkı, bir gün onun, malum bir gün de su içme hakkı sizin.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir.\"

Çeviriyazı

ḳâle hâẕihî nâḳatül lehâ şirbüv veleküm şirbü yevmim ma`lûm.

Diyanet İşleri

Salih: \" İşte belge bu devedir. Kuyudan su içmek hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün de sizindir; sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük günün azabı yakalar\" dedi.

Diyanet Vakfı

Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"İşte şu deve. Onun su içeceği belli bir zamanı vardır. Sizin de su içeceğiniz belli bir gününüz vardır.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Salih \"İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin\" dedi.

Öztürk

Dedi: \"Şu bir dişi devedir. Onun su içme hakkı var. Belli bir günde su içme hakkı da sizin.\"

Suat Yıldırım

Salih: “İşte mûcize, şu dişi deve! Nöbetleşe olarak, kuyudan bir onun içme sırası, belirli günde de sizin içme sıranız olsun. Sakın ona fenalık dokundurayım demeyin, yoksa sizi müthiş bir günün azabı bastırıverir.” dedi.

Süleyman Ateş

Dedi: \"İşte bu dişi deve(mu'cize)dir. (Bir gün) onun su içme hakkı var, belli bir günün su içme hakkı da sizin.\"

وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٍۢ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍۢ ﴿١٥٦﴾

Ve ona kötülükle dokunmayın, sonra pek büyük bir günün azabı, helak eder sizi.

Alİ Bulaç

\"Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.

Çeviriyazı

velâ temessûhâ bisûin feye'ḫuẕeküm `aẕâbü yevmin `ażîm.

Diyanet İşleri

Salih: \" İşte belge bu devedir. Kuyudan su içmek hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün de sizindir; sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük günün azabı yakalar\" dedi.

Diyanet Vakfı

Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.

Edip Yüksel

\"Ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün cezasına çarpılırsınız.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir.\"

Öztürk

\"Ona kötülükle ilişmeyin. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.\"

Suat Yıldırım

Salih: “İşte mûcize, şu dişi deve! Nöbetleşe olarak, kuyudan bir onun içme sırası, belirli günde de sizin içme sıranız olsun. Sakın ona fenalık dokundurayım demeyin, yoksa sizi müthiş bir günün azabı bastırıverir.” dedi.

Süleyman Ateş

Sakın, ona bir kötülük dokundurmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.

فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا۟ نَٰدِمِينَ ﴿١٥٧﴾

Ayaklarını kesip öldürdüler onu da nadim oldular.

Alİ Bulaç

\"Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular.\"

Çeviriyazı

fe`aḳarûhâ feaṣbeḥû nâdimîn.

Diyanet İşleri

Onlar ise deveyi kestiler; ama pişman da oldular.

Diyanet Vakfı

Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular.

Edip Yüksel

Nihayet onu kestiler; ancak pişman oldular.

Elmalılı Hamdi Yazır

Derken onu kestiler; fakat pişman da oldular.

Öztürk

Onu yere yatırıp kestiler. Sonra da pişman oldular.

Suat Yıldırım

Derken, deveyi boğazladılar, ama çok geçmeden yaptıklarına pişman oldular.

Süleyman Ateş

Nihayet onu kestiler, ama pişman oldular.

فَأَخَذَهُمُ ٱلْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٥٨﴾

Azap, onları helak ediverdi. Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Alİ Bulaç

Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Çeviriyazı

feeḫaẕehümü-l`aẕâb. inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Diyanet İşleri

Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda bir ders vardır, fakat çoğu inanmamıştır.

Diyanet Vakfı

Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

Edip Yüksel

Ve ceza onları yakaladı. Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.

Öztürk

Sonunda azap onları yakaladı. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu inanan kişiler değildi.

Suat Yıldırım

Çünkü bildirilen azap onları bastırıverdi. Elbette bunda alınacak ibret vardı. Fakat onların ekserisi ders alıp da iman etmezler.

Süleyman Ateş

Ve azab onları yakaladı. Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٥٩﴾

Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahimdir.

Alİ Bulaç

Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

Çeviriyazı

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Diyanet İşleri

Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Edip Yüksel

Kuşkusuz senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Öztürk

Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.

Suat Yıldırım

Ama senin Rabbin aziz ve rahîmdir (mutlak galiptir, geniş merhamet sahibidir).

Süleyman Ateş

Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿١٦٠﴾

Lut kavmi de peygamberleri yalanladı.

Alİ Bulaç

Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.

Çeviriyazı

keẕẕebet ḳavmü lûṭini-lmürselîn.

Diyanet İşleri

Lut milleti de peygamberleri yalanladı.

Diyanet Vakfı

Lut kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı.

Edip Yüksel

Lut'un halkı da elçileri yalanladı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.

Öztürk

Lût kavmi de hak elçilerini yalanladı.

Suat Yıldırım

Lût halkı da elçileri yalancı saydı.

Süleyman Ateş

Lut (kavmi) de gönderilen elçileri yalanladı.

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٦١﴾

Hani, kardeşleri Lut, onlara demişti ki: Hala mı çekinmezsiniz?

Alİ Bulaç

Hani onlara kardeşleri Lut: \"Sakınmaz mısınız?\" demişti.

Çeviriyazı

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm lûṭun elâ tetteḳûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Lut, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz\" dedi.

Diyanet Vakfı

Kardeşleri Lut onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

Edip Yüksel

Kardeşleri Lut onlara demişti ki, \"Erdemli olmayacak mısınız?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: \"Siz Allah'tan kormaz mısınız?\"

Öztürk

Kardeşler Lût onlara şöyle demişti: \"Hâlâ sakınmıyor musunuz?\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Lût onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız?Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum.Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülalemindir. [7,80-84; 11,74-83; 15,57-77; 29,28-35]

Süleyman Ateş

Kardeşleri Lut, onlara \"Korunmaz mısınız?\" demişti.

إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ ﴿١٦٢﴾

Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim.

Alİ Bulaç

\"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Çeviriyazı

innî leküm rasûlün emîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Lut, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz\" dedi.

Diyanet Vakfı

Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

Edip Yüksel

\"Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.\"

Öztürk

\"Ben size gelen emin bir elçiyim.\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Lût onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız?Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum.Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülalemindir. [7,80-84; 11,74-83; 15,57-77; 29,28-35]

Süleyman Ateş

Ben sizin için güvenilir bir elçiyim.

فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٦٣﴾

Artık Allah'tan çekinin ve itaat edin bana.

Alİ Bulaç

\"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.\"

Çeviriyazı

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Lut, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz\" dedi.

Diyanet Vakfı

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

Edip Yüksel

\"ALLAH'ı dinleyip bana uyun.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.\"

Öztürk

\"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin.\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Lût onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız?Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum.Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülalemindir. [7,80-84; 11,74-83; 15,57-77; 29,28-35]

Süleyman Ateş

Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٦٤﴾

Ve ben, tebliğime karşılık bir mükafat istemem sizden, benim mükafatım, ancak alemlerin Rabbine ait.

Alİ Bulaç

\"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.\"

Çeviriyazı

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Lut, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz\" dedi.

Diyanet Vakfı

Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

Edip Yüksel

\"Buna karşı sizden herhangi bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim ancak evrenlerin Rabbine aittir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir.\"

Öztürk

\"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir.\"

Suat Yıldırım

Kardeşleri Lût onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız?Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin!Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum.Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülalemindir. [7,80-84; 11,74-83; 15,57-77; 29,28-35]

Süleyman Ateş

Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir. And I ask of you no wage therefore; my wage is the concern only of the Lord of the Worlds.

أَتَأْتُونَ ٱلذُّكْرَانَ مِنَ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٦٥﴾

Siz, insanlardan erkeklere yaklaşıyor da.

Alİ Bulaç

\"Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz?

Çeviriyazı

ete'tûne-ẕẕükrâne mine-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Lut, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz\" dedi.

Diyanet Vakfı

Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!

Edip Yüksel

\"Siz halkın arasından erkeklere mi yöneliyorsunuz?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?\"

Öztürk

\"Âlemlerin içinden erkeklere gidiyor da,

Suat Yıldırım

Neden siz bütün insanlardan sadece erkeklere şehvetle varıyorsunuz?Neden Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıp da bu işi yapıyorsunuz?Siz hakikaten iyice azmış bir toplumsunuz.”

Süleyman Ateş

Alemlerin içinde erkeklere mi gidiyorsunuz?

وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُم مِّنْ أَزْوَٰجِكُم ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ ﴿١٦٦﴾

Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Hayır, siz, haddi aşmış bir topluluksunuz.

Alİ Bulaç

\"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz.\"

Çeviriyazı

veteẕerûne mâ ḫaleḳa leküm rabbüküm min ezvâciküm. bel entüm ḳavmün `âdûn.

Diyanet İşleri

Kardeşleri Lut, onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında, erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz\" dedi.

Diyanet Vakfı

Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!

Edip Yüksel

\"Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi terkederek? Siz gerçekten haddi çok aşan bir toplumsunuz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Bırakıyorsunuz da sizler için yarattığı eşleri! Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!\"

Öztürk

Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz.\"

Suat Yıldırım

Neden siz bütün insanlardan sadece erkeklere şehvetle varıyorsunuz?Neden Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıp da bu işi yapıyorsunuz?Siz hakikaten iyice azmış bir toplumsunuz.”

Süleyman Ateş

Ve Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz? Siz sınırı aşan bir kavimsiniz.

قَالُوا۟ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَٰلُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُخْرَجِينَ ﴿١٦٧﴾

Ey Lut dediler, bu işten vazgeçmezsen seni mutlaka şehrimizden çıkarırız.

Alİ Bulaç

Dediler ki: \"Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın.\"

Çeviriyazı

ḳâlû leil lem tentehi yâ lûṭu letekûnenne mine-lmuḫracîn.

Diyanet İşleri

\"Ey Lut! Bu sözlerinden vazgeçmezsen, mutlaka kovulacaksın\" dediler.

Diyanet Vakfı

Onlar şöyle dediler: Ey Lut! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!

Edip Yüksel

Dediler, \"Bak Lut, bu tavrına son vermezsen sürülenlerden olacaksın.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar şöyle dediler: \"Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bilki, sürülenlerden olacaksın.\"

Öztürk

Dediler: \"Eğer bu tavrını sona erdirmezsen, ey Lût, yemin olsun bu topraktan sürülenlerden olacaksın.\"

Suat Yıldırım

“Bizi dinle Lût!” dediler, “Bu söylediklerine son vermezsen mutlaka yurt dışına sürüleceksin. [7,82]

Süleyman Ateş

Dediler: \"Ey Lut, andolsun, eğer (bundan) vazgeçmezsen, mutlaka sürülenlerden olacaksın.

قَالَ إِنِّى لِعَمَلِكُم مِّنَ ٱلْقَالِينَ ﴿١٦٨﴾

Şüphe yok ki dedi, ben, sizin yaptığınızdan nefret etmedeyim, onu kınamadayım.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım.\"

Çeviriyazı

ḳâle innî li`ameliküm mine-lḳâlîn.

Diyanet İşleri

Lut: \"Doğrusu yaptığınıza çok kızanlardanım. Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapageldiği kötülükten kurtar\" dedi.

Diyanet Vakfı

Lut: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Ben, bu davranışınızı iğrenç buluyorum.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Lût \"Doğrusu ben, dedi, sizin bu işinize buğzedenlerdenim.\"

Öztürk

Lût dedi: \"Ben sizin şu yaptığınıza öfkelenenlerdenim.\"

Suat Yıldırım

“Ben” dedi, “Sizin yaptığınız bu işten nefret ediyorum. “Beni ve bana tâbi olanları, onların yaptıkları kötülüğün cezasından ve onların her türlü şerrinden Sen kurtar ya Rabbi!”

Süleyman Ateş

(Lut) dedi: \"Ben sizin bu işinize, (kadınları bırakıp erkeklere gidişinize) kızanlardanım.\"

رَبِّ نَجِّنِى وَأَهْلِى مِمَّا يَعْمَلُونَ ﴿١٦٩﴾

Rabbim, beni de onların yaptıkları işin azabından kurtar, ailemi de.

Alİ Bulaç

\"Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar.\"

Çeviriyazı

rabbi neccinî veehlî mimmâ ya`melûn.

Diyanet İşleri

Lut: \"Doğrusu yaptığınıza çok kızanlardanım. Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapageldiği kötülükten kurtar\" dedi.

Diyanet Vakfı

Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar.

Edip Yüksel

\"Rabbim, beni ve ailemi bu yaptıklarından kurtar.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Yâ Rabbi! Beni ve ailemi onların yapageldiklerin(in vebalin)den kurtar.\"

Öztürk

\"Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından koru.\"

Suat Yıldırım

“Ben” dedi, “Sizin yaptığınız bu işten nefret ediyorum. “Beni ve bana tâbi olanları, onların yaptıkları kötülüğün cezasından ve onların her türlü şerrinden Sen kurtar ya Rabbi!”

Süleyman Ateş

Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar!

فَنَجَّيْنَٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ أَجْمَعِينَ ﴿١٧٠﴾

Derken onu da kurtardık, bütün ailesini de.

Alİ Bulaç

Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.

Çeviriyazı

fenecceynâhü veehlehû ecme`în.

Diyanet İşleri

Bunun üzerine geride kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini, hepsini kurtardık.

Diyanet Vakfı

Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.

Edip Yüksel

Onu ve tüm ailesini kurtardık

Elmalılı Hamdi Yazır

Biz de onu ve ailesinin tamamını kurtardık,

Öztürk

Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık.

Suat Yıldırım

Biz de onu ve ona uyanları tamamen kurtardık.

Süleyman Ateş

Biz de onu ve ailesini tamamen kurtardık.

إِلَّا عَجُوزًۭا فِى ٱلْغَٰبِرِينَ ﴿١٧١﴾

Ancak bir kocakarı, geri kalanların içindeydi.

Alİ Bulaç

Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.

Çeviriyazı

illâ `acûzen fi-lgâbirîn.

Diyanet İşleri

Bunun üzerine geride kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini, hepsini kurtardık.

Diyanet Vakfı

Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).

Edip Yüksel

Yalnız bir yaşlı kadın hariç; geride kalanlardan idi.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı.

Öztürk

Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı.

Suat Yıldırım

Yalnız bir koca karı geride kalıp helâk edilenler arasında oldu.

Süleyman Ateş

Yalnız geride kalanlar arasında bulunan bir koca karıyı (kurtarmadık).

ثُمَّ دَمَّرْنَا ٱلْءَاخَرِينَ ﴿١٧٢﴾

Sonra berikileri mahvettik.

Alİ Bulaç

Sonra geride kalanları yerle bir ettik.

Çeviriyazı

ŝümme demmerne-l'âḫarîn.

Diyanet İşleri

Diğerlerini yerle bir ettik.

Diyanet Vakfı

Sonra diğerlerini helak ettik.

Edip Yüksel

Sonra diğerlerini yerle bir ettik.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra geridekilerin hepsini helak ettik.

Öztürk

Sonra ötekileri mahvedip batırdık.

Suat Yıldırım

Sonra geridekileri hep imhâ ettik.

Süleyman Ateş

Sonra ötekilerini hep yıktık, helak ettik.

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًۭا ۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلْمُنذَرِينَ ﴿١٧٣﴾

Üstlerine öylesine bir yağmur yağdırdık ki, ne de kötüdür korkutulanlara yağdırılan yağmur.

Alİ Bulaç

Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü.

Çeviriyazı

veemṭarnâ `aleyhim meṭarâ. fesâe meṭaru-lmünẕerîn.

Diyanet İşleri

Üzerlerine de yağmur yağdırdık. Uyarılan fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi!

Diyanet Vakfı

Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!

Edip Yüksel

Üzerlerine bir çeşit yağmur yağdırdık; uyarılanların yağmuru ne felaketli bir yağmurdur.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu!

Öztürk

Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!

Suat Yıldırım

Üzerlerine öyle helâk eden bir yağmur yağdırdık ki sorma! Uyarılanların başına yağan musîbet ne fena idi!

Süleyman Ateş

Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık, uyarıl(ıp da yola gelmey)enlerin yağmuru hakikaten çok kötü oldu!

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٧٤﴾

Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Alİ Bulaç

Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Çeviriyazı

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Diyanet İşleri

Şüphesiz bunda bir ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.

Diyanet Vakfı

Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.

Edip Yüksel

Bunda bir ders var; ancak çokları inanmaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.

Öztürk

Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi.

Suat Yıldırım

Elbette bunda alınacak ibret vardır. Fakat onların ekserisi ders alıp da iman etmezler.

Süleyman Ateş

Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٧٥﴾

Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahimdir.

Alİ Bulaç

Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.

Çeviriyazı

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Diyanet İşleri

Doğrusu Rabbin güçlüdür, merhametlidir.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Edip Yüksel

Kuşkusuz senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Öztürk

Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm...

Suat Yıldırım

Ama senin Rabbin aziz ve rahîmdir (mutlak galiptir, geniş merhamet sahibidir).

Süleyman Ateş

Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

كَذَّبَ أَصْحَٰبُ لْـَٔيْكَةِ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿١٧٦﴾

Ashabı Eyke de peygamberleri yalanladı.

Alİ Bulaç

Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı.

Çeviriyazı

keẕẕebe aṣḥâbü-l'eyketi-lmürselîn.

Diyanet İşleri

Ormanlık yerde oturanlar, Eykeliler de peygamberleri yalanladı.

Diyanet Vakfı

Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.

Edip Yüksel

Eyke halkı da elçileri yalanladı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti.

Öztürk

Eyke halkı da elçileri yalanladı.

Suat Yıldırım

Eyke halkı da resulleri yalancı saydı.

Süleyman Ateş

Eyke halkı da gönderilen elçileri yalanladı.

إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٧٧﴾

Hani Şuayb, onlara demişti ki: Hala mı çekinmezsiniz?

Alİ Bulaç

Hani onlara Şuayb: \"Sakınmaz mısınız?\" demişti.

Çeviriyazı

iẕ ḳâle lehüm şu`aybün elâ tetteḳûn.

Diyanet İşleri

Şuayb onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun\" dedi.

Diyanet Vakfı

Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

Edip Yüksel

Kardeşleri Şuayb onlara demişti ki, \"Erdemli olmayacak mısınız?\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Hani Şuayb onlara şöyle demişti: \"Siz Allah'tan korkmaz mısınız?\"

Öztürk

Şuayb onlara demişti ki: \"Hâlâ sakınmıyor musunuz?\"

Suat Yıldırım

Şuayb onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız?Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin.Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum.Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemin’dir.”

Süleyman Ateş

Şu'ayb, onlara demişti ki: \"Korunmaz mısınız?\"

إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌۭ ﴿١٧٨﴾

Şüphe yok ki ben, size emin bir peygamberim.

Alİ Bulaç

\"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Çeviriyazı

innî leküm rasûlün emîn.

Diyanet İşleri

Şuayb onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun\" dedi.

Diyanet Vakfı

Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

Edip Yüksel

\"Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.\"

Öztürk

\"Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm.\"

Suat Yıldırım

Şuayb onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız?Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin.Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum.Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemin’dir.”

Süleyman Ateş

Ben sizin için güvenilir bir elçiyim.

فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٧٩﴾

Artık Allah'tan çekinin ve itaat edin bana.

Alİ Bulaç

\"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.\"

Çeviriyazı

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Diyanet İşleri

Şuayb onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun\" dedi.

Diyanet Vakfı

Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

Edip Yüksel

\"ALLAH'ı dinleyin ve beni izleyin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.\"

Öztürk

\"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin.\"

Suat Yıldırım

Şuayb onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız?Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin.Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum.Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemin’dir.”

Süleyman Ateş

Allah'tan korkun ve bana ita'at edin.

وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٨٠﴾

Ve ben, tebliğime karşılık bir mükafat istemem sizden, benim mükafatım, ancak alemlerin Rabbine ait.

Alİ Bulaç

\"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.\"

Çeviriyazı

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Şuayb onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun\" dedi.

Diyanet Vakfı

Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

Edip Yüksel

\"Buna karşı sizden herhangi bir ücret te istemiyorum. Benim ücretim ancak evrenlerin Rabbine aittir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir.\"

Öztürk

\"Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden başkasında değil.\"

Suat Yıldırım

Şuayb onlara şöyle dedi: “Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız?Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin.Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum.Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemin’dir.”

Süleyman Ateş

Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir.

۞ أَوْفُوا۟ ٱلْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا۟ مِنَ ٱلْمُخْسِرِينَ ﴿١٨١﴾

Ölçeği tam ölçün, eksik ölçenlerden olmayın.

Alİ Bulaç

\"Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın.\"

Çeviriyazı

evfü-lkeyle velâ tekûnû mine-lmuḫsirîn.

Diyanet İşleri

Şuayb onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun\" dedi.

Diyanet Vakfı

Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.

Edip Yüksel

\"Ölçüyü tam uygulayın. Kandıranlardan olmayın.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın.\"

Öztürk

\"Ölçüyü tam yapın; şunun-bunun hakkını çarpanlardan olmayın;

Suat Yıldırım

Ölçeği, tam ölçün de eksik ölçüp hak yiyenlerden olmayın.

Süleyman Ateş

Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın.

وَزِنُوا۟ بِٱلْقِسْطَاسِ ٱلْمُسْتَقِيمِ ﴿١٨٢﴾

Doğru teraziyle tartın.

Alİ Bulaç

\"Dosdoğru olan terazi ile tartın.\"

Çeviriyazı

vezinû bilḳisṭâsi-lmüsteḳîm.

Diyanet İşleri

Şuayb onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun\" dedi.

Diyanet Vakfı

Doğru terazi ile tartın.

Edip Yüksel

\"Doğru ölçek ile tartınız.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Ve doğru terazi ile tartın.\"

Öztürk

\"Doğru-düzgün terazi ile tartın.\"

Suat Yıldırım

Doğru terazi ile tartın, halkın hakkından bir şey kısmayın.Ülkede bozgunculuk yaparak nizamı bozmayın!

Süleyman Ateş

Doğru terazi ile tartın.

وَلَا تَبْخَسُوا۟ ٱلنَّاسَ أَشْيَآءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا۟ فِى ٱلْأَرْضِ مُفْسِدِينَ ﴿١٨٣﴾

İnsanların haklarından hiçbir şeyi eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncu olmayın.

Alİ Bulaç

\"İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.\"

Çeviriyazı

velâ tebḫasü-nnâse eşyâehüm velâ ta`ŝev fi-l'arḍi müfsidîn.

Diyanet İşleri

Şuayb onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun\" dedi.

Diyanet Vakfı

İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

Edip Yüksel

\"Halkın hakkını kısmayın ve yeryüzünde kötülük işleyerek karışıklık çıkarmayın.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.\"

Öztürk

\"Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!\"

Suat Yıldırım

Doğru terazi ile tartın, halkın hakkından bir şey kısmayın.Ülkede bozgunculuk yaparak nizamı bozmayın!

Süleyman Ateş

İnsanların haklarını kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

وَٱتَّقُوا۟ ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ وَٱلْجِبِلَّةَ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٨٤﴾

Çekinin o mabuttan ki sizi de yaratmıştır, önceki ümmetleri de.

Alİ Bulaç

\"Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının”.

Çeviriyazı

vetteḳu-lleẕî ḫaleḳaküm velcibillete-l'evvelîn.

Diyanet İşleri

Şuayb onlara: \"Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun\" dedi.

Diyanet Vakfı

Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun.

Edip Yüksel

\"Sizi ve önceki nesilleri yaratanı sayıp dinleyin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun.\"

Öztürk

\"Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının!\"

Suat Yıldırım

“Sizi de sizden önceki nesilleri de yaratan Rabbinize karşı gelmekten sakının.”

Süleyman Ateş

Sizi ve önceki nesilleri yaratandan korkun. And keep your duty unto Him Who created you and the generations of the men of old.

قَالُوٓا۟ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ ﴿١٨٥﴾

Sen dediler, ancak büyülenmiş kişilerdensin.

Alİ Bulaç

Dediler ki: \"Sen ancak büyülenmişlerdensin”.

Çeviriyazı

ḳâlû innemâ ente mine-lmüseḥḥarîn.

Diyanet İşleri

\"Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür\" dediler.

Diyanet Vakfı

Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!

Edip Yüksel

Dediler ki, \"Sen büyülenmişsin.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar şöyle dediler: \"Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin.\"

Öztürk

Dediler: \"Sen fena halde büyülenmişsin.\"

Suat Yıldırım

“Sen” dediler, “bir sihirin etkisine kapılmışsın.

Süleyman Ateş

Dediler: \"Sen iyice büyülenmişlerdensin.\"

وَمَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٌۭ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ ﴿١٨٦﴾

Ve bizim gibi insandan başka bir şey de değilsin sen ve biz seni mutlaka yalancılardan sanmadayız.

Alİ Bulaç

\"Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz.\"

Çeviriyazı

vemâ ente illâ beşer miŝlünâ vein neżunnüke lemine-lkâẕibîn.

Diyanet İşleri

\"Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür\" dediler.

Diyanet Vakfı

Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bilki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.

Edip Yüksel

\"Sen sadece bizim gibi bir insansın ve biz senin yalan söylediğine inanıyoruz.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin? Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.\"

Öztürk

\"Sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz.\"

Suat Yıldırım

Bize hiç bir üstünlüğün yok, sen de bizim gibi bir insansın.Doğrusu, biz seni yalancılardan sanıyoruz.

Süleyman Ateş

Sen de bizim gibi bir insansın, biz seni mutlaka yalancılardan sanıyoruz.

فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًۭا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿١٨٧﴾

Gökyüzünden parçalar düşür üstümüze eğer doğru söyleyenlerdensen.

Alİ Bulaç

\"Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver.\"

Çeviriyazı

feesḳiṭ `aleynâ kisefem mine-ssemâi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

Diyanet İşleri

\"Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür\" dediler.

Diyanet Vakfı

Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır.

Edip Yüksel

\"Doğru sözlü isen üzerimize gökten kütleler indir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten bir parça düşürüver.\"

Öztürk

\"Eğer doğru sözlülerdensen, hadi üzerimize gökten parçalar düşür!\"

Suat Yıldırım

Eğer peygamberlik iddiasında doğru isen haydi gökten üstümüze bir parça düşür, üstümüze azap indir.” [17,92; 8,32]

Süleyman Ateş

Eğer doğrulardansan o halde üzerimize gökten parçalar düşür.

قَالَ رَبِّىٓ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٨٨﴾

Rabbim dedi, yaptığınız şeyi daha iyi bilir.

Alİ Bulaç

Dedi ki: \"Rabbim, yaptıklarınızı daha iyi bilir.

Çeviriyazı

ḳâle rabbî a`lemü bimâ ta`melûn.

Diyanet İşleri

Şuayb: \"Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilir\" dedi.

Diyanet Vakfı

Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi.

Edip Yüksel

Dedi ki, \"Rabbim sizin ne yaptığınızı çok iyi bilir.\"

Elmalılı Hamdi Yazır

Şuayb, \"Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir\" dedi.

Öztürk

Şuayb dedi: \"Yapmakta olduğunuzu Rabbim daha iyi bilir.\"

Suat Yıldırım

Şuayb: “Rabbim sizin yaptıklarınızı çok iyi biliyor.” dedi. [7,88; 11,87]

Süleyman Ateş

Rabbim yaptığınızı daha iyi bilir dedi.

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ ٱلظُّلَّةِ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٨٩﴾

Derken onu yalanladılar da karanlık günün azabı helak etti onları; şüphe yok ki bu, o günün pek büyük bir azabıydı.

Alİ Bulaç

Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.

Çeviriyazı

fekeẕẕebûhü feeḫaẕehüm `aẕâbü yevmi-żżulleh. innehû kâne `aẕâbe yevmin `ażîm.

Diyanet İşleri

Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o gün, azabı büyük bir gündü.

Diyanet Vakfı

Velhasıl onu yalancı saydilar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!

Edip Yüksel

Onu yalanladılar ve sonuç olarak Sayvan Gününün cezası kendilerini yakaladı; müthiş bir günün cezasıydı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hülasa, onu yalancı saydılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi!

Öztürk

Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.

Suat Yıldırım

Hasılı onu yalancı saydılar. Bunun üzerine o gölge gününün azabı onları bastırıverdi. Gerçekten o, müthiş bir günün azabı idi.

Süleyman Ateş

Onu yalanladılar, nihayet o gölge gününün azabı, kendilerini yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabı idi.

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٩٠﴾

Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Alİ Bulaç

Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Çeviriyazı

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Diyanet İşleri

Doğrusu bunda bir ders vardır. Fakat çoğu inanmamıştır.

Diyanet Vakfı

Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

Edip Yüksel

Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.

Öztürk

Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi.

Suat Yıldırım

Elbette bunda alınacak ibret vardır.Fakat onların ekserisi ders alıp da iman etmezler.

Süleyman Ateş

Muhakkak ki bunda bir ibret vardır ama yine çokları inanmazlar.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٩١﴾

Ve şüphe yok ki Rabbin, elbette üstündür, rahimdir.

Alİ Bulaç

Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

Çeviriyazı

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.

Diyanet İşleri

Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Edip Yüksel

Kuşkusuz, senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

Öztürk

Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.

Suat Yıldırım

Ama Senin Rabbin aziz ve rahîmdir (mutlak galiptir, geniş rahmet sahibidir).

Süleyman Ateş

Şüphesiz Rabbin, işte üstün O'dur, merhamet eden O'dur.

وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٩٢﴾

Ve hiç şüphe yok ki Kur'an, alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

Alİ Bulaç

Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.

Çeviriyazı

veinnehû letenzîlü rabbi-l`âlemîn.

Diyanet İşleri

Şüphesiz Kuran Alemlerin Rabbinin indirmesidir.

Diyanet Vakfı

Muhakkak ki o (Kur'an) alemlerin Rabbinin indirmesidir.

Edip Yüksel

Bu, evrenlerin Rabbinin indirdiği vahiydir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve muhakkak ki bu (Kur'ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

Öztürk

Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.

Suat Yıldırım

Elbette bu Kur'ân, Rabbülâlemin’in indirdiği bir kitaptır.

Süleyman Ateş

Muhakkak ki o (Kur'an), alemlerin Rabbinin indirmesidir.

نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلْأَمِينُ ﴿١٩٣﴾

RuhülEmin indirmiştir onu.

Alİ Bulaç

Onu Ruhu'l-emin indirdi.

Çeviriyazı

nezele bihi-rrûḥu-l'emîn.

Diyanet İşleri

Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin kalbine indirmiştir.

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Onu Ruhu'l-emin (Cebrail) indirdi.

Edip Yüksel

Onu Güvenilir Ruh (Cebrail) indirmiştir.

Elmalılı Hamdi Yazır

(Resulüm!) Onu Rûhu'lemin (Cebrail) indirdi;

Öztürk

O güvenilir Rûh indirdi onu,

Suat Yıldırım

Onu Rûhu'l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin kalbine açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir. [2,97]

Süleyman Ateş

Onu, er-Ruhu'l-Emin (güvenilir ruh, Cebrail) indirdi:

عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلْمُنذِرِينَ ﴿١٩٤﴾

Senin gönlüne, korkutanlardan olasın diye.

Alİ Bulaç

Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).

Çeviriyazı

`alâ ḳalbike litekûne mine-lmünẕirîn.

Diyanet İşleri

Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin kalbine indirmiştir.

Diyanet Vakfı

Senin kalbine; uyarıcılardan olman için,

Edip Yüksel

Senin kalbine... Uyarıcılardan biri olasın diye.

Elmalılı Hamdi Yazır

Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine;

Öztürk

Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın.

Suat Yıldırım

Onu Rûhu'l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin kalbine açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir. [2,97]

Süleyman Ateş

Senin kalbine; uyarıcılardan olman için,

بِلِسَانٍ عَرَبِىٍّۢ مُّبِينٍۢ ﴿١٩٥﴾

Apaçık Arapçayla.

Alİ Bulaç

Apaçık Arapça bir dille.

Çeviriyazı

bilisânin `arabiyyim mübîn.

Diyanet İşleri

Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin kalbine indirmiştir.

Diyanet Vakfı

Apaçık Arapça bir dille.

Edip Yüksel

Apaçık Arapça bir dille.

Elmalılı Hamdi Yazır

Açık parlak bir Arapça lisan ile.

Öztürk

Açık-seçik Arapça bir dille indirdi.

Suat Yıldırım

Onu Rûhu'l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin kalbine açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir. [2,97]

Süleyman Ateş

Apaçık Arapça bir dille.

وَإِنَّهُۥ لَفِى زُبُرِ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٩٦﴾

Ve şüphe yok ki o hükümler, elbette önceki kitaplarda da var.

Alİ Bulaç

Ve hiç şüphesiz, o (Kur'an), geçmişlerin kitaplarında da vardır.

Çeviriyazı

veinnehû lefî zübüri-l'evvelîn.

Diyanet İşleri

O, daha öncekilerin kitabında da zikredilmiştir.

Diyanet Vakfı

O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.

Edip Yüksel

Daha önceki kitaplarda da anılmıştır.

Elmalılı Hamdi Yazır

O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı.

Öztürk

O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.

Suat Yıldırım

Bu Kur'ân’a, elbette öncekilerin kitaplarında da işaret edilmişti. [7,157]

Süleyman Ateş

O(nun içeriği), evvelkilerin Kitaplarında da vardır.

أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ ءَايَةً أَن يَعْلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُا۟ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿١٩٧﴾

Onu, İsrailoğullarının bilginlerinin bilmesi de bir delil değil miydi onlara?

Alİ Bulaç

İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi?

Çeviriyazı

evelem yekül lehüm âyeten ey ya`lemehû `ulemâü benî isrâîl.

Diyanet İşleri

İsrailoğulları bilginlerinin bunu bilmeye bir delilleri yok muydu?

Diyanet Vakfı

Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?

Edip Yüksel

İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmiş olması onlar için yeterli bir delil oluşturmuyor mu?

Elmalılı Hamdi Yazır

İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir?

Öztürk

Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt değil mi?

Suat Yıldırım

İsrailoğullarından bilginlerin onu bilmeleri, onlar için bir delil değil midir?

Süleyman Ateş

İsrail oğulları bilginlerinin onu bilmesi de onlar için (Kur'an'ın Güvenilir Ruh tarafından vahyedildiğine) yeterli bir delil değil mi?

وَلَوْ نَزَّلْنَٰهُ عَلَىٰ بَعْضِ ٱلْأَعْجَمِينَ ﴿١٩٨﴾

Kur'an'ı Arap olmayanlardan, Arapça bilmeyenlerden birisine indirseydik de.

Alİ Bulaç

Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık.

Çeviriyazı

velev nezzelnâhü `alâ ba`ḍi-l'a`cemîn.

Diyanet İşleri

Biz Kuran'ı Arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik de o bunları okusaydı yine de ona inanmazlardı.

Diyanet Vakfı

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,

Edip Yüksel

Onu bir takım yabancılara indirseydik,

Elmalılı Hamdi Yazır

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.

Öztürk

Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de,

Suat Yıldırım

Eğer Biz Kur'ân’ı arap olmayanlardan birine indirseydik de onu kendilerine okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi. [15,14-15; 10,96-97]

Süleyman Ateş

Biz onu yabancılardan birine indirseydik de,

فَقَرَأَهُۥ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ مُؤْمِنِينَ ﴿١٩٩﴾

Onlara okusaydı gene inanmazlardı.

Alİ Bulaç

Böylece onlara okusaydı, yine ona iman edecek değillerdi.

Çeviriyazı

feḳara'ehû `aleyhim mâ kânû bihî mü'minîn.

Diyanet İşleri

Biz Kuran'ı Arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik de o bunları okusaydı yine de ona inanmazlardı.

Diyanet Vakfı

Bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.

Edip Yüksel

Ve onu onlara okusaydı ona inanmıyacaklardı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.

Öztürk

O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı.

Suat Yıldırım

Eğer Biz Kur'ân’ı arap olmayanlardan birine indirseydik de onu kendilerine okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi. [15,14-15; 10,96-97]

Süleyman Ateş

Onu onlara okusaydı, ona inanmazlardı:

كَذَٰلِكَ سَلَكْنَٰهُ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ ﴿٢٠٠﴾

Biz, böylece Kur'an'ı, mücrimlerin gönüllerine kadar işlettik.

Alİ Bulaç

Biz onu, suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik.

Çeviriyazı

keẕâlike seleknâhü fî ḳulûbi-lmücrimîn.

Diyanet İşleri

Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.

Diyanet Vakfı

Onu günahkarların kalplerine böyle soktuk.

Edip Yüksel

İşte biz onu suçluların kalplerine böylece (yabancı bir dil gibi) sokarız.

Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Öztürk

Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.

Suat Yıldırım

İşte aynen bunun gibi, Biz o yalanlamayı suçlu kâfirlerin kalplerine öyle bir soktuk ki, o can yakıcı azaba girmedikçe ona iman etmezler.

Süleyman Ateş

Biz onu, suçluların kalblerine öyle soktuk.

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُا۟ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ ﴿٢٠١﴾

Fakat elemli azabı görmedikçe inanmazlar ona.

Alİ Bulaç

Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

Çeviriyazı

lâ yü'minûne bihî ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm.

Diyanet İşleri

Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.

Diyanet Vakfı

Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Edip Yüksel

Acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Öztürk

Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.

Suat Yıldırım

İşte aynen bunun gibi, Biz o yalanlamayı suçlu kâfirlerin kalplerine öyle bir soktuk ki, o can yakıcı azaba girmedikçe ona iman etmezler.

Süleyman Ateş

Acı azabı görünceye kadar da ona inanmazlar.

فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةًۭ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿٢٠٢﴾

Ansızın gelip çatar onlara ve onlar anlamazlar bile.

Alİ Bulaç

Artık o (azap), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir.

Çeviriyazı

feye'tiyehüm bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.

Diyanet İşleri

Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.

Diyanet Vakfı

İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

Edip Yüksel

Onlara ansızın, beklemedikleri bir anda gelecektir.

Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

Öztürk

O azap onlara ansızın gelecek, farkında bile olmayacaklar.

Suat Yıldırım

İşte bu azap, kendilerine ansızın gelir ki, onlar hiç farkında olmazlar.

Süleyman Ateş

Azab onlara öyle ansızın gelir ki, onlar hiç farkında olmazlar.

فَيَقُولُوا۟ هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ ﴿٢٠٣﴾

Derler ki: Bize mühlet verilir mi acaba?

Alİ Bulaç

Derler ki: \"Bize bir süre tanınır mı?\"

Çeviriyazı

feyeḳûlû hel naḥnü münżarûn.

Diyanet İşleri

O zaman \"Erteye bırakılmaz mıyız?\" derler.

Diyanet Vakfı

O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

Edip Yüksel

O zaman, \"Bize biraz daha süre verilmez mi?\" derler.

Elmalılı Hamdi Yazır

O zaman \"Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?... diyeceklerdir.

Öztürk

O zaman şöyle derler: \"Acaba bize süre verilir mi?\"

Suat Yıldırım

İşte o zaman: “Acaba, bize, azıcık olsun, bir mühlet verilir mi” derler. [14,44; 40,84-85]

Süleyman Ateş

(Birden onu karşılarında bulunca) Acaba bize süre verilir mi?\" derler.

أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿٢٠٤﴾

Hala azabımızın çabucak gelmesini mi isterler?

Alİ Bulaç

Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?

Çeviriyazı

efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.

Diyanet İşleri

Bizim azabımızı mı acele istiyorlardı?

Diyanet Vakfı

(Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?

Edip Yüksel

Onlar, hâlâ cezamıza karşı meydan mı okuyorlar?

Elmalılı Hamdi Yazır

(Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.

Öztürk

Bizim azabımızı acele mi istiyorlar?

Suat Yıldırım

Hâlâ, onlar Bizim azabımızın çarçabuk gelmesini mi istiyorlar. [29,29-53]

Süleyman Ateş

Hala bizim azabımızı mı acele istiyorlar (doğru söyleyenlerden isen bizi tehdidettiğin azabı getir mi diyorlar)?

أَفَرَءَيْتَ إِن مَّتَّعْنَٰهُمْ سِنِينَ ﴿٢٠٥﴾

Diyelim ki yıllarca onları yaşattık, geçindirdik de.

Alİ Bulaç

Gördün mü; Biz onları yıllarca yararlandırsak,

Çeviriyazı

eferaeyte im metta`nâhüm sinîn.

Diyanet İşleri

Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?

Diyanet Vakfı

Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatsak.

Edip Yüksel

Gördüğün gibi, biz onları yıllarca yaşatsak

Elmalılı Hamdi Yazır

Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,

Öztürk

Görmedin mi ki, biz onları yıllarca nimetlendirsek de,

Suat Yıldırım

Ne dersin: Onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse, onca seneler yaşayıp zevklenmeleri kendilerini kurtarabilir mi? [2,96; 92,11]

Süleyman Ateş

Baksana, biz onları yıllarca yaşatsak,

ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُوا۟ يُوعَدُونَ ﴿٢٠٦﴾

Sonra onlara vaadedilen azap geldi.

Alİ Bulaç

Sonra kendilerine va'dolunan (azap günü) geliverse,

Çeviriyazı

ŝümme câehüm mâ kânû yû`adûn.

Diyanet İşleri

Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?

Diyanet Vakfı

Sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!

Edip Yüksel

Ve sonra kendilerine söz verilen başlarına gelse,

Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,

Öztürk

Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa,

Suat Yıldırım

Ne dersin: Onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse, onca seneler yaşayıp zevklenmeleri kendilerini kurtarabilir mi? [2,96; 92,11]

Süleyman Ateş

Sonra tehdidedildikleri (azab) kendilerine gelse,

مَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يُمَتَّعُونَ ﴿٢٠٧﴾

O yaşayıp geçinmeleri, onları herhangi bir suretle kurtarabilir mi ki?

Alİ Bulaç

Onların 'meta ile yararlandıkları' şey, kendilerini (görecekleri azaptan) bağımsız kılamaz.

Çeviriyazı

mâ agnâ `anhüm mâ kânû yümette`ûn.

Diyanet İşleri

Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?

Diyanet Vakfı

Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.

Edip Yüksel

O tattıkları nimetler kendilerine bir yarar sağlamaz.

Elmalılı Hamdi Yazır

O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.

Öztürk

O yararlandıkları nimetler onların hiçbir işine yaramaz.

Suat Yıldırım

Ne dersin: Onları yıllarca yaşatsak da, sonra tehdit edildikleri o azap başlarına gelse, onca seneler yaşayıp zevklenmeleri kendilerini kurtarabilir mi? [2,96; 92,11]

Süleyman Ateş

O yaşatıldıkları (zevk-u sefa sürdükleri) şeyler, kendilerine ne yarar sağlardı?

وَمَآ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ ﴿٢٠٨﴾

Ve hiçbir şehri helak etmedik ki oraya, korkutucu peygamberler göndermeyelim de.

Alİ Bulaç

Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz.

Çeviriyazı

vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ lehâ münẕirûn.

Diyanet İşleri

Hiçbir kent halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar gelmeden yok etmedik. Biz zalim değiliz.

Diyanet Vakfı

Bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.

Edip Yüksel

Biz uyarıcıları olmayan hiç bir kenti yok etmedik.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.

Öztürk

Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helâk etmemişizdir.

Suat Yıldırım

Biz hiç bir ülkeyi, uyarıcıları gelmeden imha etmedik. [17,15; 28,59]

Süleyman Ateş

Biz, hiçbir kenti helak etmedik ki onun uyarıcıları olmasın (helak etmeden önce mutlaka uyarıcı gönderdik).

ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ﴿٢٠٩﴾

Öğüt vermesinler ve biz zulmetmeyiz hiç.

Alİ Bulaç

(Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); Biz zulmedici değiliz.

Çeviriyazı

ẕikrâ. vemâ künnâ żâlimîn.

Diyanet İşleri

Hiçbir kent halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar gelmeden yok etmedik. Biz zalim değiliz.

Diyanet Vakfı

(Onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir.

Edip Yüksel

Bu bir uyarı ve mesajdır; çünkü biz haksızlık etmeyiz.

Elmalılı Hamdi Yazır

(Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.

Öztürk

Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz.

Suat Yıldırım

Öğüt verilip hatırlatma yapılmıştır. Biz hiçbir zaman zalim olmadık.

Süleyman Ateş

(Uyarıcılar) uyarırlardı. Biz zulmediciler değildik.

وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ ٱلشَّيَٰطِينُ ﴿٢١٠﴾

Ve onu Şeytanlar indirmedi.

Alİ Bulaç

Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir.

Çeviriyazı

vemâ tenezzelet bihi-şşeyâṭîn.

Diyanet İşleri

Kuran'ı şeytanlar indirmemiştir.

Diyanet Vakfı

O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi.

Edip Yüksel

Onu şeytanlar indirmemiştir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi.

Öztürk

Onu şeytanlar indirmedi.

Suat Yıldırım

Kur'ân’ı asla şeytanlar indirmiş değildir.

Süleyman Ateş

O(Kur'a)n'ı şeytanlar (cinler) indirmedi.

وَمَا يَنۢبَغِى لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ ﴿٢١١﴾

Ve bu, onlara yakışmadığı gibi buna güçleri de yetmez.

Alİ Bulaç

Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler.

Çeviriyazı

vemâ yembegî lehüm vemâ yesteṭî`ûn.

Diyanet İşleri

Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez.

Diyanet Vakfı

Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.

Edip Yüksel

Onlar bunu ne yaparlar, ne de becerirler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez.

Öztürk

Onlara yaraşmaz, zaten güçleri de yetmez.

Suat Yıldırım

Bu, onların yapacağı iş değildir! Hem isteseler de buna güçleri yetmez!

Süleyman Ateş

Bu, onlara yaraşmaz ve zaten yapamazlar da.

إِنَّهُمْ عَنِ ٱلسَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ ﴿٢١٢﴾

Şüphe yok ki onlar, vahyi duymaktan uzaklaştırılmışlardır.

Alİ Bulaç

Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.

Çeviriyazı

innehüm `ani-ssem`i lema`zûlûn.

Diyanet İşleri

Doğrusu onlar vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır.

Diyanet Vakfı

Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

Edip Yüksel

Çünkü onlar işitmekten men edilmişlerdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

Öztürk

Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir.

Suat Yıldırım

Çünkü onlar vahyi işitmekten kesinlikle menedilmişlerdir. [72,8-10]

Süleyman Ateş

Çünkü onlar, (meleklerin sözlerini) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.

فَلَا تَدْعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَتَكُونَ مِنَ ٱلْمُعَذَّبِينَ ﴿٢١٣﴾

Sakın Allah'la beraber bir başka mabudu çağırma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.

Alİ Bulaç

Allah ile beraber başka bir İlah'a yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.

Çeviriyazı

felâ ted`u me`a-llâhi ilâhen âḫara fetekûne mine-lmü`aẕẕebîn.

Diyanet İşleri

O halde sakın Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarma, yoksa azap göreceklerden olursun.

Diyanet Vakfı

O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!

Edip Yüksel

ALLAH ile birlikte bir başka tanrı çağırma; yoksa cezalandırılırsın.

Elmalılı Hamdi Yazır

O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.

Öztürk

O halde, Allah'ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma/davet etme. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.

Suat Yıldırım

Öyleyse sakın, Allah ile beraber başka tanrıya yalvarma, sonra azaba mâruz kalanlardan olursun. [36,6; 6,92; 51,19,97; 11,17]

Süleyman Ateş

Allah ile beraber başka bir tanrı çağırma, sonra azabedilenlerden olursun.

وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ ٱلْأَقْرَبِينَ ﴿٢١٤﴾

Ve en yakın hısımlarını korkut.

Alİ Bulaç

(Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar.

Çeviriyazı

veenẕir `aşîrateke-l'aḳrabîn.

Diyanet İşleri

Önce en yakın hısımlarını uyar.

Diyanet Vakfı

(Önce) en yakın akrabanı uyar.

Edip Yüksel

Sana en yakın olan insanları uyar.

Elmalılı Hamdi Yazır

(Önce) en yakın hısımlarını uyar.

Öztürk

En yakın akraba ve hısımlarını uyar.

Suat Yıldırım

Önce en yakın akrabalarını uyar!

Süleyman Ateş

En yakın akrabanı uyar.

وَٱخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ﴿٢١٥﴾

İnananlardan sana uyanlara karşı kanadını indir, mütevazi ol.

Alİ Bulaç

Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger.

Çeviriyazı

vaḫfiḍ cenâḥake limeni-ttebe`ake mine-lmü'minîn.

Diyanet İşleri

Sana uyan müminleri kanatların altına al.

Diyanet Vakfı

Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.

Edip Yüksel

Ve seni izleyen inananlara kanadını indir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve sana uyan müminlere kanadını indir.

Öztürk

Müminlerin sana uyanlarına kanadını indir.

Suat Yıldırım

Sana tâbi olan müminlere kol kanat ger!

Süleyman Ateş

Ve sana uyan mü'minlere kanadını indir (onlara karşı mütevazi ve şefkatli davran).

فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّى بَرِىٓءٌۭ مِّمَّا تَعْمَلُونَ ﴿٢١٦﴾

Sana isyan ederlerse de de ki: Şüphe yok ki ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.

Alİ Bulaç

Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: \"Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.\"

Çeviriyazı

fein `aṣavke feḳul innî berîüm mimmâ ta`melûn.

Diyanet İşleri

Sana başkaldırırlarsa: \"Yaptıklarınızdan uzağım\" de.

Diyanet Vakfı

Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.

Edip Yüksel

Sana karşı gelirlerse, \"Yaptıklarınızdan uzağım,\" de.

Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: \"Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım.\"

Öztürk

Eğer sana isyan ederlerse şöyle de: \"Ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım.\"

Suat Yıldırım

Bununla beraber akrabalarından sana isyan edenlere “Ben sizin yaptıklarınızdan beriyim.” de!

Süleyman Ateş

Şayet sana (uymaz) karşı gelirlerse: \"Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım,\" de.

وَتَوَكَّلْ عَلَى ٱلْعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ ﴿٢١٧﴾

Ve dayan üstün ve rahim mabuda.

Alİ Bulaç

Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah')a tevekkül et.

Çeviriyazı

vetevekkel `ale-l`azîzi-rraḥîm.

Diyanet İşleri

Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir.

Diyanet Vakfı

Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.

Edip Yüksel

Üstün ve Rahman olana güven.

Elmalılı Hamdi Yazır

Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.

Öztürk

O Azîz, o Rahîm olana güvenip dayan.

Suat Yıldırım

Sen o aziz-u rahîme (o mutlak galip ve geniş rahmet sahibine) güvenip dayan.

Süleyman Ateş

Galib ve esirgeyen(Allah)a tevekkül et.

ٱلَّذِى يَرَىٰكَ حِينَ تَقُومُ ﴿٢١٨﴾

Öylesine mabut ki namaza kalktığın zaman da seni görür.

Alİ Bulaç

O, kıyam ettiğin zaman seni görüyor.

Çeviriyazı

elleẕî yerâke ḥîne teḳûm.

Diyanet İşleri

Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir.

Diyanet Vakfı

O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.

Edip Yüksel

O ki (ibadet ve düşünme için) kalktığın/uyandığın zaman seni görür.

Elmalılı Hamdi Yazır

O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.

Öztürk

O ki görüyor seni kıyam ettiğin zaman.

Suat Yıldırım

Sen yolunda kaim olurken, namaza dururken de, O seni elbette görüyor. Secde edenler, ibadet edenler arasında dolaşmalarını da görüyor. Çünkü her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilen O'dur. [5,67; 52,48]

Süleyman Ateş

O, seni görür: Namaza durduğun zaman,

وَتَقَلُّبَكَ فِى ٱلسَّٰجِدِينَ ﴿٢١٩﴾

Ve secde edenler arasında secde edişini de görür.

Alİ Bulaç

Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.

Çeviriyazı

veteḳallübeke fi-ssâcidîn.

Diyanet İşleri

Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir.

Diyanet Vakfı

Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).

Edip Yüksel

Ve senin secde edenler arasındaki hareketini de.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.)

Öztürk

Görüyor nasıldır secde edenler içinde dolaşman.

Suat Yıldırım

Sen yolunda kaim olurken, namaza dururken de, O seni elbette görüyor. Secde edenler, ibadet edenler arasında dolaşmalarını da görüyor. Çünkü her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilen O'dur. [5,67; 52,48]

Süleyman Ateş

Ve secde edenler arasında eğilip doğrulurken.

إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٢٢٠﴾

Şüphe yok ki o, her şeyi duyar, bilir.

Alİ Bulaç

Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir.

Çeviriyazı

innehû hüve-ssemî`u-l`alîm.

Diyanet İşleri

Senin kalkıp namaz kılanlar arasında bulunduğunu gören, güçlü ve merhametli olan Allah'a güven. Doğrusu O işitir ve bilir.

Diyanet Vakfı

Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.

Edip Yüksel

Çünkü O İşitendir, Bilendir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.

Öztürk

Kuşkusuz, O'dur iyice bilen, iyice duyan.

Suat Yıldırım

Sen yolunda kaim olurken, namaza dururken de, O seni elbette görüyor. Secde edenler, ibadet edenler arasında dolaşmalarını da görüyor. Çünkü her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilen O'dur. [5,67; 52,48]

Süleyman Ateş

Çünkü O, işitendir, bilendir.

هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ ٱلشَّيَٰطِينُ ﴿٢٢١﴾

Haber vereyim mi size, kime iner Şeytanlar?

Alİ Bulaç

Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?

Çeviriyazı

hel ünebbiüküm `alâ men tenezzelü-şşeyâṭîn.

Diyanet İşleri

\"Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?\" de.

Diyanet Vakfı

Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?

Edip Yüksel

Şeytanların kime indiğini size bildireyim mi?

Elmalılı Hamdi Yazır

Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?

Öztürk

Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan?

Suat Yıldırım

(Şeytanlardan bahsediyorlar) şeytanların asıl kime indiğini bildireyim mi?

Süleyman Ateş

Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?

تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍۢ ﴿٢٢٢﴾

Onlar, bütün yalancı ve suçlulara inerler.

Alİ Bulaç

Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler.

Çeviriyazı

tenezzelü `alâ külli effâkin eŝîm.

Diyanet İşleri

Onlar, günahkar iftiracıların hepsine iner.

Diyanet Vakfı

Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.

Edip Yüksel

Onlar her günahkar iftiracıya iner.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.

Öztürk

Her bir dönek/iftiracı günahkâr üzerine iner onlar.

Suat Yıldırım

Onlar yalan ve iftiraya, günaha düşkün kimselere inerler.

Süleyman Ateş

Onlar, her günahkar yalancıya inerler.

يُلْقُونَ ٱلسَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَٰذِبُونَ ﴿٢٢٣﴾

Ve onlar da Şeytanlara kulak verirler ve Şeytanların çoğuysa yalancıdır.

Alİ Bulaç

Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.

Çeviriyazı

yülḳûne-ssem`a veekŝeruhüm kâẕibûn.

Diyanet İşleri

Bunlar şeytanlara kulak verirler, çoğu yalancıdırlar.

Diyanet Vakfı

Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.

Edip Yüksel

Kulak verirler; ancak çoğu yalancıdır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.

Öztürk

Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların.

Suat Yıldırım

Çünkü o iftiracılar şeytanlara kulak verirler, esasen onların çoğu yalancıdırlar.

Süleyman Ateş

O yalancılar, (şeytanlara) kulak verirler, çokları da yalan söylerler.

وَٱلشُّعَرَآءُ يَتَّبِعُهُمُ ٱلْغَاوُۥنَ ﴿٢٢٤﴾

Ve şairlere de akılsızlar ve ziyankarlar uyar.

Alİ Bulaç

Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar.

Çeviriyazı

veşşu`arâü yettebi`uhümü-lgâvûn.

Diyanet İşleri

O şairlere gelince; onlara azgınlar uyar.

Diyanet Vakfı

Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.

Edip Yüksel

Şairlere ise azgınlar uyar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.

Öztürk

Şairlere gelince, onlara da çapkınlar-sapkınlar uyar.

Suat Yıldırım

Şairler var ya, bunların peşine de sapkınlarla çapkınlar düşer!

Süleyman Ateş

Şa'irlere gelince onlara da azgınlar uyar.

أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِى كُلِّ وَادٍۢ يَهِيمُونَ ﴿٢٢٥﴾

Görmez misin ki hiç şüphe yok, onlar, her vadide sersemce dolaşıp dururlar.

Alİ Bulaç

Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip duruyorlar,

Çeviriyazı

elem tera ennehüm fî külli vâdiy yehîmûn.

Diyanet İşleri

Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıklarını yaptık dediklerini görmez misin?

Diyanet Vakfı

Baksana onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar.

Edip Yüksel

Onların her vadide koştuklarını (duruma göre yön değiştirdiklerini) görmez misin?

Elmalılı Hamdi Yazır

Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?

Öztürk

Görmez misin onları ki, her vadide tutkun-şaşkın dolaşırlar.

Suat Yıldırım

Görmez misin onlar her vâdide sözcüklerin, hayallerin peşinde dolaşır ve yapmayacakları şeyleri söylerler. [36,69; 69,41]

Süleyman Ateş

Baksana onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar?

وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ ﴿٢٢٦﴾

Ve hiç şüphe yok ki onlar, yapmadıkları şeyleri söylerler.

Alİ Bulaç

Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylüyorlar.

Çeviriyazı

veennehüm yeḳûlûne mâ lâ yef`alûn.

Diyanet İşleri

Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıklarını yaptık dediklerini görmez misin?

Diyanet Vakfı

Ve onlar yapamayacakları şeyleri söylerler.

Edip Yüksel

Ve onlar yapmadıkları şeyleri söylerler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?

Öztürk

Ve onlar, yapmayacakları şeyleri söyleyip dururlar.

Suat Yıldırım

Görmez misin onlar her vâdide sözcüklerin, hayallerin peşinde dolaşır ve yapmayacakları şeyleri söylerler. [36,69; 69,41]

Süleyman Ateş

Ve onlar yapmayacakları şeyleri söylerler.

إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَذَكَرُوا۟ ٱللَّهَ كَثِيرًۭا وَٱنتَصَرُوا۟ مِنۢ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا۟ ۗ وَسَيَعْلَمُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓا۟ أَىَّ مُنقَلَبٍۢ يَنقَلِبُونَ ﴿٢٢٧﴾

Ancak inananlar ve iyi işlerde bulunanlar ve Allah'ı çok ananlar ve zulme uğradıktan sonra yardıma mazhar olanlar müstesna. Ve zulmedenler, yakında bileceklerdir halleri neye varacak ve nereye varıp gidecekler.

Alİ Bulaç

Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öclerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.

Çeviriyazı

ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti veẕekerü-llâhe keŝîrav venteṣarû mim ba`di mâ żulimû. veseya`lemü-lleẕîne żalemû eyye münḳalebiy yenḳalibûn.

Diyanet İşleri

Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında haklarını alanlar bunun dışındadır. Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır.

Diyanet Vakfı

Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

Edip Yüksel

Ancak inananlar, erdemli davrananlar, ALLAH'ı çok ananlar ve haksızlığa karşı mücadele edenler hariç. Zalimler, nasıl bir devrim ile devrileceklerini bileceklerdir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

Öztürk

İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler.

Suat Yıldırım

Ancak iman edip, güzel ve makbul işler yapanlar, Allah'ı çok zikredip ananlar ve zulme mâruz kaldıktan sonra haklarını savunanlar müstesna. Zalimler de nasıl bir inkılab ile devrileceklerini, yakında öğrenirler. [40,52]

Süleyman Ateş

Ancak inananlar, iyi işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve kendilerine zulmedildikten sonra (rakiplerine) üstün gelmeğe çalışanlar böyle değildir. Zulmedenler, yakında nasıl bir devrime uğrayıp devrileceklerini bileceklerdir!