English
Chinese
Spanish
Portuguese
Russian
Japanese
French
German
Italian
Hindi
Korean
Indonesian
Bengali
Albanian
Bosnian
Dutch
Malayalam
RomanianSettings
Surah The Overwhelming [Al-Ghashiya] in Turkish
هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِیثُ ٱلۡغَـٰشِیَةِ ﴿1﴾
(Şiddet ve dehşetiyle her şeyi) Sarıp kaplayacak olan(o felaket)in haberi sana geldi mi?
وُجُوهࣱ یَوۡمَىِٕذٍ خَـٰشِعَةٌ ﴿2﴾
Yüzler var ki o gün öne düşüktür,
عَامِلَةࣱ نَّاصِبَةࣱ ﴿3﴾
Çalışır, yorulur.
تَصۡلَىٰ نَارًا حَامِیَةࣰ ﴿4﴾
Kızgın ateşe girerler.
تُسۡقَىٰ مِنۡ عَیۡنٍ ءَانِیَةࣲ ﴿5﴾
Kendilerine kaynamış bir gözeden (su) içirilir.
لَّیۡسَ لَهُمۡ طَعَامٌ إِلَّا مِن ضَرِیعࣲ ﴿6﴾
Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur.
لَّا یُسۡمِنُ وَلَا یُغۡنِی مِن جُوعࣲ ﴿7﴾
O da ne semirtir, ne de açlığı giderir.
وُجُوهࣱ یَوۡمَىِٕذࣲ نَّاعِمَةࣱ ﴿8﴾
Yüzler de var ki o gün ni'met içinde mutlu,
لِّسَعۡیِهَا رَاضِیَةࣱ ﴿9﴾
İşinden memnun,
فِی جَنَّةٍ عَالِیَةࣲ ﴿10﴾
Yüksek bir bahçededir.
لَّا تَسۡمَعُ فِیهَا لَـٰغِیَةࣰ ﴿11﴾
Orada boş söz işitmezler.
فِیهَا عَیۡنࣱ جَارِیَةࣱ ﴿12﴾
Orada akan bir kaynak vardır.
فِیهَا سُرُرࣱ مَّرۡفُوعَةࣱ ﴿13﴾
Orada yükseltilmiş tahtlar,
وَأَكۡوَابࣱ مَّوۡضُوعَةࣱ ﴿14﴾
Konulmuş kadehler,
وَنَمَارِقُ مَصۡفُوفَةࣱ ﴿15﴾
Dizilmiş yastıklar,
وَزَرَابِیُّ مَبۡثُوثَةٌ ﴿16﴾
Serilmiş halılar vardır.
أَفَلَا یَنظُرُونَ إِلَى ٱلۡإِبِلِ كَیۡفَ خُلِقَتۡ ﴿17﴾
Bakmıyorlar mı develere, nasıl yaratılmış?
وَإِلَى ٱلسَّمَاۤءِ كَیۡفَ رُفِعَتۡ ﴿18﴾
Göğe, nasıl yükseltilmiş?
وَإِلَى ٱلۡجِبَالِ كَیۡفَ نُصِبَتۡ ﴿19﴾
Dağlara, nasıl dikilmiş?
وَإِلَى ٱلۡأَرۡضِ كَیۡفَ سُطِحَتۡ ﴿20﴾
Yere, nasıl yayılıp döşenmiş?
فَذَكِّرۡ إِنَّمَاۤ أَنتَ مُذَكِّرࣱ ﴿21﴾
Öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin.
لَّسۡتَ عَلَیۡهِم بِمُصَیۡطِرٍ ﴿22﴾
Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
إِلَّا مَن تَوَلَّىٰ وَكَفَرَ ﴿23﴾
Ancak kim yüz çevirir ve inanmazsa,
فَیُعَذِّبُهُ ٱللَّهُ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَكۡبَرَ ﴿24﴾
Allah ona en büyük azabı eder,
إِنَّ إِلَیۡنَاۤ إِیَابَهُمۡ ﴿25﴾
Dönüşleri Bizedir.
ثُمَّ إِنَّ عَلَیۡنَا حِسَابَهُم ﴿26﴾
Sonra onların hesabını görmek Bize düşer.