Main pages

Surah The Sundering, Splitting Open [Al-Inshiqaq] in Turkish

Surah The Sundering, Splitting Open [Al-Inshiqaq] Ayah 25 Location Maccah Number 84

إِذَا ٱلسَّمَآءُ ٱنشَقَّتْ ﴿١﴾

Gök yarılıp çatlayınca.

Alİ Bulaç

Gök, yarılıp-parçalandığı,

Çeviriyazı

iẕe-ssemâü-nşeḳḳat.

Diyanet İşleri

Gök yarılıp Rabbine boyun eğdiği zaman, ki gök boyun eğecektir.

Diyanet Vakfı

Gök yarıldığı,

Edip Yüksel

Gök çatladığı zaman.

Elmalılı Hamdi Yazır

Gök yarıldığı,

Öztürk

Gök yarılıp parçalandığı,

Suat Yıldırım

Gök yarıldığı zaman...

Süleyman Ateş

Gök yarıldığı,

وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ ﴿٢﴾

Ve Rabbini dinleyip itaat ederek sözünü haklayınca.

Alİ Bulaç

Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman;

Çeviriyazı

veeẕinet lirabbihâ veḥuḳḳat.

Diyanet İşleri

Gök yarılıp Rabbine boyun eğdiği zaman, ki gök boyun eğecektir.

Diyanet Vakfı

Rabbine kulak verip boyun eğecek hale getirildiği zaman,

Edip Yüksel

Ve doğal yapısı gereğince Rabbine kulak verdiği zaman.

Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit,

Öztürk

Ve Rabbini dinleyip de hakkın belirişine araç kılındığı zaman!

Suat Yıldırım

Ve hep yapageldiği gibi, Rabbinin buyruğunu dinlediği zaman...

Süleyman Ateş

Kendisine yaraştığı üzere Rabbini(n buyruğunu) dinlediği zaman!

وَإِذَا ٱلْأَرْضُ مُدَّتْ ﴿٣﴾

Ve yeryüzü, dümdüz çekilince.

Alİ Bulaç

Yer, düzlendiği,

Çeviriyazı

veiẕe-l'arḍu müddet.

Diyanet İşleri

Yer düzeltilip, içinde olanları dışarı atarak boşaldığı zaman ve yer Rabbine boyun eğdiği zaman, ki yer boyun eğecektir

Diyanet Vakfı

Yer dümdüz edildiği,

Edip Yüksel

Yer dümdüz edildiği,

Elmalılı Hamdi Yazır

Yer uzatılıp düzlendiği,

Öztürk

Ve yer uzatıldığı,

Suat Yıldırım

Yer yayılıp dümdüz edildiği, [20,106-107]

Süleyman Ateş

Yer uzatıl(ıp dümdüz yapıl)dığı,

وَأَلْقَتْ مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ ﴿٤﴾

Ve içindekileri atıp boşalınca.

Alİ Bulaç

İçinde olanları dışa atıp boşaldığı,

Çeviriyazı

veelḳat mâ fîhâ veteḫallet.

Diyanet İşleri

Yer düzeltilip, içinde olanları dışarı atarak boşaldığı zaman ve yer Rabbine boyun eğdiği zaman, ki yer boyun eğecektir

Diyanet Vakfı

İçinde bulunanları atıp boşaldığı,

Edip Yüksel

İçindekileri atıp boşalttığı,

Elmalılı Hamdi Yazır

İçinde ne varsa attığı ve tamamen boşaldığı

Öztürk

Ve içindekini atıp boşaldığı,

Suat Yıldırım

İçindekileri dışarı atıp boşaldığı,

Süleyman Ateş

İçindekileri dışarı atıp boşaldığı,

وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ ﴿٥﴾

Ve Rabbini dinleyip itaat ederek sözünü haklayınca.

Alİ Bulaç

Ve 'kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman.

Çeviriyazı

veeẕinet lirabbihâ veḥuḳḳat.

Diyanet İşleri

Yer düzeltilip, içinde olanları dışarı atarak boşaldığı zaman ve yer Rabbine boyun eğdiği zaman, ki yer boyun eğecektir

Diyanet Vakfı

Ve Rabb'ini dinleyip O'na hakkıyla itaata mecbur kılındığı vakit (insanoğlu yaptıkları ile karşılaşır).

Edip Yüksel

Ve doğal yapısı gereğince Rabbine kulak verdiği zaman.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit,

Öztürk

Ve Rabbini dinleyip de hakkın belirişine araç kılındığı zaman!

Suat Yıldırım

Ve hep yapageldiği gibi, Rabbinin buyruğunu dinlediği zaman... Seyredin siz: neler olacak o zaman!

Süleyman Ateş

Ve kendisine yaraştığı üzere Rabbini(n buyruğunu) dinlediği zaman!

يَٰٓأَيُّهَا ٱلْإِنسَٰنُ إِنَّكَ كَادِحٌ إِلَىٰ رَبِّكَ كَدْحًۭا فَمُلَٰقِيهِ ﴿٦﴾

Ey insan, şüphe yok ki sen, Rabbine ulaşmak için meşakkatler içinde didinirdurursun da sonunda ona kavuşursun.

Alİ Bulaç

Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın.

Çeviriyazı

yâ eyyühe-l'insânü inneke kâdiḥun ilâ rabbike kedḥan femülâḳîh.

Diyanet İşleri

Ey insanoğlu! Sen Rabbine kavuşuncaya kadar çalışıp çabalarsın, sonunda O'na kavuşacaksın.

Diyanet Vakfı

Ey insan! Şüphe yok ki sen Rabbine karşı çaba üstüne çaba göstermektesin; sonunda O'na varacaksın.

Edip Yüksel

Ey insan, Rabbine doğru çalışıp çabalarsın ve sonunda O'nunla karşılaşırsın.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ey insan! Kuşkusuz sen Rabbine doğru çaba üstüne çaba sarfetmektesin, nihayet O'na varacaksın.

Öztürk

Ey insan, sen Rabbine varmak için çok didinecek, sonunda O'na kavuşacaksın!

Suat Yıldırım

Ey insan! Sen, tâ Rabbine kavuşuncaya kadar didinip duracaksın.

Süleyman Ateş

Ey insan, sen, Rabbine varan yolda çabalayıp durmaktasın, nihayet O'na varacaksın.

فَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ ﴿٧﴾

Ama kimin kitabı, sağ yanından verilirse.

Alİ Bulaç

Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,

Çeviriyazı

feemmâ men ûtiye kitâbehû biyemînih.

Diyanet İşleri

Amel defteri kendisine sağından verilen kimse, kolay geçireceği bir hesaba çekilir ve arkadaşlarının yanına sevinçle döner.

Diyanet Vakfı

Kimin kitabı sağından verilirse,

Edip Yüksel

Kitabı sağ taraftan verilen,

Elmalılı Hamdi Yazır

O vakit kitabı sağ eline verilen,

Öztürk

O zaman kitabı sağdan verilen,

Suat Yıldırım

Hesap defteri sağ eline verilen kimsenin hesabı kolayca görülür.Ve ailesine sevinç içinde döner.

Süleyman Ateş

(O zaman) Kimin Kitabı sağından verilirse:

فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًۭا يَسِيرًۭا ﴿٨﴾

Artık onun hesabı, kolayca görülür.

Alİ Bulaç

O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek,

Çeviriyazı

fesevfe yüḥâsebü ḥisâbey yesîrâ.

Diyanet İşleri

Amel defteri kendisine sağından verilen kimse, kolay geçireceği bir hesaba çekilir ve arkadaşlarının yanına sevinçle döner.

Diyanet Vakfı

Kolay bir hesapla hesaba çekilecek;

Edip Yüksel

Kolay bir hesaba çekilecek,

Elmalılı Hamdi Yazır

Kolay bir hesapla hesaba çekilecek,

Öztürk

Kolay bir hesapla hesaba çekilecek,

Suat Yıldırım

Hesap defteri sağ eline verilen kimsenin hesabı kolayca görülür.Ve ailesine sevinç içinde döner.

Süleyman Ateş

O, kolay bir hesaba çekilecek,

وَيَنقَلِبُ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ مَسْرُورًۭا ﴿٩﴾

Ve ailesinin yanına sevinç içinde döner.

Alİ Bulaç

Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır.

Çeviriyazı

veyenḳalibü ilâ ehlihî mesrûrâ.

Diyanet İşleri

Amel defteri kendisine sağından verilen kimse, kolay geçireceği bir hesaba çekilir ve arkadaşlarının yanına sevinçle döner.

Diyanet Vakfı

Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.

Edip Yüksel

Ve arkadaşlarına sevinç içinde dönecektir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.

Öztürk

Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.

Suat Yıldırım

Hesap defteri sağ eline verilen kimsenin hesabı kolayca görülür.Ve ailesine sevinç içinde döner.

Süleyman Ateş

Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.

وَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ وَرَآءَ ظَهْرِهِۦ ﴿١٠﴾

Ve ama kimin kitabı, ardından verilirse.

Alİ Bulaç

Kimin de kitabı ardından verilirse,

Çeviriyazı

veemmâ men ûtiye kitâbehû verâe żahrih.

Diyanet İşleri

Ama amel defteri kendisine arkasından verilen kimse: \"Mahvoldum\" diye bağırır ve çılgın alevli cehenneme girer.

Diyanet Vakfı

Kimin de kitabı arkasından verilirse,

Edip Yüksel

Kitabı arkasından verilen ise,

Elmalılı Hamdi Yazır

Ama kitabı arkasından verilen,

Öztürk

Kitabı arka tarafından verilen,

Suat Yıldırım

Hesap defteri arkasından sol eline verilen kimse ise,

Süleyman Ateş

Kimin Kitabı arka tarafından verilirse.

فَسَوْفَ يَدْعُوا۟ ثُبُورًۭا ﴿١١﴾

O, helak olmasını diler.

Alİ Bulaç

O da, helak (yok olmay)ı çağıracak,

Çeviriyazı

fesevfe yed`û ŝübûrâ.

Diyanet İşleri

Ama amel defteri kendisine arkasından verilen kimse: \"Mahvoldum\" diye bağırır ve çılgın alevli cehenneme girer.

Diyanet Vakfı

Derhal yok olmayı isteyecek,

Edip Yüksel

Yok olmayı arzulayacak,

Elmalılı Hamdi Yazır

\"Yetiş ey ölüm!\" diye bağıracak

Öztürk

Bir ölüm çağıracak,

Suat Yıldırım

Yok olmayı ister.

Süleyman Ateş

O, ölümü çağıracak,

وَيَصْلَىٰ سَعِيرًا ﴿١٢﴾

Ve cehenneme atılır.

Alİ Bulaç

Çılgın alevli ateşe girecek.

Çeviriyazı

veyaṣlâ se`îrâ.

Diyanet İşleri

Ama amel defteri kendisine arkasından verilen kimse: \"Mahvoldum\" diye bağırır ve çılgın alevli cehenneme girer.

Diyanet Vakfı

Ve alevli ateşe girecektir.

Edip Yüksel

Ve bir ateşte yanacaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve alevli ateşe girecektir.

Öztürk

Ve korkunç ateşe girecektir.

Suat Yıldırım

Alevli ateşe girer.

Süleyman Ateş

Ve alevli ateşe girecektir.

إِنَّهُۥ كَانَ فِىٓ أَهْلِهِۦ مَسْرُورًا ﴿١٣﴾

Şüphe yok ki o, ailesinin içinde sevinmedeydi.

Alİ Bulaç

Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi.

Çeviriyazı

innehû kâne fî ehlihî mesrûrâ.

Diyanet İşleri

Çünkü o, dünyada, adamlarının yanında iken zevk içindeydi.

Diyanet Vakfı

Zira o, (dünyada) ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı.

Edip Yüksel

Oysa arkadaşları arasında sevinçliydi;

Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü o ailesi içinde sevinçli idi.

Öztürk

O, ailesi içinde sevinçli idi.

Suat Yıldırım

O dünyada iken ailesi içinde keyifli, şımarık idi.

Süleyman Ateş

Çünkü o, (dünyada) ailesi arasında (şımarık ve) sevinçli idi.

إِنَّهُۥ ظَنَّ أَن لَّن يَحُورَ ﴿١٤﴾

Şüphe yok ki o, öldükten sonra tekrar hayata dönmeyeceğini sanırdı.

Alİ Bulaç

Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı.

Çeviriyazı

innehû żanne el ley yeḥûr.

Diyanet İşleri

Zira; o, bir daha dirilip dönmeyeceğini sanmıştı.

Diyanet Vakfı

O hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sandı.

Edip Yüksel

Bir daha (Rabbine) dönmeyeceğini sanmıştı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hiç Rabbine dönmeyeceğini sanmıştı.

Öztürk

Daha düşkün bir konuma asla geçmeyeceğini sanmıştı.

Suat Yıldırım

Hiçbir sûrette Rabbine dönmeyeceğini sanırdı.

Süleyman Ateş

O, hiç (Rabbine) dönmeyeceğini sanmıştı.

بَلَىٰٓ إِنَّ رَبَّهُۥ كَانَ بِهِۦ بَصِيرًۭا ﴿١٥﴾

Evet, şüphe yok ki Rabbi, onu görürdü.

Alİ Bulaç

Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi.

Çeviriyazı

belâ. inne rabbehû kâne bihî beṣîrâ.

Diyanet İşleri

Bilin ki, Rabbi onu şüphesiz görmekteydi.

Diyanet Vakfı

Oysa gerçekten Rabbi onu görüyordu.

Edip Yüksel

Doğrusu, Rabbi onu görmektedir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır Rabbi onu görmekte idi.

Öztürk

Hayır! Rabbi onu iyice görmekteydi.

Suat Yıldırım

Hayır! O Rabbine dönecek! Zira Rabbi, devamlı sûrette onun yaptıklarını görüyor, tek tek kontrol ediyordu. (Bu kontrolün de elbette böyle bir neticesi olacaktı.)

Süleyman Ateş

Hayır, Rabbi O'nu görmekte idi.

فَلَآ أُقْسِمُ بِٱلشَّفَقِ ﴿١٦﴾

Andolsun gün battıktan sonraki kızıllığa.

Alİ Bulaç

Yoo, şafak-vaktine yemin ederim,

Çeviriyazı

felâ uḳsimü bişşefeḳ.

Diyanet İşleri

Akşamın alaca karanlığına and olsun;

Diyanet Vakfı

Hayır! Şafağa, yemin ederim ki,

Edip Yüksel

Andolsun akşamın kızıllığına,

Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi, yemin ederim o şafağa,

Öztürk

İş, sandıkları gibi değil! Yemin ederim akşamın kızıllığına,

Suat Yıldırım

Demek, gerçek onun sandığı gibi değildir. Şafak hakkı için!

Süleyman Ateş

Yoo, and içerim; akşamın alaca karanlığına,

وَٱلَّيْلِ وَمَا وَسَقَ ﴿١٧﴾

Ve geceye ve gecenin kapladıklarına.

Alİ Bulaç

Geceye ve toplayıp-taşıdığı şeylere,

Çeviriyazı

velleyli vemâ veseḳa.

Diyanet İşleri

Geceye ve gecenin içinde olan şeylere and olsun;

Diyanet Vakfı

Geceye ve onda basan karanlığa,

Edip Yüksel

Gecenin topladığına,

Elmalılı Hamdi Yazır

Geceye ve içinde barındırdığı şeylere,

Öztürk

Geceye ve derlediğine,

Suat Yıldırım

Gece ve gecenin barındırdığı, şeyler hakkı için,

Süleyman Ateş

Geceye ve (gecenin bağrında) topladığı şeylere,

وَٱلْقَمَرِ إِذَا ٱتَّسَقَ ﴿١٨﴾

Ve aya, dolunay olunca.

Alİ Bulaç

Ondördüne girdiği zaman aya;

Çeviriyazı

velḳameri iẕe-tteseḳa.

Diyanet İşleri

Dolunay halindeki aya and olsun ki:

Diyanet Vakfı

Dolunay olmuş aya,

Edip Yüksel

Dolunay halindeki aya,

Elmalılı Hamdi Yazır

Derlendiği zaman o aya,

Öztürk

Toparlandığı zaman Ay'a,

Suat Yıldırım

Dolunay halini alan ay hakkı için:

Süleyman Ateş

Değirmileşen aya,

لَتَرْكَبُنَّ طَبَقًا عَن طَبَقٍۢ ﴿١٩﴾

Elbette geçeceksiniz bir halden bir hale.

Alİ Bulaç

Siz, gerçekten tabakadan tabakaya bineceksiniz.

Çeviriyazı

leterkebünne ṭabeḳan `an ṭabaḳ.

Diyanet İşleri

Şüphesiz siz bir durumdan diğerine uğratılacaksınız. (tabakadan tabakaya bineceksiniz)

Diyanet Vakfı

Ki, siz elbette halden hale geçeceksiniz.

Edip Yüksel

Siz evreden evreye binip geçeceksiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ki, siz elbette halden hale geçeceksiniz.

Öztürk

Ki siz boyuttan boyuta/halden hale mutlaka geçeceksiniz.

Suat Yıldırım

Siz halden hale geçeceksiniz!

Süleyman Ateş

Ki, siz, mutlaka tabakadan tabakaya bineceksiniz!

فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿٢٠﴾

Artık ne oldu onlara da inanmıyorlar.

Alİ Bulaç

Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar?

Çeviriyazı

femâ lehüm lâ yü'minûn.

Diyanet İşleri

Onlara ne oluyor da inanmıyorlar?

Diyanet Vakfı

Böyleyken onlar acaba neden iman etmezler?

Edip Yüksel

Peki onlar neden inanmıyorlar?

Elmalılı Hamdi Yazır

Böyleyken onlar neden acaba iman etmezler?

Öztürk

Peki onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?!

Suat Yıldırım

Öyleyse onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar?

Süleyman Ateş

Onların nesi var ki inanmıyorlar?

وَإِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ ٱلْقُرْءَانُ لَا يَسْجُدُونَ ۩ ﴿٢١﴾

Ve onlara Kur'an okununca secde etmiyorlar?

Alİ Bulaç

Kendilerine Kur'an okunduğunda secde etmiyorlar.

Çeviriyazı

veiẕâ ḳurie `aleyhimü-lḳur'ânü lâ yescüdûn.

Diyanet İşleri

Onlara Kuran okunduğu zaman neden secde etmiyorlar?

Diyanet Vakfı

Onlar kendilerine Kur'an okununca secde de etmezler.

Edip Yüksel

Onlara Kuran okunduğunda neden kabul etmiyorlar?

Elmalılı Hamdi Yazır

Karşılarında Kur'ân okunduğu vakit secde etmezler?

Öztürk

Karşılarında Kur'an okunduğu zaman secde etmiyorlar.

Suat Yıldırım

Kendilerine Kur'ân okunduğunda derin bir saygı ile eğilmiyorlar?

Süleyman Ateş

Kendilerine Kur'an okunduğu zaman secde etmiyorlar?

بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يُكَذِّبُونَ ﴿٢٢﴾

Hayır, kafir olanlar, yalanlıyorlar.

Alİ Bulaç

Tersine, o nankörler, yalanlıyorlar.

Çeviriyazı

beli-lleẕîne keferû yükeẕẕibûn.

Diyanet İşleri

Aksine, inkarcılar yalanlıyorlar.

Diyanet Vakfı

Aksine, kafirler yalanlıyorlar.

Edip Yüksel

Aksine, inkarcılar yalanlıyorlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

Aksine o nankörler yalanlıyorlar.

Öztürk

Tam aksine, o küfre sapanlar yalanlıyorlar.

Suat Yıldırım

Bilakis, o kâfirler dini yalan saymaya devam ediyorlar.

Süleyman Ateş

Tersine o nankörler yalanlıyorlar.

وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ ﴿٢٣﴾

Ve Allah, daha iyi bilir, gönüllerinde ne var.

Alİ Bulaç

Oysa Allah, onların içlerinde sakladıklarını daha iyi bilendir.

Çeviriyazı

vellâhü a`lemü bimâ yû`ûn.

Diyanet İşleri

Oysa, Allah, onların sakladıklarını çok iyi bilir.

Diyanet Vakfı

Halbuki Allah onların gizlediği şeyleri çok iyi bilir.

Edip Yüksel

ALLAH onların sakladıklarını çok iyi bilir.

Elmalılı Hamdi Yazır

Oysa Allah içlerinde sakladıklarını biliyor.

Öztürk

Allah, içlerinde sakladıklarını çok iyi biliyor.

Suat Yıldırım

Allah, onların kalplerinde ne sakladıklarını pek iyi bilir!

Süleyman Ateş

Allah onların, içlerinde gizledikleri (düşünceleri) biliyor.

فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٢٤﴾

Artık müjdele onları elemli bir azapla.

Alİ Bulaç

Bu durumda sen, onlara acı bir azap ile müjde ver.

Çeviriyazı

febeşşirhüm bi`aẕâbin elîm.

Diyanet İşleri

Onlara can yakıcı azabı müjde et.

Diyanet Vakfı

(Resulüm!) Onlara acı azabı müjdele!

Edip Yüksel

Onları acı bir azapla müjdele.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onun için onlara elem verici bir azabı müjdele.

Öztürk

O halde, onlara acıklı bir azap muştula!

Suat Yıldırım

Sen de onlara gayet acı bir azap müjdele!

Süleyman Ateş

Onlara acı bir azabı müjdele.

إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍۭ ﴿٢٥﴾

Ancak inananlar ve iyi işlerde bulunanlar başka; onlar içindir başa kakılmıyan mükafat.

Alİ Bulaç

Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir (mükafaat) vardır.

Çeviriyazı

ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm ecrun gayru memnûn.

Diyanet İşleri

Yalnız, inanıp yararlı işler işleyenlere, onlara, kesintisiz ecir vardır.

Diyanet Vakfı

İman edip salih amel işleyenler başkadır; onlar için arkası kesilmeyen bir mükafat vardır.

Edip Yüksel

İnanıp erdemli davrananlara ise kesilmez bir ödül var.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak iman edip iyi ameller işleyenler başkadır. Onlara tükenmez bir ecir vardır.

Öztürk

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar müstesnadır. Onlar için kesintisiz bir ödül vardır.

Suat Yıldırım

Fakat iman edip makbul ve güzel işler yapanlara ise, hiç kesintiye uğramayan, bitip tükenmeyen mükâfat vardır.

Süleyman Ateş

Ancak inanıp yararlı işler yapan kimseler için kesintisiz bir mükafat vardır.